Murat Çobanoğlu Aşıkları Koruma Derneği Başkanı Mahmut Karakaş, Âşık Şenlik’in torunlarından Yılmaz Şenlikoğlu ve derneğe üye halk ozanları, Çobanoğlu’nu mezarı başında andı.
Okunan Fatiha ve duaların ardından bir konuşma yapan Âşık Şenlik’in torunlarından Yılmaz Şenlikoğlu, Çobanoğlu ile geçirdiği yılları ve yaşadıkları anılardan kısaca söz etti. Duygularını ifade etmekte zorlanan Şenlikoğlu, konuşmasını güçlükle tamamladı.
Murat Çobanoğlu Aşıkları Koruma Derneği Başkanı Mahmut Karakaş da, “Şu anda Murat Çobanoğlu’nun derneği olanak bugün mezarı başındayız. Aşıklarımız Sabri Yokuş, Arif Tellioğlu, Arif Gülcani, Zafer Karabay, Ayhan Şimşekoğlu, Bahattin Yıldızoğlu, Yüksel Öztürkoğlu ve Yılmaz Şenlikoğlu aramızda. Merhum Çobanoğlu’na Allah’tan rahmet diliyoruz. Tüm ölen üstadları rahmetle anıyoruz. Aşıklar fazla hatırlanmazlar bu böyledir nedense. Aşıklar hep kendi kendilerini hatırlar. İşte gördüğünüz gibi yine biz aşıklar olarak buradayız. Diyecek başka bir kelime dahi bulamıyoruz. Bizlerde son kuşaklarız. Bizlerden sonra da bu sanata gönül verecek, bu sanata hevesle gelip çırak olacak talep bile yoktur. Bizlerde elimizden geldiği, dilimizin döndüğü, gücümüzün yettiği kadar yaşatmaya çalışıyoruz. Allah’tan rahmet diliyoruz” dedi.
Arif Tellioğlu da, Çobanoğlu için yazdığı, “Kars’ımızın sembollüdür/ Halde Çobanoğlu güzel/ çıraklara verir kursu/ Telde Çobanoğlu güzel. Gönüllerin hoş kınası/ Muhabbetin hoş binası / gönlümüzün güzel sesi/ Halde Çobanoğlu güzel.” dörtlüklerini okudu.
Aşık Murat Çobanoğlu Kars Kafkas Üniversitesi’nde (KAÜ) anıldı. Prof. Dr. Necdet Leloğlu Salonu’nda düzenlenen anma programına; Kars Belediye Başkan Yardımcısı Haydar Yılmaz, Rektör Yardımcıları, Prof. Dr. Mitat Şahin, Prof. Dr. Hidayet Metin Erdoğan, Âşık Çobanoğlu Derneği Başkanı Mahmut Karadaş, Kars Aşıklar Otağı Başkanı Âşık Günay Yıldız, Sivil Toplum Kuruluşları Temsilcileri, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasının ardından başlayan programda halk ozanları Çobanoğlu’na ait eserleri seslendirdiler.
MURAT ÇOBANOĞLU
Asıl soyadı Çobanlar olan Murat Çobanoğlu 1940’ta Kars’ın İstasyon mahallesinde doğdu. Annesi Lala (La’li) hanımdır. Babası, Aşık Şenlik’in çıraklarından Aşık Gülistan’dır; Arpaçay’ın Kıraç köyünden olup 1920’de Kars’a yerleşmiştir. Karısının erken ölümü dolayısıyla oğlunu o büyütüp yetiştirdi. İlkokul öğrenimi gören Murat Çobanoğlu çocukluğunda babasının saz çalışını dinledi, ama ona özenmedi. Ancak 1951 ‘de gördüğü bir düş üzerine tutumu değişti. olayı şöyle anlatıyor:
“Göç mevsimi yaylaya göçerken susadım. Yol kenarında bulunan çeşmeye su içmeye gittim. Ben oyalanınca göçlerimiz dağı aştı. Akşamın alacakaranlığında uyuyakaldım. İşte o zaman nasibim olan aşıklık ilhamı bana verildi. Sabah, yaylada beni bulamayan babam düşer yollara, beni aramaya. Beni çeşmenin başında uyurken bulunca, aşık olacağımı söyledi. Saz aldı. Saz tutmasını öğretti. O zamandan bu yana saz çalmaya, şiir ve türküler söylemeye başladım.”
Murat Çobanoğlu Artvin, Konya, Erzurum ve Mut’ta yapılan yarışmalarda dereceler aldı. Özellikle atışma dalında başarı gösterdi. Sık sık radyoda ve televizyonda -değişik konularda- söyledi. Saza egemenliği, ulusal duygularının güçlülüğü ve kendine özgü sesiyle ilgi çekti. Kars’ta “Çobanoğlu Halk Ozanları Kahvesi”ni açıp işletti. Yurt içinde ve dışında düzenlenen bazı şenliklere katıldı.
1965’e kadar Devrani, 1967’ye kadar Yanani, ondan sonra da Çobanoğlu takma adını kullandı.
ŞİİRLERİ:
İSTER BENDEN
Sevdiğim yar bana göndermiş name
Rüzgar dokunmamış dal ister benden
Bir lezzet olmasın onun tadında
Hiç arı görmemiş bal ister benden
Ne bir çiçeğim var, ne de bir bağım
Ne bir sedirim var, ne de konağım
Ne bir yuvam vardır, ne de otağım
Al kuşam içinden şal ister benden
Kaşları kemandır, kirpiği oktur
Feleğe karşılık oyunum yoktur
Bir kuzu bulamam koyunum yoktur
Yine de bir sürü mal ister benden
Ben bu gidişilen nereye varam
Derman bulabilmem, yaramı saram
Ne bir çölüm vardır, ne de bir sahram
Yine yüce dağdan yol ister benden
Bu fani dünyada çoktur zararım
Ne bir kazancım var, ne de bir karım
Ne bir ağacım var, ne de yaprağım
Yazın kışın solmaz gül ister benden
Çobanoğlu’yum ben iz bulabilmem
Kışın çok ararım yaz bulabilmem
İnsanlarda doğru söz bulabilmem
Yalan söylemeyen dil ister benden
GÖR
İnsan dedikleri duvara benzer
Hele suvakları dökülsünde gör
Gördüğün her güzele aldanma
Saç ağarsın beli bükülsün de gör
Kara toprak insanları yoğurur
Vedası geleni bir bir çağırır
Arkası kuvvetli fazla bağırır
Dostları yanından çekilsin de gör
Demek ki dünyada olur dermanın
Birgün uyanırsın geçmiş zamanın
Bazı insan der ki ben bir aslanım
Ezrayıl peşine dakılsın da gör
Çobanoğlu kulak versen sözüne
Yazılanlar mutlak gelir yüzüne
Evde bile karı bakmaz yüzüne
Hele sırtın yere yıkılsın da gör
GÜVENMEM
Böyle midir dünya senin bütün işlerin
Var git dünya daha sana güvenmem
Kâr yerine çoktur bana zararın
Var git dünya daha sana güvenmem
Biçare Kerem’i yandırdın nara
Arzu, Kamber için kaldı avara
Ferhat az mı külünk vurdu dağlara
Var git dünya daha sana güvenmem
Çok yiğidi sen caydırdın ahdından
Çok güzele ah çektirdin bahtından
Çok sultanı sen indirdin tahtından
Var git dünya daha sana güvenmem
Çobanoğlu arzuhalin bildirdin
Çok yiğidin gül benzini soldurdun
Aşıkları gurbet elde öldürdün
Var git dünya daha sana güvenmem
Mevla’m Emreylese Gökte Güneşe
MEVLAM EMREYLESE
Mevlam emreylese gökte güneşe
Zerresi dünyayı yakar mı yakar
Kanber Arzu için suda boğuldu
Mecnunda Leyla’yı yakar mı yakar
Bir yanı ışıktır bir yan karanlık
Bazı su durudur bazı bulanık
Kuşlar havadadır sularda balık
Ah çekse deryayı yakar mı yakar
Çalışıyor görür müsün arıyı
O da sever çiçeklerden sarıyı
Bir ana kuş görmez ise yavruyu
Daldaki yuvayı yakar mı yakar
Dünya aynı yerde durur ha durur
Güneşin ateşi her yan kurutur
Esmez ise rüzgar yağmazsa yağmur
Ekinler tarlayı yakar mı yakar
Aşık olan kurtulur mu sızıdan
Ne anladım gönlüm sen bu yazıdan
Bir koyun ki ayrılırsa kuzudan
Meleşir yaylayı yakar mı yakar
Çobanoğlu gündüz olur gecesi
Ne yandan geliyor bu acı sesi
Bir evladın olur ise acısı
Anayı babayı yakar mı yakar
ÖĞRETMEN
Ana baba gibi emeği vardır
Ağızdır, lisandır, dildir öğretmen
Sevgisi, şefkati insana yardır
Vücuttur kanattır koldur öğretmen
Talebe okulun yeşil fidanı
Yanan bir ocağın sönmez dumanı
Öğretmendir yaraların dermanı
Arıdır, kovandır, baldır öğretmen
Öğretmendir bize gösteren yolu
Odur talebenin kanadı kolu
Öğretmen hazinedir, doludur dolu
Yapraktır, ağaçtır, daldır öğretmen
Öğretmendir fabrikanın temeli
Öğretmendir bütün dünyanın dili
Bütün insanlara uzanır eli
Bize ışık tutan yoldur öğretmen
Öğretmendir ışık veren dünyaya
Öğretmendir bizi götüren aya
Öğretmenin ilmi benzer deryaya
Irmaktır denizdir göldür öğretmen
Sende yetişmiştir nice paşalar
Öğretmensiz açılır mı kapılar
Temelinden sağlam olan yapılar
Çobanoğlu der ki güldür öğretmen