En önemli kavram "rekabet kavramıdır"
Örgütlenme ile ilgili Kafkas Haber Ajansı’nın (KHA) sorularını cevaplayan, Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA) Genel Sekreteri Hüseyin Tutar :
“Kolektif olarak hareket edebilmek ve bunu ekonomik anlamda kavrayabilmek için dünya şartlarına bakmak lazım. Dünya şartlarında en önemli kavram rekabet kavramıdır. Yani biz kimlerle, nasıl rekabet ediyoruz buna bakmamız lazım.” dedi.
“Bir insanın tek başına bir şeyi yapması çok zordur.” diyen Tutar, “Bu ekonomik olarak, entelektüel olarak ve insan kaynakları noktasında da çok zordur. Ama müşterek hareket etmek, her zaman az kaynakla çok iş yapılmasını da beraberinde getirir. Bu bağlamda biz bölgede insanlarımızın kaynaklarının sınırlı olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla birlikte hareket ettikleri zaman çok az maliyetlerle katma değeri yüksek ürünler elde edilebileceğini düşünüyoruz. Bunu hangi sektörde ele alırsanız alın. Hayvancılık noktasında bir örnek vermek gerekirse; bir köy ünitesini düşünelim. Bu köy ünitesinde eğer insanlar birlikte hareket ederlerse öncelikle yemlerini toptan alacakları için sürümden kazanırlar. Veterinerlik hizmetini çok daha ucuza alırlar. Kooperatif biçiminde örgütlenerek sütlerini olduğundan çok daha yüksek fiyata satarlar. Dolayısıyla da birlikte hareket edildiği zaman bunun da faydalarını görürler. Ortak sağım ünitelerinden ortak ahırlara kadar ve devletin uygulamakta olduğu tüm desteklerden bu şekilde yararlanabilirler. Birlik ve örgütlenme olmadığı zaman ferdi olarak bunları yapmaya gücünüz yetmez.” dedi.
Tutar bu anlamda devletin politikasını da şöyle dile getirdi: “Bizim insanımız birlikte hareket etsin. Girdi maliyetlerini düşürsün. Dolayısıyla da karını yükseltsin. Her alanda birlikte hareket edilen noktalarda çok daha fazla teşvik vardır. Bunun için birliklere, kooperatiflere, sivil toplum kurumlarına teşvikler uygulanmaktadır. Bireysel hareket etme noktasından kolektif hareket etme noktasına geçtiğinizde sivil toplum örgütlenmesi de beraberinde gelir. Talepleriniz de bu şekilde daha güçlü gündeme gelir. Avrupa’da, bugün en gelişmiş medeni ülkelerde insanlar en az iki ya da üç sivil toplum kuruluşuna üyedirler. Çünkü menfaatlerini tek başlarına gerçekleştiremezler. Bir grup olarak hareket ederler ve dolayısıyla da kendi menfaatlerini karşıdaki yapılara bu şekilde empoze edebilirler.”
Birlikte hareket edildiğinde dünya şartlarını algılamanın daha da kolaylaşacağını da belirten Tutar, “Böylelikle insanlar, entelektüel sermayenin vermiş olduğu birikimden yararlanırlar. Aslında biz cemaat kültürüne sahip olan bir millet ve toplumuz. Ama bu cemaat kültürümüzü ne hikmetse kollektif hareket ederek menfaatlerimizi realize etme, ekonomik olarak hareket etme ve örgütlenme yönünde harekete geçiremiyoruz. Dolayısıyla örgütlenme ile birlikte dile getirilen talepler aslında toplumda ciddi anlamda bir değişim ve dönüşümü de beraberinde getirmiş olur. Medeni dünya içerisinde rekabetimizin en yüksek düzeyde oluşabilmesi bizim örgütlenme kabiliyetimize bağlıdır. En medeni ve ilerlemiş toplumlar ekonomik menfaatlerini realize edebilmeleri için çok çabuk bir biçimde kendi menfaatleri ölçüsünde örgütlenebiliyor. Michael Porter’ın bir kitabına istinaden sadece competition (rekabet) değil, cooperation (birliktelik) de esastır. Buradan yola çıkarak bir başka akademisyen ise co-petition (birlikte rekabet) kavramını geliştirmiştir.” şeklinde konuştu.
Tutar ayrıca, “Var olabilmek, söz sahibi olabilmek için “Birlikte Rekabet” esastır.” Sözünden hareketle, “Porter, Competitive (mücadele etme), Coorparation (birlikte hareket etme) ve Competion (yarışma) kavramlarını birleştiriyor ve böylelikle cemaat halinde veya sivil toplum örgütleri halinde yarışmayı ifade ediyor. Grup kendi içerisinde yarışıyor. Grup, bir bütünlüktür ama dışarıya karşı da bir bütün olarak rekabet gücünü ortaya koyuyor. Bunlar bizim için çok önemlidir. Bunları yapabildiğimiz oranda, başarabildiğimiz oranda örgütlülük düzeyimiz çok daha yükseklere çıkar. Bizim elde edeceğimiz sosyal, ekonomik menfaatlerimiz, elde edeceğimiz katma değer de çok ileri noktalara ulaşır. Bu bağlamda kollektiviteyi hangi açıdan ele alırsanız alın çok büyük faydaları vardır. Bunun kültürel temelleri de bizde mevcuttur. Sivil toplum şeklinde hareket etmek, sosyolojik anlamda cemaat şeklinde hareket etmek bizim toplumumuzun yapısına tekabül eder ve kültürel altyapısı da olmasına rağmen uygulamada başarılı olamıyoruz. Başaramadığımız içinde değişim ve dönüşümün seyri ve hızı bizde çok yavaş ilerliyor.” ifadelerini kullandı.
Tutar son olarak, Avrupa tarihi ve toplumsal girişimci yapısını da ele alarak, “Büyük ölçekli işletmelerden küçük ölçekli işletmelere geçişi daha rahat bir biçimde sağlayabilmişlerdir. Yeter ki bu örgütlü toplum, menfaatinin bu tip örgütlemede değil de başka bir örgütlemede olduğunu kavrayabilsin. Bunu kavradığı andan itibaren çok rahat bir biçimde organize olabilir. İnsan altyapıları ve insan kaynakları buna müsaittir. Bu bağlamda biz bu eksikliği en kısa zamanda tamamlamamız gerekiyor. Toplum olarak medeni dünyayla ancak birlikte rekabet kavramının öngördüğü gibi bir örgütlenme modelini gerçekleştirdiğimiz zaman yarışabiliriz.” dedi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.