Prof. Dr. Kerem Karabulut kaleme aldı : "Şuşa’nın Türkiye Azerbaycan İlişkileri Açısından Önemi"
Prof. Dr. Kerem KARABULUT, "Şuşa’nın Türkiye Azerbaycan İlişkileri Açısından Önemi"ni kaleme aldı...
ŞUŞA’NIN TÜRKİYE AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ AÇISINDAN ÖNEMİ
Prof. Dr. Kerem KARABULUT
Atatürk Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi
Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde yer alan Şuşa, tarihin derinliklerinden beri bölgenin sanat ve kültür merkezi olmuştur. Ancak bu özelliği kadim Azerbaycan toprağı olab bu bölgenin 1992 yılında işgal etmesiyle yaklaşık 30 yıl sekteye uğramıştır. Daha sonra Azerbaycan ordusunun 8 Kasım 2020 tarihinde kendi toprağı olan Şuşa’yı Ermenilerin işgalinden ve akabinde de tüm Karabağ bölgesinin işgalden kurtarılması geleceğe yönelik önemli bir süreç başlatmıştır. Bu çerçevede, Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 15 Haziran 2021 yılında Azerbaycan'ın Şuşa kentinde her iki ülkenin Cumhurbaşkanları tarafından imzalanan “Şuşa Beyannamesi” iki ülkenin geleceğe yönelik dayanışma ve işbirliğinin artarak devam edeceğini göstermektedir.
Karabağ Zaferi sonrası Şuşa şehrinin merkeze oturtulmasının temel sebebi ise bu şehrin Azerbaycan’ın ve Kafkasya’nın çok önemli kültür ve sanat merkezi yer olması ve sembol bir isim olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle de, Azerbaycan Cumhuriyeti tarafından 2022 yılı Şuşa yılı ilan edilmiştir.
Bölgede yaşanan gelişmeler, geçmişte kültür ve sanat merkezi olma özelliği taşıyan Şuşa’nın gelecekte bu özelliğine ilaveten bilim ve üretim merkezi de olma ihtimalini ortaya çıkarmıştır. Hem kültür ve sanat hem de bilim ve üretim merkezi olması ise başta Azerbaycan olmak üzere, Türkiye ve diğer bölge ülkelerine olumlu katkılar sunacaktır. Şuşa beyannamesi ile Türkiye ve Azerbaycan’ın gelecekte de işbirliği ve dayanışmasının devam edeceği ve Şuşa’nın kalkınmasının önemli bir anlam taşıdığı ortaya konulmuştur.
Türkiye ve Azerbaycan’ın askeri, bilimsel, eğitim, sağlık, savunma, sanat, kültür ve çeşitli toplumsal alanlardaki işbirliğinin merkezinin Şuşa olacağı anlaşılmaktadır. Karabağ Zaferi ve iki ülkenin ortak çalışmasının sonucu “Zengezur Koridoru” açılacak ve Nahcivan Şuşa ve Azerbaycan’a eklemlenecektir. Böylece bir “Bölgesel Kalkınma Koridoru” oluşacaktır.
Şuşa Beyannamesi’ni aynı zamanda bir “Bölgesel Güvenlik Anlaşması” olarak da değerlendirmek mümkündür. Bölgede güvenliğin sağlanması ise yatırımları çekecek, huzur, barış, istikrar ve kalkınmaya katkı yapacaktır. Bu durum, bölgede her daim çıbanbaşı gibi sorun yaratan Ermenistan’ın bile yararına olacaktır.
İki ülke arasındaki ticaretin gelişmesi, dünya ticaretinin gelişimine de büyük katkı yapacak olan Zengezur Koridorunun açılması ve bunun Kars-Iğdır-Nahcivan demiryolu ile tamamlanması yönündeki etkisi, Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu hattının ikiz kardeşi ve tamamlayıcısı olan ikinci yolun da tamamlanmasıyla tarihi ipekyolunun “demirden ipek yolu”na dönüşmesini sağlayacaktır. Bu yollar yerel düzeyde etkinleşmesine rağmen, etkileri kıtalararası olacaktır. Böylece, Türkiye ve Azerbaycan Dünya ticaretinin gelişimine de katkı yapmış olacaklardır. Çünkü bu yollar ile Londra’dan Çin’e kesintisiz demir yolu bağlanmış olmaktadır.
Sonuç itibarıyla bölgede yaşanan her olumlu gelişme hem bölge ülkelerinin hem de dünya ülkelerinin yararına olacaktır. Örneğin, Avrupa ve Çin arasında kesintisiz, daha kısa ve sürede ve düşük maliyetle ticaret yapma imkanları artacaktır. Rusya’nın siyasi ve iktisadi menfaatine olacaktır. Çünkü Kafkasya’nın en güçlü ülkesi olan Azerbaycan ve büyük bir ülke olan Türkiye ile iyi ilişki ve işbirliği içerisinde olması kendisine hem siyasi hem de iktisadi avantajlar sağlayacaktır. Bölgedeki demiryolu ağının gelişmesi İran’ın da yararınadır. Uzun dönem de Türkiye’den Nahcivan’a bağlanan yolun Tebriz, Aşgabat ve Pakistan’a kadar uzanması çalışmaları ortaya çıkacaktır. Yine Culfa-Hoy-Van veya Doğubeyazıt ya da Tebriz-Nahcivan-Iğdır-Kars-Erzurum-Trabzon gibi Demiryolu bağlantıları gerçekleşecektir.
Bilimsel araştırmalara göre, dünya ülkelerinden deniz kıyısına sahip olanların olmayanlara kıyasla çok daha kalkınmış oldukları, kıyısı olmayıp kalkınabilenlerin de etkili demiryolu ağına sahip oldukları vurgulanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, Zengezur Koridoru ve Kars-Iğdır-Nahcivan Demiryolu projesi, bölgedeki demiryolu ağlarının artmasını sağlayarak tüm ülkelerin sürdürülebilir kalkınmasına katkı yapacaktır.
Bu gelişmeler öncelikle Azerbaycan ve Türkiye arasında olmak üzere tüm bölge ülkeleri arasında, uzun dönemde de diğer ülkeleri ile bu bölge arasında ticaret sektörü, turizm sektörü ve bu sektör içinde de sağlık turizminin artmasına sebep olacaktır. Yapılan tahminlere göre, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki dış ticaret rakamı 4-5 milyar dolarlardan 15 milyar dolara çıkacaktır. Türkiye ile Azerbaycan arasında 25 Şubat 2020’de imzalanan ve 19 ocak 2021’de de Resmi Gazetede imzalanan “Tercihli Ticaret Anlaşması” da bu artışı destekleyecektir. Yine günümüzde Macaristan dahil Türk Dünyası arasındaki dış ticaret miktarı yaklaşık 25 milyar dolardır. Bölgedeki Demiryolu ağlarının tamamlanması ile bu rakam yaklaşık 50 milyar dolara çıkacaktır.
Sağlık turizmi konusunda Nahcivan’dan Erzurum’a sağlık hizmeti almak için gelen 300 kişi ile yüz yüze yaptığımız anket sonuçlarına göre, “yakınlık, dil ve kültür birliği” öncelikli gerekçe olarak belirtilmektedir. Bunun anlamı, iki ülke arasındaki ilişkilerde dil ve kültür birliğini geliştirmek gerekliliğidir ki, bu iş için ana merkezlerden birisi Şuşa şehri olabilir. Aynı araştırmada, gelen hastaların %67’si 1’den çok kez, %33’ü de acil durum ve kazalara bağlı olarak Erzurum’a geldiğini ifade etmektedir. Bu basit veriler, sağlık sektörü konusunda yapılacak yatırımların sağlık turizmi geliri elde etmek için “sürdürülebilir” durumda olduğunu göstermektedir. Kaza ve acil durum için Türkiye’ye gelinmesi ise Türk sağlık sisteminin bölge ülkelerine göre ileri ve avantajlı konumda olduğunu göstermektedir.
Türkiye ve Azerbaycan arasında ticaret, turizm, ulaştırma, sağlık ve diğer tüm alanlarda ilerlemeler yaşanması ve bunun bölge ve dünya ülkelerine olumlu yansımalar yaşatması için bir kısım yatırımlar ve çalışmalar yapılması gerekir. Çünkü, Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşını yaşayan Anadolu halkının kurtuluşunun iktisadi gelişmede olduğunu bilen Mustafa Kemal Atatürk daha Cumhuriyet ilan edilmeden 17 Şubat 1923’de İzmir’de toplanan iktisat kongresinde şöyle demiştir,:
“Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmazsa, meydana gelen zaferler kalıcı olmaz, az zamanda söner. Bu sebeple en kuvvetli, en parlak zaferlerimizin dahi temin edebileceği faydalı sonuçları temin etmek için iktisadiyatımızın, iktisadi egemenliğimizin sağlanması, kuvvetlendirilmesi zorunludur. …yeni Türkiye’mizi layık olduğu mertebeye çıkarmak için vakit geçirmeden iktisadiyatımıza önem vermek zorundayız.”
Bu sözün de gereği olarak Şuşa ve bölge için iktisadi kalkınmanın sağlanması elzemdir. Bu doğrultuda yapılabileceklerin başlıcaları:
- Türkiye ile Azerbaycan ileri teknolojiler üzerinde çalışan ortak bir üniversite kurulmalıdır. Böylece, Hz. Ali’nin “ilim servetten üstündür, çünkü siz serveti korursunuz oysa ilim sizi korur” sözü gereği bölgede gelecekte sorun yaşanmaması için önlem alınmış olur.
- Bölgenin kalkınmasının ön koşulu, Türkiye ve Azerbaycan’ın kalkınmış olmasıdır. Bu iki ülkenin kalkınması bölgedeki istikra, barış, huzur, güvenlik ve kalkınma gibi tüm alanların garantisidir. Bunun için yapılacak ana uygulama ise “Kafkasya Ticaret Birliği, Asya Ticaret Birliği veya İpekyolu Ticaret Birliği” gibi bir birlikteliği bu iki ülkenin kurup sonra bölge ülkelerine yaygınlaştırarak bir kalkınma birliği sürecini başlatmaları gerekir.
- Türk Dünyası arasındaki sosyo-ekonomik ilişkileri artırmak için üzerinde çalışılması gereken bir proje de “ortak dil” çalışmasıdır. Böylece Tüm ülkelerin aynı dilde anlaşması, sosyo-ekonomik yatırımları tetikleyecektir.
- Iğdır ilinde “Sağlık Serbest Bölgesi” kurularak bölge ülkelerine uygun sağlık hizmeti sunan bir merkez oluşturulmalıdır. Bunun diğer alanlara önemli ekonomik yansımaları olacaktır. Böylece Türkiye’nin sağlık turizmi geliri de artacaktır.
- Türk Dünyası arasında ortak “Nevruz Festivali” her yıl dönüşümlü olarak bir ülkede veya Şuşa, Iğdır, Kars, Erzurum gibi bir kentte yapılmalıdır. Bu ülkeler arasındaki dayanışmayı, işbirliğini ve ticari ilişkileri artıracaktır.
- Türkiye ve Azerbaycan arasındaki dayanışma ve işbirliğinin bölgenin ve dünyanın istikrarı, barış, huzur, güvenlik ve kalkınması için yararlı olduğu çalışmaları yapılarak bilgilendirmeler yapılmalıdır.
- Turizm sektörü açısından Ağrı Dağı turizm çalışmaları Nahcivan ve Şuşa bağlantılı bir destinasyona dönüştürülerek bölgesel bir turizm potansiyeli oluşturulmalıdır.
- İki ülke arasındaki gelişmelerin Ermenistan’ın yanlış politikalarından vazgeçmesi durumunda diğer ülkelerden daha çok Ermenilere fayda sağlayacağı hem dünyaya hem de Ermenilere stratejik çalışmalarla anlatılmalıdır.
- Gelecekte özellikle Şuşa bağlantılı bir kalkınma süreci başlatarak Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkileri daha da ileri düzeye taşıyacak olan iki konu üzerinde ivedilikle çalışılması önem arz etmektedir. Bunlardan birisi, Şuşa’ya “ŞEHİRLER ŞAHI” ünvanı verilerek bunun uluslararası kabul gören bir marka haline dönüştürülmesidir. 21. yy markalaşma ve inovasyonun çok önemli olduğu bir çağdır. Markalaşamayan ürün ve yerlerin katma değeri düşük olmaktadır. Bu nedenle Şuşa’nın böyle bir marka değerine kavuşturulması, şehrin tarihi misyonuna uygun olarak sanat, kültür, turizm (en çokta kongre, sempozyum, sanat ve kültür turizmi), bilim ve üretim merkezine dönüşmesini sağlayacaktır. İkincisi ise, karşılıklı olarak Şuşa, Iğdır veya Erzurum’a “BAŞKONSOLOSLUK” açılmasıdır. Böylece Kars ilindeki Başkonsolosluğa ilaveten Azerbaycan ile yakınlık, dil ve kültür birliği avantajları resmi düzeyde ilerletilerek sosyo-ekonomik avantajlar sağlanacak ve gelişecektir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.