BDPli Buldan'dan açıklamalar
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Iğdır Milletvekili Pervin Buldan Kars il binasında açıklamalarda bulundu.
BDP Iğdır Milletvekili Buldan, "MHP ve CHP cephesine baktığımız zaman statükodan yana olan bu Anayasa'ya dokunulmazlığı istemeyen bir zihniyet, yaşanan bu savaşın devam etmesini isteyen bir zihniyet. Kürtleri inkar etmeyi, ihmal etmeyi düşünen bir zihniyet vardır ortada. CHP'nin ve MHP'nin de 'hayır' demesinin tek nedeni budur. Hem MHP, hem CHP, hem de Ak Parti'nin tabanı niçin 'evet' dediklerini, niçin 'hayır' dediklerini gerçekten bilmiyorlar. Oy kullanacak olan insanlar AK Parti'ye niye 'evet' dediklerini, ya da MHP ve CHP'ye niye 'hayır' dediklerini bilmeden oy kullanacak olan insanlardır. Ama bizler Kürtler olarak BDP olarak bu referandumu ve Anayasa'yı niçin boykot ettiğimizi çok iyi bilen insanlarız. Bugüne kadar kimliğimizin, kültürümüzün inkar edilmesi dolayısıyla bu Anayasa ile Türkiye'nin yönetilmeyeceği Türkiye'de yaşayan hiçbir halkın kendisini bu Anayasa'nın altında güvence altında hissetmeyeceğini ve görmeyeceği dolayısıyla Türkiye'de yaşayan bütün halkların kimliklerini kültürlerinin güvence altına alınacağı bir Anayasa'ya ihtiyaç vardır. İşte boykot kararımız bundandır. Bundan dolayı 12 Eylül'de yapılacak olan referandumu boykot ediyor ve sandığa gitmiyoruz. Oy kullanmıyoruz" dedi.
Buldan, toprağa giren her candan Bahçeli'nin, Kılıçdaroğlu'nun ve Erdoğan'ın sorumlu olduğunu ileri sürerek, "Bugün 13 Ağustos'tan, 20 Eylül'e kadar PKK'nın almış olduğu eylemsizlik ve çatışmasızlık sürecine rağmen yaşanan operasyonların, yaşanan ölümlerin, ne anlama geldiğini insanlarımıza anlatmak zorundayız. Bugün ülkemizde halen operasyonlar devam ediyor. Bu süreçte kimin savaştan, kimin barıştan yana olduğu açık ve net ortadadır. Bu savaşın bitmesini istemeyenler, yaşanan bu ölümlerden haz duyanlar, insanların hayatını kaybetmesinden vicdan azabı duymayanlar, bu savaştan para kazananlar, rant elde edenler bu savaşın bitmesini istemeyenlerdir. Yaşanan her bir ölümden, toprağın altına giren her candan bu ülkeyi yönetenler sorumludur. Bahçeli sorumludur. Kılıçdaroğlu sorumludur. Erdoğan bire bir sorumludur" diye konuştu.
Milletvekili Buldan, Genelkurmay Başkanı'nın devir-teslim törenindeki konuşmasını değerlendirerek, "Tabii ki sadece siyasilerin değil, askerlerin de bu konuda sorumluluğu vardır. Bugün Orgeneral Başbuğ, devir-teslim törenin de teşekkür ederek ağlaması tam anlamıyla timsah gözyaşlarıdır. İki yıllık görev süresinde Başbuğ, bu ülkede binlerce gencin ölümüne sebep olmuştur. Yapılan askeri ve siyasi operasyonlar sonucu ölen her bir insandan bu insanlar sorumludur. Tabii ki devir-teslim töreninde Işık Koşaner'in yapmış olduğu açıklamada bizler açısından talihsiz bir açıklamadır. Bugün bölgede Kürtlerin ayakta olduğunu görmeyen demokratik özerklik talebini duyamayan Koşaner, referandumdan sonra boykot oranının, oy oranının yüksek çıkması oranı ile Türkiye'de demokratik özerkliğin adım adım hayata geçeceğini bilmek zorundadır. İşte bunlardan dolayı biz boykotun ne kadar anlamlı Kürtler açısından ne kadar önemli olduğunu ifade etmek istiyoruz. Biz Türkiye'de hiç kimsenin hayatını kaybetmesinden yana değiliz, ne bir askerin, ne bir gerillanın, bir polisin ölmesinden yana değiliz. Eğer bu savaş biterse, bu ülkeye barış gelirse ve Kürt sorunu da demokratik yollarla çözülmeye başlanıra o z aman AK Parti hükümeti şapkasını bir kez daha önüne koyup bir kez daha düşünmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.
Pervin Buldan daha sonra şunları söyledi:
"Bu çatışmasızlık sürecinin heba edilmemesi, 20 Eylül'e kadar da bir adım atılması gerektiğini de ifade etmek istiyorum. 20 Eylül'den sonra yaşanacak her bir ölümden, yaşanacak her bir acıdan bu hükümetin sorumlu olduğunu ifade etmek istiyoruz. Bu sorumluluk altında bu insanların ezileceğini biliyoruz. Dolaysıyla 20 Eylül'e kadar özellikle PKK'nın 4 maddelik talebinin dikkate alınması gerekiyor. Siyasi ve askeri operasyonların bir an önce durdurulması, siyasi tutukluların bir an önce serbest bırakılması, yüzde 10'luk baraj seçiminin düşürülmesi, müzakere ve diyalog sürecinin biran önce hayata geçirilmesi bu talepler gerçekten dikkate alınır ise cesur adımlar atılırsa o zaman 20 Eylül'den sonra Türkiye'de artık birçok şey değişecek. Bu kaos ortamı sona erecek, Kürt sorunu demokratik yollarla çözülecek ve bu ülkeye barış gelecek. Biz sonuna kadar bedeli ne kadar ağır olursa olsun, ödediğimiz bedellerin bir o kadarını da vermeye hazır olduğumuzu da ifade ediyoruz ve barış sürecinde elimizi yine havaya kaldırarak barış elimizi uzatacağız, ümit ediyoruz ki bu kez de barış elimiz havada kalmaz adım atılır çözümler üretilir diyalog ve barış müzakeresi başlatılır."
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.