1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Allah'tan bir defacık tost isteyen çocuklar
Allahtan bir defacık tost isteyen çocuklar

Allah'tan bir defacık tost isteyen çocuklar

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Fatma K. Barbarosoğlu, bugünkü köşe yazısında "Allah'tan bir defacık tost isteyen çocuklar ve 2011 bütçesi"'ni kaleme aldı.

A+A-

İŞTE BARBAROSOĞLU'NUN YAZISI:

 

Vakayı Bursalı bir öğretmene borçluyum. Öğretmenimiz yirmi dört saat çalışan öğretmenlerden. Adını onurla yazardım bu yazıya. Lakin memnun kalmayacağını düşünerek adı bende saklıdır kaydını düşüyorum.

 

Bunu yazın dedi Din Dersi ve Ahlak öğretmeni genç arkadaşım. Dünden beri yüreğimde sızıdır. Arkadaşım çocuklara Allah'a mektup yazın demiş. Sonra toplamış yazılanları. İçlerinde bir tanesi var ki yürek dayanmıyor:

 

"Tostun hep kokusunu biliyorum Allah'ım. Tadını çok merak ediyorum. Hayatımda bir defa tost yemek istiyorum. Bir defa."

 

Allah'a mektup yazmak formatına ihtiyatla yaklaştığımı söylemeliyim. Mektup yerine dualarımızı yazalım, Allah'a yakarışımızı kâğıt üzerinden kayda geçelim demek daha doğru geliyor bendenize. Fakat çocuğun satırları unutulacak gibi değil. Bu çocuk Bursa'da yaşıyor. Şehirde. Tost kokularının içinde olup da bir defacık olsun tost yiyememenin hasretini düşünün.

 

Yıllar önce bir ekran tanıklığım vardı. Kars'ta mendil satan bir çocuk, muhabir tarafından piyango sana çıkacak olsa ne yapardın sorusuna maruz kalıyordu: "Kuru fasulye yerdim, anneme kazak alırdım." O çocuk bende kaldı. Kaşıyla, gözüyle kaldı. Bir de Pakistan'da gördüğüm bir çocuk var. (Onu yazamam size. Hiç yazamam. İçimde hapis kaldı. Taş gibi yosun tuta tuta büyüyor.)

 

İki çocuğa ilave bir de bu hiç görmediğim tost yemek için dualarının kabul olmasını bekleyen çocuk var.

 

İki çoban oturmuş konuşuyor. Zengin olursa ne yiyeceklerini soruyorlar birbirlerine. Ben demiş ekmeğini yavan yavan ısırmakta olan, eğer bir gün zengin olursam, ta soğanın cücüğünü yiyeceğim. Peki, sen ne yersin zengin olursan.

 

Sen bana yiyecek bir şey bırakmadın ki.

 

Büyüme gelişme rakamları açıklandı. İyidir hoştur. Lakin bu iyiliğin hoşluğun dar gelirli vatandaşa bir katkısı yoktur.

 

Gelişirken ne ürettiğimize bakmaz isek parlayan aydınlığın seyyar lambalardan olduğunu fark etmeyiz.

 

Ne vakittir tükettiklerimizi üretemez olduk.

 

Doğu ve Güneydoğu illerindeki hayvancılığı terörün bitirdiğini söylüyoruz. Doğrudur. Doğu ile batı arasında eşitlik olsun diye midir son hamlede yapılan et ithalatı. Apar topar yapılan ithalat bir dizi sıkıntıyı beraberinde getiriyor. Bir taraftan bakterili et tartışmaları bir taraftan yerli hayvancılığın zarar görmesi. Kaş yapayım derken patır patır gözler yere düşüyor.

 

Bendeniz sonbaharı severim, bolluk bereket vardır sonbaharda. Hele pazar tezgâhlarının görüntüsü benim içim mükemmel bir seyirliktir. Kerevizin kokusuna karışan kavun kokusu. Soğanların patateslerin sarı ışıltısı.

 

Fakat geçen hafta pazarda dolaşırken (ısının on beş derece birden düşmediği günlerden birinden bahsediyorum) dehşete düştüm. İnsanlar et yiyemiyordu ot yesin diyorduk. Ama "ot" da yenilecek gibi değil. Bir demet pazı 3 lira. E bir demet pazıdan ne olur! En az iki demet almak lazım. Kıvırcık, havucun da yakası dört liradan beş liradan açılıyor.

 

Bütün gün ekranlarda okul başarısı için iyi bir kahvaltıdan dengeli beslenmeden bahsediliyor. Hangi iyi kahvaltı! Aylık geliri 700 TL olan bir aile reisini düşünün. Bu "gelir" içinde ev kirası var. Elektrik su parası var. Okullar açıldı kırtasiye masrafı var. Süt, peynir bal nerede!

 

İnsanlar ne yiyecek? Diyeceksiniz ki bir kuru soğanı kırıp. Hayır, efendim bir kuru soğanın dahi kırılamayacağı günlere geldik dayandık. Soğan fiyatları altın hükmünde. (Ha evet marketlerde nispeten makul fiyatlarda soğan var. Soğan var ama içi yok. Onca gayret içi var diye getirdikleriniz de üç gün sonra yok oluyor.)

 

Bir yumurta bir de hamsi. O ikisi olmasa yurdum insanı protein alamaz duruma gelecek.

 

Fakat Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yumurta hesabını hiç doğru bulmadığımı söylemeliyim. Sırf gündeme uygun olsun diye yılların ekonomi dökümünün "yumurta hizalaması" üzerinden yapılması, kötü bir ikna yöntemi olarak geldi bendenize.

 

İlla ki yıllar bir nimet üzerinden hizalanacaksa, simit konusunda anlaşabiliriz. Niye simit? Çünkü Başbakanımız 2002 seçimlerinde asgari ücreti simit ve bir bardak çay üzerinden anlatıyordu. AK Parti'nin ekonomi vizyonunu anlatırken leit motif olarak simiti kullanmıştı.

 

Devam etsinler lütfen simit bahsinden. 2002'de asgari ücret kaç simit alıyordu 2011'de kaç simit alacak?

 

Öğrencilerin yumurtlarından rol çalmaya gerek yok.

 

Bir tost yemek için Allah'a mektup yazan çocuklardan ne kadar haberdar hükümet yetkilileri?

 

Zurnanın zırt dediği yer tam da burası.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.