4 Bin Yıllık Kaz Kültürü ve Azat Höyüğü

​Kafkas Üniversitesi Turizm Fakültesi Turizm Rehberliği Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayhan Yardimciel tarafından yapılan araştırmalarda Kars Arkeoloji Müzesi’ne bulunan monokrom Aras Boyalısı çanak parçası üzerinde kaz betimlemeleri tespit ed

Konu ile ilgili bilgi veren Yardimciel, Kars ve Iğdır’ın da içine girdiği Orta Aras Havzası’nın 4 bin yıl önce Aras Boyalıları Kültürü adlı bir kültür birlikteliğine ev sahipliği yaptığını belirtti. Kültürün diğerlerinden farklı olarak boyalı çanak çömlekler kullandıklarını ve bu çanak çömlekler üzerine bazen geometrik bazense çeşitli hayvanları betimlediklerini ifade etti. Son altı yıldan beridir, bu kültür üzerine çalıştıkların kaydeden Yardimciel, çalışmaları sırasında Kars Arkeoloji Müzesi deposunda 19. Yy’ın ortalarında yapılan Ani kazıları sırasında ele geçirilmiş, Aras Boyalıları Kültürü’ne ait iri bir çanağın gövde başlangıcı kısmında kaz betimlemelerini tespit ettiklerini anlattı. Bu betimlemenin o dönem toplumunun kaza verdiği değeri göstermesi açısından önemli olduğunu da vurguladı. Bu tespit ile Kars’ın, Kaz Kültürü’nün ve Aras Boyalıları Medeniyetinin birbirlerine ne kadar yakın ve iç içe olduklarının dört bin yıllık belgesi ile ortaya çıkmış olmasının il kültürü için son derece önemli olduğunu belirten öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayhan Yardimciel, Kars ve yakın çevresinin çok zengin bir arkeolojik ve tarihi geçmişe sahip olduğunu belirterek çalışmalarının devam edeceğini söyledi.

KAZ ÇIĞIRTKANLIĞININ KALELER AÇISINDAN ÖNEMİ

Urartular döneminde yüksek tepelere kurulan kalelerin girişlerine kaz bağlandığını aktaran Yardimciel, bunun öneminin ise kazın çığırtkanlığından kaynaklandığını ve düşmanın yaklaşmasını bu çığırtkanlıklarıyla haber verdiklerini söyledi. Bu açıdan da özellikle de çanak çömleklere kaz betimlemelerinin işlendiğine dikkat çekti.

AZAT HÖYÜĞÜ

Kars İl Merkezine 8 kilometre mesafedeki Azat Köyü Höyüğü’nün de bölgede büyük öneme sahip olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Ayhan Yardimciel, çalışmalarını burada yoğunlaştırdı. Dünyada bir ilk merkezine bu kadar yakın mesafede bir höyüğün Kars dışında başka bir yerde olmadığını da aktaran Yardimciel, Azat Köyü’nün en eski yerleşim merkezi olduğunu söyledi. Höyük civarındaki vadide yazılı kayalara da rastlandığını belirten Yardimciel, burada bir de kale tespit ettiklerini ve bu kalenin Kafkasya coğrafyası için büyük önem arz ettiğini de sözlerine ekledi.

Azat köyü içerisindeki höyük 1941-1942 yıllarında Prof. Kılıç Kökten tarafından tespit edilerek Arkeoloji dünyasına tanıtıldı. Bölgemizde en önemli Neolitik dönem yerleşmesinin merkezi durumundaki Azat höyük yine Neolitik döneme ait kaya resimlerinin bulunduğu Borluk vadisinin başlangıç noktasında bulunmakta.

KÜLTÜR BAKANLIĞI’NİN İZNİ KAFKAS ÜNİVERSİTESİ’NİN DESTEĞİ İLE ÇALIŞMA YAPILIYOR

Yrd. Doç. Dr. Ayhan Yardimciel, “Kaz ile ilgili çalışmalarımızdan ziyade biz bilimsel olarak Kafkas Üniversitesi arkeoloji bölümümüzde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verdiği izin ve Kafkas Üniversitesi’nin desteğiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çalışmalar sırasında orta ve son Türk çağda belirlediğimiz bir çanak parçası üzerinde kaz betimlemesine rastladık. Bunun popüler kültür tarihi içerisinde ayrı bir yeri varken, bilimsel olarak da ayrı bir öneme işaret ediyor. Kazın Kars ve civarındaki kültür tarihçesindeki yeri malumunuz ve halen de devam ediyor. Tabi bunun 4 bin yıllık bir malzeme üzerinde tespit edilmiş olması bu kültürün ne kadar eski olduğunu ve bölgede neden bu kadar benimsendiğini ortaya koymaktadır. Bilimsel olarak da önemi Aras Boyalısı ismini verdiğimiz dönemin kültürüne Gürcistan’dan Azerbaycan’a ve oradan da İran’a kadar bütün bilim insanları sahip çıkmaktadır çünkü kültürün materyalleri, özellikle çanak, çömlek verileri bu geniş coğrafyaya yayılmış durumdadır. Dolayısıyla kaz ve monokrom Aras Boyalısı dediğimiz o çanak parçasının Kars’ta bulunmuş olması, bu manada kültürü ve kazı bir araya getirerek Kars’ın en azından Güney Kafkasya’daki bu kültür bölgesinin merkezinde olduğunu bizlere çok net bir şekilde göstermektedir.” dedi.

AZAT HÖYÜĞÜ’NÜN ÖNEMİ

Azat Höyüğü’nün önemiyle ilgili de açıklama yapan Yardimciel, “Şu anda Azat Höyüğü’nün üzerindeyiz. Azat Höyüğü tarih içerisinde ve arkeolojik anlamda çok önemli bir yere sahip. Burada şu andaki yüzeysel araştırmalarımızda elde ettiğimiz veriler buranın günümüzden 5 bin yıl önce burada yaşayan o güne ait en güzel materyalleri elde etmemize olanak sağladı. Taşınabilir ocaklar, taşınamaz ve sabit ocak altlıkları, kemikten işlenmiş aletler ve buna benzer birçok materyalin izini burada tespit etmiş bulunmaktayız. Dolayısıyla çok önemli bir yerleşim yeri ve Kars’ın şu ana kadar tespit edilmiş en eski yerleşim yeri olarak tanımlayabildiğimiz bir sit alanıdır. Hemen alanın yanında bulunan kaya resimleri mevcut. Bu resimlerin en geç tarihlemesi 5 bin yılı geçiyor ve dolayısıyla bu sit alanının üzerinde 10 bin yıla yakın tarih geçmişi arz eden kaya resimleri de bulunmaktadır. Bu kaya resimleriyle birlikte burayı değerlendirdiğimiz zaman dünya üzerinde şehir merkezine bu kadar yakınlıkta olan kaya resimlerinin başka bir örneği yok. Bu bizim için bir şans, çünkü Kars’a 4 km bir mesafede bu kaya resimlerinin olması Kars şehrimizin de ne kadar önemli bir yerde olduğunu bizlere göstermektedir.” şeklinde konuştu.

BU KALE ÇOK ÖNEMLİ

Bölgedeki kalenin önemini de anlatan Yardmciel, “Dün tespit ettiğimiz kaleden bahsedersek Aras Boyalısı ismini verdiğimiz kültürün Güney Kafkasya’daki konumundan, Ermenistan, Nahçivan, Iğdır, Kars ve Doğubeyazıt ovalarının merkezinde yer aldığı ve Gürcistan’a kadar uzanan bu kültürün Anadolu sınırları içerisindeki ilk yerleşim merkezini bulmuş olduk.  Bu anlamda önemli bir kaledir. Bu kalenin bulunması örneğini gördüğümüz çanak, çömlek üzerindeki kaz betimlemesi ile analoji sağlıyor ve aynı zamanda bu höyüğün de ne kadar önemli olabileceğini bizlere gösteriyor. Çünkü kalenin höyüğü ile mesafesi oldukça yakın ve bir idare merkezi olarak kaleyi düşündüğümüz zaman sivil vatandaşların da büyük ihtimalle bu höyüğün etrafına yerleşmiş olduklarını şu anki bilgilerimiz doğrultusunda söylemek mümkün. Bu alanda Kafkas Üniversitesi öncülüğünde konunun uzmanlarından oluşan bir ekip tarafından Kültür Bakanlığı’ndan alınacak bir izin ile bu höyüğü de arkeolojik ve bilimsel bir çalışmanın yapılarak, bahsi geçen kültürel tabakaların bulunması ile tabiri caizse kronikleşmiş bu sorunun çözümü sağlanarak Kars ve yakın çevresinin özellikle Güney Kafkasya ve genel olarak bütün Kafkasya ve en üst şemsiyede dünya tarihi açısından hak ettiği öneme ve yere kavuşturulması sağlanabilir.” diye konuştu.

KAZLAR KALELERİN ÖNÜNE BAĞLANARAK UYARIŞ SİSTEMİ OLUŞTURAN BİR MEKANİZMAYA DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ

Yardimciel daha sonra şunları söyledi:

“Dönemin insanlarının yerleşik yaşama geçmiş olmalarıyla birlikte halen göçebe olarak da yaşamını sürdüren gurupların olduğunu görebiliyoruz. Dolayısıyla insanlar doğayla iç içe ve barışık oldukları için gerek kaya resimlerinde de üzerinde görüldüğü gibi hayvanları betimlemişler. Bu betimlemelerde dönemin faunasına ilişkin çok güzel veriler elde edilebiliyor. Çeşitli su kuşları, geyikler, ceylanlar ve kazların bu çanak çömlekler üzerine betimlendiğini görebiliyoruz. Ancak kazın kültür tarihi açısından önemli bir yeri var çünkü bu betimleme 4 bin yıllık ve şu anda en eski betimlemedir. Daha günümüze yakın olarak da Urartu Krallığı dönemindeki tunç levhalar üzerinde kaz betimlemelerini görüyoruz ve bu kaz betimlemeleri kale önünde tasvir edilmiş betimlemelerdir. Bu alanlarda kazların çığırtkanlığından faydalanılmak istenmektedir. Kale girişine betimlenen kazlar büyük ihtimalle önceden gelecek yabancılara karşı duyarlı olduklarından bunu Kars’ta herkes bilir ki bağırarak bir ön uyarı sistemi oluşturmak istenmiştir kazların oraya betimlenmesi. Büyük ihtimalle gerçekte de uygulamasının olduğu görülmekte ve insanlar sonuç itibariyle gördüklerini betimlerler. Kazlar kalelerin önüne bağlanarak uyarış sistemi oluşturan bir mekanizmaya dönüştürülmüş ve bu canlıdan bu şekilde faydalanılmıştır. Urartu döneminde bile kazın önemi budur. Bu parçanın şehrimiz ve üniversitemiz açısından önemi ise Kars’ın kaz kültürünün ve Aras Boyalı kültürünün iç içe geçmiş olmasıdır. Bu malzeme Nahçivan’da bulunmuş olması farklı şekilde anlam ifade ederdi ama Kars’ta bulunmuş olması bizim için son derece önemli bir bulgudur.”

KAZI ÇALIŞMASI YAPILACAK

Yardimciel ayrıca, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın vermiş olduğu izin ile Kafkas Üniversitesi bünyesinde Yard. Doç. Dr. Akın Güngör başkanlığında Iğdır ve Kars üzeri araştırmaları, benim kendi başkanlığımda ise Iğdır ve Ağrı üzeri araştırmalarını biz yıllardır sürdürmekteyiz. Bu anlamda öncelikle verdiği destekten dolayı Kafkas Üniversitesi Rektörlüğü ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’na teşekkür ediyorum. Bu çalışmalar, izinler ve destekler sayesinde biz son 3 yıldır ciddi anlamda bir şeyler yapmaya başladık. Daha sistematik bir araştırma gayretindeyiz. Burada bulunan kalenin öneminden bahsedecek olursak bu kaleden Gürcistan’da yok. Gürcistan’da Aras Boyalısı’na ait seramikler sadece ve sadece mezarlık alanlarından ele geçirilen ölü sunağı olan malzemelerdir. Dolayısıyla şu ana kadar orada bir yerleşim yeri tespit edilmemiş olması oradaki bilim adamlarını bu anlamda sıkıntıya düşürmüş gibi gözüküyor. Ancak bizim dün yaptığımız tespit ve elimizde olan malzemeler bize kültürel merkez olma anlamında Gürcistan’a göre daha ileride olduğumuzu ve daha yakın olduğumuzu göstermektedir. Bilimsel faaliyetler oldukça yorucu ve zaman isteyen, ayrıca belli bir ekonomik güce dayalı çalışmalardır. Bununla ilgili hiçbir sıkıntımız yok gerek bakanlığımız, gerek üniversitemiz bu konudaki ihtiyaçlarımızı karşılamaktadır. Şu anda bu höyüğe yoğunlaşmış durumdayız. Kafkas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sami Özcan öncülüğünde bu bölgenin dip tarihine yönelik çalışmaları daha bilimsel, daha kalıcı, somut ve nesnel bir hale dönüştürmek için bir ekip kurduk, en kısa sürede bakanlığa başvurarak öncelikli bu höyüğü ve sonrasında mümkünse Ani’nin iç kalesini kazarak Güney Kafkasya’nın en eski ve en önemli merkezlerinde yapılacak arkeolojik kazılar sayesinde öncelikli olarak küçük ölçekte şehrimizin sonrasında ise Güney Kafkasya ve dünya tarihi açısından çok önemli bilgi ve belgelerin tespit edileceğinden kesinlikle eminiz.” ifadelerini kullandı.