Molokanlar ve Dukhoborlar -5-
Vedat AKÇAYÖZ / Dünya Molokanları Dostluk Der. Bşk. / Kars Kültür ve Sanat Der. Bşk.
Değirmenler;
Yakın zamanlara kadar Kars ve Erzurum bölgelerinde iki tip değirmen vardı;
*Su değirenciliğini Türklerden öğrendiler; fakat geliştirip daha randımanlı bir hale getirdiler.
*Makine ile işleyen değirmenleri ise Molokanlar bölgeye getirip yaydılar,
Bu değirmenlerden küçük çaplı elektrik üretip evlerini aydınlatıp, makinelerini çalıştırdılar.
Molokanlar, değirmenlerin bozulan büyük parçalarını kendi atölyelerinde üretir, yöre halkının bozulan değirmenlerini de onarırlardı, değirmenlere bazı aparatlar takarak bulgur ve gezegerek elde ederlerdi, hatta gezegerek (keten yağı) tohumundan bezir yağını çıkardıktan sonra yağlı boya üretimi de yaptılar; ürettikleri boyayı kendileri kullandılardı, arta kalan boyay da satışa sunarlardı.
Değirmenciliği o kadar geliştirdiler ki, bu dal en büyük gelir kaynaklarından oldu. yöre halkı herhangi bir değirmende bir Molokan görmedikleri zaman, o değirmene rağbet
Etmezlerdi; değirmenlerinin yanında kendi gereksinimleri için küçük sebze bahçeleri kurup, ağaçlar diktiler, kümes hayvanları yetiştirdiler ve birkaç tanede büyük baş hayvan da yetiştirip et ve süt ihtiyaçlarını karşılarlardı. Değirmenlerin çevresi sulak ve yeşillik olduğundan arı kovanlarını da ihmal etmezlerdi.
Molokanlar, değirmencilikle adeta özdeşleşmişler di; fakat bu durum evlerinden uzaklaşmayı getirdiği için bu durum kendi toplum yapılarında yozlaşma yarattı.
Bilinenin aksine Molokanlar,Kars platosundan daha güneydeki su yollarında kurulan değirmenlerde de çalışıyorlardı.
Kars’taki Molokan değirmeleri içler acısı bir durumda, birkaç yıl sonra onlarda yok olacaklar
Köyleri ve evleri;
Molokanların arazinin konumuna göre üç çeşit köy tipi vardı.
*Daire köy,
*Çekirdek veya toplu köy, Ör: Çalkavur
*Yol köyü. Ör.: Yalınçayır ve Atçılar.
Molokanlar, Yalınçayır’ı inşa ederken yol köyü planını uyguladılar;
Bu planı örnek olarak inceleyelim;
*Her Molokan evin önünde bir çiçek bahçesi bulunur,
*Evler, yolun iki tarafına aynı hizada sıralanır,
*İki ev arasında
*Evler arasında kalan bu aralıkta ambar, merek gibi yapılar sıralanırdı
*Her evin arazisine açılan 30 metrelik bir avlusu vardır,
*Evlerin iki sıra dizildiği yolun genişliği ise yaklaşık
Molokan köyü Şahrap "Yalınçayır"
* Bu ana yoldan başka her 7 evden sonra küçük ve büyük baş hayvanların geçeceği dar bir yol ayrılırdı.
*Evleri çatılı, beyaz badanalı, ağaçların ve yeşilliklerin içinde, kullanıma uygundu; fakat konfordan uzak, duvarlar genelde sade görünümlüydü.
Her odanın bir veya iki penceresi bulunur, “Stavni” denilen soğuğu önlemek için tahta oymalı kapaklarla kapatılırdı, bu kapaklar ayni zamanda da emniyet içindi…
Köyün durumuna göre iki tip köy evleri vardı;
A) Kuzey evleri: Genelde ısı kaybını azaltabilmek için uzunlamasına yapılırdı.
B) Güney evleri; Doksan derece açı ile güneşten daha çok faydalanmak için yapılırdı.
İnşa edecekleri evler sıralamasında güney tipi ev yapılmış ise diğeri mutlaka kuzey tipi ev olurdu. Molokan evleri mimari olarak lüksten daha ziyade kullanım kolaylığı ön plandadır.
* Evlerde müzik aletleri çok azdır; fakat radyo yaygındı.
Bu yapısı itibari ile Yalınçayır köyü ekonomik ve sosyal ihtiyaçlar için kurulmuş, balıksırtı gibi bir tepede üzerindedir.
Her şey planlı olduğundan Türk köylerinde olduğu gibi ulaşım güçlüğü, zaman ve iş kaybı görülmezdi.
Fırın;
İster fakir ister zengin olsun her Molokan evinde kendilerine özgü fırınları vardı, evin kiler kısmında ekmek pişirilirdi, evi ısıtabilmek için boruyu kilerden misafir odasına kadar uzatırlardı.
Kars yöresindeki Fırınların yapısı üç kısımdır;
1- Düz kısım ( Zağnitka): Fırının dışındaki düz kısım,
2-Pot kısmı :Tezeğin konulduğu iç kısım, genelde tuğladan yapılır, ateşin yandığı bölümdür,
3-Baca kısmı : Bacanın ortasında bir kapak vardır, (bu kapak dumanın dışarı çıkması için ikinci kapakla ilgilidir,) Tezek yanıp duman çıktıktan sonra dış kapak açılır ve iç kapak ısının bacadan kaçmaması için kapatılır, böylece ısı peçte kalıp duvarları ısıtmış olur.
Bu nedenle ekmek ve yemek pişirmek için kullanılan fırınların işlevi çoktu…
Kars’ın geleceği turizm’dedir, bu nedenle Kars’taki turizm noktalarını artırmak şarttır. Molokan evleri, mezarları ve köyleri bulmaz birer turizm potansiyelidir, çok cüzi bir harcama ile Çakmak köyünde bir Molokan evini ve mezarlığını restore ettirip turizme açabilirsek, hem Çakmak köyü ve hem de Kars için çok büyük bir turizm potansiyeline ve gelir kaynağına kavuşur.
Hamam;
Molokan geleneğinde temizliğin çok büyük önemi vardır, hemen hemen her evde hamam bulunur. Temizliğin dinsel yönü çok önemlidir, yıkanırken Allah’a daha yakın olabilmenin huzuru içindedirler. Dinsel açıdan Cumartesi ve Pazar günleri temizlik günüdür, o gün evler baştan aşağı temizlenir, kurbanlar kesilir yemekler pişirilip, bahçe temizliği yapılır. Bütün işler bittikten sonra hamam yakılır, Haman genelde evlerden müstakil olup Fin hamamı tipindedir. Yapı olarak iki bölümdür. Birinci bölüm banyo, ikinci bölüm tuvalettir, açıkta tuvalet yoktur. Banyo iki bölümdü.
1- Giriş bölümü : Bu bölümden bir kapı ile banyo kısmına geçilir.
2- Banyo bölümü : İki bölümdür.
3-
a) Banyonun yapıldığı yer: Yerden iki basamaklıdır, takribi 60cm yükseklikte tahta veya taştan yapılan düz bir yapıdadır, burada oturulur.
b) Isıtma kısmı: Etrafı taşlarla doldurulmuş kazanın altında ısıtma bölümü vardır.
Hamamda küçük pencere bulunur. Kızgın taşa su serpilince buhar oluşur. Vücut yumuşuyunca ince bir çubuk veya süpürge şeklinde ince dal parçaları ile sırta vurularak hastalığa iyi geldiği varsayılır.
Molokan köyleri kendi çaplarında küçük birer endüstri bölgeleri idiler.
Her evde küçük atölyeler vardı,
Tarım aletleri, kazma, kürek, raf, kapı, pencere, sıra, masa, eldiven, ayakkabı, gem, nal, gibi çok çeşitli ihtiyaçları karşılama konusunda maharetli idiler.
Bütün bu ürünleri; ısı körükleri, ısıtma ocakları, kaynak atölyeleri, yün eğirme ve dikiş makinesi ve örslerin olduğu atölyelerde yaparlardı.
Bu üretimde en önemli özellik paylaşımcılık ruhu idi. çevredeki Müslüman köylülerin de ihtiyaç ve tamiratlarını da yaparak onlara da yardımcı olurlardı ve böylece birliktelik ve yardımlaşma sağlanırdı.
Molokanlar arıcılık çok ileri idiler, verim alma oranları çok yüksekti yerli halk ağaç kütüklerini petek olarak kullanırken, Molokanlar fenni ve çerçeveli peteklerde üretim yapıyorlardı, kendi imal ettikleri makineler ile süzme bal üretip fazlasını satarlardı.
;
Kars Porsuklu köyünde bulunan orijinal Molokan evi, kuyusu, kapı ve pencere deteyları.
Toplumsal yaşam;
Bilinenin aksine tarih boyu pasifist değildiler, aşırı haksızlığa uğradıklarında reaksiyon gösterirler.
Savaş karşıtı dinsel düşüncelerinden taviz vermedikleri için dünyanın dört bir tarafına sürülen barışçıl bir toplumdur Molokan’lar.
*Ortodoks Kilisesine ve askerliğe muhalif olmaları Rusya’dan Kafkaslara ve Kars Platosuna sürülmelerinin temel nedenlerindendi.
*Yerli halkın ölmüş hayvanları atmalarına karşın Molokanlar ölmüş hayvandan sabun yaparlardı.
*Molokan toplumunda yaşlıların çok önemli statüleri vardır, toplumun davranışları herkese eşittir, zengin olsun fakir olsun herkese aynı komşuluk ilişkileri yürütülür; çünkü bir insanın kendisini diğerinden daha üstün görmesi inanç sistemlerine aykırıdır.
*Herkese isimleri ile hitap ederler,
*Molokanlar da rekabet olayı yoktur,
*Kanunlara çok saygılıdırlar.
*Tasarruf onlar için önemli değildir,
*Yerli köylülerin aksine Molokanlar çok iyi giyinen insanlardır.
*Yeniliğe açıktılar 1960’lı yıllarda Molokan evlerinde ütü, dikiş makinesi, radyo vardı.
*Yerli halk yerde yemek yerken Molokanlar masa kenarına sandalye koyar üzerine örtü serip üstün de yemek yerlerdi,
*Bir Rus veya bir Müslüman ile evlenen Molokan kız cemaatten çıkarılır,
*Molokanlar da kız kaçırma hırsızlık olarak algılanır ve hoş karşılanmazdı, onlara göre;“duasız ırza geçmek demek, yarı katil olmak demektir.”
*Zina yapanlar cemaat tarafından dışlanır.
*Kiliseleri, Papazları yoktu, bu nedenle yerel halk tarafından benimsendiler.
*Hac’a ve ikona tapmazlar,
*Domuz eti yemezler,
*Hırsızlık haramdır,
*Molokanlarda içki ve sigara yasaktır,
*Dinlerini yayma diye niyet ve istekleri de yoktur,
*Sabranya’da sessizce dini vecibelerini yerine getirirler,
Zionski Pessenik: Dini şarkı kitabı.
Malitvinik : Ölüm, evlenme gibi konuların yazıldığı kitap.
Vethizavyet : Davut, Musa ve İsa peygamberlerin dini bilgilerinin olduğu kitap.
Novizavyet : İncilden sonrki kutsal kitap.
Güneş Kitabı : Maksimist’lere ait kitapları vardı.
Naske Hala 1955’te Çalkavur’da kocası Vasilic Karakin ölünce beş küçük çocukla dul kaldı; ama ölen kocasını unutmadı, onun hayratına her yılında Rusya-Stavropol- Levokumskoe’de ki Sabranya’da hayrat yemeği verip dini ritüelini yerine getiriyor.(2008)
Geride kalan Malakanlara nemi oldu?
*İstemedikleri halde, zorunlu askerlik hizmetlerini yerine getirdiler.
*Türk vatandaşlığını kabul edip yerli halkla iyi geçindiler.
* Özverili insanlardı, kanunlara ve nizama ayak uydurdular; ama onlar üzerindeki kuşkulu bakışlar hep devam etti.
*Evlilik problemlerinin çözemediler.
*Azınlık olmanın yoğun baskısını hep üzerlerinde hissettiler.
* Molokanların hoş görüşü, paylaşımcılık ruhları, zanaatkâr olmaları ve bilgilerini aktarmaları, yöre insanı tarafından hep takdirle karşılandıysa da bazı geceler de arı kovanları ve hayvanları bilmedikleri kişiler tarafından çalındı…
Çok eski bir anı, rahmetli değirmenci Vasil Dölemenci’nin annesi, babası ve kardeşleri
Anılar;
1920 doğumlu Çalkavur’da Malakanların içinde yaşamış Keleş Emi anlatıyor;
Evin içi oda:
…Bizim köyde Simon dayı vardı çok merhametli zengin bir Molokan’dı; Kurban Bayramı geldiğinde kurban kesemeyen Müslümanlara kurbanlı koyun verirdi.
Simon dayının anası Lokse Nene vardı bizim köyde, yiğit bir kadındı, biçin zamanı eteğini peynir ekmek ile doldurur Çalkavur’un çayırında çalışan nökerlere (işçilere) hayrat için dağıtırdı...
-Başka anıların var mı? Dedim,
-He ya diyip zar zor ayağa kalktı;
Evin kapısında dayalı duran bastonunu aldı, bahçedeki sandalye ye doğru yürüyüp oturdu, biraz soluklandı,sanki bir şeyler hatırlamak için duraksadı ardından bastonunun üzerine titrek ellerini dayadı biraz sessizlikten sonra yaşlı ve duygulu gözlerle ufka baktı, yorgun gözleri buğulandı, anlatmaya başladı…
-Molokanların çok güzel kızları vardı, çevreden sarkıntılık edenler olurdu; ama bizim komşumuz oldukları için çocukluğumdan beri onların evlerinde oynardım, beni çok severlerdi, bana güvendikleri için evlerini ve kızlarını emanet edip tarlaya çalışmaya giderlerdi, kızları tarlaya yiyecek götürecekleri zaman beni çağırırlardı, Onları salimen eve getirdiğimde babası bana teşekkür eder ve tedirgin bir yüz ifadesi ile minnet duygularını his ettirirdi sonra başımı iki ellerinin arasına alır saçlarımdan öperdi, anası, bana şeker getirir, yemeğe kalmamı söylerdi, “bende bu teklifi hiç reddetmezdim.”
İşte Türkiye’de kalan Molokan Aleksi Rusya’ya göçmedi; fakat işi gücü yok, günübirlik çalışıyor orada burada. Ailesi ile mağdur durumda, kim bilir ufka bakıp aklından neler geçiyor? Gitse miydi acaba?
Peki, bu çok kültürlü zenginliğimizin yok olmasını önlemek için bizlerin bir şeyler yapması gerekmez mi?
-O günlerdeki Molokan yemeklerinin tadını hala unutamıyorum…
—Aşağıda rahmetli Halit’in evi var ya taa orada, ha işte orası Molokanların Sabranya’larıydı.”
—Onlar çok güzel insanlardı…
_ Keşke gitmeselerdi, komşuluklarda onlarla gitti.
—Bu gördüğünüz eski ağaçlar, yeşil bahçeler var çatılı evler var ya hep onlardan kalma, o zamanki yeşillik on kat daha fazlaydı…
1962’de Molokan göçü başladığında onları fakir evimde yemeğe aldım, sonra tek tek görüşüp sanki ben gidiyormuşum gibi, hepsine hakkınızı helal edin dedim.
Molokanlar; “sen bize ne yaptın ki,
“dövmedin, sövmedin” “hep namusumuza sahip çıktın” asıl sen hakkını helal et… Dediler.
Gece boyu Molokanların hepsi hiç uyumadan sabaha kadar ağladılar, geçmişteki güzelim anılarının yanında çok kötü günleri de olmuş, buna rağmen yinede gitmek istemiyorlardı.
1962’de Son Molokan göçünde Rusya’ya gitmeyen Değirmenci Vasil Dölemenci tarumar olmuş Molokan mezarları başında, oda maddi sıkıntı ve yokluklar içinde yaşamını sürdürdü ve tahrip edilmiş Çakmak köyündeki Molokan mezarlığına gömüldü (2008).
Bu turizm potansiyelimiz olan tarihi mezarları kim kurtaracak?
Sabah olduğunda, Molokan Simon dayı yaşlı gözlerle bana döndü Keleş oğlum dedi;
-Biz gidiyoruz, olur ya bir gün geri dönersek, Şamil ağa gibi, Esat gibi, Samet gibi bize sahip olursunuz değil mi? Dedi.
—Cevap vermek istedim, olmadı sonra bende ağlamaya başladım.
—Ertesi gün Molokanlar Kars’ta Akyaka trenine binip meçhule doğru göçe başlarken tren garındaki kargaşadan, ağlamalardan ve hüzün çığlıklarından yer gök inliyordu… Dedi,
Sonra sessizlik oldu Keleş emi, gözyaşlarını tutamadı, bastonunun üstündeki titrek elini kaldırp cebine götürdü mendilini çıkardı, gözlerini sildi…
Konuşmaya devam etmek istedi; ama olmadı... Konuşamadı.
Gözü yaşlı Molokanlar kara trenin kara duman çıkararak oluşturduğu kapkara bulutları arasında meçhule doğru yol aldılar.
Nineleri Türkçe konuşan ve Kars doğumlu olan bu çocukların hiçbir Türkçe konuşamıyor.