Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim Üyesi ve Rektör yardımcısı, Prof. Dr. Mitat Şahin, yükseklisans tezi olarak, hayvan yetiştiricilerinin brusella hastalığı hakkında bilgi düzeylerinin belirlenmesi amacıyla bir araştırma yaptırdı.
Şahin, bu amaçla anket yöntemi kullanılarak yetiştiricilere, hastalık hakkında ve korunma yöntemleri üzerine üzere 44 soru sordurdu.
Çalışma, Kars ilinde brusella vakalarının en fazla görüldüğü Merkeze ve ilçelerdeki 11 köyde 350 yetiştirici üzerinde gerçekleştirildi. Araştırmadan elde edilen sonuçlar daha sonra açıklandı.
Yapılan araştırmaya katılan 350 hayvan yetiştiricinin 6313 damızlık hayvanından 567’sinin (%9) yavru attığı ortaya çıktı. Ayrıca 789 küçükbaş hayvandan 53’ünün (%6,7), 5524 inekten 561’inin (%10,15) yavru attığı saptandı. Bir yılda kısır kalan hayvan sayısı ise 657 (%11,89) olarak belirlendi.
YETİŞTİRİCİLER, BRUSELLANIN HAYVANDAN İNSANA GEÇTİĞİNİ İYİ BİLİYOR.
Hayvan yetiştiricilerinin, yüzde 86’sının brusella hastalığını ve yüzde 77,7’sinin ise bu hastalığın insanlara bulaştığını bildiklerinin de belirlendiğini söyleyen Şahin, Bu veriler oldukça olumlu bulunmuş ve Kars kamuoyunun brusella hastalığını bildiği fikrine varılmıştır. Hayvanları korumada aşının etkili olduğunu bilenler yüzde 60,9 olup, bunlardan aşı yaptıranların oranı ise yüzde 45,7’dir.” Dedi.
ŞAHİN, ARAŞTIRMA SONUÇLARINI ŞU ŞEKİLDE AÇIKLADI:
“Damızlık hayvan alırken geldiği yerde salgın hastalık durumunu araştıranların oranı 22,9’dur. Hayvan yetiştiricilerinin yüzde 78,28’i yavru atma olduğu zaman herhangi bir yere haber vermemektedir, yetiştiricilerin yüzde 41,15’i yaptıkları peyniri taze olarak tüketmektedir, yüzde 72,2’si doğum sonrası çıkan zar ve sıvıları dışarı atarak imha etmektedir. Yetiştiricilerin önemli bir kısmı ise atık yapmış yavru ve yavru zarlarını köpeklere verdiklerini ifade etmişlerdir. Hayvan yetiştiricilerinin; brusella hastalığının insanlara bulaştığını bilme durumu ile eğitim düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Lise ve dengi okul mezunu olan hayvan yetiştiricilerinin tamamının, brusella hastalığının insanlara bulaştığını bildiği saptanmıştır. Yetiştiricilerin öğrenim düzeyleri arttıkça hastalığı, bulaşma yollarını bilme oranlarının arttığı, atık yavruları toprağa gömerek imha etme oranı yükselmiştir. Hastalıktan hayvanlarını koruma ile cinsiyet durumları arasında, istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur.
KADINLARIN ERKEKLERE GÖRE HASTALIK HAKKINDAKİ GENEL BİLGİLERİ DAHA YÜKSEK OLARAK SAPTANMIŞTIR.
Yaş durumları ile hastalığı bilme düzeyleri karşılaştırıldığında arada istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır.”
SONUÇ VE ÖNERİLER:
Şahin tüm bu araştırmaların sonuçlarına göre önerilerini ise şu şekilde sıraladı.
“Bruselloz olgularının mutlaka Sağlık Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı’na ihbarı yapılarak, o bölgenin bruselloz yönünden araştırmasının yapılması sağlanmalıdır. Enfekte hayvanın süt ve süt ürünlerini yemek-içmek ve hasta hayvan ile temas etmek aile boyu bulaşa neden olmaktadır. Hayvan bakımını sağlayan bütün ev halkı bruselloz yönünden risk grubuna girmektedir. Bu durumun önüne geçilebilmesi için hayvancılıkla uğraşan ailelerin hijyen, bakım, zoonoz hastalıklar yönünden bilinçlendirilmesi ve ailede hayvanların bakımı ile daha çok ailedeki yetişkin bireylerin ilgilenmesinin önemi vurgulanmalıdır. Mesleki toplum örgütlerinin de hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına eğilmeleri, bu anlamda haftalık bültenler, eğitim faaliyetleri, yerel iletişim araçlarının kullanılması, danışmanlık hizmetleri ve ilgili akademik kurumlardan profesyonel yardım alma gibi faaliyetlerde yetiştiricilerine yardımcı olmaları gereklidir.
Bu anlamda Kars Ardahan Iğdır Veteriner Hekimler Odası Başkanı Prof. Dr. Yavuz Öztürkler’in Başlatmış olduğu 1000 köyde bin seminer çalışmalarının yörede oldukça yararlı sonuçlar verdiği de çalışmada gözlemlenmiştir. Bu tür eğitim ve seminerlerin sürdürülmesinin uzun vadede üretime, hayvan ve insan sağlığına tahminlerden daha fazla katkı sağlayacağı kanaatine varılmıştır.
Kars yöresinde yüksek yoğunlukta saptanan brusellozu, eradike etmek ve hastalığı kontrol altına almak için etkili kontrol ve koruyucu tedbirlerin titizlikle uygulanması gerekmektedir. Hayvanlarda ilaçla sağaltım uygulanmamaktadır ancak koruyucu önlemler ve sürekli aşılamalar ile immum sürüler elde edilerek, hastalıktan hayvanları korumak mümkündür. Yapılan anket yoklaması sonucu hayvan sahiplerinin, problemlerin farkında olduklarını ve tanımladığını ancak sorunlarını kendi başlarına çözmekten ve çözüm yollarını öğrenmekten uzak oldukları kanaatine varılmıştır. Bu araştırmadan elde edilen sonuçlardan bazıları aşağıdaki gibi özetlenebilir.
1- Sürüye yeni alınan hayvanların kontrolleri yapılarak, enfekte hayvanları sürüye sokmamak, serolojik testler sonucu pozitif olan hayvanları ayırmak ve kesime sevk ederek enfekte ve portörlerin eliminasyonunu sağlamak.
2- Ahır dezenfeksiyonu yapmak, atık yavru ve materyalleri sürüden uzak yerlerde toprağa gömmek veya yakma yöntemiyle enfekte materyali imha etmek.
3- Enfekte sütleri kullanmamak, sağım yapan kişilerin hayvanlar arasında geçişlerde ellerini dezenfektanlarla yıkaması, sağım makinesiyle yapılan her sağımdan makine başlıklarının dezenfektandan geçirilmesi, doğumlara müdahalede eldiven giyilmesi, enfekte hayvanların başka buzağıları emzirmemesi gibi hijyenik önlemlerin alınması.
4-Hayvan yetiştiricilerinin eğitiminde sürekliliği sağlamak bu amaçla yerel basın yayın ve kitle iletişim araçlarını kullanmak,
5- Yöremizde bruselladan dolayı tazminatlı kesimler yapılmamalı bunun yerine çok daha az finans gerektiren aşılama ve eğitim çalışmalarına önem verilmelidir. Hasatlığın yoğunluğun olduğu ve bulaşma hızının çok yüksek olduğu yörelerde tazminatlı hayvan kesimleri pekte bir anlam ifade etmemektedir.
Günümüzde artan insan ve hayvan hareketleri de dikkate alındığında bu hastalıkla mücadelede komşu ülkelerle birlikte uluslararası ortak mücadele projeleri geliştirilebilir. Günümüz şartları dikkate alındığında bu gibi problemler yalnız Kars’ın değil her ilin problemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak Kars’ın ön plana çıkmasında bu ilde yapılan bilimsel çalışmalardan kaynaklanmaktadır. Artık bilimsel çalışmalar durum tespitinden ziyade çözüm nitelikli olmak zorundadır. Bu amaçla hastalıkla mücadelede hükümetlerin, mesleki kuruluşların; ilgili otoritelerle işbirliği içerisinde, salgına karşı ortak ulusal mücadele programı geliştirmelidirler.”