
Ali Hasanov Gündemi Değerlendirdi
“Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri bölgenin en güçlü ordusudur ve karşısına konulmuş istenilen görevi yürütmek kudretindedir”
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İdaresi siyasi meseleler Şube Müdürü Ali Hasanov AzerTAc'la (Azerbaycan Devlet Telgraf Ajansı) reportajı:
- Son günlerde Ermenistan-Azerbaycan sınırında ve askeri birliklerin temas hattında ciddi gerginlik görülür. Her iki taraftan çok sayıda ölen ve yaralanan var. Baş vermiş gerginliği ve mevcut durumda Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin etkinliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bilindiği gibi, Temmuz ayının son günlerinden başlayarak işgalci Ermenistan askerlerinin istihbarat-sabotaj grupları Ermenistan-Azerbaycan devlet sınırının ve birliklerin temas hattının çeşitli yönlerinde Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin mevzilerine birkaç kez baskın yaptılar. Bu hamleler Ağustos 1-2 de daha yoğun bir taşıyıp ve sonuçta 13 Azeri askeri şehit oldu. Oluşan imkandan kullanarak, şehit olmuş askerilerimize Allah'tan rahmet diliyor ve onların ailelerine en derin taziyelerimi iletmek istiyorum. Kaybın ağırlığına rağmen, şehitlerimizin yakınlarının sergiledikleri sabır, vakar, vatanseverlik, sivil konumu gerçekten de en yüksek fiyata değerdir. Bu diyanet tüm halkımız, toplumumuz ve her bir vatandaşımız için örnektir.
Belirtmek isterim ki, Ermeni bozguncu grupların baskın girişimleri önceden planlanmış eylem olsa da, onlar karşılarına koydukları hedefe olmamış ve ciddi kayıplar vererek geri çekilmişlerdir. Kuşkusuz, Ermenistan hükümeti ve Dağlık Karabağ'daki sözde rejim içte toplumsal hoşnutsuzluğu artacağını ve toplumun ciddi baskılarına maruz kalacaklarını bildiklerinden, kendi kayıplarının boyutları hakkında objektif bilgi vermekten kaçınırlar. Bununla birlikte, biliyoruz ki, Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin uyanıklığı ve yeterli cevapları sonucunda Ermeniler büyük kayıp verdi. Hatta sert sansür ortamı olsa bile, Ermenistan'ın bilgi kaynakları onlarca askeri qulluqçunun öldüğünü açıkladılar.
Tüm bu gerçekler bir daha Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin gücünü ve yüksek savaş yeteneğini açıkça sergiledi. Ermeni işgalcileri emin oldular ki, onların karşısında 1990'lı yılların başlarında olduğu gibi perakende askeri birlikler değil, profesyonel, en modern silahlarla donatılmış savaşçı nizami ordu durupdu.
Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri bölgenin en güçlü ordusudur ve karşısına konulmuş istenilen görevi yürütmek kudretindedir.
- Gerilimin nedenleri gibi çeşitli versiyonlar ileri sürülür. Sizce, cephe hattında Ermenistan son hamleleri ne ile ilgilidir?
- Cephe hattında gerilimin artmasını birkaç nedenle anlatmak olur. Öncelikle mevcut gerginlik Ermenistan'ın mevcut status-kvonu korunması politikasının bir parçası olarak anlaşılmalıdır.
Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in yönetimi ile Azerbaycan diplomasisi Ermenistan'ın işgalci simasının ifşa edilmesi, Dağlık Karabağ sorunu hakkında gerçeklerin dünya kamuoyuna duyurulması işinde çok büyük başarılar kazandı. Biz artık Ermeni lobisini geleneksel iktidarı ettiği coğrafyada sıkıştırmaya başardık. Ülkemiz BM Güvenlik Konseyi üyesi olduğu dönemde bu sorunun dünya kamuoyunun dikkat merkezine getirilmesi için gerekli adımlar attı. Artık tüm önde gelen uluslararası kuruluşlar, temel güç merkezleri, ayrı nüfuzlu devletler mevcut statükonun korunmasının imkansız olduğunu beyan ediyor ve sorunun uluslararası hukuk ilkeleri çerçevesinde çözümüne taraftar çıkıyorlar. Bundan sonraki dönemde Ermenistan'ın tabanlı bahane limiti kalmadı. O'dur ki, Sarkisyan rejimi bir yandan dünya kamuoyunun, AGİT Minsk grubunun sorunun köklü çözümü ile ilgili kendisine yönelik ve gittikçe daha ısrarlı karakter alan taleplerinden kaçınmaya, esas dikkati sorunun çeşitli negatif tezahürleri üzerinde fokuslaşdırmağa çalışıyor.
Diğer yandan ise zamanı gelince Azerbaycan'ın işgal altında olan toprakları özgür etmekle ilgili başka yollara el atacağından sakınarak, onun etkinliğini sınırlandırmaya, herhangi anlaşma yoluyla elini kolunu bağlamaya çalışıyor. Ancak tüm bu girişimlerin hiçbir verimi yoktur ve olamaz da. Azerbaycan bundan sonra da tüm imkanlardan, sahip olduğu kaynakları, güçlü siyasi, ekonomik ve askeri potansiyelini kullanarak sorunun adil çözümüne kaydedecektir.
Diğer neden Ermenistan hükümetinin son zamanlar da iç ve dış politikasına itiraz aşık şekilde sergileyen Ermeni diasporasının ve yerel kamuoyunun dikkatini mevcut ciddi sosyoekonomik sorunlardan rahatsız girişimi ile ilgilidir.
Biliyorsunuz, gerçekleştirdiği işgal politikasının sonucu olarak Ermenistan bölgenin siyasi, sosyo-ekonomik ve kültürel hayatından izole duruma düştü. Ülkenin tüm ekonomisi esasen Rusya'nın, küçük bir bölümü ise Ermeni lobisinin ve iktidarda temsil edilen ayrı mafioz kişilerin kontrolündedir. Hiçbir iç resursun, yabancı yatırımın olmadığı koşullarda, ayrıca tüm bölgesel projelerden dışında kaldığı için onun gelişme perspektifi de yoktur. Bu nedenle bugün Ermenistan ciddi mali sıkıntılarının, sosyal ve demografik gerilimin kıskacında. İşsizlik, yoksulluk, sefalet, insan hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması ve diğer nedenlerden nüfus başka ülkelere götürmek. Ermenistan'ın resmi makamlarınca kabul ederler, ortalama her yıl 60-70 bin kişi ülkeyi tek terk ediyor. Sonuç itibariyle toplumda hoşnutsuzluk artıyor ve hakimiyet Karabağ kartını kullanarak kamuoyunun dikkatini iç sorunlardan dağıtmak çalışıyor. Ancak Ermenistan iktidarı, Ermeni lobisi anlamaları gerekiyor ki, Dağlık Karabağ sorunu çözüm olunmadıqca, bu ülkenin ve halkın durumu daha da ağırlaşacaktır.
Aslında bağımsızlığını kaybetmiş Ermenistan birkaç yıl sonra bu kaybı formal yönünden de rəsmiləşdirmək zorunda kalacak.
Aynı zamanda şunu da ifade etmeliyim ki, Azerbaycan'ın dinamik gelişimi, uluslararası arenada sürekli başarıları, dış politikamızın yüksek etkinliği, dünya ülkeleri ile temasların, işbirliği ilişkilerinin daha da güçlenmesi, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in faaliyetine dünyada olan büyük saygı ve güven Ermenistan yönetimini, Ermeni lobisini rahatsız ediyor. Bu nedenle hem siyasi, hem de askeri alanda sürekli provokasyonlara başvurarak Azerbaycan iktidarını otoriteden düşürmek, ülkemizde iç sosyo-politik durumu kötüleştirebilir istiyorlar. Ama görüldüğü gibi, tüm bu girişimler aksi etkisi verir.
Ermenistan'ın son bozgunculuklarını arkasında aynı zamanda uluslararası kamuoyunun dikkatini BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) coğrafyasında cereyan eden diğer askeri çatışmalardan rahatsız ve ağırlık yükünü başka düzleme taşımak niyetinin durduğu da ihtimal dahilindedir.
- Ermeni istihbarat-sabotaj birliklerinin birçok kayıplara yol açan son eylemi Ermenistan'a karşı uluslararası düzeyde herhangi baskıların artmasına neden olabilir mi?
- Ermenistan'a karşı ciddi yaptırımların uygulanması çoktan baş vermeliydi. Bugün Ukrayna olayları fonunda Rusya'ya karşı uygulanan yaptırımlar, öncelikle, 1992 yılından BM'nin kabul ettiği dört kararın icrasını kulak ardına vuran işgalci Ermenistan'a şamil edilmeliydi. Uluslararası âlemin, BM kararlarının, AGİT Minsk Grubu eşbaşkanlarının yirmi yıldan fazla bir süre çağrılarına aykırı olarak Ermenistan bugün de cephe bölgesindeki tüm provokasyonların yazarıdır. Bu ülke bu günün özünde de kendi işgal politikasından taviz çekmeyib.
Ermenistan silahlı kuvvetleri Azerbaycan'ın yüzde 20 topraklarını işgal edip, bu alanlarda etnik temizlik politikası gerçekleştirildi, sonuçta 1 milyondan fazla insan mülteci düştü.
Ermenistan BM Güvenlik Konseyi'nin ilgili kararları başta olmak üzere, nüfuzlu uluslararası kuruluşların kararlarını icra etmekten boyun kaçırır. Son günler işte onun tahribatının sonucu olarak cephe hattı boyunca gerilim arttı, ateşkesin tam bozulması ve askeri operasyonların onarılması tehlikesi oluştu, çok sayıda insan öldü, sınırda yaşayan sivillerin hayatı tehlike ile karşı karşıya kaldı. Sanırım, Ermenistan'a karşı ciddi yaptırımların uygulanması hem de tüm bölgede güvenliğin sağlanması için önemlidir.
Üstelik, dünyada benzeri durumların analizi teyit ediyor ki, saldırganı durdurmayınca en etkili yolu ona karşı etkili pratik önlemlerin görülmesinden geçiyor.
Tüm bunları göz önünde bulundurarak, düşünüyorum, ABD Dışişleri Bakanlığı, BM, Avrupa Birliği ve diğer önde gelen devlet ve kuruluşların bülteni Azerbaycan kamuoyunun beklentilerini kanıtlayamadı. Uluslararası alem, AGİT Minsk grubuna dahil olan devletler, BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, tüm önde gelen uluslararası kuruluşlar mevcut durumdan dikkati artırmalı ve bölgede çatışmanın yeniden alovlanmaması için Ermenistan'ı yıkıcı faaliyetten sakındıracaktır gerçek önlemler almalı idiler.
- Malum olaylar yaşanan zaman medya kuruluşları Savunma Bakanlığı bilişim alanında olmayan operasyonel faaliyetlerinden de şikayetlendiler. Sizce, Savunma Bakanlığı nin bilgi çalışmalarında bu gecikmenin nedeni ne idi?
- Biliyorsunuz, biz 90'lı yılların başlarında şiddetli askeri çatışma giden zaman olduğumuz bilgi kuşatmasının ve toplumumuzda yaşanan bilgi özbaşınalığının hangi hasara yol açtığını unutmamışız.
O zaman Ermeni işgali, gaddarlığı, mülteci ve zorunlu göçmenlerin sefil durumu hakkında bilgiyi uluslararası kamuoyuna dolgun iletmek yerine, daha çok yerli halkı asılsız vahiməyə ediyorlardı. Bu dönemdeki iktidarın resmi kişilerinin bilgileri birbirini tekzip ediyordu, medyada ise ciddi anarşi yaşanıyordu. Bu faaliyet de buna göre toplumu şaşırtıyor, askerler ruhtan düşürüyordu, hatta askeri operasyon planları bile gazete sayfalarına çıkarılıyordu. Tüm bunlar sonunda ülkemizin ve savunma siyasetimizin aleyhine işliyordu.
Belki konuyla ilgili topluma daha çabuk bilgi verilebilirdi. Ancak dikkate almak gerekir ki, Savunma Bakanlığı mahsur kurumdur. Askeri operasyonlar, cephe hattındaki olaylar ve diğer bu tip olaylarla ilgili bilgilerin ülke kamuoyuna doğru dürüst ulaştırılması da büyük sorumluluk gerektiren bir konudur. Ermeni tahribat grupları devlet sınırı ve cephe boyunca farklı yönlere Azerbaycan ordusunun mevkilerine total baskın yaptılar. Tabii ki, tüm bilgilerin toplanması, sistematizasyonu, çözümlenmesi ve ilgili sosyal yükü olan bilginin hazırlanmasına zaman gerekir. Bu nedenle bilginin geciktirildiği ve olmayan operativliklə ilişkin beyanlarda tabanlı bulmuyorum.
- Ancak bu bilgi verilenceye kadar cephedeki durumla, kayp etdigimiz askerlerin sayısı ile ve diğer konularla ilgili medyada, sosyal ağlarda gerçekten uzak, oldukça zararlı bilgiler yayılıyordu ...
- Ben, profesyonel medya, sivil toplum kuruluşları (STK), siyasi partiler, genellikle, tanınmış aydınlarımız da dahil, Azerbaycan kamuoyunu cephedeki gerginliğe ve kayplarımıza temkinle yaklaştı ve doğru pozisyon yakaladı. Bu da bir kez daha gösteriyor ki, hiçbir sorun Azerbaycan'da mevcut olan milli birliği sarsmak gücünde değil. Bununla birlikte, bu veya diğer dolayısıyla genel tendensiyadan sapma hallerini de kutlamayı bir borç biliyorum.
Maalesef ki, bazı siyasi grupların, onların kontrolündeki sayılı STK'ların ve medya temsilcilerinin iktidara karşı aşırı tahammülsüzlüğü en son sınırı da geçti. Yabancı anti-Azerbaycan ve Ermeni çevreleri tarafından yönetilen bazı kurumlar ise en küçük sorunu bile mevcut iktidarın yönetimi ile ilişkilendirmeye ve kendine özgü mantıkla gerçek dışı iddialarda sürmeye çoktan bağımlı olmuşlar. Baş vermiş malum olay ile ilgili de onların tutumu bir kez daha teyit etti ki, bu grupların talepleri ile Ermeni propagandası arasında açıkça görülebilir sinxronluq mevcuttur.
Aynı zamanda, o da belirtilmelidir ki, birliklerin temas hattında oluşan gerilimle ilgili bir çok internet medya kaynakları yetersiz, anlaşılmaz pozisyon yakaladılar. İşte bu kaynaklar yanlış, önyargılı bilgilerin kaynağına dönüştüler, bazı durumlarda ise bilerek veya bilmeyerek Ermeni medyasının sabotaj bilgilerini Azerbaycan kamuoyuna taşıyarak toplumda şaşkınlık, hayal kırıklığı yaratmaya hizmet ettiler.
- Böyle bir durumda medya nasıl davranmalı, hangi pozisyonu almalı?
- Ben, küresel şebekenin mevcut olduğu, bilginin uluslu karakter taşıdığı günümüzde milli çıkarları her şeyden üstün tutmak, vatandaşları, toplumu tek amaç uğruna seferber etmek medyanın en önemli işlevlerinden biridir. Böyle ortamda tanınan, sosyal reye gerçek etki olanaklarına sahip yayınlar özel hassasiyet göstererek lokomotife dönüşümlü, toplumun objektif ve hızlı bilgi ihtiyacını karşılamak misyonunu ulusal çıkarlarla uzlaştırmayı başarmalıdır.
Azerbaycan medyası, gazetecilerimiz daima vatanseverlik pozisyonundan çıkış yapmalı, devlete sadakatin, ulusal çıkarlar uğruna prinsipiallığın sembolü olduklarını hiçbir zaman unutmamalıdırlar.
Umarım, Azerbaycan gazeteciliği kendi şerefli tarihi geleneğine sadık kalarak, her zaman olduğu gibi, bundan sonra da Azeri halkına ve devletinə hizmet misyonunu onurla sürdürecektir.
- Barış ve Demokrasi Enstitüsü Başkanı Leyla Yunus'un hapsi konusunda ne söyleye bilirsiniz? Bu arada, bazı yabancı kuruluşlar artık bu tutuklamaları ve genelde Azerbaycan'da insan haklarının durumunu kötüleyen açıklamalarla konuşma yaptılar.
- Azerbaycan demokrasi yolu ile güvenle ilerleyen, insan hak ve özgürlüklerinin sağlanması alanında yükümlülüklerine seri amel eden, sivil toplum kurumlarının, medyanın gelişmesine kapsamlı destek verilen ülkedir. Bugün Azerbaycan'da 2500 den fazla STK, yüzlerce medya kuruluşu, onlarca özgür siyasi parti serbest şekilde faaliyet gösteriyor. Bu nedenle ülkemizde insan hakları durumu, söz ve bilgi özgürlüğü ve diğer alanlarda mevcut durumu olumsuz değerlendiren belirli dış çevrelerin, kurumların iddialarını tabanlı bulmuyorum.
Sanırım, bu iddialarla konuşma yapan yabancı kurumlar kendi ülkelerinde yaşanan olumsuz durumlara dikkatlerini artırsalar, daha objektif görünürler.
Somut olarak Leyla Yunus'un hapsi meselesi ile ilgili belirtmek isterim ki, yasa uygulayıcı birimleri ona karşı ciddi olgulara dayanan itham üretmişlerdir. Şu anda soruşturma süreci gidiyor. Suçlamaların tabanlı olup olmadığını sadece mahkeme tespit edilebilir. Sonuç itibariyle çeşitli dış çevreler ve iç gruplar tarafından meseleyi siyasi etmek, ilgili organların faaliyetine gölge düşürmek girişimleri verimsizdir ve hiçbir sonuç veremez. Hem Azerbaycan mevzuatı, hem de uluslararası yasalar suç işlediği muhtemel kişilerin faaliyet yönüne göre sorumluluktan muaf edilmesi pratiğini tasarlanmış yere gidiyor değil. Herkes yasa önünde eşittir ve herkes kendi ameline göre cevap vermelidir.
Öte yandan, açık görünüyor ki, Azerbaycan'ın içinde farklı dış çevreler tarafından yönlendirilen, Ermeni lobisi ile bağlılığına dair büyük şüpheler olan anti-ulusal grup faaliyet gösteriyor.
Son zamanlarda Leyla Yunus'un korunması amacıyla Ermeni medyasında yayımlanan ve pekiştirilen anti-Azerbaycan kampanyası ilgili sonuca varmak için temel oluşturur. Bu grup daima toplumda güvensizlik ortamı oluşturmak, milli birliği sarsmak, yurtdışında ülkemiz hakkında olumsuz çıkarılması için bir araç niteliğindedir. Özellikle Azerbaycan'da yapılması öngörülen önemli uluslararası önemli düzenlemeler arifesinde faaliyetleri daha da güçlendiriliyor, yüksek hibe hesabına çeşitli siyasi kampanyalar düzenlenir ve uluslararası toplumun, çokuluslu medyanın, dış kurumların dikkati yapay şekilde kabartılmış, uydurma konulara odaklanmaktadır. Onların görüşüne sunmak isterim ki, Azerbaycan bağımsız bir ülkedir ve bu tip cılız aksiyalarla onun politikasını kısıtlamak, itibarına halel getirmek, ülkemizin elde ettiği başarılara gölge düşürmek girişimleri hiçbir pratik sonuç veremez.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.