Naif Alibeyoğlu : İnsanlar doğduğu yerde doymalı...

Naif Alibeyoğlu'nun kaleminden bir çılgın proje...

Bugün ülkemizin en önemli sorunlarından bazıları sırasıyla: Düzensiz ve hızlı nüfus artışı, iç göç ve gelir grupları arasındaki büyük uçurumdur. Niteliksiz ve vasıfsız, kalifiye olmayan, üretim sürecine katkısı bulunmayan bir topluluğun yerine; üretken, bilinçli, kalifiye bir toplum oluşturulmadı.

Bugün Norveç’te kişi başına düşen milli gelir yaklaşık 82 bin dolar civarındadır. Oysa bizde 8 bin dolara düşmüştür.

Dilenen, avuç açan, işsizlikle, yoksullukla boğuşan, geleceğe ilişkin hiçbir umudu olmayan bir toplum yerine; alnı açık, başı dik, gelecek kaygısı taşımayan bilinçli insanlar topluluğu hedefimiz ve özlemimiz değil midir?

Dünyamız aynı dünya; doğadaki kıt kaynaklardan olan su ve toprak giderek azalmakta, verimliliğini kaybetmektedir. Ama insan nüfusu giderek büyük bir artış göstermektedir.

İnsanlığın oluşumundan 1900’lere gelinen nüfusa baktığımızda: 1900 yılında dünya nüfusu 1 milyar 650 milyon. Dünyadaki nüfus en kanlı savaşların olduğu ve son yüzyıldaki en çok ölümlere rağmen sadece bir yüzyılda 8 milyara dayanıyor.

Dünya insanlık ailesinin bir üyesi olarak görüyoruz ki nüfusumuz oldukça fazla. Dünyada yeterince kardeşlerimiz var. Dünya nüfusunun zaten yarıdan fazlası  açlık sınırında... Ülkemizde yine nüfusun üçte biri açlık sınırında, işsizlik alabildiğine artmakta...

Dünyadaki çılgın nüfus artışı ve doğadaki kıt kaynakların giderek azalması önce bölgesel savaşları daha sonra nükleer savaşları yaratacak.

Gelir grupları arasındaki büyük uçurum Türkiye’deki iç göçü pompalamaktadır. Bugün metropolle taşra arasında; kırla kent arasında büyük uçurumu görüyoruz. Metropollere iç göçü teşvik eden çılgın projeler yerine, insanların doğduğu yerde doymasının ve yaşamasının koşulları yaratılmalı. Bana göre asıl “Çılgın Proje” budur. Özellikle son yıllarda çıkarılan Büyükşehir yasasıyla da metropollere göç iyice pompalanmıştır.

Taşrada işi olan da, geliri olan da, işsiz olan da iş bulmak için metropollere

göç ediyor. Gelir düzeyi yüksek olan aileler özellikle son yıllardaki özel hayatın kontrol altına alınması ve çocuğuna daha iyi eğitim ve sağlık imkânı sağlamak adına da metropollere göç etmektedir. Düşünün... Kentinizde imkânsızlıklardan dolayı yeterli altyapı, sinema, tiyatro, festival, spor ve benzeri etkinlikler yoksa kazandığımız paranın bir anlamı olmayacaktır. O nedenle iş insanları da metropollere göç etmektedir. Bu büyük göçün sonunda özellikle metropollerde gelir grupları ve kültürler arasındaki çelişki antagonizmaya dönüşmekte, Trakya’dan gelenle Karadeniz’den gelen, Güneydoğu’dan gelenle Ege’den gelen arasındaki kültür karmaşası yaşanmakta ve doğal sonucu olarak ötekileştirme ve kültür yozlaşması olagelmektedir.

Ötekileştirenler yaşadıkları kentte azınlık psikolojisi içinde doğdukları kentin hemşehrisi olarak kalmak istemektedirler. Halbuki onlar yaşadıkları kentin hemşehrisi, doğdukları yerin kardeşleridirler. Bu nedenle toplumda büyük bir ayrışma olagelmektedir. Yoksullukla beraber bu büyük karmaşadan ve gelir grupları arasındaki çelişkiden dolayı büyük toplumsal olaylar, cinnet geçirmeler, linç kültürü hâkim olagelmektedir. Bunları bastırmak için daha fazla polis, daha fazla kolluk gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Su sorunu, dönüşüm sorunu, trafik sorunu vb. sorunlar yumağı...

Şehirlerin büyümesi özünde şehirlerin küçülmesi demektir. Dünyada hiçbir başkentin nüfusu on yılda %10 bile artmazken bizim başkentimizin nüfusu son on yılda 2 - 3 katına çıkmıştır. Siz 2 milyon kişiye yetecek suyu 6 milyon kişiye içirmeye kalkarsanız Kızılırmak’ın suyunu bağlamak zorunda kalıyorsunuz.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde İstanbul’a vize konması gündeme gelmişti. Tutmadı çünkü insanların seyahat etme ve yerleşim özgürlüğü anayasal bir haktır. Ama alınacak önlem; imara yeni alanların mümkün olduğunca açılmamalı, mevcut imar, alanları içinde ıslah çalışmaları yapılarak düzenli, bilinçli, planlı bir kentleşme hareketi yönetilmeliydi. Yeni imar alanlarının oluşturulması göçü iyice pompaladı. Biraz önce belirttiğim gibi şehirlerin büyümesi beraberinde su sorunu, çarpık kentleşme gibi problemleri getirmektedir. Özellikle başta İstanbul olmak üzere metropollerde trafik bir cehennem azabına dönüşmüştür.

Bugün Melen Çayı bağlanmıştır, yarın Melen Çayı ve diğer kaynaklar kuruyunca Marmara Denizi arıtılıp içirilecek insanlarımıza. Böylesine çılgın büyüme dünyanın hiçbir yerinde yok.

10 yıl belediye başkanlığı yapan biri olarak kentimin nüfusunun asla 150- 200 bini geçmesini istemem. Bir Davos, Lozan, Cenevre gibi dünyaya yön veren misyonu ve vizyonu olan, üzerinde yaşayan kentlilerin birinci sınıf kent hizmetinden yararlandığı ve milli gelirden büyük pay aldığı ve yine kentlinin, kentinde yaşamaktan mutlu olacağı bir kent özlemi içindeyim. Özellikle metropollere insanlar gülmeyi unutmuş. Yapılan harcamaların  “Çılgın Projelerin”taşraya uygulanması halinde göç duracak, insanlar doğdukları yerde kalacak, işi gücü olacak ve mutlu yaşayacaklardır. Küçük kentlerde zengin ve yoksul aynı kafede, aynı restoranda oturabiliyor, herkes birbirini tanıyor.

Oysa apartmanlaşma beraberinde yabancılaşmayı getirmektedir. Komşular birbirini tanımadığı gibi çoğunlukla cenazelerinde bile bulunmamaktadır. İnsanlar beton yığınları içine adeta hapsedilmişlerdir. Betonlaşma hiçbir çağdaş ülkede olmadığı gibi bir çöküşün de başlangıcıdır. Her bir betonarme binanın ömrü 70 bilemediniz 80 yıldır. Yarın bu çılgın betonlaşmanın doğaya dönüşümü nasıl gerçekleşecek? Biliyoruz ki, gelişmiş çağdaş ülkelerdeki yapılaşmalarda ahşap, tuğla, taş ve çelik konstrüksiyon gibi malzemelere kullanılmaktadır. Özellikle son yıllardaki büyük beton blok yapılar 2. Dünya Savaşı’nın doğurduğu ve o döneme ilişkin bir kültürün ürünüdür. Günümüzde geçerliliği kabul görmemektedir.

Bugün  üç önemli sorun çözüldüğünde demokrasiyi kurumsallaştırdığımızda, üç temel özgürlüğü; inanç, düşünce, teşebbüs hürriyetini insanlarımızın özümseyerek yaşadığı anlamda demokrasiyle beraber işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk gibi önemli sorunlar doğal sürecinde çözülecektir.

Saygılarımla...