Kars’ta 4 parti seçime giriyor. CHP Eski Başkan Naif Alibeyoğlu, AK Parti Mevcut Başkan Nevzat Bozkuş, MHP yeni yüz Murtaza Karaçanta ve BDP de yeni yüz Yusuf Yıldırım’la Belediyeye talip oldu.
Şu ana kadar hızlanmış bir seçim çalışması görünmüyor. Bu da adayların ve partilerin henüz alt yapı çalışmalarını tamamlamadığını gösteriyor. Önceden hangi partinin hangi adayla yola çıkağını merak ediyordu şimdi ise belediye başkanlığını kim kazanır söylentileri ortada. Adaylar, bu günlerdeki çalışmalarını mahalle işyeri ve ev ziyaretleriyle geçirirken günden güne vatandaş değerlendirmesi hız kazanıyor. Mart 30’a yaklaşıldıkça eksi 30’lardan aşağı düşmeyen hava sıcaklıkları da gündemdeki yerini koruyor. Geçtiğimiz günlerde eksi 29’u bile gördük hakka eksi 44’ü bile araçların termometrelerinde görenler var. Hava sıcaklıklarının 40’a yaklaşması bazı söylentileri de getiriyor. Nedir bunlar? Her yıl 4 ayını ağır kış koşullarında geçiren Kars ve bölgesindeki illerde vergi indirimleri, yakıt ve enerji indirimlerinin yapılması beklentileri olmakta. Bu beklentiler bir ‘artı sonuç getirir mi bilinmez’ demeyeceğiz tabi ki çünkü getirmeyeceği ortada.
Peki şimdi sormak lazım bu bölgede müşteri bulamadı için kepenk kapatan esnaf, donduran soğuklar nedeniyle yine müşteri bulamadığı için kırılan umutlarıyla evine dönen esnafın hali ortada iken bu sorunları gündeme getirecek kimlerdir? Her dönem seçimler olmakta, her dönem ağır kış koşulları yaşanmakta, her dönem beklentiler olmakta ama dikkat edelim bunlar her dönem olmakta. Yani bizler hep aday belirleriz, seçimleri bekleriz, oy veririz, kurtarılmayı bekleriz… Bu kadar mı? Kurtarılmayı bekleyen bizler aslında kurtarırız. Ayakta kalmayı isteyen bizler aslında ayakta tutarız. Umutla yaşayan bizler umutları olanların “Oy”ları oluruz ama umutlu bekleyişlerimiz sürer gider.
Elbette bizler bu donduran havalardan şikayetçi değiliz. Soğuklar nedeniyle sokakta yürüyememekten de şikayetimiz yok. Ama parasızlıktan, işsizlikten, kabarık faturalar ödemekten, kredi kartlarına mahkum edilmekten şikayetçiyiz. Peki şikayetimiz kime? Kendi kendimize mi, bizi yönetenlere mi? Ne fark eder ki sanki. Veya ne değişecek ki? Oyumuzu verirken hangi kıstasları dikkate alacağıza bakmak gerek. Yoksa daha çooook seçim yaşar çooook elimizi boş cebimizde ısıtır dururuz.
Kentin kalkınmışlığı, sosyal ve kültürel değerlerin ayakta tutuluşu, gençliğin üretime kazandırılması, iş istihdamlarının artırılması yolların sorunsuz, okul bahçelerinin çamursuz; mutlu olduğu kadar mutlu etmeyi de şiar edinenler oyumuzu istesinler.
Şimdi önümüzde Mart var. Ama bu Mart ne kazma kürek yaktırsın ne de kapılardan baktırsın.
Mutlu günler dileği ile…