Evet bir vatandaş olarak, bir kentli olarak isteğim bu: İster bilgi edinme yasası çerçevesinde değerlendirilsin; isterse bir köşe yazısına yanıt olarak verilsin; bir cevap mutlaka bekliyorum.

1.Çıldır gölüne kerevit tohumları bırakıldı mı? Çıldır gölüne kerevit ekimine hangi mülki amirlik izin verdi? Verdiyse amaç neydi, bu kerevit ekiminin mevcut doğal ortama bir zararı olup olmadığı araştırılmış mıydı?

Bir zamanlar, bir takım aklı evveller Çıldır ilçesinin de adının değiştirilmesini istemişlerdi. Sanıyorum o dönemde Genel Kurmay’dan itiraz gelmişti. Tarihteki önemli Osmanlı- İran savaşlarından birinin bu adla anılıyor olması nedeniyle. 1980 li yıllarda, Haliç’teki tersanede bakımı yapılan “Çıldır” askeri gemisinin adının değiştirilmesini isteyerek, Çıldır’ın çıldırmaktan geldiğini sanacak kadar cahiller de çıkmıştı. Bugün artık Çıldır denince herkes iyi kötü neyin,  nerenin kastedildiğini bilir. Çıldır’ı da, gölünü de bilmeyen kalmadı sanırım. Ancak Çıldır’ın adını kurtardık da,  gölünü batırdık gibime geliyor benim.

Çıldır’a ve göl çevresinde bulunan köylere gittiğimde,  sıklıkla duyduğum bir yakınma var. Çıldır gölüne “böcek “ dedikleri kerevitin ekildiğini, o zamandan bu yana göldeki balığın azaldığını söyleyip durmaktalar.  Çıldır gölüne kerevit, diğer söyleyişle tatlı su ıstakozu atıldığını ben de herkes gibi yıllardır duyuyorum. Elbette bunun yapılmasında ki en önemli etmen, kerevitin ekonomik anlamda bir gelir kaynağı olarak görülmesi olmalı.

Çıldır gölüne de bu yapılmadan önce,  bu canlının gölün doğal faunasına, yani kendi balık türlerine bir zararının olup olmadığı araştırıldı mı, bilmiyorum. Dahası ille de bir şey yapılacaktıysa Göl Alabalığının nasıl çoğaltılabileceğinin yolları araştırılsa, bu konuda çalışmalar sürdürülseydi daha iyi olmaz mıydı? 

Çevre köylülerin ve balıkçılarının söylediklerine bakılırsa, bu canlının gelmesiyle göl ala’sının neredeyse tamamen,  Sarıbalığında önemli oranda soyunun tükendiği yolunda. Bu canlıların, balıkların yumurtalarını yediği öne sürülmekte.

Çocukluğumda, Karadeniz’den gelip gölü kiralayan ve köylülerin kayıklarını dahi suya sokmayan balık müteahhitleri gölü adeta tarayarak,  ne buldularsa ellerine geçeni kamyon kamyon taşırlardı.( o dönemin mülki amirlerinin kulakları çınlıyordur!)  Bu gün bu kerevitleri kimler avlıyor, kimler buna izin verdi, ne kadar gelir elde ediliyor, doğrusu merak ediyorum. Bilen varsa açıklasın.

Özellikle de bu gölün doğal yapısını bozduğu tartışmasız olan bu canlı türünün göle ekilmesi izninin hangi mülki amir tarafından verildiğini merak ediyorum. Lütfen bir cevap:  Bu cevabı Kars Valisi mi, Ardahan valisi mi verecektir, onu da bilmiyorum. Malum; gölün bir kısmı Kars valiliğinin, bir kısmı Ardahan valiliğinin sınırları içerisinde. Eğer 1992 den önce yani Kars bölünmeden önce yapılmışsa, bu cevabı Kars valiliğinden rica ediyoruz. Yok, değilse; bölünmeden sonra ise, Ardahan valiliği yaptıysa,  Kars valiliğine sormadan nasıl böyle bir tasarrufta bulundu, bunun da açıklamasını istirham ediyorum.

Evet bir vatandaş olarak, bir kentli olarak isteğim bu: İster bilgi edinme yasası çerçevesinde değerlendirilsin; isterse bir köşe yazısına yanıt olarak verilsin;  bir cevap mutlaka bekliyorum.

Sorumu tekrarlıyorum:

1.Çıldır gölüne kerevit tohumları bırakıldı mı? Bırakılmadıysa, böyle bir şey yoksa, sözüm yok; yok eğer ekilmişse,                                                                                                           

2. Çıldır gölüne kerevit ekimine hangi mülki amirlik izin verdi? Verdiyse amaç neydi,  bu kerevit ekiminin mevcut doğal ortama bir zararı olup olmadığı araştırılmış mıydı? Ekonomik bir gelir mi amaçlanıyordu? İllerin bu hasattan elde ettikleri bir gelir var mıdır?

3.İzin verildiyse eğer, bu gölün ürünlerinden yararlanan kişi kurum ya da kuruluşlar kim ya da kimlerdir? Yılda kaç ton ürün elde edilmektedir? Eğer ekonomik bir amaç yoksa Çıldır gölüne kerevit ekiminin mantığı nedir?

Yok eğer böyle bir izin verilmemiş de birileri babasının arpa tarlasında dolaşır gibi, elini kolunu sallayarak gelip gölü tohumlamış gitmişse;  vay halin(m)ize ki, ne vay!