Koçyiğit, yaptığı açıklamada, ne Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına dair Kanun, ne yargı kararları kadına yönelik şiddeti durduramadığını belirterek, şunları kaydetti: “Siirt'te, şiddet gördüğü eşine açtığı boşanma davası sürerken, uçurumun dibinde cesedi bulunan 25 yaşındaki öğretmen Esin Güneş davası, kaza sonucu düştü denilerek kapatılmıştı. Ailesinin ve kadın örgütlerinin girişimleriyle açılan davada bilirkişi Esin Güneş’in kaza sonucu değil itme sonucu düştüğü ve yaşamını yitirdiği sonucuna vardı. Esin Güneş’in eşi ve taksici arkadaşı tutuksuz yargılanıyor.
27 Mart’ta İzmir’de rüyasında eşinin kendisini aldattığını gören Mehmet G ,Fatma G’yi yüzünden bıçaklayarak ağır yaraladı Ayşe İnce, boşanmak istediği kocası ölümle tehdit ettiği için şikayette bulunduktan bir hafta sonra kocası tarafından öldürüldü. Kocanın İnce'ye daha önce de bıçakla saldırdığı, kadının şikâyeti üzerinde gözaltına alındığı ancak savcılık ifadesinin ardından serbest kaldığı ortaya çıktı. Yine 26 Nisan’da İzmir’de Havva K. boşandığı eşi tarafından sokak ortasında bıçaklandı.
Narife Çekcek sınıfta öğrencilerinin gözleri önünde bıçaklanarak yaralandı.
Bianet’in tutuğu çeteleye göre Kadının ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun 8 Mart’ta yürürlüğe girdikten sonra Mart ayında 12 kadın yaşamını kaybetti. Bunlardan 4’ü koruma talep ettiği halde korunmadı ve erkekler tarafından öldürüldü.
Bu olaylar kadına yönelik şiddetle mücadelenin yalnızca yasal düzenlemelerle önlenemeyeceğini bir kez daha göstermiştir. Asıl sorun şiddeti besleyen türlü mekanizmaların ortadan kaldırılmasıdır. Kadını ikincil gören onu birey olarak değil ailenin bir parçası olarak ele alan ve yasal düzenlemeleri bu çerçevede yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kamu görevlileri görevini yapmadıkları için kadınlar şiddete maruz kalıyor mealindeki serzenişlerini bırakmalı, konuyu asayiş sorunu olarak ele almaktan vazgeçmelidir. Biz kadınlar karakolda güvenlik güçlerinden dayak yiyen ya da güvenlik güçlerinin yanı başında bıçaklanan kadınları unutmadık. Yaşananlar kadına yönelik şiddetin yalnızca güvenlik meselesine indirgenemeyecek düzeyde olduğunu bariz bir biçimde göstermektedir.
Kadın bedeni üzerine rahatlıkla söz söyleme hakkını kendinde gören bir başbakanın, kadını, birey olarak ele almayan kadının varlığını aile içinde tanımlayan bir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının şiddetle mücadelede başarılı olmayacağı açıktır. Çünkü bizzat kendisi, şiddeti besleyen erkek egemen zihniyetin taşıyıcısı durumundadır. Erkek akıl erkek yargı, erkek devlet anlayışı değişmedikçe, bununla ilgili ekonomiden siyasete medyadan eğitime kadınları güçlendirici önlemler alınmadığı müddetçe şiddetin önlenemeyeceği; diğer türlü atılan adımların göstermelik düzeyde kalacağı bilinmelidir.
Unutulmamalıdır ki şiddet şiddeti besler. Ülkemizde ve bölgemizde devam eden çatışmalı ortam, Kürt sorunu başta olmak üzere sorunların çözümünde izlenen militarist yaklaşım,bireysel silahlanmanın önünü açan düzenlemeler ..vb pek çok uygulama bir yandan toplumsal şiddeti tırmandırırken diğer yandan kadına yönelik şiddeti de besleyen etkenler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öte yandan N.Ç ve Fethiye davası ile ilgili yargı kararları tecavüzcüleri cesaretlendirmekte, kadınların adalete olan inancını zedelemektedir. Tecavüzcüler, tacizciler yargı kararlarıyla aklansa da kadınların vicdanının bu kararları kabul etmeyeceği açıktır.
Eğitim Sen’li kadınlar olarak yaşanan şiddet olayları karşısında sessiz kalmayacağımızın, başta Öğretmen Esin Güneş olmak üzere katledilen kadınların davalarının takipçisi olacağımızın ve gerçek adalet sağlanıncaya dek mücadelemizi yılmadan sürdüreceğimizin bir kez daha tüm kamuoyu tarafından bilinmesini istiyoruz.”