En kırılgan seçime günler kala, Türkiye siyaseti var ile yok oluş arasında tercihe zorlanıyor...
Tüm ayrıtlar, ölçümlemeler ile parametreler bu sürecin kıran kırana mücadaleye sahne olacağına işaret ederken, dayatmanın öznesi “ötekileştirme” üzerine inşa ediliyor.
Siyasetin zehirli diline hapsolmuş propaganda araçları; teslimiyeti ve umutsuzluğu körüklerken, yarına dair umutları alt üst etmeye devam ediyor.
Yaşanılması güç durum; kahredici etkisiyle, dokunsan ağlayacak yığınların çaresiz halleri, yılgınlığa ve öfkeye evrilerek travmaya dönüştü.
Korkulan mı oluyor? Topyekün çöküşe mi evriliyor her şey?
Tüm bu soruların cevaplarını ararken süreci çok iyi analiz etmek gerekiyor.
Türkiye’nin seçimi olarak dillendirilen bu son dönem, kendi ile bir tutarlılık sergiliyor.
Seçime ilişkili tüm nesnel gerçeklik; al/ver sistematiğinin ötesinde, bir varlık/yokluk hesaplaşması temelinde kendini ifade etmeye devam ediyor. Bu döngü, enerjisini üreten yapı ile de restleşmenin gayreti içerisindeyken, bazen o’nun varlık sebebi de olmayı başarıyor.
‘At izinin, it izine karıştığı’ bir yansımaya dönüşen bu fluluk (!) politik sapmaları da tetikleyen bir mekanizmanın ateşleyicisi olabiliyor.
Korkulan mı oluyor?
Asıl mesele bu korkuya dair cevaplarda…
Yüzüncü yılında -devasa sorunlar- ile geleceğe miras ‘cumhuriyet’, demokratik olarak kendisini nasıl yenileyebilir?
Yeniden inşaa ile enkaza dönüşme arasındaki apansız yarışın gölgesinde; tüm yalınlığıyla gündemi derinleştirelim.
YÜZ YILLIK KAVGA
Türkiye, siyaseten en kırılgan dönemini yaşarken ‘siyasal islam’ soslu muhafazakar iktidar; sahip duygusuyla, ötekileştirme üzerinden nemalanmaya ve kitleleri konsolide etmeye devam ediyor.
Restleşmeyi kavgaya, kavgayı şiddete, şiddeti ise gündelik yaşama aksettiren hükm-i iktidar, tahammülsüzlük sınırını aşma konusunda da maharetini sergileyecek yetkinliğe ulaşmıştır.
Hükümet olmanın, ‘devletin sahibi’ duygusuna dönüştüğü reel durum, sakat demokrasi pratiğini de yaşatması konusunda deneysel bir örneklemedir.
Demokrasicilik ve algılarla ‘semirmiş canavar’a dönüşmüş yapı (!) zor alt edilir gücü de elinde bulundururken, bunu şiddet sarmalı içinde hoyratça kullanmaktan çekinmeyen özgüvene de sahiptir.
Sistemin tüm kılcallarına erişebilen kadrolaşma ile karşıtlarını da dönüştürecek yetenekli argümanların kullanılması noktasında mahir, propaganda araçları ile kendine benzeterek ömrünü uzatan yeteneğe dönüştü.
Yirmi yıllık ‘Ak Parti’ iktidarını restleşme ve olası çatışmalar üzerinden kitlesini konsolide etmesi ile özetlemek mümkün…
KIRILMA
Çatışma ve korkudan beslenen ‘çelikten zırh’ yapının da bir şekilde yenilebileceği koşulların oluşması umutları canlı tutarken, olası riskleri görmezden gelmek ise rehaveti tetiklemektedir.
Akıl tutulması ile kendini tanımlayan son durum, zafer sarhoşu yanılsamasıyla kazanımlarını darmadağın edebilecek yanlışların etkisiyle, sonuçlarının hüsrana dönüşmesi olasılığına onlarca örnek verilebilir.
Geçmişin pratikleri üzerine yapılan çözümlemelerin ders niteliğinde olduğu unutulmadan, yeni yol haritalarının birlik gayesiyle kazanıma dönüşmesi olmazsa olmaz ihtiyaçtır.
Bardağın dolu tarafına bakarak avantajları ve kazanımları görüp, boş tarafının risklerini azaltacak politik aklı gösterememek oyunu kaybetmeye yeter…
Rakip cepheye karşı kitlesini konsolide etmeye yoğunlaşmak yerine ‘ittifak içi yarış’ı önceliklemek üzere geliştirilen ego, kazanımları kırılgan bir durumda kaybedilecek noktaya savurarak, saha ve sandık güvenliği noktasında risk taşımaktadır.
KAZANMANIN YOLU
AK Parti ve paydaşlarını sahada güçlü kılan yegane şeyin ‘sandık organizasyonu’ noktasında oyun kurabilme becerisindeki yetenekleri tecrübeyle sabittir. Algı aparatları ile seçmeni ve sahayı manipüle etmesi de azımsanmayacak derecede etkindir.
İktidara karşı muhalefetin örgütlü gücü ise tartışılmaya devam ediyor.
Tartışılması gerektiğini de ifade etmekte fayda var…
Gücün öznesinin yan yana durabilme becerisi olduğu gerçekliği içerisinde, kompleksiz ortak akıl geliştirmek ve nesnellikle örgüsünü tamamlamasını sağlamlaştırmak olmazsa olmazdır.
14 Mayıs’ı varlık ve yokluk seçimine dönüştürecek örgü, seçim günü gücün sandığa yansımasından geçiyor.
Devlet aklı ve aparatlarıyla iktidarı tescillenen ‘cumhur’u sandıkta yenilgiye uğratacak en temel kural, sandıktan ciddi bir oy farkıyla çıkabilmektir.
Özellikle ‘cumhurbaşkanlığı seçimi’nde her oyun genel toplamı etkileyeceği gerçeği ile makas açıklığı sistemin dönüşmesinin öncülü olacaktır. İkinci tura kalan seçimde iktidarın kazanacağı öngörüsü ciddiyetle önemsenmelidir.
KÜRTLER
‘Cumhur, Millet ile Emek ve Özgürlük’ ittifakları özelinde şekillenen ana yelpaze de kilidi açacak gücün Kürt seçmen ve HDP olduğu tüm siyasi otoritelerce kabul görmekte.
At başı yarışın kaderi son düzlükte Kürtlerin elinde gözüküyor.
Ancak Kürtler bu dönüşümün ne denli öncüsü olabiliyor (?) tartışmasının gölgesinde, tercihlerin ‘bıçak sırtı kavgası’na şahitlik ediyoruz…
CHP öncülüğünde inşaasını tamamlayan Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na verilen destek büyük bir avantaja evrilirken, umutlu bekleyişi de açığa çıkardı.
Demokrasi, insan hakları ve birlikte yaşamı öncelikleyen politik dönüşüm, HDP öncülüğünde ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nın stratejik gücüne dönüşmüş gözüküyor.
HDP ve bileşenleri Yeşil Sol Parti ile seçimlere girerek kapatılma olasılığını ortadan kaldırıp riskleri ötelediğine göre, sonuçları birebir dönüştürecek ‘üçüncü yol paradigması’ ile etkinliğini artırarak denge unsuruna dönüştü.
Özgürlük talep edenler ile statükoyu derinleştiren seçmenin bilek güreşi sonucu belirlerken; Kars özelinde saptamalar yapmakta fayda var…
KARS’IN SEÇİMİ
Deneysel olabilmesi açısından Kars; tercihleriyle farklılıklar gösterse de ‘ciddi kırılmalar yaşamadığı’nı tecrübe etmek mümkün.
Öngörülerin Türkiye ölçeğine yansımasına bakarken, Kars’ın seçimlerinde değişim oranının az olduğunu görebilirsiniz. Bu durum konsolide olmuş seçmen ile aday tercihleri ölçeğinde oransal anlamda küçük değişimler göstererek süregelmiştir.
2018 ile 2019 seçimlerinde ana yönelimini AK Parti ve HDP’den yana kullanan seçmen; 3 vekilliğin 2’sini iktidara, diğerini de HDP’ye kazandırarak tercihini yaptı.
Oyların partiler arasında dağılımında Kürt seçmenin tercihinin belirleyiciliği ise en önemli ayrıntı olarak kayıt altına alınmıştır.
2019 yerel seçimlerinde benzer karşıtlığı ve dinamik hareketliliği görebiliriz. Belediyelerin 1’i HDP, 1’i CHP, 2’si MHP, 4’ü de AK Parti arasında pay edilirken, Kars Belediyesi’ne 2020’nin Ekim’inde kayyum atanarak halkın tercihi elinden alındı.
Tüm gerçeklikler ve güncel parametreler cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’nun Kars’ta en fazla oyu alarak ipi göğüsleyen olacağını gösteriyor.
Vekillikler noktasında ise, HDP'nin Yeşil Sol ile gireceği seçimde nispeten rahat olacağı, ittifakların ise ortak aklı yaratmadığını ve seçime farklı listelerle gireceği netlik kazanıyor. ‘Cumhur’da AK Parti ile MHP, ‘Millet’te ise CHP ile İyi Parti kendi aralarında da yarışacaklar. Bu iç çekişme ve rekabet seçimin sonucunu birebir etkileyecek.
...ez cümle 'son düzlük'te ortalık toz duman!
* Ali İhsan Alınak 1967 Digor doğumlu, Kars’ta yaşıyor. Uzun bir süre Mimarlar Odası Kars Temsilciliği yapmış, şu anda Kafkasya Kültürleri Araştırma Merkezi ile www.PolitiKARS.com internet portalını yönetmekte.
Kaynak: https://www.politikars.com/ali-ihsan-alinak-son-duzluk-572564h.htm