Kılıç, emperyalizmin 100 yıllık işgal faaliyetlerini anlattı

AK Parti Kars Milletvekili Yunus Kılıç, partisinin Kars İl Başkanlığınca düzenlenen 2021 yılının son İl Danışma Meclisi Toplantısında yaptığı konuşmada, 100 yıl önce başlayan Amerikan Emperyalizmini ve Türkiye’ye yansımalarını anlattı.

Tacettin DURMUŞ

AK Parti Doğu Anadolu Bölge Koordinatörü Muhammed Esat Nuhoğlu ve Kars Milletvekili Ahmet Arslan, İl Başkanı Adem Çalkın, il ve ilçe teşkilat mensupları ve üniversite öğrencilerinin de katıldığı toplantıda, Amerika’nın aynı emperyalist faaliyetlerini bugün de devam ettirdiğini söyledi.

Özellikle toplantıya katılan genç Kafkas Üniversitesi öğrencilerin dikkatine sunduğu konuşmasında, söz konusu emperyalist saldırıların, Türkiye’de son bir ayda yaşanan döviz kurlarında yaşanan yükselişle birlikte oynanan oyunlarla bir kez daha ortaya çıktığına dikkat çekti. Türkiye’nin belli dönemlerinde bazı sıkıntılı ve sancılı güler yaşadığını hatırlatan Yunus Kılıç, bu sıkıntıların neden yaşandığını anlattı.

1920 yılında başlayan Amerikan Emperyalizminin dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’ye de sistematik olarak istila faaliyeti yürüttüğüne vurgu yapan Yunus Kılıç, her şeyin 100 yıl önce büyük Amerikan şirketlerini ve ailelerini tanımamızla başladığının da altını çizdi.

Amerika’nın sistematik olarak aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkenin bütün kaynaklarına dolaylı olarak el koyduğuna da dikkat çeken AK Parti Kars İl Başkanı Yunus Kılıç çarpıcı hatırlatmalarda bulundu.

ONLARIN DERDİ DÜNYAYI GIDA İLE ELE GEÇİRMEKTİ!

Onların tek derdinin dünyayı gıda ile ele geçirmek olduğunu da anlatan AK Parti Kars Milletvekili Yunus Kılıç, “Bu konular Tarım Komisyonu Başkanı olarak benim de ilgi alanına girer. Amerika, Türkiye’nin geleneksel hibrit ata tohumlarına da el koymak için faaliyetlerini o günden bu güne kadar sürdürmektedir. Neden ülkemiz yer yer bu günleri yaşıyor? Tarihin belli dönemlerinde sıkıntılar yaşadık. Özellikle 1920'li yıllarda tüm dünya da olduğu gibi Türkiye’de hemen hemen herkes adını ve soyadını ezbere bildiği büyük Amerikan ailelerini ve şirketlerinin ismini tanımaya başladığı. Bu ailelerin Amerika'da olan bir kısmının kökeni Yahudi olan aileleriydi. Bu aileleri dünya 1920’li yıllarda tanımaya başladı. Bunları biraz da benim alanımı ilgilendirdiği için söylüyorum. Onlar neyi keşfettiler biliyor musunuz?  Yani bizim kendi geleneksel ata tohumlarımızdan daha çok ürün veren, daha çok meyve ve sebze veren tohumları aldılar ve sahiplendiler. O yıllarda Amerika'da birkaç zengin aile bunu Meksika'da, Güney Amerika'da üretmeyi başardı. Daha sonra da akıllarına bir şey geldi ve dediler ki; ‘mademki biz buradan böyle verim elde ediyoruz. Bunu dünyanın hepsine yaymamız lazım’ Daha sonra da bunu 1940'larda 45’lerde daha İkinci Dünya Savaşı'ndan çıkmadan yavaş yavaş hedef ülkeler belirlediler.  Ve o ülkelere o yıllarda Dünya Bankasını, Dünya Para Fonunu, Dünya Sağlık Örgütünü ve Dünya Gıda Örgütünü de o yıllarda kurdular.  Bu örgütler aracılığıyla yavaş yavaş Türkiye’de de yayılmaya başladılar. Amaçları neydi biliyor musunuz? Bize her zaman bir kalkan olarak bir perde olarak, dinler arası mücadeleler, milletlerarası savaşlar ve silah ticareti olarak gösterdiler. Bizde bunu yıllarca konuştuk. Ama bunların derdi ne din idi, ne Hıristiyanlık, ne de Yahudilik idi. Ne de iman ve ne de inanç idi. onların tek derdi vardı; onlar emperyalist idiler, kapitalist idiler, materyalist idiler. Onların tek dertleri daha çok kazanmak, dünyayı gıda ile ele geçirmekti. Bütün dertleri buydu. Bunu gözüne kestirdikleri ülkelere nasıl yaptılar bilmiyorsunuz? Öncelikle o ülkeden şöyle bir baktılar. ‘Toplumda hani kimin böyle gözü başı oynuyor, hangi ülke daha kolay elde edilebilir, kimin neye bir zafiyeti var, hangi insanlar üzerinde çalışacak bir şeyler yapabiliriz’ diye araştırdılar ve buldular. Bu insanları ve ülkeleri belirlediler. Bütün dünyanın ülkelerinde bunu yaptılar. Sonra o insanları ülkelerine davet ettiler. Gençler özellikle sizin için burası çok önemli. Bu dediklerimi üniversitede aldığınız bir ders mahiyetinde dinleyin! Ben bunları sizlere niye anlatıyorum? Siz bugünü açıklayabilmek zorunda kaldığımızda, en azından bazı başlıklardan siz de bir şeyler söyleyebilirsiniz diye söylüyorum. Sonra bu insanlar belirli ülkelere yaydılar. Türkiye de bu ülkelerden biri oldu. O başarılı, aklı kesen insanları teşhis ettiler ve aldılar kendi ülkelerine götürdüler.  Toplantılara kattılar,  onore ettiler, ödüller verdiler, çeşitli imkanlar sağladılar, güzel yerlerde yedirdiler, içirdiler, yatırdılar ve o insanları kendi ülkelerine çok marifetli adamlar gibi sundular. Ve onlar kendi ülkelerine döndüklerinde her kes onlara ‘vay bene adamlarız varmış, ne kadar yetenekli insanlarımız varmış’ dediler. Ve onlar aynı zamanda döndüler kendi ülkelerinde başbakan oldular, bakan oldular, bürokrat oldular, ülkelerinin en önemli karar alma mekanizmalarının tamamına yerleştiler. Türkiye de bu ülkelerden bir tanesidir. Türkiye 1950'li yıllardan sonra bu dediklerimin çok yoğun olarak uygulandığı ülkelerden bir tanesi oldu.

ONLAR BUGÜN DE SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZI HEDEFE KOYDULAR

İşte bakın bugün Sayın Cumhurbaşkanımızı hedefe koyup,  AK Parti'ye karşı göstermiş oldukları bu yılmaz yıkılmaz mücadelelerinin sebebi taa o günlere dayanıyor. Bunlar için siyasi parti, sağcılık solculuk falan hiç bir şey umurlarında değildi. İman ve inançlar da onların hiç umurlarında değildir. Sadece onlarla uyumlu musun, onların dediğini yapıyor musun -  yapmıyor musun? Her şeye rağmen bunlar, bunları yaparken Türk milleti büyük mücadeleler sonucunda bu ülkeyi vatan edindi. Tabiki biz millet olarak aslında vatanseverizdir. Bazen kendi nefsiyle mücadelesinde yenik düştüğü anlar olmuştur. Ama kendine geldiği zaman o vatan sevgisi ağır basmıştır.

İLK KURBAN 1946 YILINDA CHP’Lİ RECEP PEKER OLDU

Bakın bunlardan biri de 1946'da CHP’li Recep Peker idi. Peker, bugün bize yapıldığı gibi o zaman Amerika’ya hafif böyle kafa tutmaya başladığı zamanlarda, O’na da bize yaptıkları bu enflasyon, devalüasyon ve ekonomik saldırlarla adamı yıkma işini başlattılar. Daha sonra da aynı şeyi merhum Menderes’e yaptılar. En büyük ekonomik yıkımı Menderes üzerinde denediler. Sonra da 1970 yılında Demirel’e ve ardından Ecevit’e, Özal ve Çiller’e de yaptılar. Be hepsinde ne yazık ki amaçlarına ulaştılar ve hedeflerini tutturdular. Hafifçe onlara karşı baş kaldıran liderler çıktığı zaman da hiç acımadan, kim olduğuna dahi bakmadan, neye inandığına, kime hizmet ettiğine bakmadan her kese bunu uyguladılar. Sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Angola, Liberya, Pakistan ve Hindistan’da da bunu yaptılar ve her zaman başarılı oldular.

1,5 MİLYAR NÜFUSLU HİNDİSTAN'I 5 BİN KİŞİ İLE 200 YIL BOYUNCA SÖMÜRDÜLER

Koskoca 1,5 milyar nüfuslu Hindistan'ı 5 bin kişi ile devlet olarak değil bir şirket 200 yıl boyunca yönettiler ve sömürdüler. Ve o zamanlar onların Hindistan’a giderken 5 bin askerleri 100 bin de işadamları vardı. Amaçları belliydi ve tek amaçları onların bütün imkânlarını sömürüp getirmekti. Her şey bunların dediği gibi işleri var ise zaman sizden iyi hükümet, sizden iyi devlet yok. Para da gönderiyorlar, destek de veriyorlar. Sizi Dünyanın her tarafında koruyorlar ve kolluyorlar. Zamanı gelene kadar sorun yoktur ama bir gün biri çıkıp onlara ‘dur’ dediğinde, ben bundan sonra ülkemin çıkarlarını insanımı ihtiyaçlarını ve beklentilerini her şeyin üzerinde tutacağım, onları önceleyeceğim onların ihtiyaçları söyleyeceğim,  ülkenin hak ettiği insanlar hak ettiğim refah seviyesini sağlayacağım’ dediğinde problem başlıyor. Hemen ‘buraya kadar iyi ama artık bundan sonrası yok’ diyorlar.

ÜLKEMİZE GÖSTERMİŞ OLDUKLARI BU ZALİM VE ACIMASIZ TAVRIN TEK SEBEBİ BUDUR

Şu anda Sayın Cumhurbaşkanımız’a, AK Parti’mize ve ülkemize göstermiş oldukları bu zalim ve acımasız tavrın tek sebebi bu anlatılarımdır. Bu bir komplo teorisi değildir. Bu bizim uydurduğumuz bir şey de değildir. Bu, dünya tarihçilerinin birçoğunu yazdığı şeylerdir ve gerçektir, kayıtlıdır ve belgelidir. O yüzden son zamanlarda bunu tekrar denediler ve Sayın Cumhurbaşkanımızın arkasında Türk halkının olup olmadığını yeniden sınama yolunu denediler. Ama ne oldu! En zor zamanda bile ayakta kaldık. Krizle birlikte ‘artık bunun geriye dönüşü olmaz’ dedikleri anda Sayın Cumhurbaşkanımız çıktı bunu topluma anlattı. Çok güzel tedbirler açıkladı ve ne oldu? Şimdi insanımız Cumhurbaşkanımıza, dolayısıyla 20 yıldır bu ülkeye hizmet eden AK Parti'ye, biz AK Parti teşkilatlarına olan güven bunun da üstesinden geldi. Bakın bir iki saat içerisinde etkinsi gösterdi. Bu çok önemli bir aşamadır.

O GECE, ÜLKEMİZDE YAŞAMAM KIRILMA ANLARINDAN BİR TANESİYDİ

Ülkelerin kırılma anları vardır ve emin olun o gece bizim ülkemizdeki kırılma anlarında bir tanesi yaşandı. Tarihi bir dönemdi ve bu saldırıyı da savaşsız şükürler olsun sıkıntısız atlattık. İşte bu belaları atlata bilenler liderlerdir. Bunu herkes yapamaz. Bunun ancak toplumun arkasında olduğu güvendiği insanlar yapabilir. Şükürler olsun bizim de toplumun inandığı desteklediği büyüttüğü, dünya çapında bir lider olan ve dünyanın artık kabul ettiği bir liderimiz var. O da Recep Tayyip Erdoğan’dır. Cumhurbaşkanımız müdahalesini yaptı. Artık her şey güzel, huzurlu ve geleceğine daha güzel bakan bir döneme girdik. Bu bizim için şu açıdan çok önemlidir; Bizim artık daha çok güvenebileceğimiz bir ülkemiz var. Artık daha çok umutlu olduğumuz bir geleceğimiz var. Yeni nesillerimizin daha refah, daha temiz, daha demokratik bir ülkede inançlarını yaşayabileceği bir ülkede yaşama olanağı var.  Bunlar son derece önemli şeylerdir. Her kesin yakın zamanda ‘biz bunu nasıl bir fırsata dönüştürebiliriz’ diye sorması lazım. Ama içinde yaşadığımız olayları çözümleyemezsek kendimize güvenimiz azalır ve savunma mekanizmalarımız zayıflar. Siyaset; anı değerlendiren akıl demektir. Önümüzde İnşallah 2023 yılında yapılacak yeni bir seçim sürecimiz var.  Ona göre daha çok çalışmamız ve 20 yıl boyunca yaptıklarımızı anlatmamız gerekiyor…” dedi.