Kars’ta erişte günleri

Kars’ın geleneksel kış yemeklerinden erişte, İmece usulüyle kesilip kurutulduktan sonra fırında kızartılıyor ve kışlık sofralara hazır hale getiriliyor.

İl merkezinde olduğu gibi köylerde de komşular ve akrabalar bir araya gelerek en az iki gün uğraş verip kışlık eriştelerinin hazırlamasında görev alıyorlar. Merkez Çalgavur Köyü’nde de Serpil Durmuş’a ait evde bir araya gelen kadınlar bin bir emekle erişte hazırladılar.

Yaz boyunca evin erkekleri tarafından geçtiğimiz yıl kendi tarlalarında yetiştirdikleri kırmızı ve beyaz buğdaydan elde edilen unla yapılan eriştenin hamuruna su, yumurta, süt ve tuz karıştırıldı. Hummalı bir şekilde hazırlanan eriştenin hamuru kıvamına geldikten sonra topak yapılarak kesim için sabaha kadar bekletildi. Ertesi gün komşular ve akrabalar yine aynı evin önünde bir araya gelerek akşamdan hazırlanan eriştenin hamurunu yufka haline getirdikten sonra yakınları tarafından Almanya’dan gönderilen makine ile tel tel kesmeye başladılar. Kesilen erişte daha sonra ipe serilerek kurumaya bırakıldı. Ardından ipten özenle toplandıktan sonra tezek ateşiyle yanan fırında kavrulduktan sonra kış aylarına afiyetle yenmek için kilerdeki yerini aldı. Bir kısmı da Kars dışında yaşayan çocuklara gönderilmek için kargoya verildi.

ERİŞTEDEN İLK YEMEK, EMEĞİ GEÇENLERE İKRAM EDİLİR

Uzun uğraş verildikten sonra kesilip kavrulan erişteden ilk yemek ev sahibi tarafından yapıldıktan sonra eriştenin yapımında emeği geçenlere ikram edildiğini söyleyen Simizar Durmuş, geçmişte köylerindeki erişte kesme geleneğini şu şekilde anlattı:

“Yıllar önce köyümüze birlikte yaşadığımız Molakanlar ile birlikte erişte yapardık. O zamanlar köyümüzde elektrik yoktu. Hazırladığımız erişte hamurunu hep birlikte türküler, maniler söyleyerek ayaklarımız altında kıvamını alıncaya kadar çiğnerdik. Erişte köyümüzde her evde sırasıyla yapılırdı. Bir gün önceden Allah’a ‘yarın hava güneşli olsa da eriştemiz kurusun’ diye dua ederdik. Bu arada erişte yapılan evde özel yemekler yapılır ve çay eşliğinde en güzel pastalar hep birlikte yenir ve adata ikram yarışına girilirdi. Saatlerce hamuru çiğnedikten sonra erişte hamurunu künde (topak) haline getirilerek sabaha kadar dinlenmeye bırakırdık. Ertesi sabah erken saatte tekrar bir araya gelerek kalın yufka şeklinde açılmış hamurları elle uzun şeritler halinde keserdik. Ama şimdi teknoloji gelişti ve Almanya’dan gönderilen erişte kesme makinesi var. Günümüzde el yerine makineyle kesilen erişteleri iplere dizilerek kuruturduk. Daha sonra da kuruyan erişteleri asılı olduğu iplerden özenle topladıktan sonra kendimize ait fırınlarda tezek ateşinde kavurduktan sonra ise kışın aidiyetle yemek için saklardık. Tabiî ki, erişteden ilk olarak emeği geçenler ve o gün evimize konak olanlara yapılarak yenilirdi. Ayrıca yaptığımız eriştenin yarısı şehirde erişte kesemeyen dostlara hediye olarak gönderilirdi. Şimdilerde ise özellikle İstanbul’da ve diğer illerde yaşayan çocuklarımızı torunlarımız ve diğer akrabalarımıza gönderiz.”