Engelli sayımız yine azaldı mı ?
Dolunay Derneği Başkan Yardımcısı ve Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak, engellilerin sokakta görülmemesinin onların sayısının azıldığını göstermediğini söyledi.
Ocak, “Onları sokaklarda göremiyorsunuz ve sayıları az zannediyorsunuz, ama sayıları tam olarak bilinmese de eski özürlülük ölçütlerine göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 12.29’u yani 8.5 milyonu engelli olarak açıklanıyor ama elimizde sağlıklı bir veri maalesef yok. Sadece tahmin. Kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendine yapması gereken işleri, vücut fonksiyonlarında ileri gelen uzuv kayıplarından dolayı yerine getirememek diye tanımlanabilir engellilik. Yani, kısmen de olsa bir hareket noksanlığı olan kişidir engelli. Hareket yeteneğini sınırlayan nedenler ise doğuştan gelen, doğum sırasında karşılaşılan ya da sonradan yaşanan bir hastalık veya kaza sonucu ortaya çıkan bir işlev bozukluğundan kaynaklanıyor olabilir. Engellilik, günlük yaşama katılmayı engelleyen, fiziksel işlevlerdeki bir sınırlılık hali olarak değerlendirilmelidir.” dedi.
“AB’ye uyum yasaları çerçevesinde çıkarılan yasalarımıza göre, engellilik en az yüzde 40 oranında hareket kabiliyeti kaybı gerekmektedir.” diyen Ocak, “Ancak, kimlerin hangi oranda kaybı olduğunu belirleyen ölçütler ise sık sık değiştirilmektedir. Kimin hangi hareket kabiliyeti kaybı ile yüzde kaça tabi olduğunu belli eden ise özürlülük ölçütler ile ilgili yönetmelik hükümleridir. Ancak, yüzde 40 oranından az kaybı olanlar engelli kabul edilmeyince ortada kalmaktadırlar. Sağlam sayılmadıkları gibi engelli de sayılmamaktadırlar. 1998 yılında yürürlüğe girmiş olan engelli ölçütleriyle ilgili yönetmelik, 2006 yılı temmuz ayında değiştirilmiş, gece yatmadan önce engelli sayılanlar, sabah uyandıklarında engelli sayılmadıklarını öğrenmişti. Şimdi ise 16 Aralık 2010 günü yeni bir özürlülük ölçütleri yönetmeliği daha yayınlandı ve ölçütler bir kez daha değiştirildi. 2006 yılında yürürlüğe giren yönetmelik de ortadan kaldırıldı. Engelli sayımız bir kez daha düşürüldü. Oranlar bir kez daha azaltıldığı gibi ölçüm yöntemleri de değiştirildi. 16 Aralık 2010 günlü Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan, “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” aynı gün hemen yürürlüğe girdi. Yönetmeliğin “Kazanılmış haklar” başlıklı 18’inci maddesinde; “(1) Bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce; özürlüler için düzenlenmiş sağlık kurulu raporlarıyla belirlenmiş olan özür oranları, çalışma gücü kayıp oranları,vücut iş görme gücü kaybı oranları, tüm vücut fonksiyon kaybı oranları geçerli olup bu oranlara dayanılarak sağlanmış sosyal destek ve yardım hizmetlerinin sürdürülebilmesi için yeniden özürlü sağlık kurulu raporu düzenlenmez. (2) Ancak, süreli verilen raporlarla ilgili olarak hastaneye yeniden sevk işlemi uyarınca veya herhangi bir sebeple yeni bir rapor istenmesi durumunda, özür oranları, bu yönetmelik hükümlerine göre yeniden belirlenir” denilmektedir.” şeklinde konuştu.
Ocak, ayrıca, 16 Aralık 2010 günlü Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan, “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” neleri getirmesi planlanmaktadır” konusuna da değinerek şunları söyledi:
“Bu yönetmelikle verilen özürlü sağlık kurulu raporlarının, engellilere verilen pek çok hak ve hizmetlerden yararlanması için esas belge niteliğinde olmakta ve yönetmelik çıkmadan önce sağlık kurulu raporu alımında yaşanan sıkıntılar yüzünden bazı engellilerin kendileri için sağlanan hak ve hizmetlerden yararlanamazken Maliye, Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile Milli Eğitim bakanlıklarının da işbirliğinde hazırlanan yeni yönetmelikle bu sorunların ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır, yönetmelikte "tüm vücut fonksiyon kaybı oranı" yerine "özür oranı" kavramı getirilmiştir. Tüm vücut fonksiyon kaybı oranı nitelendirmesinin, uygulayıcılar arasında çeşitli zorluklara yol açtığını ve yanlış algılamalara neden olmaktaydı, uygulamalardaki farklılıkların ortadan kaldırılmasın da "özür oranı" kavramı işe yaramasını beklemekteyiz. Eski yönetmelikteki "Ağır özürlü" kavramının da değiştirilmiştir, yeni düzenlemeyle yüzde 50 oranında engelli oranı olan kişilerin de 'ağır özürlü' olarak kabul edilmeleri sağlanmakta. Engelli sağlık kurulu raporu vermeye yetkili hastanelerin belirlenmesinin de doğrudan Sağlık Bakanlığı'na bırakılmıştır, bu konudaki değişikliklerin de internet üzerinden duyurulması engellilerin ihtiyaç duymaları halinde yeni yetkili hastanelerin kolayca belirlenebilmesi ve kısa sürede ilgili kurumlara duyurulmasının sağlanacak.”
Ocak, raporlarda fotoğraf bulunma zorunluluğunun da 7 yaştan 15 yaşa çıkarıldığını hatırlatarak, “Nüfus cüzdanlarında 15 yaşından büyükler için fotoğraf yapıştırılması zorunluluğu bulunduğundan, bu düzenleme ile engelli sağlık kurulu raporları arasında paralellik oluşturulmaya çalışılmıştır. Kurumların talep etmesi halinde engellinin çalıştırılamayacağı işlerin niteliğinin belirtilmesinin de hükme bağlanmıştır. Yeni yönetmelikle engellinin özür durumunun zaman içinde değişme ihtimali olduğu durumlarda engellinin içinde bulunduğu durumunu esas alan özürlü sağlık kurulu raporu verilmesi zorunluluğu hükme bağlandı. Böylece engellilerin hak ve hizmetlerden yararlanması için aylarca beklenmesinin önüne geçilmiş oldu. Ayrıca özürlü sağlık kurulu raporlarının başvuru tarihinden itibaren 20 iş günü içerisinde sonuçlandırılması zorunlu oldu. Böylece engelliler bu kadar kısa bir sürede sağlık kurulu raporu alabilecekler.” şeklinde konuştu.
Ocak, daha sonra şunları söyledi:
“Engellilerin özel eğitim almaları için daha önce yüzde 40 oranında özürlü olmaları zorunluluğu bulunduğunu anlatan Köksal, yapılan düzenlemelerle yüzde 20 oranında özrü bulunan çocukların da özel eğitimden yararlanabilecekler. Kullanım amacına uygun olarak düzenlenmiş ve sürekli raporlara sahip engellilerden kurumlarca yeniden rapor istenmesinin de önüne geçilerek engellinin istediği sayıda rapor nüshası alabilmesinin sağlandı. Yönetmelikle raporlarda yer alan engellilerle ilgili bilgilerin elektronik ortamda Ulusal Özürlüler Veritabanına aktarılmasına ilişkin sistem geliştirilmesi çalışmalarının da hükme bağlanarak bu çerçevede engellilere ilişkin çalışmaların daha düzenli yapılabilmesinin, bilgilerin ulusal özürlü veri tabanında doğru biçimde yer almasının ve Türkiye'de doğru istatistiki verilerin oluşmasının önünün açılabilecek. Düzenlemeyle ilk kez özür grubunun uzman hekimlerce tespit edilmesi hükmü getirildiğini ve Sağlık Kurulu Raporunun arka yüzünde özür gruplarına yer verildi. Bu durum ülkemizdeki engellilerin engel gruplarına göre sınıflandırılması ve engel gruplarına göre politikalar doğru bir şekilde geliştirilmesini sağlayacaktır da TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki torba kanun tasarısında 8,5 milyon kişiyi dolaylı etkileyecek engelliler ilgili yapılacak düzenlemeler Türkiye Cumhuriyeti’nin özürlü vatandaşlarını dışlayarak, ayrımcılığa maruz kalacakları bir mevzuat şeklini alarak insan hakları ve hukukun evrensel temel kural ve normlarına aykırıdır ki bu kanun engellilerin yok sayılmasının gerçekçiliğidir.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.