Bakiler ve Kars
Karabağ'dan Kars'a Kars'tan Sivas'a Yavuz Bülent Bâkiler...
ASRIN AKSAKALI YAVUZ BÜLENT BÂKİLER’İN
ŞİİRLERİNDE AZERBAYCAN
İbrahim ÇAPAN
“Azerbaycan’ın bağımsızlık savaşçısı
Ebulfez Elçibey’in aziz ruhuna…”
Bazı büyük edîb ve şairler vardır ki memleket meselelerini kendilerine mesele edinirler. Onlar ki memleketlerinin ak saçlı, aksakallı “ülkübilir” yürekleri ve beyinleridir. O “ülkübilir”ler mensup oldukları milletin büyük değer yargılarına sahip çıkar, yüreklerinden gelen hislerle hareket edip, millete hizmetkârlığa adarlar kendilerini. Millete hizmette sınır tanımayan bu yârenler; çıktıkları bu yolda sağlam ve şuurlu adımlarla; bilgiyle, inançla, coşkuyla ilerlemenin hazzını hizmetlerini; bilgiyle; hisle ve şuurla yoğurarak yerine getirirler.
Bazen Karabağlı…Bazen Kerküklü…Bazen Üsküplü…Bazen Kosovalı…Bazen Karslı…Bazen Erzurumlu…Bazen Gümüşhaneli…Bazen Bayburtlu…Bazen Sivaslı…Bazen Elazığlı olan, Ağdam köyünün “mayalı hamur”u Yavuz Bülent Bâkiler, Türkçe’ye, Türk kültürüne, Türk sanatına, Türk şiirine hizmet ederken “doğruluğu” ve “samimiliği” kendisine rehber edinmiştir. O, gerçeği haykıran bir Alp-Eren’dir. Onun gerçeğinde seven insanın…Duyan insanın…Yaşayan insanın duyarlılığı söz konusudur.
Yavuz Bülent Bâkiler’in ailesi 1830 yılında Karabağ’ın Ruslar tarafından işgali üzerine, Azerbaycan’ın Karabağ şehrine bağlı Ağdam köyünden Türkiye’ye göç eder. Bu aile, önce Maraş’a, sonra Doğubeyazıt’a yerleşir. Azerbaycan’a dönmeleri mümkün olmayınca, Erzurum’a bağlı, Toprakkale’ye gelirler. Ailenin bir kolu, Sivas’ın Mancınık ve Gürün ilçelerine; bir kolu da Sivas ve Kars’a yerleşir. Gürün ilçesinde medfun olan dedesi Hacı Mahmud-el Karabağî, medrese tahsili görmüş kültürlü bir insandır. “Bâkiler” soyadını “Karabagîler” den alınır. Büyük dedesi Mehemmed Sâbir, şairdir ve “Miracnâmeler” yazmıştır.( TUNCER 1996:361)
Yavuz Bülent Bâkiler’in Kars’a yerleşen ile mensuplarından birisi de dayısı Mehmet Rüstem Bahadır’dır. Dayı Bahadır da hizmet adamıdır. 1942-1946 yılları arasında Kars Belediye Başkanlığı, 1950 yılında ise Ord. Prof. Dr. Mehmet Fuad Köprülü, Yusuf Akçora ve Hüseyin Cahit Yalçın’la birlikte Kars milletvekili olarak Kars’ı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil etmişlerdir. Kurucu meclis ve Danıştay eski üyelerinden Av. Abbas Gökçe, Yavuz Bülent Bâkiler’in dayısı Mehmet Rüstem Bahadır hakkında şu ifâdeleri kullanır: “ Ben çocukluğumdan beri Kars Belediyesi’ni bilirim. Kimler geldi, kimler geçti belediye başkanlığından…Kimler! Mehmet Rüstem Bahadırlar…Tahir Barlaslar…Nevruz Gündoğdular…Arif Taşçılar…ve daha kimler, kimler!...Bunlar deve dişi gibi, kocaman kişilerdi. Davranışları ile icraatları ile, halkın seviyesine inip onlardan birisi oluşları ile…Hafızalarda bıraktıkları izler silinir mi hiç?...Silinir mi? Ayrıca, Mehmet Rüstem Bahadır’ın bağışladığı konağın, uzun yıllar Kars Hükümet Konağı olarak kullanıldığını da ifâde eder. ”(www.abbasgokce.com)
Soyu Karabağ’a dayanan asrın Dede Korkut’u Yavuz Bülent Bâkiler, Karabağ özlemini şu mısralarla dile getirir:
“Balam! Balam! Diyerek okşardı anam
Anamın dizlerinde ben Hazer’i yaşadım.
Hazer’in diliyle benim dilim bir.
Hazer şimdi yere inmiş bulutlar mahşeridir
Ve Karabağ-karagözlü bir Türkmen kızı gibi-
Hazer’in karşısına bağdaş kurup oturmuş
Dedem Hacı Murat’ın destan şehridir.”( BÂKİLER t.y:59)
Yavuz Bülent Bâkiler’in; “Duvak”, “Yalnızlık”, “Seninle” adlı şiir kitaplarından hareketle, onun şiirlerini şu başlıklar altında tasnif etmemiz mümkündür:
1- Aşk ve sevgi: Cebeci İstasyonu Ve Sen, Bir Karlı Gecede Seni Düşünmek, Şaşırdım Kaldım İşte…, Ellerin, Masallar İçinde Aşk, Bir Gün Baksam Da Gelmişsin, Sen Sen Sen, Çaresiz, Gözlerin İstanbul Oluyor Birden, Demedim Mi, Seni Yazdım Ebem Kuşaklarına, Yine Benim, Benim, Ellerin, Yağmur Güzeli, Ben Olacağım, Laleli-Aksaray, Liseli Kız.
2- Ana: Analar, Anamın Namazları, Anamın Türküleri, Seni Arıyorum Deli Divane, Farkında Mısın, Resim.
3- Yalnızlık: Mektup, Menzil Menzil Büyüyen Hasret, Nerdesiniz, İşte Böyle, Gece Yarısında Bir Yalnız Adam, Ben Sarhoş Değilim Korkma, Diyorum, Zamane, Nerdesiniz, Çile.
4- Kahramanlık: Onlar, Şehzâde Mehmed’in Doğumuna Şiir, Antepli Şahin, Yeniden Fethetmek Anadolu’yu, Göğü Yumruklayanlar, Ben Doğuluyum.
5- Ölüm: Ölmek, Arefe Gününde Ölüm, Bir Ölünün Mektubu, Gelin Kızın Ölümü, Soru, Yaşamak Güzel, Netice.
6- Çocuk: Sivas’ta Yoksul Çocuklar, Orda Bir Çocuk Burada Ben, Çocuklar, Mektup, Eski Ramazanlar Ve Çocukluğum.
7- Taşlama: Şikayet, Tini, Küçük Ana, Küçük Hanımın Hayalleri, Küçük Hanımın Kaderi, Gel.
8- Anadolu: Anadolu, Anadolu Gerçeği, Anadolu Acısı, Anadolu Hikayesi, Ay Balama Mektup, Sivas’ta Eski Tük Evleri, Sivas Ağıtı, Acı, Kan Davası, Anadolu Mezarlıkları, Türkiyem Sebebim Çarem, Emine Bacı, Sivas’ta Gecekondular, Sivas Hasreti, Gurbet, Çağrı, Düşünceler İçinde, İstanbul, Üsküdar Türküsü, Git Artık, Geçmiş Günlerin Türküsü, Ağgül.
9- Türk dünyası: Kerkük Ağıtı, Bizim Türkümüz, Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır, Karabağ Hasreti, Türkistan, Macar İhtilâlinden Kalan, Azerbaycan, Üsküp, Unuttuğumuz İnsanlar.
Prof. Dr. Mehmet Kaplan, millet mefhumunu şu şekilde değerlendiriyor: “ Millet, içtimaî bir vâkadır. İnsan toplulukları, yaşadıkları coğrafî şartlara, geçirdikleri tarihî macerâlara, kullandıkları dillere, sahip oldukları iktisadî, içtimaî ve siyasî müesseselere göre birbirlerinden farklılıklar teşkil ederler. İnsanlık, yeryüzünde yaşayan milletlerin bütününden ibarettir.”(KAPLAN 1977:66)
Azerbaycan ile Türkiye “iki millet, bir devlet” olma özelliği taşıyan renkli bir tarih ve kültür bütünlüğüdür. Tarih şuurunu aynı kazanda kaynatırlar. Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken, tarih şuuru hakkında şu görüşlere yer verir: “ Tarih şuuru kendi varlığımızın köklerini tanımak ve bugünkü hayatımızın potansiyelini aydınlatmak olduğuna göre, bu işte memleketin tarihi kadar şimdiki halini de bütün incelikleriyle bilmeliyiz. Vatan sevgisi ve içtimaî hafızaya bağlılık bu araştırma zevkinin biricik kaynağı olduğuna göre, herhangi bir içtimaî teşhis bizi şaşırtmaz. Kendimizi, olduğumuzdan başka türlü tanımak asla tanımak değildir.”(ÜLKEN 1976:241)
Yavuz Bülent Bâkiler, Azerbaycan’ı çok iyi tanır. 1917 Bolşevik ihtilâlinden üç yıl sonra 1920’de Azerbaycan Cumhuriyeti’nin istiklâline son veren kızıl işgalin beraberinde getirdiği ata toprağına hâkim olan hüzün “ Bizim Türkümüz”e şöyle yansır:
“Basmış kanlı çizmeler toprağına bir defa
Çiğnenmiş kara kalpaklar, temiz duvaklar
Susmuş minarelerinde mübarek ezan
Prangaya vurulmuş bir mahkûm gibi çaresiz
Boynu bükük türkülerde güzelim Azerbaycan.”(BÂKİLER t.y.:41)
Yavuz Bülent Bâkiler, büyülü mevsimler yaşayan, büyülü rüyâların iklimi olan Azerbaycan’ı; ince bir zekânın ve derin, yoğun bir sevginin mahsulü olan, anasının anlattıkları ve anasından dinlediklerini, sevda tesbihine özenle yerleştirdiği her tanesine “Anamın Türküsü” onun kullandığı ışıklı Türkçe’de, ruhumuzu ve beynimizi aydınlatarak yeni bir boyut kazandırmıştır. “Anamın Türküsü” Işıktır… Renktir…Musikîdir…Histir…Fikirdir. “Anamın Türküsü” baştanbaşa Azerbaycan hasretidir. Azerbaycan’dır. Yavuz Bülent Bâkiler’in münevver kimliği, yapıcılığı, sosyal ve mefkûreci yönü bu şiire mısra mısra nakşeden şairine tek başına bir Azerbaycan şairi unvanını kazandırır.
“Anam türkü söylerdi bana masal yerine
Hüzünlü, boynu bükük, hep Azerî türküler
Yüzüme bakamazdı, acısını anlardım.
Rüzgârlarla savrulur, yağmurlarla yağardım…
Ya yer yatağında, ya serin sofalarda
Anamı dinlerken ağlardım.
Ben, süt gibi mübarek türkülerle büyüdüm
Bir yanım aydınlık, bir yanım gurbet.
Anamın “Ay balam”lı türkülerinde
Bin yakarış gibiydi baştan başa memleket.”(BÂKİLER t.y.:20)
Yavuz Bülent Bâkiler, Azerbaycan’ı aklına ve yüreğine mıh gibi işler. Azerbaycan’ın edîb ve şairlerini ağzında dili gibi saklar. Azerbaycan’ın umudu, Azerbaycan’ın kolu kanadıdır edîb ve şairleri.
“…………………………………..
Götür beni Aras! Al beni Hazar
Oğuz’u Oğuz’dan başka kim anlar?
Yaram derin, merhemim yok, vaktim dar…
Bir destan yazar gibi yaz beni Anar!
Duy beni Bahtiyar! Duy beni Şahmar!”(BÂKİLER t.y.:51)
Azerbaycan’ı bahar mevsimi terk etmiş gibidir. Bütün mevsimler Yavuz Bülent Bâkiler’in kaleminde hüzün kokar.
“……………………………….
Şimdi Azerbaycan’da mevsim bahardır
Türküleri yine, baştanbaşa efkârdır
Düşlerime yağan kardır
Boynu bükük bir diyardır
Yârdır
Ağzı köpüren atlar üstüne yeminim vardır
Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır.”(BÂKİLER t.y.:51)
Yavuz Bülent Bâkiler, şiirin soylu damarıyla Azerbaycan’ın sesini şiirine taşır. Azerbaycan’ın hüznüne gözleri bağlı bakmaz. Realist ve romantik duyuşu aynı kaldırımda yürütür. Bu yürüyüş kapısını “gerçekçi romantizm”e açar. Bu yürüyüşte yapay his yoktur…Temelsizlik yoktur…Döküntü yoktur. Bâkiler’in kaleminde yapıcılık vardır…Cemiyet ve cemiyetçilik vardır…Tazelik vardır. Bâkiler, ferdî gömlek yerine, cemiyet gömleği giymeyi tercih eder.
Karabağ, Yavuz Bülent Bâkiler’in yüreğinde kabuk bağlayan bir yaradır. Karabağ’ın derdiyle dertlenendir.
“Birgün biterse her şey Karabağ’ı görmeden
İstemem bandolar, büyük çelenkler…
Üstüme okunmuş birkaç avuç mübarek
Karabağ toprağından serpilse yeter.”(BÂKİLER t.y.:59)
Yavuz Bülent Bâkiler, Türkçe’nin şiir dilini Azerbaycan’ın perişanlığını, Azerbaycan’ı Anadolu’dan koparılışını; bu koparılış sürecinde Azerbaycan insanının bahtsızlığını, sefaletini, ruhunu, sevgisini, sevdasını, Azerbaycan’ın Türkiye sevdasını ortaya çıkarma ustalığını sergilerken insanî özü de yakalamayı başarır. Bâkiler, acı gerçekleri çıplak bir gözle ifâde ederken, herhangi bir doktrin adına sevinerek çığlık atan, “izm”lere hizmet etme amacıyla şövalyelik eden kalemşörlerden değildir. Azerbaycan gerçeğini, millî romantik süzgecinden geçirerek, lirik bir ifâde ile yüreği ve beyniyle birleştirir.
“Adına el pençe divan durduğum
Bin yıllık kara sevdamız, ilahîmiz, ülkümüz
Türküler söyleyerek içimde gece gündüz
Bir çalar saat gibi kurduğum:
Azerbaycan”(BÂKİLER t.y.:48)
Yavuz Bülent Bâkiler, Azerbaycan’a, Azerbaycan insanına ve onun kültürel ve tarihî bağlarına, duyuş tarzına sıkı sıkıya bağlanmış, bağlılığını Türkçe tazeliğinde kalemine taşımıştır. Azerbaycan’ın ve onun çilekeş, vefakâr insanının değişmez kaderi; tank paletlerinin altında çırpınan cavanları, Azerî türküleri, Azerî şiiri, Azerî şairleri ve edîbleri, Azerbaycan’ın dağları ovaları, tabiat güzellikleri vb. Yavuz Bülent Bâkiler’in şiirlerinin genel yapısı içinde yoğrularak bütünleşmiştir. Bu yoğrulmayı ve bütünleşmeyi gerçekleştiren güç ise Dede Korkut ruhlu şairimizin ruh zenginliğini pekiştiren Azerbaycan’ın “Ata yurdu” olmasından kaynaklanır.
“En verimli topraklara ümitlerimi
Çınar tohumları gibi durmadan savurduğum
Sevdasını gönüllere bismillahlarla vurduğum
Dağa taşa, kurda kuşa kendimi bildim bileli
Duyurduğum:
Azerbaycan.”(BÂKİLER t.y.:49)
Anadolu, Azerbaycan’ı şiirlerle sevmiş.
Anadolu, Azerbaycan’ı türkülerle sevmiş.
Anadolu, Azerbaycan’ı sınırsız sevinçlerle sevmiş.
Geleneğimizin, göreneğimizin bir mukaddes Türk mayası haline geldiği toprağımızdır Azerbaycan. Yavuz Bülent Bâkiler, Azerbaycan’ı Anadolu’nun kulağına mısra mısra, cümle cümle işlemiştir.
Bâkiler, millî kültürümüzün, millî birliğini kuran; yaşayan, yaşatan ve muhafaza eden millî kültür temsilcimizdir. O, Azerbaycan ile Anadolu arasındaki mukaddes görevi misyonuna uygun olarak başarıyla tamamlamıştır.
Yavuz Bülent Bâkiler için; Kars ne ise…Ardahan ne ise…Dadaşlar diyarı ne ise…Türkmen yürekli Elazığ ne ise…Veysel’in nurlandığı Sivas ne ise…Azerbaycan da onun için bir başka şey değildir.
Yavuz Bülent Bâkiler, Türk’e, Türkçe’ye “TÜRK’ÇE” sevdalıdır.
Yavuz Bülent Bâkiler’in şiirlerini okumadan, anlamadan, yorumlamadan Azerbaycan’ı anlamak mümkün değildir.
Kaynaklar
TUNCER, Hüseyin, Edebiyat Araştırmaları ve İncelemeleri,
Akademi Kitabevi, İzmir,1999
KAPLAN, Mehmet, Nesillerin Ruhu, Hareket Yayınevi, İstanbul, 1977
ÜLKEN, Hilmi Ziya, Millet ve Tarih Şuuru, Dergah Yayınları, İstanbul, 1976
BÂKİLER, Yavuz Bülent, Duvak, Türk Edebiyatı Vakfı Şiir Dizisi 3, İstanbul,
BÂKİLER, Yavuz Bülent, Seninle, Türk Edebiyatı Vakfı Şiir Dizisi 4, İstanbul,
BÂKİLER, Yavuz Bülent, Yalnızlık, Türkmen Yayınları, İstanbul, 1982
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.