Sezai Yazıcı’nın kitap okuma alışkanlığı 17 yaşında başladı. Bir arkadaşıyla bir konu hakkında konuşup tartıştığı sırada görüş bildirdi. Arkadaşının kaynak sorması üzerine kaynağı olmadığına içerlenen Yazıcı, o günden sonra başladığını kitap okuma serüvenini hayatı boyunca devam ettirdi.
75 METREKARE EVDE 7 BİN CİLT KİTAP VAR
Sezai Yazıcı 2003 yılında Telekom Baş Müdürlüğü’nden emekli oldu. Daha sonra bu mütevazi evine yerleşti. Eve girdiğinizde sizi ilk olarak kitaplar karşılıyor. Burada kitaplara göz gezdiriyorsunuz ve okumak istediğiniz kitabı emanet olarak götürebiliyorsunuz. Salına girdiğinizde de masasından koltuğuna, sehbasından sandalyelerine varana kadar kitap dolu. Duvardaki raflarda tamamen kitaplarla kaplanmış durumda. Salondan çıktığınızda Sezai Yazıcı’nın “Ana Komando” merkezi diye adlandırdığı çalışma odası ve solunda ise kitaplarla dolu holle karşılaşıyorsunuz. Ayrıca oturma odalarında da kitap mavcut. Adeta kitaptan geçilmeyen bu evde yaşayanlarda evi ziyaret edenlerde rahat bir atmosferde kendini hissediyor. Hemen hemen deyim yerindeyse burada duvara rastlamak mümkün değil. bütün duvarların önü raf, rafların içi de kitaplarla dolu. Kendinizi adeta bir kitap deryasında hissediyorsunuz.
“KİTAPLARI BULMAKTA BAZEN ZORLANIYORUM”
Kütüphaneciliğin çok önemli bir iş olduğunu belirten Sezai Yazıcı, belki ben daha erken tarihlerde kütüphanecilik bilimine ilgi duysaydım daha düzenli yapardım, bu kitapları. Şimdi bu düzensizlikten dolayı kitapları bulmakta bazen zorluk çekiyorum. Örneğin burada 30 yıl önce kaplanan kitaplar var. İçeride yine 50-60 kitabın üzeri bu şekilde ciltli ama arkalarında etiket yok. Bu kitapların bulunabilmesi için çok emek etim ve arkalarına etiketler yapıştırdım. Ama cildin özelliğinden dolayı bu etiketler tutmadı. En sonunda kitabı raftan alıp yerine koya koya bu kitapların yerini ezberledim. Bir tek şuna dikkat etmemiz gerekiyor; raftan aldığımız kitabı hemen yerine koyarsak hiçbir sorun yok. Eğer o kitap bir şekilde örneğin masanın üzerinde kalır ve yerine konmaz ise o bulunamıyor. Ben, inanır mısınız 6 ay kitap aradığım bile oluyor sonra kitabı bulamıyorum ve onun ikincisini getirtiyorum. O kitap da bazen bir sene sonra karşıma çıkıyor. O bakımdan sistemli olarak koymak ve buna da zaman ayırmak lazım.” diye konuştu.
GÜNÜNÜN 4’TE 3’Ü ÇALIŞMA ODASINDA GEÇİYOR
“Ana Komando Merkezi” olarak adlandırılan çalışma odasından da söz eden Yazıcı, “Benim günümün çok büyük bölümü burada geçiyor. Hatta buranın ışığı yandığı zaman komşularım benim kalktığımı anlıyorlar. Ertesi gün de ‘eve bugün saat 04.00’de kalktın’ diye söylüyorlar. Dolayısıyla bu ışık yanında karşı apartmanlarda belli oluyor. İşi gereği dışarı çıkmamın dışında günlük zamanının yaklaşık 4’te 3’ü burada geçiyor. Ben burada çalışmaktan, bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Aslında insanın ilgi duyduğu, sevdiği ve okuduğu zamanda mutlu olduğu şey varsa daha doğrusu yaşama derinlik kazandıran bir şey bu. Benim daha çok Kars üzerine yönelik araştırmaların Telekom Baş Müdürü olduktan sonra başladı. bölge sorunlarına nasıl çözüm üretebiliriz çerçevesinde iyi bir altlık gerekiyor. Bir veri seti oluşturmanız gerekiyor. Örneğin Kars’ın coğrafik yapısını iyi bilmeniz lazım, ekonomisini iyi bilmeniz lazım. Dolayısıyla gayri safi milli hasıladaki payını iyi bilmeniz lazım. Bunları bilmez iseniz sizin Kars’a tuttuğunuz projeksiyonda tutarlı olmaz. Daha önce pek çok konuyla ilgileniyordum ama hele hele emekli olduktan sonra tamamen Kars’ın yakın tarihi ve sorunları üzerine yöneldim ve onun için de benim bütün günüm burada geçiyor.” şeklinde konuştu.
SİZİN BÜTÜN DÜNYANIZ BUNLARSA…
Onlar katlanmak zorunda çünkü başka seçenek yok. Şu anda benim Kars’tan ayrılmam söz konusu. Beni kaygılandıran ise bu kitapların buradan nasıl götürüleceğidir. Siz kitapları elbette ki götürürsünüz bu çok önemli değil ama sizin bütün dünyanız bunlarsa ve bunları da bir düzenle yerleştirmişseniz buradaki kitabı raftan alıp naklettikten sonra yeni yerine dizdiğinizde alışmanız, yerini ezberlemeniz zaman alacaktır. İki seçenek var; ya tamamen bunu tefsiye edeceksiniz ve çalışmalarınıza belki ara vereceksiniz yahut da daha az bir kitap sayısıyla gideceksiniz. Veya bir yere gitseniz bile burayı bir çalışma alanı olarak kullanacaksınız. Gideceksiniz geleceksiniz. Ben şimdi mutluluk duyuyorum. Yurt içinden, yurt dışında araştırma için buraya gelip kitaplardan, kaynaklardan yararlananlar da oluyor.” dedi.
ÇALINTIYA KARŞI AYNAK VERMİYOR
Yazıcı, defalarca kaynak için verdiği kitapların geri gelmemesi üzerine artık evindeki kütüphanesinden kimseye kitap vermediğini ama bu kütüphane içinde araştırma yapmalarına izin verdiğini kaydederek, “Son zamanlarda kimseye kaynak da vermiyorum. O konuda doğrusunu söylemek gerekirse çok da arzu etmediğim şeylerle karşılaştım. İnsanlar bunun önemine çok fazla inanmıyorlar. Bundan dolayı da doğrusunu isterseniz son zamanlarda yaptığım bu çalışmaların bir tür çalıntıya neden olduğu için pek kimseyle de paylaşmak istemiyorum.” diye konuştu.
17 YAŞINDAN BERİ DÜZENLİ OKUYOR
Sezai Yazıcı: “Ben 17 yaşından beri düzenli olarak okuyorum. Şu benim evimdeki kütüphanede 7 bin cilt kitap mevcut. Kars ve Ani Ören Yeri üzerine Türkiye’deki üniversitelerde dahil en kapsamlı kütüphanenin burası olduğunu söyleyebilirim. Özel olarak arşiv edilmiş olabilir tabi bunu bilemeyiz ama şu anda Bilkent Üniversitesi’nin veya Milli Kütüphane’nin kataloğuna girin ne var ne yok görürsünüz. Benim aşağı yukarı 700 civarında Ani Ören Yeri ve Kars üzerine yabancı kaynağım var. Bunların çok büyük bölümü de çok kıymetli. Bunu da söyleyebilirim ki dışarıdan getirirken bile yoğun gayret sarf etmeniz gerekiyor. Bana dışarıdan bir Atlas geldi önce tarihi eser diye almadılar geriye iade etmişler daha sonra tekrar gönderdiler ve aşağı yukarı 175 dolar kargo ücreti tuttu. Bu tür kitapların bu anlamda dışarıdan getirilmesi oldukça zor.” dedi.
ARŞİVLERİ TOPLAMAK BİR ARAYA GETİRMEK BÜYÜK GAYRET GEREKTİRİYOR
Yazıcı ayrıca, “Şuan arşivlerimde Ani Ören Yeri ile ilgili çıkmış aşağı yukarı bütün makaleler var. Geçmiş yıllarda yazılan makaleleri şimdiki teknoloji ile çok daha rahat anlayabiliyorsunuz. Bana göre önce Kars’ta böyle bir merkezin olması, oluşturulması gerekiyor. Birisi gelip sizi şu konuya ilgi duyuyorum bana yardımcı olun dese, Ani ilgili elimizde gösterebileceğimiz kaynak sayısı çok az. İşte Tam da bu anlamda bahsettiğim gibi bu arşivleri toplamak bir araya getirmek büyük gayret gerektiriyor. Bu açıdan bizim kütüphanenin arşivleri son 15-16 yıldır sizlerin de takip ettiği gibi yoğunlaştı. Bu arşivleri oluşturduğum, biriktirdiğim için şu an inanın çok mutluyum.” diye konuştu.
ANSİKLOPEDİ GİBİ KAYNAKLAR
7 bin ciltlik arşiv içerisinde bunların önemli bir kısmının başvuru kaynağı olduğunu da söyleyen Yazıcı, “Bu kaynaklar ansiklopedi gibi. Ben bu kitaplardan kaç tanesini okuduğumu size şöyle anlatayım; bir insanın hayatı boyunca kaç tane kitap okuyabileceği yönünde araştırmalar var. Tabi okuma teknikleri de var biliyorsunuz. Ortalama insanın okuması hızlı okuma teknikleriyle 350’lerden 1100’lere çıkarılabiliyor. O da bir inceleme için tam olarak derinlikte olmuyor. Bu anlamda hızlı okuma tekniklerinden faydalanan insanların okuyacağı kitaplar elbette ki daha da fazladır ama normal bir insan okumaya yirmili yaşlarda başlamışsa 8-10 bin cilt kitap okuyabilmesi mümkündür.” ifadesini kullandı.
“500 YILLIK BU BÖLGE TARİHİNDE İZİNİ SÜRDÜRMÜŞ BİR AİLEDEN GELİYORUM”
Yazıcı daha sonra şunları söyledi:
“Aslında çok bilinmez ama son 500 yıllık bu bölge tarihinde izini sürdürmüş bir aileden geliyorum ve o aile Ardahanlı ama ben Erzurum doğumluyum. Olay şöyle oluyor; O dönemlerde Ardahan’ın Halil Efendi Mahallesi var. Halil Efendi Mahallesi demek Ardahan’ın kendisi demek, çünkü Halil Efendi Mahallesi etrafındaki gelişmeler çok sonra olmuş. Kentlerin oluştuğunu varsayarsak o dönemlerde o mahalle Merkezi konumda. Halil Efendi ismi de bölgeye benim büyük büyük dedemin ismi olarak atfen denilmiştir. 93 harbinden sonra dedelerimiz göç etmişler. Biliyorsunuz 93 harbinden sonra kimi kaynaklara göre 82 bin kimi kaynaklara göre 110 bin insan göç etti. Hatta bugünün şartlarıyla kıyasladığımızda o gün göç etmenin oldukça zor olduğunu söylemek mümkün. Candan Badem’in çalışmasında bu konuda çok ilginç bir bilgi var. Daha önce görmediğiniz bilmediğimiz bu bölgelerde gidenlerin birçoğunun geri geldiğini görebiliyoruz. Tüm bu zamanlarda ailemizden Sivas’a giden Yozgat’a giden olmuş ardından Ardahan’ın düşman işgalinden kurtuluşunda sonra Ardahan’a dönelim demişler. Dönerken de Erzurum’un Ilıca ilçesinde kalmaya karar vermişler. Bu vesile ile Ben de 1951 yılında Erzurum’da dünyaya gelmişim. Bizim Ailemizde okuma konusunda genellikle dini kavramlara merak salan bireyler var. Şu anda Üniversitede akademisyen bireylerimiz var ve bunun yanında hafızlık gibi eskilerin deyimi ile temayüz etmiş insanlar var. “
OKUMASINA BİR ARKADAŞI SEBEP OLDU
Yazıcı, kitap okuma alışkanlığının oluşmasına bir arkadaşının sebep olduğunu da ifade ederek şunları anlattı:
“Benim okumam etkili olan bir başka arkadaştır. Bir konuda tartışırken onun bana söyledikleri oldukça tetikleyici oldu. Bir tartışma ortamında ben kendi aklımın verdiği ölçüde yanıt veriyordum o da Kaynağın nedir dedi ve ben doğrusu 1979 yılında bu soruya cevap veremedim ve açıkçası oldukça mahcup oldum ve o gün anladım ki herkes konuşurken kaynak söylüyor ve söylediği kaynağı doğruluyor. Şimdi herkes Ani ile alakalı bir şeyler söylüyor bu söylemleri önemli olan kaynaklarla destekleyebilmektir. Unutmayalım ki günümüzde bugün basit bir akademik çalışmada bile dipnot kullanılıyor.”