Engelliler ve Pencere

Faruk OCAK

Neredeyse tüm hayatımın yarısı engelli olarak yaşamakla geçti bu şehrin geniş kaldırımlarında geniş yolların da, bu şehri beklide benden fazla düşünmem bundan. Yirmili yaşlarda tanıştım soğuk bir güz mevsiminde gökyüzü suratını asmış ve avazı çıktığı kadar bağırarak ağlıyordu. İlk tanışmamız değildi belki ama ilk kez bu kadar incelemiştim, beklide içime doğmuştu yıllarca her güz mevsimin de başlayacak yaz mevsiminde sona erecek beraberliğimiz. Konuşmasa da benim en iyi sırdaşım ve dert ortağımdı.

Yine gelmişti güz mevsimi ve her yıl olduğu gibi ben yine dert ortağımla baş başa kalmış caddemde olup bitenleri izlemekteydik. Bilirmisiniz engelli bir insan için hava koşulları aslında çok önem arz etmektedir. Şuan yaşamış olduğumuz mevsim itibariyle de birçok engelli insan dışarı bile çıkamıyor. Gerçi yazları bile şehrimde dışarı çıkan yokken bu soruyu kendine soracak kişide yok. Oysa tüm gününü tüm yılı hatta bütün ömrünü ev içinde geçirmek zorunda kalmak bir sohbet edecek kişiyi beklemek inanılmaz derecede insana hüzün ve kasvet veriyor. Bunu şuan ben veya benim gibilerden daha iyi anlayan çıkar mı bilmiyorum kış artı yalnızlık dersem sanırım yanlış bir cümle kurmuş olmam. Soğuk, yağmur, kar zaten birçok neden den dolayı dışarıda rahat hareket edemeyen engelliyi birde bu faktör eve kapatıyor.

Kış aylarının o güzel büyülü potresini sırdaşımız dert ortağımız dediğimiz kimi küçük kimi büyük tahta çerçevesiyle tutturduğu buğulu camdan küçücük görebildiğimiz dünyayı bir kenarından izliyor olmak. Kızaklar üzerinde kayanları, yağan kar altında birbirleriyle şakalaşan o kalabalığın içine karışamıyor olmak eminim ki birçok insanı derinden yaralamaktadır. Tüm kış pencereden dışarıyı izlemek bazen insanı alıp götürüyor çok uzaklara bin bir düşünce içinde sırdaşımız dert ortağımıza şu soruyu sormadan edemiyoruz. Neden bizlerde diğer çocuklar, gençler gibi kar ın tadını tam anlamıyla çıkartamıyoruz. Bu sorunun cevabını dostum veremiyordu utancından kararmada yine bana can yoldaşlığı yapmadan geri durmuyordu sokak lambası ışığı altında yağan kar tanelerinin yarışına beni şahit ediyordu.

Yaz aylarında zor da olsa dışarı çıkıyor olmak bir kaç dost, arkadaş görüyor olmak insanı inanılmaz motive ediyor anlatamam çünkü kafamızda oluşan bütün negatif düşüncelerden arınıp daha rahat ve daha huzurlu olmaktayız. Oysa kışın evimize buğulu camın içinde bizle sohbet edip bizle hayatı paylaşacak bir ikinci dost bulmak dünyanın en imkânsızı. Çok iyi biliyorum ki yalnızlık ister engelli isterse engelsiz olsun insanın aklına olmadık düşünceleri getiriyor kendine eziyet etmesine sebep oluyor.

Her mevsimin kendine has güzellikleri olduğu muhakkak fakat bunları yaşayamamak yazın ağaçlar altında kuş cıvıltıları eşliğinde bir park yada mesire alanında oturamamak, kış ın karlarda dolaşıp belki kartopu oynayamamak, sonbaharda dökülen yaprakların arasında dolaşamamak şuan gözümün önünde canlandırıyorum inanılmaz derecede zor ve üzücü bir durum, bütün bu şartlar altında yaşayan kardeşlerimin sabrı ve azmi inanılmaz boyutta Allah öylesi bir güç veriyor ki tüm bunlara katlanıp bunlarla yaşamasını biliyoruz bu durumun zorluğu karşısında gülebiliyor olmak bile çok üstün bir meziyet takdire şayan bir durum. Bu durumda soruyorum siz engelsiz insanlara her engellinin sessiz bir dostu ve dert ortağı olan penceresi asla yalnız bırakmıyor ve dayanak olma görevini kabul ediyor da. Yaratılmış varlıkların en üstünü(eşrefi mahlukat) olan. Çünkü insan, akıllı ve düşünen bir varlıktır. Aklı ve düşüncesi ile iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, faydayı zarardan ayırt eden. Çevresinde olup bitenleri anlayan ve değerlendiren. Öz varlığının bilincinde olan. Yani yaratılışını, kainatın niteliğini bilen. Kendisi ile kainat arasındaki ilişkinin nasıl olduğu ve nasıl olması gerektiğinin bilincinde olan. İradesini kullanarak da davranışlarını kontrol eden ve iyiye, güzele yönlendirir diye yeryüzündeki diğer varlıklara üstün kılınan özelliyi olan sizler neler yapmaktasınız…