Kars’ın Kurtuluşu ve Anılar
Danıştay ve Kurucu Meclis Kars E.Üyesi Abbas Gökçe, Kars'ın Kurtuluşu ve Anılarını gazetekars okurları için kaleme aldı...
Abbas Gökçe'nin kaleminden...
Osmanlı - Rus savaşında, Osmanlı’nın yenik düşmesi sonucu, maalesef Kars kırk yıllık bir esaret içinde bulmuştu kendini.
Takdire şayandır ki bu süre içerisinde Kars; mücadeleci ruhundan, milli örf ve adeti ile geleneklerinden hiçbir şey kaybetmemiştir.
Rus işgali sırasında, daha çok Ermenilerden zulüm gören Kars halkı, Atatürk’ün istiklâl savaşını başlatmasından daha önce; bağımsızlık için bir mücadeleye girişmiş ve İbrahim Cihangirof başkanlığında, Kars’ta “Milli Şûra Hükûmeti” adında bir devlet kurarak bağımsızlık savaşına atılmıştır
Ancak mütareke yıllarına kadar süren bu fiili durum; daha sonra işin içine İngilizlerin girmesiyle, son bularak İttihat ve Terakki mensupları gibi; Cihangirof da İngilizler tarafından tutuklanarak, ölüm cezası ile yargılanmak üzere Malta Adasına sürülmüştür.
Daha sonra, Atatürk’ün başlatmış olduğu milli mücadele içinde, doğu cephesi kumandanı olan Kâzım Karabekir Paşa, özellikle Ermenilerin direnişlerini kırarak 29 Eylülde Sarıkamış’ı ve 30 Ekimde de Kars’ı işgalden kurtarmıştır. Bu nedenle her yıl 30 Ekimde Kars’ın kurtuluşu kutlanmaktadır.
Kars’ın kurtuluşunda, Kâzım Karabekir başta olmak üzere; Halit Paşa ile Gazi Ahmet Muhtar Paşa da büyük yararlıklar göstermiş olduklarından Karabekir ile birlikte onların da adları Kars’ın üç büyük caddesine verilmiştir
Kars’ın kurtuluş törenleri ile, birlikte bütün resmi bayramlara ait olan benim ilk anılarım öğrencilik yıllarıma rastlar. Kars’taki öğrencilik yıllarıma…
Resmi bayram ve kurtuluş günlerine her zaman okulumuz da katılır ve yapılan bütün tören ile resmigeçitlere götürürlerdi bizi öğretmenlerimiz…
Kars’ın kurtuluşunu büyük coşkularla kutlardık her yerde…Kars’lı olmak sevgi ve sevinci içinde.
Doğrusu ta çocuk yıllarımdan beri; belki de bir hastalık derecesine varmış olan bir hal var bende!.. Ben bir Kars sevdalısıyım, bir Kars sevdalısı…
Yücel Erdem’in babası, rahmetli Ali Erdem’in müdürü olduğu “ İsmetpaşa İlk Mektebi” ’nin sıralarından itibaren, şiir adına bir şeyler yazmaya başlamıştım, çocukluğumda…
Bir gün bunu sezen rahmetli öğretmenim Ferhunde Hanım bana şiirde hece vezni ile kafiyeyi öğretmişti, o zamanlar…
Ben de ona “Kış ve Kuşlar” konulu ilk vezinli, kafiyeli şiirimi armağan etmiştim.
Ortaokul ve lise sıralarında da şiir yazıyordum, zamanı geldikçe…
Ayrıca, duyduğum, öğrendiğim güzel şiirleri hafızamda tutar ve yeri gelince okuyup, sükse yapardım büyüklere, aklım sıra!..
O yıllarda Çıldırlı Âşık Şenlik’ in şiir ve deyimleri de bende büyük hayranlıklar uyandırmıştı doğrusu… Özellikle “Can Sağ iken Yurt Vermeyiz Düşmana” isimli şiiri ile Kars’ı konu alan dörtlük cinasları beni çok etkilemişti.
Kendi kendime “ben niye bu kadar güzel yazamıyorum” diye yüksünüp durdum uzun zamanlar.
Bu cinaslardan birisinde Âşık Şenlik; “ Kars ayaz…” / Hava bulut Kars ayaz. / Kâtip kurbanın olum; / Mektubumu Kars’a yaz!.. demiş…
Ötekinde ise; “ Karsa da…” Hava bulut karsa da” /Müşkül halim bildirin; Çildır’a da Kars’a da!..” ifadesini kullanmıştı.
Bu güzel buluş ve cinasları her okudukça içim titriyordu… Ah ben de bu kadar güzel yazabilsem diye gıpta ediyordum, her zaman.
Bir gün ben bu düşüncelerin doğum sancısını çekerken ilham perisi iki kez çalmıştı kapımı!..
Ona aralık bıraktığım kapımı…
İki kere fısıldamıştı kulaklarıma:
Birincisi; “ Kars’a git!.. / Yağmursa git,karsa git!../ Gerçek cennet sanırsın; / Hele bir yol Kars’a git!..”
İkincisi de ; “Kars aydın, / Hava bulut Kars aydın!../ Şu akan göz yaşlarımı; / Yağmur saydın, kar saydın!..”
Dünyanın en güzel yeri Kars’tı, o günler benim gözümde, Kars!..
Kars’tan ayrılırsam deli, divaneye dönerim… gibi gelirdi bana…
Bu duygumu şöyle ifade etmiştim o günler:
“ Bir gün senden ayrı düşsem; / Yaralanır her yanım Kars!../ Toprağını, taşın öpsem; / Ah canım Kars, Cananım Kars!../ Bir cennetsin tek başına; / Destan olmuş işine, / Toprağına ve taşına; Kurban olsun bu canım Kars!../
Sene 1946, Kars Lisesi’nde öğrenciyim…
O yıllarda Ruslar: Boğazlar ile Kars, Ardahan’ı istemekte,,,
Yine o günlerde Kars Fatihi olan, rahmetli Kâzım Karabekir bu isteğe karşı meydan okuyan sert bir cevap vermişti:
“ Boğazlar boğazımız, Kars, Ardahan da bel kemiğimizdir!..”
Ben Rusların o istekleri karşısında deli, divaneye dönmüşüm, Kars sevdası ile dopdolu olan çocuksu yüreğimle…
Yavuklusuna göz dikilmiş bir sevgili gibi görüyordum kendimi!..
Bu sıkıntılar içinde yine uykularım kaçmış ve bir gece vakti yine ilham perisi çalmıştı kapımı, Ruslara cevap vermem için:
“Karıştırın Tarihi” başlıklı şu şiirle haykırmıştım onlara:
Şarktan garba yel gibi sürdüm yağız atımı,
Dedim Moskof ezelden bilmez misin adımı!..
Bütün Asya, Avrupa bana cirit sahası;
Tarih bunu saklamaz, söyler, vardır dahası…
Kılıç sesi çınlıyor, dinle savaş yerini;
Sor o sesten, o sesten Türk’ün öz değerini.
Medeniyet fecrini kılıcımla ben açtım;
O nurları avcuma alıp, dört yana saçtım.
Daha tarih bilmezken böyle çetin bir işi;
Milyonları çiğnedik bir hamlede kırk kişi!..
Allah, Allah sedası, kılıç sesi bir beste;
Plevne, Sakarya, Kars, Ardahan bu seste
Önümüzde baş eğdi, vahşi, barbar ceddiniz
Nâralarla inledi ufuk, ova, dağ, deniz!..
Unutarak dünleri. “Kars’ımızı istemek”,
Buyur da gel meydana “Kars’ı verin” ne demek?
Yanardağdır, dokunsan lâvlar saçar kanımız;
Yeter bu yurt uğruna feda olsun canımız!..
Benim bu şiirim o zaman, Kars Lisesi içinde büyük bir yankı yapmış ve herkes biri birine okur, ve bundan bahseder olmuştu. Kars’taki küçük imkânlı yerel gazeteler bile ilk sayfalarında yayımlamışlardı bu şiiri…
Kars’ın kurtuluşu ile ilgili tören ve resmi geçitler İstiklâli Milli Caddesindeki Orduevi önünde, günün mâna ve önemini belirten konuşmalar da Belediye binasının balkonundan yapılırdı.
Konuşmacılar daha çok tarihi bilgiler vermekle yetinirlerdi. Kars’ın kurtuluşuna dair şiir okunmazdı; çünkü öyle bir şiir yoktu. Oysa ben, başka illerin kurtuluşuna ilişkin olan şiirlere rastlamıştım bazı kitaplarda…
Kurtuluş günü,; öğleden sonra da, Kars’taki “Şehitler Mezarlığı” na gidilir dualar okunurdu.
Şehitler Mezarlığına ilk gittiğimde galiba il müftüsü olacak, Karadenizli bir hoca vardı. Bu hoca dualarını okuyup, bitirdikten sonra Karadeniz şivesi ile kısa bir konuşma yapmıştı.
Bu konuşma sırasında: “ Yonanlar sungimuzün altında hıncahıç oldular!..” demişti. Oracıkta güleyim mi, ağlayayım mı?..diye karar verememiş, bu konuda Kars için yazılmış çok şeylerin bulunmadığına hayıflanmıştım.
Kars’ın kurtuluşu hakkında çok şeylerin, özellikle şiirlerin yazılmamış olmasından duyduğum üzüntü bir kurt gibi kemiriyordu beynimi…
Nihayet bir gün; kurtuluşa ait beyitler kafamdan dökülmüştü kâğıtların üstüne… “Kars’ın Kurtuluşu”…
Ben Kars’ta bulunduğum yıllar birkaç kez bu şiirin, öğrenciler tarafından “Belediye Balkonu” ndan okunduğunu bilirim. Ancak ben 1959 yılında Kars’tan ayrıldıktan sonra okunup, okunmadığını bilmiyorum. Yalnız geçmiş yıllarda birisi; bir kez yine bu şiirin aynı balkondan okunmuş bulunduğunu bana söylemiş ve okuyan kızın da Kars tüccarlarından merhum Asker Yildırım’ın kızı olduğunu ifade etmişlerdi.
İşte o şiir :
KARS’IN KURTULUŞU
Bir sabahtı uyandık, ufuk kana boyanmış,
Vatanımın ahından güneş tutuşup yanmış !..
Gözlerdeki ışığı karanlıklar bürümüş ,
O nazlı ümitlerim bütün solmuş,çürümüş!..
Rüzgâr bize hüzündü, yağmur ise gözyaşı ,
Efgandan bulutlanmış yüce dağların başı…
Heyhat !.. Arlan yurdunda tilkiler oynaşıyor,
Bülbüllü bağlarımda baykuşlar dolaşıyor…
Vatan aşkı sönmenmiş, sönmüş idi her ocak
Bütün ruhlar kükredi: “Bu vatan kurtulacak !...”
Cenk havası çalınıp, davullara vuruldu ,
Vatan!.. Vatan!.. diyerek “Milli Şura” kuruldu!..
Vatan aşkı gönülde, dudaklarda hürriyet,
Biz kadere haykırdık: “Esir olmaz bu millet!”
Damla, damla birikip, sel gibi dolup taştık,
Kadın, erkek demeden biz Kars için savaştık.
O yokluklar içinde harikalar yarattık ;
Zelil edip düşmanı, cehenneme fırlattık!..
Dumanları dağıttık, güneş doğdu nihayet,
Bütün tarih boyunca yaşayacak bu millet !..
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.