Azerbaycan halkının milli tarihinde kanlı yazılan sayfalar fazladır. Bu sayfalar arasında 1990 Ocak 19-dan 20-e geçen gece başkent Bakü'de ve ülkenin diğer bölgelerinde Sovyetlerin yaptıkları kanlı askeri suç özellikleriyle seçilir. Belirtilen seçimi yaratan neden böyle bir ağır ve kanlı cinayetin günümüzde baş vermesidir. Diğer bir mesele ise sadece Sovyetlerin Sovyet insanlara karşı suç yapması ile karakterize edilir. Bu olayın senaryosunun hazırlanması, suçun işlenmesi ve ona hak kazandırılması hiçbir siyasi mantığa sığmayan, siyasi ahlaka ve siyasi maneviyata uygun olmayan riyakârlık idi.
En unutulmazı şudur ki, Bakü'ye giren acımasız ordu birlikleri Azerbaycan’ın bağımsızlığı için toplanan nüfusa karşı özel üretilmiş mermiler kullanılarak acımasızlık sergilenmiştir.
Rusya'nın Krasnodar vilayetinden seferberliğe alınan Ermeni asıllı gerilla gurupları özellikle bu harekette kullanılmış, bu bağımsızlığı bastırmak için çeşitli meselelerle esaslandırmağa ve işkenceyle işlenen kanlı olaya hak kazandırmaya çaba gösterilmiştir. Sayısız tanıkların mülakat ve ifadeleri, kesin olgular, binlerce fotoğraf, dehşet saçan video materyaller, gazeteci yazıları ve sübutlu deliller ise sahte komünist ideolojisini ve Sovyet ordusunun yaptıklarını ifşa etmiştir. Yirmi Ocak faciasının işlenmesini siyasi taraflarının tahliline geçmeden önce bu kanlı cinayetin özel senaryosuna dair bazı hususlara dikkat çekmek isterim. 15 Ocak 1990 da başlayarak nüfus arasındaki temel tartışma konusu Bakü'ye ordunun yürütülüp yürütülmeyeceği ile ilgili konuşmalar oldu. Kuşkusuz, herkes kendi mülahazaları ile konuşuyordu. Tiflis ve Vilniusdakı kanlı cinayetlerden sonra Sovyet ordusunun Sovyet çatısına karşı suç töredileceğine inanmak istemeyenler de vardı. Fakat Bakü'ye askeri birlik yürütülerek kan döküldü. Bakü'nün işgali için yazılmış senaryonun gerçekleşmesi için gerekli tedbirler uygulanmıştır.
Bu senaryolar şunlardır:
-Bakı Kamu düzenini korunması yönünde gerekli önlemler alınmamıştır;
-televizyon ve radyo şirketinin enerji hattı kesilmiş personel gözaltına alınmıştır;
-olağanüstü durumla ilgili ahali önceden haberdar edilmemiştir;
Yerel organlarının yetkileri belirlenmemiştir;
-Hastane ve ambulans hizmetlerine yapay sorunlar yaratılmıştır;
-Acil tıbbi yardım makinelerine ateş açılmıştır;
-bir takım hastanelerin elektrik enerjisi kesilmiştir.
Böylece, eski SSCB'nin son başkanı olan M.Gorbaçov ve Kremlin diğer Sovyet ekibi, Bakü'ye ve Azerbaycan'ın diğer bölgelerine asker sevkederek pis emellerini sinsice hayata geçirmek istediler bu sinsi planların bir kısmı şunlardır:
- Azerbaycan'da olağanüstü hal ilan etmek;
- Halkım mücadele azmini kırıp onu sarsmak;
- Ülkeyi yasadışı askeri rejim altında tutarak Azerbaycan nüfusunun Ermeni saldırısından kendini savunma tedbirleri hayat geçirmesine engel olmak:
- Olağanüstü durum koşullarında Yüksek Sovyet (parlamentoya) seçimler geçirmekle hain oyuncak parlamento oluşturmak;
- Siyasi süreçleri siyasi güçlerin silahlanmasına yöneltmekle ülkede anarşi ve kaosa ortamı yaratmak;
Elbette ki, 20 Ocak olayı her şeyden önce bütün bir halka, masum ve sivil insanlara karşı işlenmiş savaş suçudur. Ama bununla birlikte, bu olay Azerbaycan halkının milli-özgürlük mücadelesi salnamesine altın harflerle yazılmış kahramanlık sayfasıdır. Kesin olarak belirtmek gerekir ki, SSCB'nin çöküşü arifesinde Ermeniler Azerbaycan'a karşı sonraki toprak iddiaları ile çıkış etmeselerdi, Sovyet yönetimi Dağlık Karabağ meselesinde haksız tutum göstermiştir. Ermenileri esasız olarak desteklemeseydi, 20 Ocak faciası baş vermeyecekti. 20 Ocak faciası halkın köleliğe, adaletsizliğe itiraz edip dik duruşunun sonucuydu. 20 Ocak faciasının Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorunu ile ilişkisinde gelince bu karşılaştırıldığında bir takım tutarlı tarihi gerçekler göstermek mümkündür. Bunlardan biri de 1990 Ocak 19 dan 20'ye bağlayan gece Ermenistan tarafının bütün sınır boyu Azerbaycan karşı saldırıya geçmesini göstermek mümkündür. Ermenilerin stratejik işgalciliği niyetlerinden biri ise Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'ni işgal etmekti. "19 Ocak 1990 yılında Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Şerur reyonunun Sederek kasabası Ermenistan'ın Ararat reyonunun Yerarhs köyü istikametinden toplardan ateşe tutulmuş, sonradan ise kasabaya silahlı baskın yapılmıştır. Sonuçta kasabadaki şarap fabrikası, içerisi şarapla dolu 2 tanker patlatılmış, tesisler yakılmış, 5 konut yıkılmış, 6 Azerbaycanlı katledilmiş, 23 kişi ise çeşitli yerlerinden
yaralanmıştır ". Aslında 1990 Ocak 19 dan 20'ye bağlayan gece Sovyet askerleri silahsız Azerbaycan halkına tecavüz ettiği bir dönemde Ermeniler tüm yönlerden saldırıya geçmişlerdir. Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun ilk işaretleri göründüğü bir zamanda Azerbaycan Cumhuriyeti Sumgayıt şehrinde yapılan tahribatı da sonda belirtilen fikre örnek göstermek mümkündür. Sumgayıt olaylar uluslararası "mazlum Ermeni", "kötü Azerbaycanlı" karakterini yaratmaya hizmet eden tahribat vardı. Daşnaklar Sumqayıtda Ermeni fonlarına yardım etmekten imtina eden sıradan Ermenileri katle getirmekle bir yandan masum insanları cezalandırdılar, diğer taraftan ise Azerbaycan karşı planladıkları işğalçılığ politikasının gerçekleşmesi için bir sonraki kötü niyetlerine nail oldular.
Sayısız tarihi gerçekler ve siyasi yargılarla kanıtlamak hemen, Çarlık Rusyası ve onun kırmızı boyalı varisi olan Bolşevikler zaman zaman Kafkasya'daki, İran'daki ve Türkiye'deki çıkarlarını gerçekleştirmek, korumak ve genişletmek için Ermenileri ustalıkla kullanmışlardır.
Komşu Gürcistan’a karşı da Ermenileri kullanılmıştır. Sadece son yıllarda cephe hattında Ermenileri bir kaç kez Gürcistan'ın toprak bütünlüğüne yönelik tahribatlar yapmışlar. Çarlık Rusyası'nın yayılmacı iddialarına, hem de İran'a karşı saldırgan niyetlerine gelince I Pyotrun vasiyetinden bahsetmek yeterlidir. Yeri gelmişken XIX yüzyılın başlarında Çarlık Rusya ordusunun bugünkü İran topraklarında ve Türkiye'nin doğusunda işlediği vahşetler, benzeri görülmemiş yağmacılık ve soygun, toplu katliamlar ve cinayetler, derebeylik ve vahşilikler Deli Petro”nun vasiyetlerinden kaynaklanarak keyfi eylemleri acımasız olmuştur.
Bolşevik orduları bölgeyi terk etmeye mecbur olunca daha büyük vahşetler işlemiş, bölgeden ayrılan komutanların ve askerlerin büyük miktarda silah ve mühimmatı koşulsuz olarak Ermenilere kalmıştır.. Tüm bu işler bölgede barışın ve istikrarın bozulmasına hesaplanmış adımlar ve sonraki yıllarda yaşanan tüm kanlı süreçlerin sebebidir.
20 Ocak faciası zaman açısından bizden uzaklaştıkça olayın neden ve amaçları hakkında yeni hususlar ortaya çıkmaktadır. Özellikle belirtmek gerekir ki, SSCB yönetiminin Bakü'ye asılsız hukuki zemin olmadan asker yürütülmesi dünya birliği tarafından da olumlu karşılanmamıştır. Azerbaycan'da yapılan 20 Ocak faciası Sovyet İmparatorluğu'nun çöküşünü daha da hızlandırmıştır. Yirmi Ocak olayları Sovyet İmparatorluğu'nun iç yüzünü gösteren kanlı askeri suçu tarihe
geçmiştir yetmiş yıla yakın sahte tebliğ olunan komünizm ideolojisi Bakü'de masum insanların etten duvar olması sonucu bir gecede helak olmuştur.
Milli lider Haydar Aliyev aile üyeleri ile birlikte 1990 21 Ocak günü Azerbaycan'ın Moskova'daki Daimi Temsilciliğine gelerek yaşanan facia ile ilgili Azerbaycan halkına başsağlığı verdi. O, cesaretle 20 Ocak faciasını işleyen M.Qorbaçovu ve Azerbaycan'daki destekçilerini sert dille itham etti. Bakü'ye ağır askeri teçhizat ve profesyonel ordu yürütülmesinin, insanlara ateş edilmesinin, masum insanlarının kanlarının akıtılmasının ve bunun bir vahşet olduğunu tüm dünyaya beyan etti. Azerbaycan’a dönen Haydar Aliyev imparatorluk ile daha amansız mücadeleye başladı. Fakat ne yazık ki, Haydar Aliyev'in Azerbaycan'a dönüşü tüm anti Aliyev’ci güçleri birleştirdi ve siyasi arenaya "üçüncü güç" kavramı dâhil edildi. Bu kavram Azerbaycan halkı - Haydar Aliyev birlikteliğini ifade ediyordu. Haydar Aliyev 20 Ocak faciası suçlularının ortaya çıkarılması, cezalandırılması, en azından manevi yargıya katılımı konusunda hiçbir şeyden çekinmeden kendi konumunu sona erdirme pahasına . "1991 yılı Ağustos 29-da milletvekili Haydar Aliyev'i Yüksek Sovyet (parlamento) kürsüsünden yeniden bu konuyu dile getirdi. Onun çıkışında acı gerçekle birlikte, sert ilkesel gerçekler de sesleniyordu. Bu taleplerin en önemlisi 20 Ocak olaylarına siyasi ve hukuki değer verilmesi konusunda idi".
20 Ocak trajedisine siyasi ve hukuki değer verilmesine karşı olan güçlerin bu yöndeki olumsuz düşüncelerine rağmen tarih her şeyi kendi gidişatına bıraktı. "Tarihin hükmü ile yaşanan olaylar ise adeta Haydar Aliyev'in 1991 yılı içindeki çıkışlarında gösterdiği senaryo üzerinde cereyan ediyordu". 1991 Aralık 8-de SSCB adlı dev bir devlet dünyanın siyasi haritasından silindi. "Azerbaycan'ın bağımsızlığı hakkında" anayasal Akt aynı yılın son günlerinde halk oylamasına çıkarıldı. 20 Ocak suçundan dört yıl sonra Haydar Aliyev'in girişimi ve talebi ile ilk kez olaya siyasi ve hukuki kıymet verildi, suçluların isimleri Azerbaycan halkına ve dünya kamuoyuna açıklandı.
Sonuç: 20 Ocak faciası Azerbaycan halkının seçkin evlatlarını katliama uğrattı. Bir gecenin askeri cinayeti uzun yıllar barış ve sulh’dan konuşan sahte komünizm düşüncelerini hiçe indirdi. Sovyet İmparatorluğu'nun çöküşü süreci hızlandırdı. Yirmi Ocak - Azerbaycan halkının şeref günü olarak tarihe altın harflerle yazıldı. Kazanılan ise Azerbaycan halkının özgürlüğü, bağımsız devleti ve milyonlarca insanın ebedi ziyaretgâhına dönüşerek milli Şehitlik oldu.