Sayın Candan Badem : Yanıldığınız ve yanlışınız nereden kaynaklanıyor biliyor musunuz? Kaynaklarınızın yüzde 90’ı Rus kaynakları, yüzde 10 da Türk kaynakları. Bunun için tek taraflı baktığınız zaman nesnelerin ve cisimlerin arkasını görmeniz mümkün değil. Cephenin öteki yüzünde öyle ; ama dramı yaşayanlar bu tarafta dolayısıyla bu taraftaki bilgiler yaşayanların dilinden daha doğru olmaz mı?
İşte cevap verdiğiniz konuların ikinci cevapları :
1-Burada söz konusu camilerin kapanması esas mıdır değil midir? 1877’de Kars düştükten sonra Ruslar bu devasa orduları Kars’taki evlerde 3’er 5’er kişilik guruplar halinde ikamet ettirmedi. Mevcut tabyalar ve açık olan tüm camileri ; ahır, depo, koğuş olarak kullanıldı. Kaynak olarak sorarsanız : “Sınırdaki Harplerin Tarihi” adlı kitapta görebilirsiniz.
2-Maalesef göç edenlerin anıları aile kayıtlarımızda mevcut olduğu gibi yaptığım aile seçersi araştırmalarımda akrabalarımın büyük bir kısmı 1882’den başlayıp 1903’e kadar ; Sivas, Kayseri, Adana,Tokat ve Kayseri Pınarbaşı’na eli boş olarak zorla göç ettirilmiştir. Bunlar yakinen gördüm, dedelerim ve araştırarak bulduğum göç eden akrabalarım halen ellerindeki tapularla o acı hatıraları, o günü yaşayarak, gözleri yaşlı bir şekilde dinledim ve gördüm. Ayrıca Karahanoğlu Aile Tarihçesinde “Karahanoğulları’nın Dramı” nı okuyabilirler. 1985 basım Müştak Hatifi Karahanoğlu-Fahrettin Kırzıoğlu.
3-Rusların belli sayıda dediğiniz rakam nedir, sadece Aşık Sezayi gözü ile gördüğü 1000 kişinin tifüsten öldüğünü sayarsak acaba geride kalan Müslüman sayısı kaçtır. Zaten az sayıda kalmış Müslüman’ın evinizde yan gelin yatın diyecek hali yok, çalıştırdığı kadar çalıştırmıştır ; ama Aşık Sezayi destan yazdığı için doğruluğuna güvenilmez.
4 – Elbetteki bir şeyleri söylüyorsak belgesi de vardır. Belge vermek adetim değil ; ama bunu söyleyeyim de içiniz rahat etsin. Namık Kemal’i Kars’ta okutan Müderris ,Şeyh Va’ızzade Muhammed Hamid (1779-1854) ve Divançesi Banıçiçek Kırzıoğlu 1987 Ankara San Matbaası sayfa 6. ilgili 3 kaynak daha bulunmaktadır.
5- Duhoborlara taktınız kafayı - Duokhobor veya duhobor. Malakan veya Molakan olsa ne olur. Orhan Türkdoğan’ı bir kelime ile yargılamanız anlamsız. Batı dilinde ı ve u harfi yoktur diyorsunuz. “Ancak burada bizim körü körüne BATI’YI TAKLİT ETMEMİZ GEREKMİYOR” demişsiniz ÇOK DOĞRU ben yıllardır bunu söylüyorum, kimseye inandıramadım, sağ olun… Burada bir Anı Harabeleri var, ne hikmetse herkes son beş yıldır batı hayranlığından buraya “Ani” demeye başladı tıpkı bana “yildirim” demeleri gibi bir şey. Ne demiş atalarımız : “dil dolanır doğru söyler.”
6-Bilim camiasında esas bilimsel unvan doktordur. Çok güzel, eleştirdiğiniz 15 Dr. diyelim bunlar yazdıkları bilgileri kafadan salladığını mı zannediyorsunuz. Sizin doktoranız var da bunlar doktor olmadan mı profesör oldu.
7-Kitabınızın 18. sayfası 12 satırda neden ABD ve ya Kanada ya değil de Rusya ya göç ettiler, diye yazmışsınız.
8- Evet bu mana çıkar ; Bugünkü Kars’ın başlıca turistik ürünü demek diğer tarihi yapıların ikinci planda kalması demek değil mi.
Bu fotoğraftaki ve gravürdeki işaretli yer olan mahalle nasıl yok oldu gravürdeki sur dışındaki camii nereye gitti ?
9- Bu fotoğraf bir belgedir. Peki, bu surları kim yıktı. Burası 1807 – 1828 – 1855 – 1877’de Rus işgalinde kalmış kaynaklarda 1890 yılında söküldüğünü gösteriyor siz hala diyorsunuz kesin değil. Bakınız : Bayrampaşa surları ve sağ üst tarafta sur dışında ki (Hacı Sait ) Mahallesi nereye gitti? Birde gravür var 1877’de çizilmiş : Kayabaşı mevkiin de ki camiler nereye gitti? ve 1890 yılında Ruslar burası Oblast’dır askeri vilayettir, askeri vilayette sur olamaz mantığıyla yıktırılmıştır. Kaynak da var. Fotoğraf ve gravür her şeyi fazlası ile anlatır. “Salt iman gücüyle destanlarla tarih yazılmaz” diyorsunuz ama ; tarihe ışık tutan destanlardır.O zaman Manas Destanı’nı, İyada ve Odesa’yı boş yere okumayalım .
10- Siz o figürleri görmedim diyorsunuz. Dört bir tarafındaki armaların ne yazdığını isimlerine kadar yazıyorsunuz üstünü bilmiyorum diyorsunuz. Çar gelmeye bilir Kafkasya umum Valisi Varanstov Taşkof Tiflis’ten gelmiş olabilir. Önemli değil.
11- En son olarak bana hak verdiğiniz. “Keşke Kars’ın yerel tarihini bilen yaşlılarımızın sözlerini, seslerini kaydetmeye 20 yıl önce başlasaymışım Ruslar zamanını bilen hemşerilerimizin çoğu aramızdan ayrıldı” İşte beğenmediğiniz eleştirdiğiniz Kırzıoğlu 1940 yıllarında başlamış 2000 yılına kadar aralıksız 60 yıl önce Kars sonra tüm Türkiye’yi kaleme almıştır. Ben de 40 yıldır Kars’ı fotoğraflıyorum, bu teknolojideki araç ve gereçle, çok yere ulaşamadım. Oysa Kırzıoğlu at sırtında henüz benim ulaşamadığım yerleri de gezmiş, görmüş yaşayanlardan görenlerden, şehrimizdeki Ruslardan, Ermenilerden, Malakanlardan gördüğünü duyduğunu derlemiş toplamış ömrünü Kars’a ve ilim dünyasına bağışlamış, siz bozuk plak gibi aynı yerde durmuş ben “truç” ifadesine rastlamadım ha rastlamadım, diyorsunuz hem de iki sayfa 67-68. Siz rastlamadınız diye bu yok anlamına gelmez. “Benim Kırzıoğlu’ndan alıp vereceğim bir şey yok” diyorsunuz peki bu ne demek oluyor SAYFA 25 3. SATIR : “Kırzıoğlu’nun bu dayanaksız iddiasını olduğu gibi kabul etmiş görünmektedir.” Kaynak göstermediği zaman dayanaksız olduğunu beyan ediyorsunuz ve yeriyorsunuz aynı sayfa da “Aleksandr Borisoviç Şirokorad’ın “Rusya’nın Yitirdiği Topraklar” diye çevirebileceğimiz 2006 tarihli kitabında 1877-78 savaşı haricindeki çarlık yönetimindeki Kars’a yaklaşık otuz sayfa yer ayırmıştır. Kaynak göstermeden popüler tarih yazmasına ve son tahlilde Rus milliyetçisi olmasına karşın, çarlığa ve Sovyet yönetimin ilişkin gözlemleri ve eleştirileri vardır.” diyorsunuz, madem ki kaynak göstermiyor bunu niye referans alıyorsunuz. Bu iki yazar arasında çifte standart değil de nedir. Sayfa 25 dipnotta Yunus Zeyrek’in bir makalesinden söz ediyorsunuz. Orijinalini okuyorsunuz ; ama Yunus’un makalesine rastlamıyorsunuz ayıp etmiş o zaman kafadan salmış olmuyor mu ?
Ben sizin kitabınızdaki Kırzıoğlu’na ve diğer yazarlara yüklendiğiniz konuları birkaç kişi ile konuştum. Sadece birisinin adını vereyim Yunus Zeyrek, “üstad ne diyorsun” dedim. “Allaha şükür yazacak kalemimizde var bilgimizde” dedi.
Saygılarımla…
Yıldırım Öztürkkan