Bayramlar ve Engelliler…

Dolunay Derneği Başkan Yardımcısı ve Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak, “Bayramlar ve Engelliler” başlıklı yazısında, bayramların engellilere acı-tatlı anılardan ibaret olduğunu söyledi.

Ocak, bayramların engelliler için daha değişik duygular yaşanmasına neden olduğunu ifade ederek, “Şimdi ki yaşantıya göre eskiden bayramlar daha bir coşkuyla yaşanırdı. Şimdi üç-beş akrabayı gezmeyi bile dert edinir olduk. Nedenini anlamadım hiçbir zaman. Engellilere bayram ise acı-tatlı anılardan ibarettir.” dedi.

 

Kendisine anlatılan anılardan bir bölümde aktaran Ocak, şöyle konuştu:

“Çocukluk dönemim olan 8-9 yaşlarındaymış. Yine bir bayram yaklaşmış en güzel kıyafetler alınmış, mutluluk içinde yerinde duramıyormuş. Hatta bu kıyafetleri klasik olacak belki ama yatağının başucuna koyuyormuş ki sabah giyinmesi daha kolay olsun. Bir bayram sabahı elbiselerini sevinçle giymiş annesinin elini öpmüş ve coşkuyla dışarı fırlamış. Bütün komşuları, eş-dost geziyor şeker, harçlık topluyormuş. Bu koşuşturmaca da bir hayli harçlık biriktirmiş, bakkala doğru gidiyormuş ki. Yolda karşısına irice, 10-11 yaşlarında bir çocuk belirmiş. Şöyle bir arkadaşı yukardan aşağı bir süzmüş ve yüzünde ki o hain gülümsemeyle ağzından şu kelimeler dökülmüş;

 

-Sana hiç yakışmış mı? hı… o elbiseler; Sen topalsın....

 

Dediğinde başından kaynar sular dökülmüş sanki. Bir anda her şeyi bırakıp eve dönmüş ağlayarak…

 

Çocuk da olsa bu kelimelerin ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Çocuk onu küçümsemiş, engelinden dolayı bilinçaltına yerleşenleri bir anda yüzüme kusmuştu. Ama rahatlatamamıştım sanki net ortamında değil başını omzuma yaslamış göz pınarlarıyla yüreğimi sular altında bırakıyordu…

 

Belki engelliye ailelerin, eğitimcilerin, toplumun bakış açısı daha bir olumlu olsa bu

çocuklar bu cümleyi benim veya arkadaşlarım için kuramayacaktı. Ben ve arkadaşlarımın hayatlarında derin izler bırakan bu sözleri ve benzerlerini duymayacaktık.

 

Ne ise bu kısa ve engelli hayatını Samanyolu gibi süsleyen anılar dışında bayramlarda engellilerin yaşadıklarından kesitler sunayım sizlere...

 

Örneğin bir gömlek alırsınız. Kolunuzun biri olmadığı için güzelim gömleği kolunuza göre kısaltmadan, bir kolunu kesmeden edemezsiniz...

 

Veya bir ayakkabı alacaksınız topuklu olmayacak, bağcıklı olacak, hatta ortopedik olacak, altı kapkalın olacak ama buda görüntü açısından o kadar çirkin ki çoğu engelli bunu mecbur olmadıkça giymemeye çalışır...

 

Ya da şeker toplamaya gittiğiniz bir evde daima size fazla şeker verilmeye çalışılır. Aralarında bazen kısık, bazen yüksek sesle geçen konuşmalarda;

 

-Yazık ya baksana ayağı yok ona biraz daha şeker ver...

 

Genellikle bayramlarda büyüklerin elleri öpülür. Benim arkadaşımın sağ eli doğuştan engelli, birazda zayıfçadır. Bayramlarda küçükler elini tutup öpecek olsa daima sol elini uzatır çocukları şaşırtır ( Tıpkı Tarık BUĞRA’nın “Küçük AĞA romanındaki ÇOKLAK Salih gibi ) sağ elini vermesini beklerdiler. Şimdi düşünüyorum da arkadaşım yıllar boyunca engelini tıpkı bizler gibi nasıl sakladığını, telafi etmeye çalıştığını... Çok daha iyi anlıyorum.

 

Sizleri daha fazla sıkmadan işte bayramda bu tür şeylerle karşılaşıyoruz. İşte ömrümüz boyunca hiç yakışmadığını, üzerimizde kötü göründüğünü bile bile bir elbiseyi süper ötesi yakışmış gibi davranarak göstermeyi biz engellilerden başkası beceremez. Çünkü, kolu olmayan bir gömlek altın iplikten de dikilse üzerinizde ne kadar güzel olabilir ki...

 

Sizlere tavsiyem bizler dahil kim olursa olsun üzerinde ki elbisenin güzelliğine değil yüreğinde ki güzelliğe bakmanız...”

 

Ocak ayrıca, tüm İslam Aleminin ve Karslı hemşehrilerinin Kurban Bayramını kutlayarak, “Daha nice bayramları sağlıklı, mutlu, huzur içinde geçirmeniz dileğiyle. Gelin bu bayramı özellikle engelli ailelerimiz ve çocuklarıyla geçirelim.” temennisinde bulundu.