Bizim hiç yazacak büyük gazete köşelerimiz olmadı... Hiç yazamadık istediklerimizi o büyük gazetelerin, o büyük köşelerine... Hiç günlük kaygılarımızı bir kenara bırakıp oturduğumuz yerden masallarımızı anlatamadık... Hiç başkalarının dizilerine tam vakıf olamadan destekleyici olamadık...

Evet tam vakıf olamamak işte asıl mesele bu... Sizlerle göz gezdirmekte olduğunuz bu sayfalarda geride kalan günler de ''BİR KADIN TANIDIM! LAKİN BİR ŞEHİRİ TANIYAMADIM''... isimli bir yazımı paylaşmıştım. Benim duyarlı hemşehrilerim ve aynı görüşte olduğum büyüklerim, küçüklerim, arkadaşlarım ve farklı düşünenler sağolsunlar, düşüncelerini bizzat benimle paylaştılar.

Ne idi bizim hata diye üstüne basa basa yinelediğimiz karşısında durduğumuz. Dizinin konusumu idi? Ya da dizi de kadına uygulanan şiddeti destekler nitelikte bir söylemde mi olduk? Yada dizinin neden gerçek bir hikaye olmamış olmasına mı idi en büyük tepkimiz? Bunların hiç birisine bir tepki içinde olmadık. Ne demiştik yazımızın bir noktasında diziler hikayeler anlatırlar, görselliği olabilen hikayeleri konu edinirler. Yapımcının tercihidir, bu tarz bir hikayeyi uygun görmüştür ve objektifini bu yönde kullanmak istemiştir. Hiç birimiz onaylamasak dahi değil Türkiye'nin dünyanın her yerinde kadına hatta daha gerçekçi olalım insana şiddet yaşanmaktadır. Elbette ki yine geçen yazımızda ne demiştik; sanatçının bir şeyler anlatabilmek gibi bir derdi olmalıdır. Yapımcı, yönetmen kadına şiddeti dert edinmiştir...

Edinmiş midir? şimdi gelelim bu satırları bu defa kaleme alma ihtiyacımızın sebebine; sanırım yapımcı şirket ve yayıncı kanal cidden bunu dert edinmiş olmalılar ki bu gün şu satırları okuduğunuz ''GAZETEKARS'' sitesinde de (BİR KADIN TANIDIM'A KIZMA ÇAĞDAŞLIĞI Anibal GÜLEROĞLU) ulusal basında da birbirinin bire bir kopyası yazılar dolaşmaya başlamıştır. ''Dizi harikadır, kadın konusu toplumun kanayan yarasıdır, iyi ki bu dizi çekilmiştir, iyi ki bu konuya dikkat toplanmıştır, yapımcı şirket büyük bir sorumluluk üstlenmiştir'' bunlar okuyabildiklerimizden bazıları ama üsluplar da yazım şekilleri de benzer. Şimdi bu yazılar yazılmışmıdır, yoksa yazdırılmışmıdır, ya da bu yazılar yazılırken ve Kars gazetelerine fakslanırken bizlerinde buralarda yazdıkları okunup bunlara da cevaben bir kaç kelime edilmişmidir? Diğer yazılan yazıları takip ettiğim kadarıyla ne benim geride kalan yazıma ne de başka hemşehrilerimin yazdıklarına cevaben bir şeyler bu gün ki ''yazdıklarımıza cevaben'' yazılan yazılarda görülmemiştir. O zaman nedir anlaşılan; oturdukları yerlerden iş yapmak için inecekleri sahayı analiz etmeden kolları sıvayanlar, şimdi de oturdukları yerden sorunun gerçek muhattapları Kars'ın insanlarının düşüncelerini anlamaya ihtiyaç dahi duymadan tüm kamuoyuna bu tarz yazdırılmış metinlerle açıklamalarda bulunmuşlardır... Hikayenin iyiliği, kötülüğü bir kurmacadır yazanları, oyunculuklarıyla rolü yaşatmaya çalışanları ilgilendirir bu konu da karşıt görüşte olmak yersizdir lakin üzerine tekrar dikkat çekmek istiyorum 2012 yılına sayılı günler kala Kars'ı o derece yalnız, o derece mahzun, göstermek kimin tasarrufundadır. Bu konu da ki ısrarımız gayet yerindedir ve bunun neticesinde yapımcı şirket bunu tüm kamuoyu önünde telafi etmelidir... Bir de sayın Anibal GÜLEROĞLU'na yazısı için teşekkürümüzü bildirirken sorarız kendisine kadına şiddete kimsenin onay verir hali yoktur. Ama kadına şiddet konu ediliyor diye Kars'ı o derece perişan bir fotoğrafla resmetmenin neresi makuldür? Ya o Kars'ın kadınlarının, hepsi benim için biribirinden kıymetli, anneleriminin, kardeşlerimin ve hatta dizi yapımcısının hiç konuşturamadığı bir üslupla yazayım (analarımın, bacılarımın) dışarıda ki emsalleri tarafından o tarz da bir tutumla görülecek olmasının hiç mi üzücü tarafı yoktur ki asla o tarz bir durum olmadığı halde!... Kars'ın turizme, istihdama hiç mi ihtiyacı yoktur ki gösterilen karelerle insanlar Kars'tan uzaklaştırılmak istenmiştir ya da neticede oluşan etki o olmuştur? Dilerim okursunuz sayın Anibal GÜLEROĞLU yapımcı şirket, yayıncı kanal sorunun cevabını muhattaplarına sordukları üzerine vermeniz dileği ile...

Ez cümle: Bakmak ve Görmek... Hiç kimse Kars'a bizim gibi bakamaz, Kars'ta olan güzellikleri göremez. Bizim Kars dediğimiz zaman kalbimizde bir yerlerde bir ateş tutuşur kimselerin göremeyeceği.... Hem ne diyorduk her zaman:

Bizden büyük ve bizim Kars gibi büyük bir aşkımız var...

Hasret ve Muhabbetle...