Çanakkale Muharebeleri Üzerine Bir Değerlendirme
*Doç. Dr. Nurhan AYDIN
“ Çanakkale derler yokken hesapta,
Mahşerin dünyada kurulduğu yer,
Çanakkale derler topraktan kapta,
Şehadet şerbetinin içildiği yer.”
Çanakkale Muharebeleri askeri, insani ve coğrafi anlamda birçok ilklerin yaşandığı savaştır. Muharebeler, tarihin o zamana kadar yazdığı ilk kapsamlı amfibi harekata (çıkarmaya) sahne olmuştur. Askeri açıdan hem bir dizi yeni teknolojinin, silahın ve silah etkilerinin denendiği bir dönem olmuştur. Tasarlanan ve uygulanan stratejiler-taktikler açısından büyük bir çeşitlilik ve zenginlik ortaya çıkmıştır.
Çok küçük bir alanda, çok büyük bir asker topluluğu oluşmuştur. 33 bin hektarlık bir alandan, bir milyonun üzerinde insan geçmiştir. Bu durum aynı zamanda 8,5 aylık sürede düşen mermi, sıkılan kurşun ve verilen zayiatı da, oran olarak çok yükseltmiştir.
Bu dar alanda yarımadayı savunan Türk birlikleri, sadece dönemin en güçlü karma ordusuna değil, aynı zamanda 1915 tarihine kadar görülmemiş bir sıcaklıkta geçen yaza ve yine o tarihe kadar görülmemiş şiddette yaşanan kış soğuklarına karşı mücadele etmiştir.
Siperlerin birbirine yakın olması, savaşan taraflar arasında, başka bir muharebe alanında tanık olunmamış bir ilişki yaratmıştır. Bununla birlikte, daha ziyade modern zamanlarda işlenen ve abartılan bir yakınlık, hatta dostluk durumu kesinlikle söz konusu değildir. Tarafların birbirlerine yiyecek maddeleri ve notlar attıkları doğru olmakla birlikte; var olan centilmenlik ve karşılıklı saygı, askerleri ilk fırsatta karşısındakini savaş dışı bırakma hedefinden nadiren –sadece Kasım sonundaki müthiş soğuklar sırasında- ayırmıştır. Çanakkale Savaşı’nın “Son Centilmenler Savaşı” olarak da anılmasına, esas olarak aynı dönemde Batı Cephesinde sıklıkla başvurulan kimyasal silahların kullanılmayışı, sivillerin az zarar görmesi ve tarihin sonraki dönemlerinde yaşanan topyekün savaşlar ve bunların ortaya çıkardığı vahşetle kıyaslandığında temiz kalması neden olmuştur.
Muharebe boyunca gerek Türkler’in gerekse İngilizler’in önemli ölçüde kuvveti Çanakkale’ye bağlaması, diğer cepheler için karşılıklı olarak avantajlar ve dezavantajlar yaratmıştır. Kesin olan, Türk savunmasının Boğaz’ı kapatmasıyla, I. Dünya Savaşı’nın uzadığıdır. Eğer Çanakkale geçilseydi İstanbul düşecek, geliştirdikleri strateji uyarınca Türkiye’yi savaş dışında bırakacak Müttefikler, Ruslar’la bağlantı sağlamış olacak ve Rus ordularının büyük ihtiyaç duyduğu silah ve askeri malzemenin transfer edilmesiyle Almanya ve Avusturya-Macaristan, Orta Avrupa’da sıkıştırılıp teslime zorlanacaktı.
Savaşın 2,5 yıl daha uzaması, hem Türkiye’nin hem de diğer ülkelerin insan ve kaynak kayıplarını inanılmaz boyuta taşımıştır. Aynı şekilde, Rusya için öngörülen yardımların ulaştırılamaması, Çarlık yönetimini kendi kaderiyle baş başa bırakmış ve savaşla dolu daha da ağırlaşan ekonomik ve sosyal koşullar, 1917 Bolşevik Devrimini hazırlamıştır.
Türkiye açısından da, yakın tarihi belirleyen olay ve insanların temeli Çanakkale’de atılmıştır. Son olarak Balkan Savaşı’ndan ve aslında uzun süren bir askeri yenilgiler döneminden sonra iyice küçülen, prestij ve moral olarak dibe çöken Türkiye, Çanakkale Muharebeleri sonucu, ilk kez yeniden ayakları üzerinde doğrulmuştur. Çanakkale Savaşı aynı zamanda, gerileme dönemindeki ülkenin kazandığı ilk ve son cephe savaşı olma özelliği taşır.
Madalyonun diğer yüzünde ise, büyük bir insan kaybı, özellikle ordunun yetişmiş elemanları ve milletin okumuş fertleri ulunmaktadır. Muharebelerden sağ çıkan askerlerin oluşturduğu, tecrübeli ve seçkin birliklerde, 1916 yılından itibaren özellikle Makedonya, Galiçya ve Romanya cephelerinde erimişlerdir.
İnsani anlamdaki bu büyük yenilgiye rağmen, Çanakkale Savaşı askeri açıdan büyük bir zaferdir. Onu bütün zaferler için bir başlangıç noktası yapan karakteri, sağladığı maddi ve manevi değerlerdendir. Müttefiklerin 1915’te Çanakkale’de durdurulmaları, Türkiye’yi prematüre bir yıkımdan korumuş, dolayısıyla o tarihte lidersiz, örgütsüz, moralsiz ve bağımsızlığını kaybetmiş bir milletin haritadan silinmesini engellemiştir.
Mustafa Kemal’in muharebeler sırasında, özellikle 25 Nisan ve 10 Ağustos 1915 tarihlerindeki inisiyatifi sadece milletin kaderi üzerinde tayin edici olmamış, aynı zamanda edindiği haklı şöhret 19 Mayıs 1919, Sivas Kongresi ve TBMM’nin açılışına dek uzanan süreçteki liderliğini de sağlamıştır. Bu bağlamda Vatan topraklarını canlarını hiçe sayarak koruyan Türkler, Çanakkale’de nelere kadir olduklarını öncelikle kendilerine, sonra diğer milletlere ispatladılar. Bu nokta yeniden bir millet olabilmenin temelinin atıldığı noktadır. Çanakkale’nin tüm millete verdiği özgüven, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasını sağladı.
Çanakkale Muharebeleri; Türklerin yakın tarihteki en önemli kilometre taşını oluşturuyor. Dönemin en büyük güçlerine karşı muzaffer olmuş olmak, haklı bir gurur veriyor. Bu gurur karşı tarafı yenmekten çok, kendimizi bulmuş olmanın reaktif değil, aktif bir kimlik ve kimya edinmenin de fonksiyonunu oluşturmuştur. Bunlardan ilki milli birlik bütünlük ikincisi toprak bütünlüğüdür.
Bu nedenle, vatanın mukaddes hürriyeti için Çanakkale’de ve ülkemizin dört bir yanında toprağa giren, bugün Afrin’de destan yaratan ve şehit olan tüm Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
* Kafkas Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.