SERBEST RADİKALLERE KARŞI SAVAŞTA KEFİR
Yapılarında eşleşmemiş elektron içeren atom veya bileşikler serbest radikaller olarak tanımlanmaktadır. Serbest radikaller, pozitif, negatif yüklü ya da nötral olabilirler. Biyolojik sistemlerde en fazla elektron transferi ile oluşurlar. Her ne kadar serbest radikal reaksiyonları, bağışıklık sistemi hücrelerinden nötrofil, makrofaj gibi hücrelerin savunma mekanizması için gerekli olsa da, serbest radikallerin fazla üretimi doku hasarı ve hücre ölümü ile sonuçlanmaktadır. Serbest radikaller hücrelerin lipid, protein, DNA, karbohidratlar gibi tüm önemli bileşiklerine etki ederler ve de yapılarının bozulmalarına neden olurlar.
Yirmibirinci yüzyılda reaktif oksijen biyokimyası bir disiplin olarak olgunlaşmış ve biyomedikal bilimler arasındaki önemi anlaşılmıştır. Günümüzde hemen her hastalığın bir dereceye kadar oksidatif strese bağlı olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca günümüzde, Reaktif oksijen türlerinin (ROS) homeostazı devam ettirmeye yardımcı normal ve sağlıklı dokuların hücrelerinde sıkı-kontrollü bir şekilde oluştuğu kabul görmeye başlamıştır.
Serbest radikallerin oluşumunu ve bunların meydana getirdiği hasarı önlemek için vücutta bazı savunma mekanizmaları geliştirilmiştir. Bunlar ‘antioksidan savunma sistemleri’ olarak bilinirler.
Bu konuda Kafkas Üniversitesi sağlık Bilimleri ve fen Bilimleri Enstitüsüne bağlı bir çok bilimsel araştırmalar mevcuttur.
Bu çalışmalar ışığı altında bedenin serbest radikallerle savaşan üç grup savunma sistemi olduğu bildirilmektedir.
1. Enzim sistemleri yer alır. Bunlar DNA'da mevcut olan bilgilere göre beden tarafından üretilen moleküler araçlardır. Bu enzimler serbest radikalleri uzaklaştırır veya bunların etkilerini azaltır.
2. Vücutta üretilen çok çeşitli biyo-moleküller yer alır. Bunlar kendi elektronlarını vermek suretiyle serbest radikallerin elektron açlığını giderirler. Bu moleküller, hücre dışı serbest radikal etkisizleştiricileri olarak bilinir. Bunlar kendilerini feda ederek hücre içinde yaşamsal önem taşıyan moleküllere, onların olmak üzere bir elektron verirler.
3. Vücudun dışardan hazır olarak aldığı besinler yer alır(yeşil sebzeler, meyveler, probiyotikler ).
Probiyotikler; ağız yoluyla alınan, yaşayan mikroorganizmalar olup mukozal ve sistemik bağışıklığı ve intestinal sistemdeki mikrobiyal dengeyi ayarlarlar. Vücuttaki mikroorganizma florasında 400 ile 500 arasında farklı türde, sindirim bölgesinde yerleşmiş durumda bulunan, gerek patojen gerekse sağlığa yararlı mikroorganizmalar mevcuttur. Sindirim sisteminin önemli bir parçası olan bağırsaklarda, ilaç kullanımı veya hastalıklar sırasında açığa çıkan zararlı bakteriler, aynı ortamda bulunan iyi huylu bakterilere karşı atağa geçerler ve bağırsağa yerleşmeye çalışırlar. Probiyotik bakteri suşları ise bağırsak duvarına tutunarak, bu zararlıların içeriye girmesini önler.
Probiyotikler esas olarak laktik asit bakterileridir. Yoğurt yapımında kullanılan mikroorganizmalar. (Lactobacillus bulgaricus ve Streptococcus thermuphilus ) dışında tüm laktik asit bakterileri bağırsak florası elemanlarıdır. Probiyotikler arasında bilinen ve en yaygın olarak kullanılan kefirdir. Kefirin kimyasal ve mikrobiyolojik yapısı ile yaptığımız çalışmaların yanında antioksidan etkilerini ortaya koyan çalışmalarımız mevcut. Kefir, asit ve alkol fermantasyonunun birlikte gelişimi ile oluşan fermente bir süt ürünüdür. Sütteki tüm besin öğelerini içerdiği için beslenme değeri oldukça yüksektir. Süte göre vitamin B1, B2 ve folik asit yönünden zengindir. Alkol ve karbondioksit içermesi kefirin en önemli özelliğidir.
Kefirin insan sağlığı üzerine birçok faydasının olduğu, bazı hastalıklardan korunmada ve tedavisinde rol oynadığı bilinmektedir. Kefir; antimikrobiyal bileşikler üretmeleri, besin elementleri için rekabet etmeleri, kolonizasyon bölgeleri için rekabet etmeleri ile patojen ve zararlı bakterilerin sayılarını azaltırlar. Sindirim sistemini teşvik eden enzimlerin üretimi (örneğin laktoz), Amonyak, amin veya toksik enzimlerin üretiminin azalması, Bağırsak duvarının fonksiyonlarının iyileştirmesi ile Mikrobiyal metobolizmayı (enzimatik aktiviteyi) değiştir. Ayrıca Antikor düzeyinin artması, Makrofaj aktivitenin artması ile Bağışıklık sistemini iyileştir. Kefirin doku hasarları, siroz, kolesterol, kanser oluşumunu engellemede, vücut direncini artırmada etkilidirler. Kefir bu etkilerini şu şekilde gösterir.
1) Patojen ve zararlı bakterilerin sayılarını azaltmak
a)Antimikrobiyal bileşikler üretmeleri
b)Besin elementleri için rekabet etmeleri
c)Kolonizasyon bölgeleri için rekabet etmeleri
2) Mikrobiyal metobolizmayı (enzimatik aktiviteyi) değiştirmek
a)Sindirim sistemini teşvik eden enzimlerin üretimi (örneğin laktoz)
b)Amonyak, amin veya toksik enzimlerin üretiminin azalması
c)Bağırsak duvarının fonksiyonlarının iyileştirmesi
3) Bağışıklık sistemini iyileştirmek
a)Antikor düzeyinin artması
b)Makrofaj aktivitenin artması.
Bütün bu yararlı etkilerinden kefirin günlük hayatta temel besinler içerisine alınmasının insan sağlığı açısından oldukça önemlidir.
KAYNAKLAR
1.Güven A, Güven A, Gülmez M: The Effect of Kefir on the Activities of GSH-Px, GST, CAT, GSH and LPO Levels in Carbon tetrachloride-Induced Mice Tissues. J. Vet. Med. B 50, 412-416.2003.
2.Güven A, Güven A, Gülmez M, Beytut E, Erişir M: Aterosklerotik farelerde kefir ve yoğurdun lipid peroksidasyonuna ve antioksidan enzimlere etkisi. Kafkas Üniv Vet Fak Derg, 9(1): 79-83, 2003.
3.Güven A, Güven A: Hiperkolesterolemi oluşturulmuş tavşanlarda kefirin total kolesterol, trigliserid, HDL-kolesterol, LDL-kolesterol ve lipid peroksidasyonu üzerine etkisi. Kafkas Üniv Vet Fak Derg, 10(2): 170-174, 2005.
4.Güven A, Güven A: Kefirin antioksidan özelliklerinin belirlenmesi. Kafkas Üniv Vet Fak Derg, 10(2): 165-169, 2005.
5.Güven A, Güven A: Antioxidative effect of kefir. 17. Ulusal Biyokimya Dergisi ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi 27-29 Haziran 2003.
6.Güven A, Güven A, Gülmez M, Gül S, Devrim AK: Kefirin fare kan GSH-Px, CAT aktiviteleri ile GSH ve MDA düzeylerine etkileri. VI. Ulusal Veteriner İç Hastalıkları Kongresi 4-7 Temmuz 2005 Kars.
7.Güven A, Güven A, Deveci HA, Kaya İ: Yüksek kolesterollü diyetle beslenen tavşanlarda kefirin lipit peroksidasyonu ve GSH-Px, CAT, GSH düzeylerine etkisinin belirlenmesi. Adnan Menderes Üniversitesi, XVIII. Ulusal Biyoloji Kongresi, Aydın, 26-30 Haziran, 2006.
8.Güven A, Zehirlenmelere Bağlı Doku Hasarları. I. Ulusal Palandöken Toksikoloji Sempozyumu, 28-30 Mayıs, 2010. Atatürk Üniversitesi, Erzurum.
9.Kolestaz Farelerde Üzüm (Vitis vinifera) ve Nar (Punica granatum) Meyvelerinin MDA ve GSH Üzerine Etkilerinin Araştırılması (FEF- 04, 2007, TEZ)
10.Hiperkolesterolemi oluşturulmuş farelerde kefirin ve statin içerikli ilaçların kolesterol üzerine etkilerinin araştırılması(fef 10, 2008, TEZ)
11.Fare Karaciğer Dokusunda Yeşil çay (Camellia sinensiz L.) ve Maydanoz’un (Petroselinum crispum) MDA ve GSH Düzeyleri Üzerine Etkilerinin Araştırılması(FEF 31 2008, TEZ