
“İçimizdeki Ruh Güreşçileri”
“İçimizdeki Ruh Güreşçileri” belgeseli tamamlandı...
“İçimizdeki Ruh Güreşçileri” adlı belgeselin çekimleri tamamlandı. Araştırmacı yazar Vedat Açayöz’ün yaklaşık 3 yıl önce başlattığı ve çalışmalarını aralıksız sürdürdüğü belgesel filmi bugün tamamlandı. Filmin tüm karelerini kendisine ait kamerasıyla, Dukoborların yaşadıkları bölgeleri ülke ülke gezerek kamerasına kaydeden Akçayöz, 45 dakikalık belgesel filminin altına imzasını atmış oldu.
DUKOBOR SAVAŞ KARŞITI BİR TOPLUM
Konuyla ilgili açıklama yapan Akçayöz, “Dukobor savaş karşıtı bir toplumdur. Kars bölgesindeki ilintileri de 1878 ve sonrası süreç içerisinde Kars bölgesine zorla getirilen Rusların ve Slav ırkının da içinde olduğu Kakaysa ve Rusya içerisinde yaşayan halkların oluşturduğu bir topluluktur. Zorla getirildikleri bu bölgede savaşa karşı oldukları için ve bu bölge de silahları yaktıkları için Çarlık Rusya’nın hışmına uğramışlardır.” dedi.
DUKOBORLARIN İNANIŞ SİSTEMİNDE KOMŞUSUNA GÖSTERİLEN SAYGI, TANRIYA GÖSTERİLEN SAYGIDIR
Akçayöz şöyle konuştu:
“Aşağı yukarı 2 yıl önce Dukoborlarla ilgili bir proje kafamda yer etmişti. Bu bölgenin ekonomik ve kültür boyutunu artırmak için kalkınma bakanlığı tarafından bir proje kapsamında benim hazırladığım projeyi kültür ve kalkınma bakanlığına sundum. Sonuç itibari ile projem kabul edildikten sonra Dukoborlarla ilgili belgesel filmine başlamış olduk. Süreç içerisinde Kafkasya bölgesinde, ABD ve Kanda da bilgiler ve görüntüler alarak bu belgesel filmini oluşturdum. Amacımz Kars’ın çok kültürlü yapısını Kars’ın turizmine kazandırabilmek. Bu bölgedeki değerleri gün yüzüne çıkarıp kulağa ve göze hitap eden unsurları kullanarak bu bölgenin değerlerini anlatabilmek. Dukoborlar Kars’ın Karahan köyüne geldikleri zaman burada yerleşkenin üzerine kendi köylerini kurdular. Dukoborların inanış sisteminde komşusuna gösterilen saygı, tanrıya gösterilen saygıdır. Dolayısıyla insanı öldürmemek onlar için temel bir kuraldır. Bunu da 1895 yılında Kars’ın Karahan köyünde Orlovka’da ve Slavyanka’da aynı anda 29 Haziran gecesi savaşmamak için silahlarını yakan yegâne topluluktur. Simgesel olarak 1895 yılını kendileri için bir dönüm noktası olarak algıladılar. Bunlar şuanda dünyanın unuttuğu ulvi değerleri şuan bile kendi iç toplumunda yaşayan ender topluluklardan biridir. Bizimde zenginliğimizdir.”
BÖLGESEL, ULUSLARARASI YARIŞMALARA GÖNDERİLECEK
Serhat Kalkınma Ajansı’ndan (SERKA) önemli bir destek aldıklarını da ifade eden Akçayöz, “Belgeseli yaparken SERKA’nın çok büyük bir desteğini gördük projemiz kabul edildikten sonra. SERKA’ya bin tane Türkçe Dukobor belgeseli yapmak için yola çıktım. Ama kendim buna bin tane Türkçe, bin tane İngilizce bin tane Rusça birde Malakan olmak üzere bu performansımı dörde katladım. Sizler aracılığıyla SERKA’ya sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Üç yıllık bir araştırmanın derinlemesine çalışmanın sonucunda 5 ayrı ülkede yapmış olduğum çekimler sayesinde İngilizce olan bilgilerin Türkçeye çevrilmesiyle 45 bin TL’lik bir bütçe ile görmüş olduğunuz bu belgesel hazırlandı. Bu belgesel hazırlandıktan sonra uluslararası yarışmalara bu belgeseli göndereceğim. Umarım başarılı olacaktır. Çünkü çok büyük emek vardır. Kars’ın zenginliklerini ortaya çıkarmak için benim açımdan bir dönüm noktasıdır.” ifadelerini kullandı.
İÇİMİZDEKİ RUH GÜREŞÇİLERİ
1785 yılında Rus Ortodoks Kilisesinin Başpiskoposu, Kiliseye muhalif bir grup Rus köylüyü, onları kafir olarak tanımlamak amacıyla “Doukho-bortsi” (“Ruhani Güreşçiler”) olarak adlandırdı.
“Duhoborlar bu ismi benimsediler, ancak ona kendi yorumlarını kattılar: “Biz Ruhani Güreşçileriz çünkü biz Tanrının Ruhu ile ve onun için güreşiriz”. Bu şekilde, daha iyi bir hayat için mücadele ederken “şiddet veya baskı”ya karşı durup “sevginin ruhani gücünü kullanırız.
Böylelikle, Duhoborlar bir süredir zaten grup olarak var olmalarına rağmen bu ismi kabul ettiler. Daha önceleri, Rus Ortodoks Kilisesine karşı tavır alarak;
* “Neden tahta bir ikona boynumuzu eğelim?” diye sorguladılar ?
* Böylece “Ikono-bortsi” (ikon güreşçileri) olarak adlandırıldılar.
*”İkonlara boyun eğeceğimize birbirimize boyun eğelimki her birimizin içinde yaşayan Tanrının Ruhunu tanıyalım.”
Duhoborlar dini felsefelerini, iki emir üstüne oturturlar;
* Birincisi “ İyiliğin ve yaratıcılığın ruhani gücü olan “Tanrıyı” – tüm kalbinizle, aklınızla ve ruhunuzla tanıyın ve sevin.”
*İkincisi “Komşunuzu olduğu gibi her zaman sevin”.
Duhoborlar “Tanrı nedir?” diye sorusuna. şöyle cevap veriyor: “Tanrı bir sözcük, bir ruh ve aşktır.”
* “Ruh nedir?” “Bir insanın ruhu, Tanrının ruhunun yansımasıdır.
*İnsanların arasında sevginin olduğu yerde Tanrı yaşar.”
Duhoborlar İsa’nın bu dünyada doğduğunu, yaşadığını ve öldüğüne inanıyorlar, ama İsa’nın ruhu sonsuza dek var olacak; ruhta doğdu ve onu takip edenlerde doğmaya devam edecekler.
Duhoborizm, bir dinden daha çok bir yaşam biçimi veya toplumsal bir hareket olarak adlandırılabilir.
Yüzyıllardır bir arada yaşayan Duhoborlar birçok eşsiz kültürel gelenek ve görenek oluşturdular.
Duhoborlar için en büyük gelişme ve ahlaki başarı, 19. yüzyılın sonunda gerçekleştirildi. Peter Vasilievitch Verigin’in büyük idealleri ve dinamik liderliğinden ilham alan Duhoborlar yaşam biçimlerinin uygulamadaki ahlaki ve etik yönlerini geliştirmede büyük adımlar attılar.
*Barışseverliği amaç edindiler,
*Askerliğe ve her türlü şiddete karşı kararlı bir duruş sergilediler.
* 29 Haziran-1895 yılında sahip oldukları tüm silahları ve cephaneleri yaktılar.
*Can almayı reddeden sembolik bir eylem niteliğinde yaktılar.
* Hayvanları öldürmenin de insan duygularını zalimleştirdiğine inanarak hayvan eti yememeye başladılar.
* Tütün ve alkol reddedildi çünkü bunlar Tanrı tarafından saf ve saygın olarak yaratılan insan vücuduna zarar veriyordu.
Öldürmeye karşı Duhoborların duruşu Çarlık Devleti ve Kilise makamları tarafından sert baskılarla karşılaştı ve Duhoborlar son derece zor koşullar altında, tüm özgürlüklerini ve ayrıcalıklarını kaybetmek suretiyle eziyet gördüler ve sürüldüler.
* Birçok insan öldü. Böyle felaketler yaşamaları dünyanın ilgisini çekti ve Leo Tolstoy ve Dostlar Derneği (Quakers) gibi hümanistlerin yardımıyla Duhoborlar Kanada’ya göç edebildiler – vatandan uzakta bir vatan, bir sığınak ve bir barınak.”
Kanada’da Duhoborlar “Altın Çağ” olarak nitelendirilen bir komün hayatı kurdular. Onların tarımsal komün toplumu (bazı açılardan Amish ve Hutterite toplumlarına benzer şekilde) “Gayretli ve Huzurlu Yaşam” sloganlarına bir şükran niteliğindeydi. Herkesin yararına günlük olarak birlikte çalışmak,
*Hıristiyan ahlakındaki “Kendine nasıl davranılmasını istiyorsan, başkalarına da öyle davranın” ilkesinin somut bir örneğiydi. Aynı zamanda basit ihtiyaçları için tam bir öz yeterlilik sağlıyordu.
Duhobor toplumu tarafından başarılan hakikaten ütopik kavramlar şüphesiz ki Britannica Ansiklopedisindeki gözleme ilham kaynağı oldu. Bu, Duhoborlar “yaşamlarında çalışkan ve kanaatkar ve inançlarına uygun yaşadıkları zaman daha önce başarılamamış Hıristiyan idealini gerçekleştirmeye çok yakınlar” olarak tanımlamaktadır.
Liderlerini ölümü ve Büyük Ekonomik Buhran Duhoborların inançlarını tam anlamıyla yaşamalarını daha da zorlaştırdı. Birtakım karmaşık etmenler, iç ve dış ekonomik ve kültürel baskılar, komün yaşam biçimin sürdürülememesi ile sonuçlandı. Duhoborlar bu zamanda kadar devam eden bir geçiş sürecine girdiler.
Geçiş, benzersiz, kırsal, etnik, sanayileşme öncesi yaşam biçimi ile hızlı, teknolojik ve şehir merkezli toplumun ortasında ortalama bir Kuzey Amerikalı yaşamı arasında olmaktadır. Temel değerleri ve inançları korurken değişen koşullara ayak uydurma sürecini içine almaktadır. Duhoborlar asırlar boyunca okuma yazma bilmeseler de, bir nesil süresinde kendi köklerinin diline ve kültürüne erişim sağladılar, çift dilli ve hatta çok dilli statüye sahip olmanın avantajlarından yararlanmaya başladılar. Çok yönlü teknolojik ve çevresel sorunlarla karşı karşıya olan bir dünyada, atalarının basit, kendi kendine yeten ve ekolojik olarak sağlam geleneksel yaşam biçimlerine yeni bir saygınlık kazandırdılar.
Ve bütün bunların ötesinde, az veya çok birçok şiddet olayıyla tehdit edilen bir dünyada Duhobor gençliği miras aldıkları ölümsüz gerçekten vazgeçmiyorlar. “Tüm dünyanın refahı bir çocuğun yaşamından değerli değildir.” sloganı her Duhoborun kalbinde yer alan tutkulu bir slogandır. Bununla beraber değişen koşullarda Duhoborlar tüm dünyadaki hemfikir kişilerle birlikte mücadele etmeye devam ediyor – savaşın ve öldürmenin bilinmediği ve hepimizin sevgi dolu tek bir insanoğlu ailesi, “Tanrının babalığından İnsanların Kardeşliği”, olduğumuz bir dünya için.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.