Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’nda 250 Gazeteci bir araya geldi
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) ve Mülteci Destek Derneği (MUDEM) tarafından düzenlenen “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları”nın dördüncüsü Ankara’da gerçekleşti.
ERCÜMENT DAŞDELEN
21 Suriyeli gazeteciyle beraber Türkiye genelinden 250 yerel medya temsilcisi ile Kars Kuzey Doğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ercüment Daşdelen ve karsmedyasi.com imtiyaz sahibi ve Kars Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu üyesi Cem Daşdelen’in katıldığı etkinlik, T.C. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Akarca, AB Delegasyonu Başkan Yardımcısı EleftheriaPertzinidou, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak’ın açılış konuşmalarıyla başladı.
Akarca: “Türkiye dünyaya insanlık dersi verdi”
T.C. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca, “tanrı misafiri” kavramının sadece Türkçe’de bulunduğuna dikkat çekerek, “Çoğu ülkenin, dünyada 50 tane sığınmacıyı kabul etsem mi etmesem mi diye titizlikle düşündüğü bir dönemde, biz 5 milyon civarında mülteci ve sığınmacıyı ülkemizde ağırlıyoruz. Hakikaten Türkiye Cumhuriyeti olarak, dünyaya bir insanlık dersi verdiğimizi düşünüyorum” dedi.
Türkiye’ye geçmişte de sığınan ünlü kişiler olduğunu anımsatan Akarca, “İsveç Kralı Şarl, Azerbaycan’ın kurucusu Mehmet Emin Resulzade, Macar bağımsızlık hareketinin simgesi II. Ferenc Rakoczi, İranlı Cemaleddin Afgani ve Avusturyalı Mimar Clemens Holzmeister”i bu kişilere örnek olarak gösterdi.
Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye 6 milyar euroluk yardımını anımsatan Mehmet Akarca, “Türkiye sağlık, eğitim, barınma, giyim kuşam anlamında sığınmacılara elinden gelen gayreti gösteriyor. O çocukların eğitimi konusunda çok büyük gayretler var. Bugüne kadar ihmal edilen konu; basının organize edilmesi, basının bilgilendirilmesi. Basına yönelik bir faaliyet yokmuş. 2 sene kadar önce SGDD bu çalışmayı başlattı. Gazetecilerden aldığım bilgi toplantıların çok faydalı olduğu yönünde. Gazeteciler, pek çok konuda bilmedikleri pek çok şeyi öğreniyorlar. SGDD yönetiminin böyle güzel bir fikri uygulamaya koymasını takdirle karşılıyorum” dedi.
Kavlak: “Mültecilerin toplumumuzla ve yerel halkla olan uyumunun tesisinde, basın mensuplarına büyük rol düşmektedir”
SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, Ankara, Van, İzmir ve yine Ankara’da düzenlenen 4 farklı Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’nda, 41 farklı şehirden 750 basın mensubunu bir araya getirdiklerini söyledi.
İbrahim Vurgun Kavlak, Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’nın faydalarını gördükçe, daha fazla basın mensubuna ulaşmanın en büyük amaçları olduğunu söyledi.
Mültecilerin yerel halkla uyumunun sağlanmasında basın mensuplarına büyük rol düştüğünü vurgulayan İbrahim Vurgun Kavlak, “Yerelin nabzını en iyi bilen ve yaygın medyada gördüğümüz haberlerin birçoğunun asıl mimarı yerel basın mensupları, meslekleri ile kamuoyunun algısının oluşmasında çok büyük bir öneme sahiptir” dedi.
Türkiye’nin göçü yönetmek için yüksek standartlarda kanuni düzenlemeler yaptığını anımsatan Kavlak, “Haberlerde kullanılan dil, konuyla ilgili doğru terminolojiye hakimiyet gibi konular, ülkemizin dünyada örnek olan çalışmalarına büyük katkılar sağlayabilecek güçtedir. Konu ile ilgili çalışan sivil toplum kuruluşlarının ve kamu kurumlarının, basın mensuplarımızı güncel gelişmeler ile ilgili ortak çalışma yürütmesi ve birlikte kurulacak iletişim, kuşkusuz ülkemizin ve ülkemize sığınan kişilerin lehine olacaktır” şeklinde konuştu.
AB Delegasyonu Başkan Yardımcısı EleftheriaPertzinidou, Medya ve Mülteciler Basın Buluşmalarında gazetecilerin bir araya getirilmesinin olumlu etkilerine değinerek, buluşmalarda AB’nin desteğinin öneminin arttığını gözlemlediklerini söyledi.
Pertzinidou, Türkiye’nin ve Türk halkının Suriyeli mültecilerle gösterdiği dayanışmanın da Dünya’ya örnek bir durum oluşturduğunun altını çizdi.
Libor Chlad: “Kimse bu kadar büyük bir kriz beklemiyordu”
AB Türkiye Delegasyonu Bölüm Başkanı Libor Chlad, göç konusunda Türkiye ve AB iş birliğini anlattığı konuşmasında, Türkiye’deki mülteciler için sağlanan olanaklarla ilgili yaptıkları çalışmaları aktardı.
Suriye krizi başladığında, bu kadar büyük bir krizin beklenmediğine işaret eden Chlad, “İşin özünde mültecilerin ihtiyaçlarının hızlı bir biçimde karşılanması ve insani müdahale vardı, fonun ikinci yarısında hızdan ziyade, daha yüksek hedeflere odaklanıyoruz. Daha yapılandırılmış, daha üst nitelikli destek vermeye odaklanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Furtun: “Türkiye hedef ülke haline geldi”
MUDEM Genel Koordinatörü Safa Karataş’ın moderatörlüğünü yaptığı “Mültecilere Yönelik Yapılan Çalışmalar” konulu oturumda “Mültecilere Yönelik Uyum Faaliyetleri”ni T.C. İçişleri Bakanlığı Göç idaresi Genel Müdürlüğü Göç Uzmanı Gamze Furtun anlattı.
Furtun, göç konusunun 21. yüzyılda çok önemli bir konu olduğunu, dünyadaki göçmen sayısının 258 milyon olduğunu söyledi.
Furtun, yerinden edilen kişi sayısının 2018’de 70 milyon olduğunu, bu yıl bu sayının artmış olabileceğini vurguladı.
6,7 milyon kişi ile Suriye’nin en çok mülteci çıkaran ülke olduğunu anlatan Furtun, Suriye’yi Afganistan ve Güney Sudan’ın takip ettiğini kaydetti.
4 milyon mülteci ile en çok mülteci barındıran ülke sıralamasında Türkiye’nin ipi göğüslediğini belirten Furtun, “Türkiye, geçiş aşamasındayken, hedef ülke haline geldi” dedi.
Türkiye’de 1 milyonu aşkın “ikamet izinli yabancı”nın olduğunu anlatan Furtun, “2018’de 800 binlerde ikamet izinli yabancı vardı. İlk sırada 104 bin sayısı ile Iraklılar yer alıyor. Aynı zamanda ikamet izni olan Suriyeliler ise 99 bin. Türkmenistan, Azerbaycan ve İran da sıralamada yerini alıyor” diye konuştu.
Furtun, Göç İdaresi olarak uyum konusunda faaliyetleri ile ilgili bilgi verdi.
Hosta: “Her çocuğun her türlü hakkı için çalışıyoruz”
Göç, Mülteciler, Çocuklar ve Medya konusunda konuşan UNICEF Türkiye İletişim Bölüm Başkanı Sema Hosta, “UNICEF çocuklar, gençler ve kadınlar için çalışıyor. 190’dan fazla ülkede çocukların sağlık ve beslenme, eğitim, acil yardım, korunma, temiz su ve güvenli ortamlarda yaşama hakları için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ülkemizde uyruğu fark etmeksizin, hakkaniyet çerçevesinde her çocuğun her türlü hakkı için çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
Mültecilerle İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar, Doğru Terminoloji
“Mültecilerle İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar ve Doğru Terminoloji” oturumuyla başlayan toplantıların ikinci gününde, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, uluslararası terminolojide ve Türkiye'nin kendi mevzuatı çerçevesinde tanımlamış kavramların ne anlama geldiğini açıklığa kavuşturdu.
Haber yapılırken ve günlük dilde çok farklı kullanımlarla karşılaşıldığına dikkat çeken Kavlak, doğru terminoloji kullanımının önemini hatırlattı. Kavlak; sığınmacı, mülteci, göçmen, kaçak göçmen gibi kavramların aynı haber içerisinde bir arada kullanılmasının, yanlışlıklara yol açabildiğini söyledi.
SGDD Genel Koordinatörü Kavlak, 2. Dünya Savaşı sonrasındaki göç hareketleriyle birlikte ortaya çıkan ihtiyaç neticesinde, 1951 Cenevre Sözleşmesi ve sonrasındaki kanun süreçlerindeki statü farklılıkları hakkında bilgi verdi.
Uluslararası ve ulusal mevzuatlardaki mülteci, şartlı mülteci, geçici koruma, uluslararası koruma, sığınmacı, göçmen, düzensiz göçmen gibi tanımların ne anlama geldiğini anlatan Kavlak, “Uluslararası terminolojiye göre ilk gelen kişiye sığınmacı ve belirlenen 5 kriter karşılanırsa mülteci deniliyor. Türkiye açısından ise Suriyeliler dışında yeni gelen bir kişiye uluslararası koruma başvuru sahibi, eğer 5 kritere dayalı sebepleri var ise şartlı mülteci deniliyor. Suriyeliler için ise, geçici koruma altındaki Suriyeliler deniliyor. Yine Türkiye'ye giriş ya da çıkış yapan ya da vize ihlali gibi durumlara maruz kalmış olan veya yakalanmış olan kişilere de genelde düzensiz göçmen nitelendirilmesi yapılmakta” şeklinde ifade etti.
Aral: “Artık göç değil, barış yollarında yürüyelim; çünkü barışa ihtiyacımız var”
“Deneyimlerle Göç” oturumunda konuşan Gazeteci / Belgesel ve Film Yapımcısı Coşkun Aral, “Artık göç değil, barış yollarında yürüyelim çünkü; savaşa ihtiyacımız yok, barışa ihtiyacımız var, mutluluğa ihtiyacımız var” diyerek başladığı konuşmasında, dünyada mültecilerin bulunduğu ülkelerden örnekler verdi.
Lübnan’da yaşanan 15 yıllık savaşa değinen Coşkun Aral, “Lübnan’ı mülteciler karıştırdı. Lübnan Filistin sorunu başlayınca Filistinlileri aldı, kimlik verme gereği bile duymadı. ‘Filistinlileri kendimiz yönlendiririz’ dediler. 1975 yılında Lübnan 15 yıl süren savaşın içine girdi. Bugün milyonlarca rakamı bulan mültecilik ve göç de çok ciddiye alınması gereken bir olay. Es geçilecek bir olay değildir” diye konuştu.
Pakistan, Afganistan, Filipinler’in yanı sıra 2. Dünya Savaşı’nda da yaşanan mültecilik olayları ile bugün Orta Amerika’da, ABD dışındaki coğrafyalarda ve Uzak Doğu’daki örneklere değinen Coşkun Aral, dünyada yaşananlara da bakmanın önemini vurguladı.
Aral, “Bir sabah kalktığımızda bizler de mülteci olabiliriz. 15 Temmuz’u hazırlayanlar başarılı olsaydı bizler de mülteci olabilirdik” dedi.
Mültecilerle ilgili kısa vadelinin yanı sıra uzun vadeli politikaların da hazırlanması gerektiğini vurgulayan Coşkun Aral, sosyal uyumun önemine dikkat çekti.
Aral, “Şu anda içinde bulunduğumuz basın buluşmaları gibi benzeri ortamları bütün ülke genelinde yapmalıyız. Özellikle kaderleri ailelerinin buraya göçmesiyle değişen Suriyeli çocuklar çok önemli. Farklı bir kültür içerisinde hem kendi kültürlerini muhafaza etmek hem yeni bir kimlik kazanıp bu ülkenin koşullarıyla yaşamalarına hazırlanmaları lazım. ‘Geri dönecekler’ düşüncesini bırakalım. Geri de dönebilirler. İnşallah Suriye’de çok güzel bir yönetim ve gerçek anlamda demokrasi gelir. Suriye halkı hak ettiği güzel, mutlu hayatı yaşar. Ancak ben pesimist tarafıyla olaya bakıyorum. Onlar hiç geri dönemeyecekmiş gibi politikalar belirlemek lazım. Gençlerin ve çocukların buraya adaptasyonlarını sağlamalıyız. Bizim zenginliğimize ilave bir zenginlik katacak şekilde eğitilmeleri gerekiyor” dedi.
Coşkun Aral, ortak akıl oluşturulmasına imkan sağlayan “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları”nı çok beğendiğini dile getirdi ve “hem yerel, hem ulusal basından gazeteci meslektaşlarım, uluslararası alanda şu anda çok ciddi deneyimleri olan meslektaşların burada” şeklinde konuştu.
Çetin: “Türkiye’de yerel medyanın önemi yeni farkediliyor”
Haber Global Ankara Temsilcisi Faruk Demirel’in moderatörlüğünü yaptığı “Medyada Göç ve Mültecilerin Yeri” konulu oturumda konuşan Habertürk Yazarı Çetiner Çetin, 2011 yılında başlayan Suriye krizinden bugüne gelinen noktayı değerlendirdi.
Bireysel olarak mülteci kriziyle 1991 yılında Irak’tan Hakkari’ye bir gecede binlerce kişinin gelmesiyle tanıştığını anlatan Çetiner Çetin, “Maalesef Türkiye’de yerel medyanın önemi henüz yeni yeni fark ediliyor. Bunu Suriye meselesi ile yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. İstanbul’daki bir Suriyelinin, Pakistanlının ya da bir Afgan’ın yaşadığı ya da yaptığı herhangi bir suç – olay, bir anda Trabzon’da da, Van’da da Şanlıurfa’da da çok ciddi tartışmalarla karşımıza çıkıyor” dedi.
Çetin, Türkiye’deki mültecilerin sadece Suriyelilerle sınırlı olmadığını, Pakistan Afganistan ve Orta Asya’dan gelen çok sayıda mülteci olduğuna dikkat çekti.
Çetin, “Biz her ne kadar Suriye’de işler normalleşirse bunların birer ikişer gideceğini, belki on binlerle yüzbinlerle geri dönüş yapabileceğini öngörsek de, sonuç itibariyle Tükiye’ye gelen insanların çok büyük bölümü Türkiye’de kalacaktır. 4 milyon nüfusun en az 3.5 milyonu Türkiye’de kalmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.
Özel: “Fotoğraf medyanın en güçlü olduğu alandır; çünkü inkar edilemez bir belgedir”
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Başkanı Rıza Özel, 1991’deki göç hareketinin de arşivlerinde bulunduğunu; ancak 35 yıldır düzenledikleri “Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması”na 2011’den sonraki süreçte ‘göç ve mülteci’ konulu fotoğrafların damga vurduğunu söyledi.
Rıza Özel, Foto Muhabirleri Derneği’nin düzenlediği fotoğraf yarışmasına son 10 yılda çok farklı coğrafyalardan göç fotoğraflarıyla başvurulduğunu ve göç hikayesi fotoğraflarının en çok ödül alan fotoğraflar olduğunu söyledi.
Özel, “Fotoğraf medyanın en güçlü olduğu alandır; çünkü inkâr edilemez bir belgedir. Foto muhabirlerine de tarihin tanıkları denmesinin sebebi budur. Bizlere ‘tanık’ ifadesini kazandıran da aslında, kamuoyu yaratma gücümüzdür” şeklinde konuştu.
“Günümüzde neredeyse herkesin sosyal medya hesabı var; ancak profillerde yer alan fotoğrafların etkisi, takipçi sayısı kadar. Oysa gazetede yayınlanan bir fotoğraf, internet medyası ve televizyonlarda da yer aldığında milyonlara etki ediyor” ifadelerini kullandı.
Göç konulu fotoğrafların kamuoyu yaratmadaki etkilerinin sebebinin göçün ekonomik ve sosyal yapıda yarattığı değişimle olduğunu söyleyen Özel, “Sadece Türkiye’de değil, son yıllarda Dünya’da da en çok göç konulu fotoğraflar ödül alıyor” şeklinde konuştu.
Polatel: “Bir haber görüntüsü devletlerin savaş ya da barış kararı vermelerine neden olabiliyor”
Türkiye Haber Kameramanları Derneği Başkanı Aytekin Polatel, “dünyanın en sıcak bölgesinde haber yapan insanlarız” ifadeleriyle başladığı konuşmasında “Burada yapılan en uzun ya da en kısa bir haber görüntüsü devletlerin savaş ya da barış kararı vermelerine neden olabiliyor” şeklinde konuştu.
Polatel, “Bölgede görev yaparken çektiğimiz her bir görüntü, sadece Türk kamuoyu için değil, Dünya kamuoyu için de çok önemli.” dedi.
Polatel, 2015 yılında sığınmacı haberleri içerisinde ‘Aylan Bebek’ haberinin tepe noktasına ulaştığını hatırlatarak, o dönemde dernek olarak mültecilikle ilgili iletişim fakültesinde okuyan gençlerin bakış açısını merak ettiklerini ifade etti.
74 iletişim fakültesindeki 15 bin öğrencinin ileride mesleği nasıl yapacaklarına ilişkin veri elde etmek için, mülteci sorununa yaklaşımları konusunda yarışma düzenlediklerini söyleyen Polatel, “2015 yılında gençlerin haberlerde çoğunlukla göç hikayelerini işlediklerini gözlemledik, bizi bu haberlerde sevindiren nokta; gençlerin ırkçılık, milliyetçilik içeren haberler yapmadıklarını görmekti” dedi.
Karataş: “2-3 yılda toplamda 2 bin 250 gazeteci ile bir araya geldik”
Buluşmaların kapanış ve değerlendirme konuşmasını ise MUDEM Genel Koordinatörü Safa Karataş gerçekleştirdi.
Bu buluşmaların en önemli yararının kurulacak olan dostluklar ve tanışıklıklar olduğunu belirten Safa Karataş, “Bu yıl içerisinde 750 gazeteci arkadaşımız ile bir araya gelmişiz.SGDD ve MUDEM iş birliğinde 2-3 yıl süren çalışmalarımız sonunda toplamda ise 2 bin 250 civarında gazeteci ile bir araya gelmişiz. Türkiye'de el sıkışmadığımız yerel basın mensubu kalmadı gibi. Bizim için bu çok kıymetli bir şey” ifadesini kullandı.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.