Dr. Perincek: “Dünyadaki en büyük salgın hala tüberküloz salgını”

Türk Toraks Derneği Kars İl Temsilcisi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doktor Gökhan Perincek, 24 Mart Dünya Tüberküloz Günü dolayısıyla bir açıklama yaparak, “Dünyadaki en büyük salgın hala tüberküloz salgını.” dedi.

Volkan KARABAĞ

Robert Koch’ın, 140 yıl önce 24 Mart 1882 tarihinde tüberküloz (verem) basilini bulduğunu ve dünyaya duyurduğunu anımsatan Perincek, “Bu tarih, dünyada tüberküloz günü olarak kabul edilmiştir. Savaşlar ve göçler dünya tarihinde her zaman tüberküloz hastalarının sayısında ve tüberküloz nedeniyle ölümlerde artışa neden oldu.” ifadesini kullandı.

24 Mart Dünya Tüberküloz Günü dolayısıyla bir açıklama yapan Türk Toraks Derneği Kars İl Temsilcisi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doktor Gökhan Perincek, içinde bulunduğumuz döneme dikkat çekti. Perincek, açıklamasında ayrıca tüberküloz tedavisinde yabancı hastaların ilaçlara karşı daha dirençli olduğu ve tedavi başarısının daha düşük olduğu belirtildi.

Sağlık Bakanlığı'nın verem ile mücadelede çabalarının takdir edilmesi gerektiğine dikkat çeken Perincek açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bugün dünyada en büyük salgını hala tüberküloz yapmaktadır. Uzun yıllardır, her yıl 1.5 milyon ölüme yol açmaktadır. Yıllık ortaya çıkan 10 milyon tüberküloz hastasının 2020 yılında yüzde 58’i kayıtlara geçmiştir. Tüberküloz bu boyutta bir sorun iken, bu konuda ciddi finansman açığı yaşanmaktadır. Özellikle dirençli tüberküloz tedavisinde kullanılan yeni ilaçların fiyatlarının tüm ülkeler için ulaşılabilir düzeyde olması için destek gereklidir. Tüberküloz için yeni bir aşı yoktur. Halen, 101 yıl önce bulunan ilk verem aşısı (BCG) kullanılmaktadır. Covid-19 için 1 yılda çok sayıda aşı geliştirilmiştir. Yıllık aşı bütçesi de verem için 117 milyon iken, Covid-19 için 107 milyar dolardır. Bugün tüberkülozun tamamen bitirilmesi için yeni tekniklere dayalı, etkili bir aşının bulunması acil bir ihtiyaçtır.”

SAVAŞLAR VE VEREM

Perincek, dünyada yaşanan bütün büyük savaşların verem hastalığında ciddi artışlara neden olduğu belirterek, “Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'nın olduğu dönemde özellikle savaşa katılan Avrupa ülkelerinde, hastalık sayı ve ölümlerinde zirve yaşanmıştır. Türkiye tarihinin de en yüksek verem hasta ölümleri bu iki dünya savaşı döneminde görülmüştür. İstanbul’da yüz bin nüfusta verem ölümleri Birinci Dünya Savaşı'nda 351 iken İkinci Dünya Savaşı'nda 301 olarak kayda geçmiştir. Hasta sayısı da bu ölüm oranlarının iki katıdır. Savaşlar, yoksulluğu artırmakta, sosyal yapıları bozmakta, sağlık hizmetlerinin düzenli yürütülmesini zorlaştırmaktadır. Bütün bu koşullar, verem hastalığını da artırmaktadır. Türkiye’nin sınır komşularında yaşanan Irak ve Suriye işgali, Afganistan işgali, Afrika’daki savaşlar ve bunların yol açtığı göçler ülkemizde ekonomik, sosyal ve sağlık sorunlarını da birlikte getirmiştir. Bugün, bu etkiler sürmektedir. Ukrayna’daki savaşın yol açtığı göçleri de her gün izliyoruz.” diye konuştu.

YOKSULLUK VE HASTALIK GÖÇLERİN SONUCU

“Bölgemizde son 10 yılda büyük göçlere tanık olduk. Bu göçlerin çoğu ise savaşların ürünüdür.” diyen Perincek, “Birleşmiş Milletler 2022 Göç Raporu'na göre, 2020 yılında yaklaşık 281 milyon uluslararası göçmen vardır ve dünya nüfusunun yüzde 3,6’sını oluşturmaktadır. 2020 yılında yaşanan göçler içinde Suriye’den Türkiye’ye olan yaklaşık 4 milyon göçmen, dünyada ikinci sıradadır. Birinci sırada Meksika’dan ABD’ye olan yaklaşık 11 milyon göçmen yer alır. Dördüncü sırada Rusya’dan Ukrayna’ya ve beşinci sırada Ukrayna’dan Rusya’ya, her biri yaklaşık 3,5 milyon göç söz konusudur. Göçler, insanların kendi ortamlarından ve sosyal olanaklarından kopmalarına yol açar. Yoksulluk yaratır. Yaşam koşullarını kötüleştirir. Sağlık hizmetlerinde önemli düşüşler yaşatır. Temizlik ile ilgili asgari koşullar sağlanamaz. Bütün bu fiziksel sorunlara, insanların yaşadığı sıkıntı ve üzüntüler de eklenince hastalıklar için uygun zemin ortaya çıkar, bulaşıcı hastalıklar artar. Bütün bu sorunlar, bütünlüklü ve düzenli yürütülmesi gereken verem savaş çalışmalarında da ciddi eksikliklere neden olur. Sonuçta, tüberküloz hastalığında ve ölümünde artış görülür. Günümüzde Covid-19 salgınının etkisi de eklenince, dünya genelinde verem savaşının yaşadığı sorunlar, göçmenlerde katlanarak artmıştır. Dil ve iletişim sorunları nedeni ile de çözüm güçleşmektedir. Türkiye’nin farkı, göçle gelen insanlara, Türkiye vatandaşlarına sağlanan olanakların sağlamasıdır. Bu, dünyanın birçok ülkesine göre, göçmenlere büyük bir avantaj sağlamıştır. Tüberküloz ile ilgili hizmetlerin ücretsiz olması ve ülke çapında düzenli çalışan bir verem savaşı dispanserleri ağı olması verem savaşında başarılı bir model olarak öne çıkmıştır.” şeklinde konuştu.

YABANCI HASTALAR İLACA DAHA DİRENÇLİ

Perincek, yabancı hastaların ilaçlara daha dirençli olduğunu da söyleyerek, “Türkiye’de kamunun ve özellikle Sağlık Bakanlığı'nın bu konudaki çabaları takdir edilmektedir. Başta İstanbul'da olmak üzere Verem Savaşı Dernekleri'nin ihtiyacı olan göçmen hastalara yönelik maddi ve sosyal destekleri de bu konudaki çalışmalara önemli katkı sağlamaktadır. Ülkemizde bulunan yabancı ülke doğumlu tüberküloz hastaları, toplam tüberküloz hastalarının yüzde 16’sını oluşturmaktadır. En çok Suriye, sonra sırasıyla Afganistan, Somali, Türkmenistan, Pakistan, Azerbaycan’dan hastalar bulunmaktadır. Yabancı ülke doğumlu hastalarda ilaç direnci daha fazladır. Yine yabancı ülke doğumlu hastalarda tedavi başarısı daha düşüktür. Bu durumda bile ülkemizdeki yabancı ülke doğumlu hastalara ücretsiz ve başarılı bir tüberküloz tanı, tedavi, koruma hizmeti sunmaktayız.” dedi.