BDP Kars İl kongresi yapıldı
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Kars İl Başkanlığı 1. Olağan Kongresi yapıldı. Kongreye tek aday olarak giren TEDAŞ’tan emekli işçi Halis Özen, BDP Kars İl Başkanı seçildi.
Mavi Saray Düğün Salonu’nda yapılan Kongreye BDP Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve Kars Ticaret Borsası Başkanı İsmet Çelik de katıldı.
Açılış ve yoklamanın ardından başlayan Kongre de Van’da ki depremde hayatını kaybedenler ve devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşunda duruldu.
Ardından da Dağpınar Belde Belediye Başkanı açılış konuşması yaptı. Erkmen konuşmasında “Sıkıntı ve zor bir süreçte yasal olarak kongre yapmamız gerekiyordu. Bir yanda savaşın kırgınlığı yaşanırken bir yandan da hemen yanı başımızda yaşanan deprem faciası daha çok birlikte hareket etme ve kucaklaşmayı gerektiriyor. Bu nedenle partimize geçmişte ve bundan sonra da emeği geçen arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.” dedi.
Daha sonra divan oluşturuldu. Divan başkanı ve Parti Meclisi üyesi Orhan Aktunç söz alarak Van’daki deprem felaketinde hayatını kaybedenleri anarak şunları kaydetti:
“Otuz yıldır bu sorunun çözümüne dönük klasik yöntemlerin sürekli devrede olmasından dolayı, aynı yöntemlerin yıllarıdır tekrar edilmesinden dolayı maalesef insanlarımız hayatını kaybetmektedir. Hala yeni yeni ocaklara ateş düşmektedir ve büyük dramlar yaşanmaktadır. Mevcut AKP iktidarının da geçmişten günümüze kadar bu ülkede, bu sorunun çözümü için bugüne kadar denenmiş yöntemleri denemekte ısrar ettiklerini de tüm halkımız görmektedir. Bugüne kadar bu ülkede böyle bir sorunun var olduğunu ve bu sorunun çözülmesi gerektiği noktasında ciddi projeler geliştirmeyen devlet maalesef AKP iktidarı döneminde de ciddi adımlar atamamaktadır. Geçmişte olduğu gibi öldürme ve imha etme üzerine yürütülen bir politika hala AKP döneminde de devam etmektedir. Bu sorunun aslında bir ekonomik geri kalmışlık sorunu olmadığını, bu sorunun Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan yirmi milyona yakın insanın kimliklerinin, dillerinin inkar edilmesinden kaynaklı bir sorun olduğunu ısrarla kabullenememektedirler.”
Birtane, faşist ve milliyetçi düşünceye sahip Van’daki deprem felaketini de kendilerine malzeme yaptıklarını iddia ederek “Sanal alemde Doğu’daki depremde zarar görenlere yapılan yardımların caiz olmadığı noktasında propagandalar yapılıyor. Ama bu insanlar emellerinde ulaşamayacaklardır.” dedi.
BDP Kars Milletvekili Mükiye Birtane ise şunları söyledi:
“Gerçekten çok zorlu bir süreçten geçiyoruz. Bu cümleyi Kürt halkı 30 yıldır söylüyor. Bizler zor süreçlerden geçmiş bir halkın mensuplarıyız. Zor süreçlerden geçen bir ülkede yaşıyoruz. Halkların kardeşliğine inanıyoruz ve biliyoruz ki iki gün önce Van da bir deprem oldu ölenlere Tanrı’dan rahmet ailelerine başsağlığı, yaralı olan halkımıza da acil şifalar diliyoruz. Biliyoruz ki doğal afetler insanların başına her zaman gelir dünyanın her tarafında bu tip felaketler oluyor ama bu felaketler sonucu sarılacak olan yaralar da geriye kalanların destekleriyle olacaktır. Halkımız genel olarak tüm Türkiye, özelde de Kürt halkı yüreğiyle, beyniyle Van’daki insanlarımızın yanında olduğunu göstermiştir. Fakat ne yazık ki Türkiye’de uzun yıllardır milliyetçilerin veya faşist düşünceye sahip olanların bu felaketi de kendilerine malzeme yapıp işte doğuda ki depreme yardımların caiz olmadığı noktasında propagandalar yapılıyor, sanal alem üzerinden. Bundan dolayı da biz diyoruz ki bu insanlar kendi emellerine ulaşamayacaklardır. Çünkü Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Arabıyla Türkiye halkı geleneklerinden ve insani duygularından kaynaklı onları boşa çıkarttı ve akın akın dünyanın dört bir yanından Türkiye halkları buradaki kardeşlerini yalnız bırakmadılar.
Tabi biliyoruz ki mevcut iktidar, sistem her zaman tekçi zihniyetini halka, halklıya dayatmaktadır ama bu halklar bin yıllardır birlikte yaşıyorlar ve yaşamaya devam edeceklerdir. Bizler buna hem birey olarak hem parti olarak inanıyoruz. Barışta kardeşlikten yana her zaman söylemlerimizi dile getiriyoruz ve getireceğiz. İnadına biz barış, kardeşlik, demokrasi ve özgürlük diyeceğiz. Sayın Başbakan’ın aslında bu faşizan duygularını internet üzerinden yaymaya çalışan basın yayın yoluyla yaymaya çalışan insanlara yol açan söylemlerinden kaynaklandığını da hepimiz biliyoruz. Çünkü Sayın Başbakan BDP’yi partimizi hedef göstererek Türkiye’nin dört bir yanında parti örgütlerimize, binalarımıza her gün onlarca saldırı ve hakaret olmakta. Bu sanal alemde ileri sürülmeye çalışılan görüşler de bu yönlendirmelerin bir ürünüdür diye düşünüyoruz. Çünkü yargıyı kendi denetimine alan bir iktidar, emniyeti kendi denetimine alan bir iktidar, askeri kendi denetimine alan bir iktidar ve basını kendi denetimi altına alan bir iktidarın bundan sonra halkın da beynine nasıl yönelebilirimin yol ve yöntemlerini halkın önüne sunmuş durumda. Bunun için de biz diyoruz ki halklar sağduyulu davranacaklar ve bu söylemleri boşa çıkaracaklarıdır.
Savaş istemiyoruz barış istiyoruz diyen onlarca iktidarlar bu ülkeden gelip geçtiler ve hepsinin dillendirdiği şey gelip düz ovada siyaset yapsınlar, dağı bıraksınlar. Legal ortamda siyaset yürüten partimize veya geleneğinden geldiğimiz partilerimize karşı onlarca partimiz kapatıldı, yürütülen politika hala değişmemiş ve aynı zihniyet hala devam etmektedir. Yüze yakın seçilmişimiz şu anda cezaevlerindeler ve otuzu aşkın belediye başkanımız, meclis üyelerimiz ve il genel meclis üyelerimiz İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla henüz suçları ispatlanmadan görevlerinden el çektirilmişlerdir. Bunların tümünü bizler şu şekilde yorumluyoruz: ‘Kürt halkının veya demokratik sol çevrelerin birlikte seçmiş oldukları temsilcilerin cezaevinde değil, bu insanlara oy veren herkes cezaevindedir’ biz bunu böyle görüyoruz ve buna karşı her bir bireyimizin ortaya koyacağı mücadele daha çok bu mücadeleye sahip çıkmak ve bu mücadelede kenetlenmek olacaktır.
Bizler buradan bu mesajımızı herkese göndermek istiyoruz. Biliyoruz ki iktidarlar ve toplumda öncü role sahip olan yöneticiler ne söyleseler toplum ona göre şekillenir. Çünkü bir ülkeyi, bir kenti, bir köyü yöneten yöneticiler oranın büyükleri olarak bilinirler bu bizim geleneğimizde de var, kültürümüzde de var, siyasetimizde de var. Bu insanların söyledikleri bu yüzden çok önemli. Sayın Başbakan’a ve Cumhurbaşkanı’na buradan sesleniyorum, ‘Lütfen söylemlerinize biraz daha dikkat edin’ çünkü savaşla, intikamla, kanla hiçbir şeyin hallolmadığını dünya gerçekleri göstermiştir. Dünyanın her yerinde savaşlar olmuş ve sonradan bir masa etrafında oturulmuş sorunlar çözülmüştür.
‘Biz teröristlerle, filankesle, BDP’yle veya diğer çevrelerle biz masaya oturmayız’ diyen zihniyete Güney Afrika Lideri Nelson Mandela’nın sözünü hatırlatmak isterim. ‘Barışı ancak savaşan kesimler gerçekleştirir’ siz aralarında sorun olmayan insanların barıştığını hiç duydunuz mu? Bu coğrafyada bir savaş var ve bunu kabul etmeyen bir Türkiye siyaseti var. Son meclis genel kurulunda Sayın Iğdır Milletvekilimiz Pervin Buldan, ‘Biz bu ülkedeki savaşın durmasını istiyoruz’ dedi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) de kıyamet koptu. ‘Savaş yok’ dediler. Savaş yoksa F16 savaş uçakları neden Kürdistan coğrafyasını bombalıyor. Savaş yoksa savaş kobra helikopterleri her gün bomba yağdırıyor. Demek ki ortada bir savaş var, insanlar ölüyor, insanlar birbirlerine düşürülmeye çalışılıyor. Bizler yine buradan tekrar ediyoruz, “Bu bir savaştır ve ancak barışla sonuçlanır. Bunun başka yolu yok” Bugün Türkiye’de tüm demokrat devrimci çevrelerin geldikleri nokta yazarıyla, çizeriyle, aydınıyla ve hatta sağduyu sahibi insanlarıyla bu işin artık çözüm noktasına geldiğini vurgulamaktadırlar. Yeni bir anayasa sürecine gidiliyor. Umuyor ve diliyoruz ki TBMM de gurubu olan tüm partilerden oluşan uzlaşma, anayasa uzlaşma komisyonunun dışarıda ister siyasetçi olsun, ister yazar-çizer olsun barışçıl sözlemlere karşı sözlemlerine kulak asmaz ve sağduyulu bir şekilde toplumunda gerçeklerini göz önünde bulundurarak halktan gelecek önerilerle sivil, demokratik bir anayasayı, bu halkların hak ettiği bir anayasayı bu halka sunarlar. Böylelikle ellerinden geleni yapacaklarına da inanıyoruz.
Türkiye’de bir değişim ve dönüşüm süreci söylemleri mevcut iktidar tarafından her zaman dillendiriliyor. Bizler artık sözlü olarak sözlemlere değil, pratik adımların bu ülkenin yararına olacağına inanıyoruz. Bu da halkların Kürt halkının vermiş olduğu mücadelenin kazanımları olarak demokratik bir anayasanın ortaya çıkmasının zamanının geldiğini herkesin vurguluyor. Toplumsal çıkarlar bu anayasa da ne kadar yer alıyorsa, bireysel hakların da yer alması gerekiyor. Çünkü bizler biliyoruz ki bireysel haklar olmadan toplumsal haklar oluşmaz. Avrupa da ya da medeni ülkelerde bir tek kişinin bile hakkı gözetilerek ana dilinde eğitim hakkı veriliyor. Bizler dünya üzerinde kırk milyonu aşkın bir halkız. Türkiye de mevcut inkarcı politikaların net bir nüfus sayımını ortaya koymadıkları için bu sayı zaman zaman yirmi milyon, zaman zaman yirmi beş ve otuz oluyor. Sizler milyonlarla ifade edilen bir halkın dilini mahkemelerde, cezaevlerinde yasaklarsanız, ana dilde eğitimi reva görmezseniz bu halk tabi ki kendi hakları için mücadele verecektir. O hakları elde edinceye kadar mücadelesine devam edecektir. Ana dilde eğitim hakkı her insanın en temel ve insani hakkıdır. Biz kendisini Müslüman olarak addeden iktidara buradan bir mesaj daha vermek istiyoruz, “Hangi dinde diller inkar edilmiştir. İnandığımız İslam dininin kitabında da hadislerinde de her insanın haklarının olduğunu ve yeryüzünde her halkın bir dilinin olduğunu biliyoruz. Eğer diller inkar ediliyorsa kendi dillerinde kitaplarını da inkar etmiş oluyorlar” Sayın Başbakan Kürt’lere ‘Zerdüşt’ diyor, ‘başörtüsüyle uğraşmasın, kendilerine baksınlar’ diyor. İslamiyet’i kabul etmeden tüm halkların kendilerine özgü dinleri ve dilleri vardı. Şimdi bizler de kalkıp buradan sizler de Şaman’dınız mı diyelim? Hayır biz demiyoruz. Çünkü inançlar insanlar için kutsaldır. Evet Kürtler Zerdüşt’tü Kürtler ama diğer halklardan önce bugün İslamiyet’i kabul etmiş bir halktır Kürtler.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.