ANADOLU
İPEK YOLU
GÖNÜL KOLU
Bir yolculuğa çıkmadan önce hedef belirlenir, yolcuya hangi yol güzergahı en uygunuysa o yön seçilmeye çalışılır. Kimi yollar ıssız, sessizdir;“Kuş uçmaz, kervan geçmez“, kimileri ise sanki yolcularına mekan olur, uzayıp gider. Yol kenerlarına Hanlar, Hamamlar kurulur, dostluklar yoğrulur, düşmanlıklardan korunur, tarihe malolur. Bu anlamda „İpek Yolu“ da önemiyle tarihte hakettiği yerini alanlardan birisidir.
Anadolu, İpek Yolu kimleri amaçlarına, hedeflerine ulaştırmamıştır ki!? Çevresine kurulan yerleşim yerlerine hayat vermemiştir ki!? Doğudan batıya dostluklar kurdurmamış, gönülleri sarmamıştır ki!?
Erzurum, Dadaşlar (Yiğitler) Diyarı…
Vatanı koruyan şehitlerin, gazilerin anıları yaşatılmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa Başkanlığında 62 delegenin Erzurum Kongresi´nde aldığı kararlar, Türk Milletinin kurtuluş mücadelesinde izlenen yolda önemli ölçüde belirleyici olmuştur. Kongre binasında tarihinin izleri çok dikkatli korunmakta olduğu görülüyor. „Nene Hatun“ ve Erzurum´u dolayısıyla Türkiye ´yi koruyan yiğit insanların yazdıkları tarih anıtlarıyla Erzurum daha da bir anlam kazanıyor ve beyinlere yerleşliyor.
İpek Yolu, Gönül Kolu olup insanların kucaklaşmalarını ve karınlarını doyurmalarını sağlamıştır. Yol güzergahının tamamını değil, sadece Erzurum´u, Kars´ı ve iki kent arasını görmek insanı birazcık da olsa bilgilendiriyor.
Anadolu´nun her tarafındaki gibi Erzurum ve Kars´ın halkı candan, içten, samimi ve konuksever. Yaşadığımız bir Akdeniz kentinde tanıştığımız Erzurumlu Alper ailesine haber verip bizi havalimanından aldırıyor ve hazırlanan kahvaltı masasında konukseverliklerini gösteriyorlar. Yörenin yiyeceklerini, gezilecek yerlerini ayrıntılarıyla bize tanıtmaya çalışıyorlar. Bu konukseverlikler bir teşekkürle geçiştirilemeyecek kadar anlamlı ama yine de teşekkürler güzel insanlarımıza. Taksicisinden esnafına, sokaktaki vatandaşından tarihi yerlerdeki görevlilerine kadar samimi bir hava esiyor. Türkiye´nin dört bir yanından gelip meslek sahibi olmaya çalışan Köklü ve geniş bir alana kurulmuş ERZURUM ATATÜRK ÜNİVERSİTESİnin öğrencileri, özellikle kızlar alış-veriş yerlerinde çalışıyorlar, geç vakitler de bile özgürce sokaklarında dolaşabiliyorlar.
Erzurum ve Kars´ın halkının en büyük şikayeti Türkiye´nin her yerinde olduğu gibi işsizlik. Bu nedenle çok göç verdiğinden yakınılıyor. Bu kentlerden göçen hali-vakti iyi olanlar da dönüp buralara yatırım yapmadıklarını üzülerek anlatıyorlar. Erzurum´da meşhur „Oltu Taşın“dan yapılan takıların satıldığı „Taşhan Han“daki esnaf, özellikle Avrupa ülkelerinde çalışan hemşehrileri ve gelen turistler „servet bırakıyorlar“ sözleriyle memnuniyetlerini gösteriyor.
Yiyecek olarak et ve hamur işleri ön planda yer alıyor. Başta bu işin yaratıcısı KOÇ ailesinin sahibi„Koç Restaurant“ ve her tarafta sunulan meşhur ÇAĞ Kebabının başka kentlerde de şubeleri olduğu halde Erzurum´da yenilmesi çok önemseniyor.
Erzurum´da tarihi kalıntıların çoğunu meşhur Cumhuriyet (halk diliyle Mecburiyet) caddesini takibederek yaya görebilmek mümkün. Mecburiyet Caddesi denmesinin nedeni buranın en işlek, ve aranılan herşeyin burada bulunmasından, merkezde olmasından halkın koyduğu bir isimlendirme. Kentin amplemi olan Çifte Minareli Camisi, onarılmakta olan Kalesi, Üç Kümbetler ve Camileri görülmeye değer ama çoğu bakıma muhtaç bir durumda ama yine de görülmeye değer eserler hepsi bura.
Hele o görkemli ama kentin beklentilerini karşılamayan „Palandöken Kayak Merkezinden“ kente bakış gecenin karanlığını aydınlatıyor.
Caddelerindeki trafik lambalarındaki ışıklarla birlikte sözlü yönlendirmeler, asansörlerdeki sözlü uyarılar dikkat çekiyor. Bu şekilde trafikte yönlendirme ve uyarılar yapılmasının nedeni acaba okuma-yazma oranının düşüklüğünden mi kaynaklanıyor diye düşünüyor insan!?
Erzurum Kars arası 204 km. Genelinde düz ve tarım arazisine sahip bu iki kentin çevresinde akla gelebilen pek çok sebze, meyve (Karpuz, kavun, ayçiceği, kabak, lahana vb,) yetiştiğini ama son yıllarda ekilip-biçilmediği anlatılıyor çevre halkı. Nedenini de ekliyorlar:„Devlet hiçbir iş yapmayan insanlara aile başına 2000, TL. veriyor, bu kadar para verirse niye ekip- biçelim. Ekip biçenler o kadar para kazanamıyor ki! Fazla ürün elde edince para etmiyor, az ürün alınca giderini karşılamıyor. En iyisi hiç ekip-biçmemek,“ diyorlar. O açıdan iki kent arasındaki PASİNLER çayı akıyor, insanlar bakıyor ve o güzelim arazilerde de ne meyve ve ne de sebze yetiştirilmiyormuş. Sadece tahıl ekiyorlar, hayvan besliyorlarmış.
Kars´ın dört ayrı (daha da fazla olduğundan sözediliyor) etnik kökenden oluşan halkının barış içinde yaşadığı anlatılıyor. Herkes kendi kültüründe yaşasa da doğal olarak birbirlerinde etkileniyor, karşılıklı hoşgörü göstererek huzur içinde yaşadıklarını anlatıyorlar.
Kentin yerlisi olan Azerilerin okuduğu acıklı yanık ezan ilk kez dinleyenleri farklı bir duyguyla kucaklıyor.
Kars´ın, görkemli Tarihi Kalesinden kuşbakışı görülmesi başka bir güzellik katıyor manzaraya. Tüm tarihi binalar, kalıntılar, etrafında ki uçsuz bucaksız düpdüz arazi „buralardan göçülür mü!?“ dedirtiyor. Liselerinde ve KAFKAS ÜNIVERSİTESİnde okuyan gençler 900-1000m2 lik kahvelerde,restaurantlarında çalışarak sosyal hayatı yaşamaya hem de giderlerini karşılamaya çalışıyorlar. Ben bu kadar büyük kahveleri ve kızlı – erkekli buluşma yerlerini ilk kez Kars´da gördüm. Başka eğlence yerlerinin olmamasından kaynaklansa gerek!
Kars´a uzaklığı 49 km olan ve geniş bir alanı kaplayan ANİ HARABELERİ tarihten izlenimleri en iyi şekilde sergiliyor. Bizi götüren taksi şoförü genç „lise mezunuyum, İstanbulda uzun yıllar yaşadım ama bana göre bir yer değil, çok kalabalık. Burası çok güzel ama iş yok, tarlalarımızı ekiyoruz ektiğimiz para etmiyor, “ diye yakınıyor. Gençlerden kiminle konuşsan işsizlikten yakınıyor. Anadolu´nun her tarafında da işsizlik gençlerin en büyük sorunu; doğudan batıya, kuzeyden güneye söyledikleri „Biz fazla birşey istemiyoruz, karnımızı doyuracak parayı kazanıp huzur içinde bulunduğumuz yerde yaşamak istiyoruz, „ diyorlar. Hatta kimileri, „Bu ülke herşeyiyle çok zengin, 80 milyon nüfusu değil, 180 milyon nüfusu yetecek kadar gelir getirebilecek kapasiteye sahip,“ diyorlar, birşeylerden çekindikleri için olsa gerek daha fazla da konuşmak istemiyorlar.
İpek Yolu çevrsindeki dağların % 80 ni ağaçsız kel dağlar, ovaları sahipsiz görünümde. Yol boyunca o ağaçsız dağların bir zamanlar çok da güzel ormanlık olduğu tek-tük görülenlerden ve de son yıllarda yapılan ağaclandırmalardan anlaşılıyor. Bu yol güzergahının çevresinde kurulan köylerin topraktan evlerinin üzerleri çinkolarla kaplanmış ama sanki toprağın içine gömülmüş izlenimi veriyor uzaktan bakınca.
Öğretmen Evinin duvarında“Hayat buysa üstü kalsın,“ yazısı kim ne anlarsa öyle olsun mu demek istiyor acaba!?
Bu kent´de daha çok hayvancılık, arıcılıkla geçimlerini sağladıklarını anlatıyorlar insanlar. Marketlerin vitrinlerini Kars´ın meşhur KAŞAR PEYNİRi, TEREYAĞİ yani süt ürünleriyle BALı süslüyor.
Bu yörelerde sıkça kullanılan „GÜNEŞ DOĞUDAN DOĞAR,“ sözünün doğrulanacağına, Türkiye´nin her tarafına barış ve huzur geleceğine, issizliğin giderilerek gençlerin geleceklerine umutla bakacağına ve de o güzelim İPEK YOLUNUN, GÖNÜL KOLUNUN gücleneceğine inanmak istiyoruz.
Nebahat S.Ercan
14-18, eylül 2018