Kentsel Yoksulluk ve Gençlik
Dolunay Derneği Başkan Yardımcısı ve Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak’ın, “Kentsel Yoksulluk ve Gençlik” yazısı:
20’nci yüzyılın son çeyreği ile birlikte başlayan küresel çağın önemli özelliklerinden birisi, her düzeyde ilişkilerin karmaşıklaşması oldu. Dolayısıyla sosyal ve ekonomik yaşamı oluşturan unsurların karşılıklı etkileşimleri ve bağımlılıkları çok daha yoğun hale geldi.
Bu yeni görünüm, sosyal sorumluluk denen yeni bir anlayışa da yol verdi. Sosyal sorumluluk, içinde bulunulan ortamın korunması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi konusunda bireylere, kurumlara ve kuruluşlara düşen yükümlülükleri ifade ediyor. Bu bakış açısıyla baktığımızda; kentte yaşayanlar açısından yeni yaklaşımlar gündeme geliyor. Örneğin toplumun ve kent yerleşiminin birbirine yabancılaşmış (ekonomik ve sosyal anlamda birbirinden uzaklaşmış) kesim ve bölgeleri olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Kentteki unsurların bir bölümünün dışlanmasının veya yoksulluk nedeniyle kent yaşamından uzaklaşmasının olumsuz etkilerinin, kentin tamamına yansıdığını fark etmeye başladık.
Yeniçağda geleneksel tanımların pek çoğuna yeni tanımlamalar geldi. Örneğin kentte yoksulu tanımlarken, sadece ekonomik ölçülerle bakmıyoruz. Şehirde yaşayan bazı insanlar, gelir yoksunlukları nedeniyle ortalama kentsel yaşam standardını sağlayamıyorlar ve kent yaşamına entegre olamıyorlarsa, onları kentsel anlamda yoksul sayıyoruz. Kentsel yoksulluk, duruma göre değişik görüntüler verebiliyor. Kimi zaman düşük gelir veya işsizlik olabilirken, bazen sağlık imkânlarına ulaşamama, bazen de kentsel kolaylıkları kullanamama olarak yansıyor.
Kentsel yoksulluk, kendi başına bir olgu değildir. Başka unsurlarla birlikte yaşar. Örneğin yoksulluğun en belirgin sonuçlarından birisi, bireyin veya ailenin şehir yaşamından dışlanmasıdır. Böyle bir olguya ‘kentsel sosyal dışlanma’ diyoruz. Kentsel sosyal dışlanma, kentte yaşayan vatandaşların yoksulluk, yoksunluk, zafiyet veya ayırımcılık gibi nedenlerle toplum dışına itilmeleridir. Bu çerçevede yoksul vatandaşların kent yaşamına katılımları engellenmiş olur. Eğer bir vatandaşın kendi semtinden şehir merkezine gelmesi için harcaması gereken para, onun bütçesi için önemli bir oran oluşturuyorsa; bu kişi, kent yaşamından dışlanıyor demektir. Kent merkezine gelemediği için burada sunulan kentsel imkânları da kullanamaz.
Kentsel yoksulluk ve sosyal dışlanma, şehirdeki sosyal risk ve tehdit olgularını oluşturan ve artıran önemli faktörler arasındadır. Bir ekonomik, sosyal ve kültürel çevre olarak şehir, değişik kişi, kurum veya kuruluşları ile farklı kesimler için yeni fırsatlar veya tehditler oluşturur. Örneğin sosyal destek mekanizmalarının zafiyeti nedeniyle sokakta yaşayanların sayısının artması, şehir açısından yeni bir tehdit unsurunun oluşmaya başlaması anlamına gelir. Yine bu bağlamda soksak çocuklarının, bağımlılık yapan madde kullananları veya gasp ve hırsızlık olaylarını sayabiliriz.
Üniversite gençliği, değişik toplum kesimlerinden gelmesi ve nitelikli eğitim alıyor olması nedeniyle bir şehir için önemli yenilikçilik potansiyeline sahip bir zenginliktir. Ülkemizde pek çok kenti yakından ilgilendirmekte ama maalesef kent toplumlarının, bu üstün özelliklerini yeterince kullanamadığını gözlüyoruz. Bu durumu, gençlerin duyarsızlığını bağlamak, kentteki sosyal aktörlerin beceriksizliklerini saklamaya çalışmalarından başka bir şey olmaz.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.