Hayvan Deposu’nu İktidar Görmüyor
ET fiyatlarındaki astronomik artış gözleri hayvancılığa çevirdi. Teşvikler başladı, ama yeterli değil. Hayvancılıktaki açık teknik olarak birkaç yılda çözümlenecek bir sorun değil. Uzun ve kısa vadeli çözümler gerekiyor.
Doğu Anadolu’dan İstanbul’a gelen üç üretici ile konuşuyoruz. Öyle et ihracatı, donmuş et, liman, ihracat sözcüklerini hiç kullanmadılar. Belki de bilmiyorlar, onlar eski sistemden anlıyorlar. Konuşmaları özetliyoruz:
Hayvancılıkta üretim için teşvik sistemi de Doğu ve Güneydoğu bölgeleri aynı kategoride sayılıyor. Bu yanlış. Özellikle mera hayvancılığında Doğu Anadolu biçilmiş kaftan. Yem hayvancılığında da özellikle Ege ve Trakya bölgeleri çok verimli. Türkiye’nin özellikle Araplar tarafından kapış kapış alınan süt kuzularının Balıkesir’de yetiştirildiğini biliyor muydunuz?
Ama bu bölgelere teşvik yok, büyük vergi indirimi de...
Sadece Ege ve Trakya bölgeleri bu durumdan şikâyetçi değil. Özellikle Kars, Iğdır ve Ardahan’ın da aralarında bulunduğu bir zamanların ‘hayvan deposu’ Doğu Anadolu da yetersiz politikalardan şikâyetçi.
Onlara göre, Iğdır, Ağrı, Kars ve Ardahan’ın Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan ve İran’a sınır olan köyleri merada ve ahırda hayvan yetiştirilerek bu sorunun yakın vadede çözülemeyeceğine inanıyor. Kars’ın Arpaçay ve Ardahan’ın Çıldır ilçeleri mutlu değil.
MAYINLI BÖLGELER
Terörün yoğun olduğu bölgelerde (Irak ve Suriye sınırında) mayınlar kaldırılırken, Arpaçay ve Çıldır’ın, Doğruyol, Aydıngün, Yukarı ve Aşağı Canbaz, Göldalı köylerinin sınırları ise mayınla kapatıldı. Aksine son yıllarda bu mayın döşeme işi daha da arttı. Komşularla sıfır sorun iddiasıyla sınırları kaldıralım diyen iktidar, bu mayınları niye döşüyor? Gerekçe komik, hayvan kaçakçılığı... Ama bölge halkı kırgın, bakın ne diyorlar:
“Bu ne biçim uygulama? Bizde tek bir bölücü hareket olmaz. Komünizmin en tehlikeli sayıldığı dönemde, Stalin döneminde bile sınırlarımıza mayın döşenmedi.”
Üreticiler, Refahyol döneminde Iğdır ve Ardahan’ın milletvekilleri Şamil Ayırım, Metin Işık ve Gürcan Dağdaş’ın öncülüğünde ‘sınır ticareti’ne açıldığını, daha sonra sudan sebeplerle bu uygulamadan vazgeçildiğini söylüyorlar. 2002 seçiminde, Deniz Baykal’la ilk ve tek TV söyleşisinde “Ben hayvancılığı iyi bilirim” diyen Başbakan’a şu öneride bulunuyorlar:
“Hayvan kaçakçılığı sağlık açısından çok tehlikeli. Bu doğru. Ama yasakla olmaz. Kamyon ve otobüs depolarında Irak’tan getirilen petrol bir kurum tarafından sınırda alınıyor. Bölge halkına ve ülkeye katkı oluyor. Bu hayvancılıkta niye olmasın? Sınır köylerinde kurulacak olan hayvan stok merkezlerinde Gürcistan, Azerbaycan ve İran’dan gelen hayvanlar toplanmalı. Veteriner kontrolünde birkaç ay beslendikten sonra sağlıklı damgası ile sevk edilmeli. Bu, et karaborsasına karşı kısa vadeli çözüm niye olmasın?”
Bölge köylüleri Maliye’ye ait meraların açık artırma ile kiralanmasından da rahatsız... Maliye, 20-30 bin TL’ye kiralanan meralardan cüzi gelir elde ediyor.
Meraların kaymakamlıklar kontrolünde muhtarlara verilmesiyle köylülerin ek bir gelire kavuşacağı önerisini de Mehdi Eker’e iletiyorlar.
GÜNÜN SÖZÜ
“PKK vuruyor, Türkiye şehit veriyor, TSK yıpranıyor, AKP yara alıyor, Barzani ilerliyor, Washington’ın istediği oluyor.”
(Nazım Alpman)
‘Aziz Nesin adını bu kente sokmam’
BAŞBAKAN Erdoğan dün CHP’ye yüklenmek için Aziz Nesin’in 1948’deki bir yazısını okurken “Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere Amerika’dan borç dahi alınabilir. Hatta bu borç alınan paralar ziyafetlerde yenilebilir” ifadelerini sansürledi ya... (TKP’nin sol.org.tr sitesi fark etti.)
Erdoğan her zaman Aziz Nesin’e ateş püskürürdü. Başkan olduktan sonra o zamanki HBB’deki bir söyleşisinde, Aziz Nesin’in kendisine ‘şeriatçı’ demesi üzerine “Aziz Nesin’in ‘Ben dinsizim’ demekle maruf olduğunu” belirtmiş ve “Biz onun Allah’a inanmadığından rahatsız değiliz. Bu anlayışa karşı, bizim de düşüncelerimize saygı duymasını isteriz. Ben şahsen Aziz Nesin Bey’in ‘Ben şeriatçıyım’ derken neden bu ifadeyi kullandığımı öğrenmesini, okumasını isterdim...” demişti.
Erdoğan, Belediye Başkanı seçildikten sonra 30 mart 1994’te, Topkapı’daki RP il binasında kendisiyle yaptığımız ilk söyleşide, “İstanbul’da çeşitli kurumlara adları verilmiş Cemal Reşit Rey, Muhsin Ertuğrul ve Tarık Zafer Tunaya gibi isimler sizi rahatsız eder mi?” sorusuna şöyle cevap veriyordu:
“İsim değiştirme gibi bir derdimiz olmayacak. İstisnai olarak Aziz Nesin ismi hiçbir yere konulmayacak. Bu konuda çok hassasız. Hassasiyetim şuradan geliyor, bu millete küfretmesinden geliyor. Yani bu millete küfreden birisine çok iyi bakamıyorum. Ama buna rağmen bir Aziz Nesin’i, Aziz Nesin olduğu için değil, bir insan olduğu için seviyorum. O ayrı mesele...”
Biliyor musunuz
İSTANBUL İl Genel Meclisi’nde CHP’lilerin Taksim Meydanı’nın adına ‘1 Mayıs’ eklenmesi önerisini reddeden AKP’lilerin, CHP sözcüsü Besim Cebecioğlu’nun, Sözcü Gazetesi yazarı Mehmet Türker’in ‘İsmet Paşa kim, sen kimsin’ yazısını okurken susturulduğunu, bunun üzerine kürsü önünde küfürlü, itiş kakışlı kavga çıktığını...