120 km uzunluğundaki Kars Çayı’nın Susuz Çamçavuş mevkiinden Ermenistan sınırına kadarki 70 kilometrelik mesafesinde uzman biyolog Emrah Çoban ile beraber Rafting yapan Çağan Şekercioğlu, böylelikle bu akarsu boyunca yapılan ilk kus sayımını da gerçekleştirdi.
Sarıkamış Allah-u Ekber Dağlarında başlayıp Ermenistan sınırına kadar giden 120 kilometrelik uzunluğundaki Kars çayı bugün bir ilke daha tanıklık etti. KuzeyDoğa Derneği Başkanı Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu, derneğin bilim koordinatörü Emrah Çoban ile birlikte çayda ilk kez rafting yaptı. Çamçavuş mevkiinde botu Kars Çayı’na indiren iki maceraperest Şekercioğlu ve Çoban, 70 kilometrelik mesafeyi gün boyunca tamamlayabilmek için sabah saat 05.00’de raftinge başladılar. Saatte 6 kilometre hızla ilerleyen ekip, zorlu anlar da yaşadı.
Çağan Şekercioğlu ve Emrah Çoban önce haritalar üzerinde incelemelerde bulundular. Fakat bilen olmadığı ve ilk defa yapılacağı için bunu yaparak tecrübe edineceklerini düşündüler. Şekercioğlu’nun daha önce defalarca rafting deneyimlerim oldu. Bunlardan en ciddisi Victoria Şelalesi Zambiya Zimbabve sınırında 5’inci derece olan Zambezi Nehri’nde oldu. Çok ciddi ve tehlikeli olan bu sularda çok daha fazla ekipman ve tam profesyonel botlarla yaptı. Bunun dışında yine River Boarding denilen köpükten tahtayla nehirde gitme keyfi yaşadı. Şekercioğlu bu küçük botla Kars Çayı’nda raftingi “bu da benim için ayrı bir keyif.” Olarak değerlendiriyor. Çünkü önceki deneyimlerini profesyonel ekipler, ekipmanlar ve suyu bilen rehberlerle yaptı. Burada ise 2 kişiler ve hiç kimse tarafından bilinmeyen bir akarsu var karşılarında ve hedefe sapasağlam ulaşmayı hedefliyorlar. Esas amaçlardan biri de bilimsel olarak akarsu boyunca akarsunun kuşlarını saymak. Özellikle baraj yapımından önce saymak istiyorlar ki baraj yapıldıktan sonra suların seviyeleri değişince tekrar gözlem yapıp, barajın akarsu kuşlarına etkilerini ölçebilmeği hedeflediler.
Nehirde geçen heyecan verici, tehlikeli, zorlu, yorucu ama bir o kadar keyifli 14 saatin ardından açıklama yapan Şekercioğlu, “İnanılmaz, nefes kesici bir gündü. Kars Çayı beklediğimden daha zorlu ama daha da güzel ve keyifli çıktı. Çoğunu bilmediğiniz bir nehirde, durgun su için yapılmış ufak bir şişme botla bütün gün boyunca 70 km gitmek büyük bir risk. Ne tip kanyonlar, şelaleler ve diğer risklerle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Şahnalar’a gelmeden önce en büyük tehlikeyi atlattık. Akarsuyu boydan boya geçen 1.5 metrelik bir seti son anda farkedip kıl payı karaya çıktık ve botu etrafından yürüttük yoksa botu devirip kayalara çarpacaktık. Ama kaşif olmanın, keşfetmenin en büyük heyecanı da bu. Neyle karşılaşacağınızı bilirseniz, o keşif de olmaz, macera da. Ama Kars Çayı’ndaki en büyük tehlikenin, kirlilik ve hastalık olduğunu daha en başta farkettik. Suyun ağır bir kokusu vardı ve açıkçası hasta olmaktan korktuk. Neyse ki tetanoz, tifo ve kolera aşılarımız var. Bu kadar güzel bir akarsunun bu kadar kirli olması çok üzücü. Bir dahaki sefere, her 3 kilometrede bir su örneği almayı planlıyoruz. Kars’a mutlaka arıtma sistemi kurulması şart. Yoksa Kars barajı dev bir kirli su gölü haline gelecek ve bölge insanlarının sağlığını çok kötü etkileyecek.” dedi.
Şekercioğlu ayrıca, Beklediğimizden çok daha az ağaç ve bitki gördük. Halbuki doğal olarak Kars çayı boyunca kayalık olmayan her yerde söğüt ve diğer ağaçların olması lazım ama aşırı otlatma ve kesimden dolayı çoğu yerde ağaç yoktu. Parkurun en güzel kısmı olan Şahnalar kanyonundaki çok çirkin çöplük ise günün en üzücü görüntüsüydü. Sanki Kars çayının en güzel noktasını bilinçli olarak kirletmek için orayı seçmişler. Mutlaka kaldırılması lazım. Akarsu boyunca kuşları saymak en önemli hedefimizdi. İnsanların olmadığı kanyonlarda binlerce kuşluk kırlangıç ve ebabil kolonileri keşfettik. Daha en başta, barajın yakınında bir çift puhu baykuşu gördük. 49 türden 3808 kuş saydık ki bunları hareketli bir şişme bottan saydık. Çok daha fazla var. Akarsu ve çevresindeki kanyonlar, çayırlar, sulak alanlar, ağaçlar, tarlalar gibi tüm yaşam alanlarını düşünürsek, 200’den fazla türden yüzbinlerce kuş Kars çayı boyunca yaşıyor. Önümüzdeki senelerde tekrar botla Kars çayını geçerek, Kars Barajı bitince bu kuşları ve ekosistemleri nasıl etkilediğini tespit edeceğiz.” diye konuştu.
Şekercioğlu daha sonra şunları söyledi:
“Bizi gören bölge halkının tepkileri de eğlendiriciydi. Çaya, yemeğe davet eden bile oldu. Sorduğumuz kişiler daha önce Kars Çayı’ndan gelen kimseyle karşılamamışlar. Bazı kişiler çalışırken farketmeden arkalarından geçtik. Birkaç kişi de tam yanlarından geçerken bizi farkedip şok oldular. Bir köyün ismini öğrenmek için “neredeyiz?” diye sorduğumuz bir çoban ‘Kars’ dedi. Bizim başka ilden geldiğimizi sandı. Saatte ortalama 5 km hıza ulaşacağımızı ümit ediyordum ama haftalardır yağan yağmurun da etkisiyle nehirde çok şu vardı ve suyun ortalama hızı 6.3 km idi. Yer yer 15 km’ye çıktı. Bu sayede daha hızlı gittik ama ciddi tehlikeler de atlattık. Rafting seviyesi olarak III. seviyeyi geçmedik fakat yüzlerce gizli kaya vardı. Düzinelerce kez bunlara çarptık ve 7-8 kere hızla akan suyun ortasında kayaya oturduk. Birkaç sefer bot kayanın üstünde 360 derece döndü ve devrilmeye ramak kaldı. Hatta 2 sefer bottan çıkıp akarsunun ortasında botu kayadan itip tekrar içine atlamak zorunda kaldık. Bir kere ben tam suya düşerken Emrah beni içeri çekti. Akarsu için yapılmamış 2 kişilik ufak bir şişme bottu. Rafting botlarındaki şu tahliye sistemi yoktu. Zaten daha en başta bir kaya botu yardı ve gün boyu kaskımızla su boşaltmak zorunda kaldık. Güneş kremini unuttuğumuz için bacaklarımız ciddi yandı ve Emrah’ın bacakları şu topladı. Ben de 14 saat metalde oturururken kayalardan düzinelerce darbe aldığımız için ischiogluteal bursitis oldum. Tüm bu tehlikelere rağmen, sadece Google’dan bakarak bilmediğimiz bir nehri tek günde 70 km gidebildiğimiz ve önemli çevre bilimsel gözlemler yapabildiğimiz için çok mutluyuz.”
KuzeyDoğa Derneği; Çamçavuş mevkiinde yapılan ve bu yıl sonunda hizmete sokulması beklenen Kars Barajı baraj bitmeden Kars Çayı’nı botla geçmeyi başardı. Küçük olmasına rağmen botu hiç devirmeden yolculuğu alınlarının akıyla tamamlamanın haklı gururu yaşadılar.
KuzeyDoğa Derneği Bilim Koordinatörü Emrah Çoban, “Heyecanlıyız, ilk defa bilinmeyen bir parkur gideceğiz. Umarım su bizi hızlıca götürür ve çok kürek çekmek zorunda kalmayız. Eğer her yer başlangıç noktası gibiyse hızlı bir şekilde bitiş noktasına ulaşacağımızı düşünüyorum. Bu araştırma için ve bu spor için en uygun zamanı seçtik. Bu yıl çok yağmur yağdı ve su seviyesi yüksek.” dedi.
Raftingin uzun süren zorlu yolculuğunun tükeneceği Ermenistan sınırında da heyecanlı bekleyiş vardı. Ermenistan’a sıfır kilometre mesafedeki Küçük ve Büyük Aküzüm köylerinde vatandaşlar iftar vaktine kadar raftingcileri bekledi.
Küçük Aküzüm Köyü sakinlerinden Subutay Gelekçi, “Şu anda Küçük Aküzüm ile Büyük Aküzüm arasında olan bir köprü üzerindeyiz. Bu çayın bir tarafı Büyük Aküzüm karşı tarafı Ermenistan, batı tarafı ise Büyük Pirveli ve devamında Kars’a kadar giden bir su görebilirsiniz. Daha önce televizyonlardan rafting yapanları seyrettik fakat şimdiye kadar hiç canlı olarak görmedik. Şimdi göreceğimiz ve bu spor için öncülük eden hocalarımızın bu girişimi burada turistik bir yeniliğin de yolunu açabilir” dedi.
Vatandaşlardan Settar Taşdemir de, “Köyde akrabalarım var ve bugün rafting ekibinin geleceğini duyduğumuz için geldik. Kars’ta ilk defa gerçekleştirilen bu raftingi nasıl yaptıklarını merak ediyoruz. Dalgaları aşarak buralara kadar gelmiş olmaları merak uyandırıcı.” şeklinde konuştu.
Köylüler daha sonra iftar vaktinde gelen raftingcileri evlerinde ağırladılar.