Eğitim-Sen Kars Şube Başkanı Çetin Koçyiğit, “AKP hükümeti, tüm bu uyarılarımızı dikkate almaz, taleplerimize yanıt vermez ise; grev hakkımızı kullanacağımız bilinmelidir. Bu doğrultuda, Kars KESK Şubeler Platformu olarak 14 Ekim Cuma Günü saat 17.30’da AKP İl binası önünde olacağız” dedi.
Koçyiğit’in konuyla ilgili basın açıklaması şöyle: “4 Ekim 2011 tarihi itibariyle 4688 sayılı yasada yapılacak değişikliklere ilişkin Hükümetin konfederasyonlarla yaptığı toplantılar sona ermiştir. Bu süreçte Konfederasyonumuz emekçilerin hak ve çıkarlarını her platforumda savunma, kamu emekçilerinin talep ve beklentilerini ifade etme sorumluluğuyla yapılan tüm toplantılara katılarak yasanın özüne ilişkin görüş ve önerilerini iletmiştir. Örgütlenme özgürlüğünü ciddi biçimde kısıtlayan 4688 sayılı yasanın anti demokratik yapısını değiştirmek için hemen her maddeye ilişkin önerilerde bulunduk. Ancak üzülerek gördük ki, Hükümetin temel konularda hakları genişleten bir tavrı olmamıştır. “Uzlaştık” denilen 24 madde işin esası değildir. Ancak bu konuların bile anlam bulabilmesi, özgür toplu sözleşme ve grev hakkımızın yasal güvence altına alınması ile mümkündür.
Her konfederasyonun kendi üyesi adına toplu sözleşme yapamadığı, grev hakkının engellendiği ya da konfederasyonlardan sadece birine imza yetkisi tanındığı bir sistemde toplu sözleşmenin bir yıl ya da iki yıl için yapılamasının bir anlamı var mıdır? Sendikal yapılanmaları bitirmeyi hedefleyen bir toplu sözleşme sistemi getirdikten sonra sendika yöneticilerine sözde kimi güvenceler getirildiği iddia edilse bile bir anlamı olacak mıdır? Nitekim şu anda KESK’e bağlı sendikaların yöneticisi ve üyesi 20 arkadaşımız tutukludur, yüzlercesi hakkında dava açılmıştır, sürgün edilmektedirler, baskıya maruz kalmaktadırlar.
Sistemi yandaş örgütlerle götürme üzerine kurduktan sonra Kamu Personeli Danışma Kurulu gibi kurumları kurmanın ne gibi bir faydası olacaktır? Grev hakkını engelledikten sonra toplu görüşmelerin adını toplu sözleşme olarak değiştirseniz de bir avuç yandaş dışında kimi ikna edebilirsiniz!
Hükümet özellikle grev konusunu hiç ağzına almayarak toplu sözleşmenin içini boşaltan bir eğilim içinde iken, ne yazık ki, bir konfederasyon da “sayı çoğunluğu bendedir, tek başıma oturup tek başıma imza atmak” istiyorum diyerek Hükümetin gerçek niyetini saklamasına hizmet etmektedir. Yine kamu emekçilerinin grev hakkı için mücadele etmek yerine sendika yöneticilerine kimi imtiyazlar istemek ahlaki değildir ve kamu emekçilerinin mücadele tarihine kara bir leke olarak girecektir.
Konfederasyonumuza bağlı TÜM BEL-SEN Sendikası 1993 yılında Gaziantep Belediyesi ile yerel yönetimlerde çalışan kamu emekçileri adına ülkemizde ilk toplu sözleşmeyi yapan sendikadır. Hatırlanacağı gibi konu AİHM Büyük Dairesi’ne kadar gitmiş ve buradan kamu görevlilerinin TİS ve grev hakkına vurgu yapılarak lehimize karar çıkmıştır. Sendikamız TÜM BEL-SEN, şu ana kadar 500’e yakın belediye ile toplu sözleşme yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir. Yine ortada Enerji Yapı Yol-Sen, Satılmış Ve Diğerleri – Türkiye Davası gibi AİHM kararları, ILO ve BM Sözleşmeleri gibi uluslar arası belgeler var. Dolayısıyla sürecin gerisine düşecek bir çalışmanın içinde olmayacağımız gibi Hükümetin de bu gerçeği gören bir noktadan hareket etmesi gerektiğini belirtiyoruz.
Üçlü Danışma Kurulu toplantıları sonucunda tüm çabamıza rağmen grev, toplu sözleşmenin kapsamı ve düzeyi, tarafları, yetki, itiraz ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun nihai karar organı haline getirilerek grevi zımnen yasaklı hale getiren niteliği gibi temel konularda bir uzlaşma sağlanamamıştır. Dolayısıyla“24 maddede anlaştık, geriye 3–4 madde kaldı” gibi sorunu hafifletmeye çalışan bir yaklaşım doğru değildir. Asıl konular olduğu gibi duruyor. Sürekli söylüyoruz, bu vesileyle bir kez daha vurguluyoruz; Grevsiz Toplu Sözleşme, Toplu Sözleşmesiz Sendika olmaz!
Uluslararası sözleşmelere uygun, emekçilerin özgür örgütlenmesine ve mücadele yürütmesine olanak sağlayacak demokratik bir düzenleme yapılmalıdır.
Toplu Sözleşmenin kapsamı daraltılmamalı, toplu sözleşme masasında kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki tüm hak ve çıkarları belirlenmelidir.
KESK’in ya da herhangi bir konfederasyonun üyesini ancak ve ancak kendisi temsil edebilir. Göreceli sayı farkı üzerinden sendikal ilkelere aykırı bir dayatma kabul edilemez. Dolayısıyla eşit taraflar ilkesiyle hareket edilmeli, her sendika kendi üyesi için toplu sözleşme yapabilmelidir.
Toplu sözleşme masasında uzlaşma sağlanmaması durumunda, kamu çalışanlarının referanduma gitmesi ve grev hakkı teminat altına alınmalıdır.
Şimdi sorumluluk Bakanlar Kurulu’ndadır. Konfederasyonların uzlaşılamayan konulara ilişkin önerileri Bakanlar Kurulu’nda ele alınacak ve yasa taslağına son şekli verilerek Meclis Genel Kurulu’na sevk edilecek.
2 milyondan fazla kamu emekçisinin gözü kulağı burada olacak. Konfederasyonumuz şu andan itibaren kamu emekçilerinin sesini duyurmak için fili ve meşru mücadelesini yükseltecektir. Hükümeti sokağın sesine kulak vermeye, emekçilerin haklı taleplerinin gereğini yapmaya çağırıyoruz.
Aksi halde siyasi iktidar özgür, demokratik toplu sözleşme düzeni ve grev hakkımız önündeki engellerin korunarak devam ettirilmesini hedefleyen sahte sendika yasasının vebali altında kalacağını bilmelidir.
Yeni anayasa tartışmalarının ve çalışmalarının başladığı bugünlerde Hükümetin takınacağı tavır yeni anayasanın ne kadar demokratik olacağı konusunda da önemli bir veri olacaktır.
Konfederasyonumuz şimdiye kadar “sahte sendika” yasalarına karşı verdiği mücadeleyi yeni “sahte sendika” yasalarına karşı da verecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
AKP hükümeti, tüm bu uyarılarımızı dikkate almaz, taleplerimize yanıt vermez ise; GREV hakkımızı kullanacağımız bilinmelidir. Bu doğrultuda, Kars KESK Şubeler Platformu olarak 14 Ekim Cuma Günü saat 17.30′da AKP il binası önünde olacağız.”