KAÜ Nihat Bayşu Konukevi Konferans Salonu’nda düzenlenen panelin oturum başkanlığını Prof Dr. Peyami Cinaz ve Prof Dr. Oğuz Söylemezoğlu yaptı.
Sağlık Bakanlığı Genel Tedavi ve Hizmetler Genel Müdürlüğü’nden Dr. Bahri Kemaloğlu, ‘Türkiye’de Organ Bağışında Geldiğimiz Noktada neler yapıldı? Neredeyiz? Neler Yapmamız Gerekli”, İstanbul Tıp Fakültesi’nden Prof Dr. Aydın Türkmen “Organ Naklinde Güncel Durum, Organ Nakline Hazırlık ve İzlem”, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof Dr Aydın Dalgıç “Türkiye’de Organ Naklinde Sorunlar” ve Kars Devlet Hastanesi’nden Op. Dr. Tülay Diken “Bölgemizdeki Sorunlar ve Tecrübeler” konularında birer konuşma yaptılar.
Panelin “Yereldeki Sorunlarımız” adlı son bölümünde ise Kars’ın Çakmak Köyü’nde ikamet eden ve 7 yıldır Karaciğer nakli bekleyen Pınar Kadirhan ile yıllardır kronik böbrek yetmezliği nedeniyle böbrek nakli bekleyen Şeref Diken söz alarak yaşadıkları sorunları dile getirdiler.
Panelde dikkat çeken en önemeli ayrıntı ise organ naklinin dini boyutu oldu. Bu nedenle Kars Müftü Yardımcısı Ahmet Tokgöz de söz alarak konuyla ilgili görüşlerini dile getirdi.
Panelin açılış konuşması yapan Kars Devlet Hastanesi’nde görevli Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Tülay Diken, “İnsan olarak birbirimize karşı sorumluluklarımız var bu sorumluluk ve duyarlılığın organ bağışı konusunda da uygulanabilir olması gerekiyor.”dedi.
KARS’TA 18 KİŞİ ORGAN BAĞIŞINDA BULUNDU
Kars Sağlık Müdürü Fahri Sevinç ise Karst’taki sağlık hizmetlerinin gidişatı hakkında bilgi verdi. Kars’ta organ bağışının yeterli olmamakla birlikte 2010 yılı itibarıyla 16’sı tüm organları olmakla birlikte toplam 18 kişinin organ bağışında bulunduğunun altını çizen Sevinç, “Kars Sağlık İl Müdürlüğü olarak organ bağışı konusunda üzerimize düşen görevi yerine getireceğimize söz veriyoruz. 301 bin nüfuslu şehrimizin yedi ilçesinde birinci ve ikinci basamak şeklinde hizmet verilmektedir. Birinci basamakta 84 aile hekimi ve 89 pratisyen hekim hizmet vermektedir. Bunun yanında Sarıkamış, Digor, Selim ve Kağızman olmak üzere dört ilçemizde hastanemiz mevcuttur. Merkezde 369 yataklı Entegre Hastanemiz var. İkinci basamak sağlık hizmetlerimiz 125 uzman hekim merkezde, 50 hekim Sarıkamış’ta yedi Kağızman da 11 olmak üzere toplam 68 hastamıza diyaliz hizmeti vermekteyiz.” diye konuştu.
ORGAN BAĞIŞI CUMA HUTBELERİNE TAŞINSIN
Prof Dr. Peyami Cinaz, “Transplantasyon hizmetlerinin dünyayla denk olduğunu fakat bu konuyla ilgili sorunların organ bağışı yetersizliğinden ve kişilerin bu konuda yeterli bilgiye sahip olmamasından kaynaklandığını vurguladı. Cinaz, “Gazi Üniversitesi olarak yol bakımda içeren transplantasyon birimi kurduklarını alt yapı hekim ve hasta bakım konusunda sorunumuz yok en büyük sorunumuz beyin ölümü tespitidir. 100’e yakın yoğun bakım yatağının bulunduğu hastanemizde bile yılda sadece altı ile yedi arası beyin ölümü çıkarabiliyoruz. Bu durum diğer hastaneler içinde geçerlidir. Bu sorunun çözümünde en büyük görev özellikle de toplumun aydınlatılması hususunda hekimlerimize görev düşmektedir. Medyanın da bu konuda yönlendirmesi çok önemlidir donör artışlarının medyada çıkan olumlu ya da olumsuz haberlerle doğru orantılı olduğunu görüyoruz. Diyanet Bakanlığı’na da bu konuda çok görev düşüyor. Cuma hutbelerinde televizyonlarda din görevlilerinin bu konuda halkı bilgilendirmelerini istedi. Sağlık personelinin de bildiklerini en yakınlarından başlayarak herkese aktarmaları gerekiyor.”
2010 YILINDA BİN 36 TANE BEYİN ÖLÜMÜ BİLDİRİSİ OLDUSağlık Bakanlığı Genel Tedavi ve Hizmetler Genel Müdürlüğü’nden Dr. Bahri Kemaloğlu da 2010 yılında bin 36 tane beyin ölümü bildirimiz var. 272 tanesi doner olmuş. Birçok organizasyon düzenleniyor. İyi niyetle yapılan birçok çalışma var ama beyin ölümü beyin ölümü bildirimi olmadığı zaman yapılan bu çalışmaların hiçbiri iyi niyetli çabalardan önce gidemiyor. Bakanlık olarak önem verdiğimiz nokta, beyin ölümü bildiriminin sayısını artırmak. Donör sayısı daha çok beyin ölümü tespiti ile mümkün olabilmektedir. Kayıtlarımıza göre böbrek nakli bekleyen hasta sayımız 21 bin 500, karaciğer nakli bekleyen hasta sayımız, 2 bin 350, kalp nakli bekleyen hasta sayımız ise, 230 civarındadır. Buna karşılık da çık az sayıda donörümüz var. Geçen yıl 2 bin 500 tane böbrek nakli yapılmış. 21 bin 500 tane de bekleyen hasta var. İspanya da milyon nüfus başına donör sayısı 34 ülkemiz de ise, 3 milyon nüfus başına 3 tane önemli bildirimiz var. Bu konuda da ne kadar geri olduğumuz ortadadır. Ülkemizde ruhsatlandırdığımız 59 tane böbrek nakli merkezimiz var. 34 tane karaciğer nakli merkezimiz var.” dedi.
“ÖLDÜKTEN SONRA ORGAN BAĞIŞI YAPARSAK 6-7 KİŞİ YAŞAMA DÖNÜYOR”
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Transplantasyon Merkezi’nden Prof. Dr. Aydın Dalgıç da şöyle konuştu:
“Ülkemizde organ nakli bekleyen yüz bine yakın hasta var. Bir şekilde yaşam bekliyorlar, bir şekilde ölümü bekliyorlar. Onların, yaşayabilmek için bir tek şansları var. Organ nakli, ancak organ nakli yapılırsa bu hastalarımızı yaşatabiliyoruz. Türkiye’nin transplantasyon için çok kritik bir önemi var. Bir organın 2 tane damarı var. Atar damar, toplardamar. Bu damarlar uç uca dikilip içinden kan geçiyorsa eğer, bu organ bir yerden alınıp başka bir yere verilebilir. Dr. Karal’in yaptığı bir ameliyat, iki ikiz köpeğin bacaklarını değiştirmiştir. Bu ameliyatlar sansasyonel ameliyatlardır tabi. 50-60 yıl kadar önce gerçek tedavi amacına yönelmeye başlamış. Herkese yaşam veriyorsunuz. Öldükten sonra organ bağışı yaparsak 6-7 kişi yaşama dönüyor. Bunun daha fazla sorgulanmaması gerekiyor. İyilik yapmak için yardımlaşın. Bunlar değerlendirildiği zaman İslam dinini organ bağışına, organ nakline son derece olumlu ve pozitif yaklaştığı ortaya çıkıyor. Ama maalesef toplumumuzun yüzde 40’ı dini nedenden dolayı organ bağışı yapmıyor. Bazen organ nakli sorarken din görevlilerinden yardım istememiz gerekiyor. Ailelerle konuşurken onlarında onayını almamız gerekiyor. Bunlar toplumumuza anlatıldığı zaman yüzde 60’ı yakını organ bağışına olumlu bakıyor. Organ bağışının nasıl yapıldığını sorduğumuzda yüzde 80’i bilmiyor. Organ bağışı yapmak sadece bir beyan, ailenize gidip, “Ben organlarımı bağışladım” diyorsunuz bu kadar basit. Kalp taşımak, beden taşımak hepsi formalite, hepsi sembol, çünkü biz öldüğümüz zaman yakınımıza soruyorlar, yakınımız alın derse alınır, alınmasın derse alınmıyor.”
BEYİN ÖLÜMÜ OLGULARIMIZA ULAŞAMIYORUZ
Neden bu kadar kötü durumdayız? Neden bu kadar başarılı organ nakli yaptığımız halde neden diğer ülkelerden daha kötü durumdayız? Bunun en önemli nedeni beyin ölümü bildirimlerimizin çok yetersiz olmasıdır. Beyin ölümü olgularımıza ulaşamıyoruz. Beyin ölümü tanısı koyamıyoruz. Gazi Üniversitesinde “Bu hastanın beyni ölmüştür” tanısını koymakta sıkıntılarımız var. Diğer olay medyanın yanlış yönlendirmesi var. Yüzde 50’ye yakın kişi ticari kaygılardan korktuğu için organ bağışı yapmamıştır. Beyin ölümü demek, ölüm demek. Beyin sadece medikal bir kavram. Bir kişi öldüğü zaman uzman arkadaşlar kalp masajıyla ya da elektro şokla ya da değişik yöntemlerle kalbini çalıştırabiliyoruz. Onu yaşam destek makinesine bağlıyoruz. Ama beyni yok beyne kan hiç gitmiyor. Bu kişinin yaşaması mümkün değil. Ama bu hasta yaşam destek makinesine bağlandığı zaman birkaç saat, 24 saat bazen de 72 saat makine kalbini çalıştırabiliyor ve sonra makinede o kalbi çalıştıramıyor artık.
EN ÇOK KARŞILAŞILAN NEDENLER?
En çok karşılaştığımız nedenler; kafa travmaları, trafik kazaları, kurşunlamalar var, boğulmalar, asılmalar var. Bu kişilerde yeterli testler yapıldığı zaman beyin ölümünün olduğunu tespit ediyoruz. Yıllarca komada kalan bir kişinin uyandığını görebiliyoruz, ama beyni ölmüş bir kişinin yaşama dönmesi mümkün değil böyle bir olay dünyanın hiçbir yerinde olmamış. Eskiden hepatit b virüsüyle hepatit c virüsü organları kullanamazdık. Hepatit c virüsünden ölen bir hastaya, hepatit c li bir karaciğeri takabiliyoruz. Ya da hepatit b sirozu taşıyan bir hastaya hepatit B’li bir karaciğer takabiliyoruz. Satılık organ haberleriyle karşılaşıyoruz. Bazı kişiler kandırılıyorlar. Organlarını satılığa çıkaran çok fakir kişiler var ve bir takım kişiler bunları bulup, üç beş kuruş para verip bunları yurt dışına kaçırıyorlar orada çok zengin alıcı hastalara aracı olanlar var. İran’da, Kosova’da, Azerbaycan’da, Rusya’da var. Bu zengin alıcı hastalar oraya getiriliyor, kandırılan kişiler o merkeze götürülüyor. Bazı hekimler de o kişilerin böbreklerini alıp başkalarına naklediyorlar. Türkiye’de bir tane bile bulunan organı çalınmış çocuk yok.”
HALK BİLGİLENDİRİLMELİ
6 yıldır karaciğer nakli bekleyen 30 yaşındaki Pınar Kadirhan da söz olarak duygularını dile getirdi. Kadirhan, “6 yıldır karaciğer nakli bekliyorum. Ankara Yüksek İhtisas Hastanesi’nde tedavi görmekteyim. Geçtiğimiz yıl kullandığım ilaçlara bağlı olara geçirdiğim mide kanaması hastalığımı artırdı ve karaciğer nakil listesinde ön sıraya alındım. Geçtiğimiz hafta doktorum uygun karaciğerin bulunduğunu 6 saat içinde hastaneye gelmemi istedi fakat bizim bu konuda gerekli bilgimiz olmadığı için gerek kara gerek hava ambulanslarından faydalanamadık. Vaktinde gidemediğim için nakil şansımı kaybettim. Ben özellikle bu konu halkın bilinçlendirilmesini istiyorum. Ve kullandığımız ilaçlar hakkında da yeterli bilgilendirilmediğimizi düşünüyorum. Bu konularda hasta ve hasta yakınlarının bilgilendirilmesini istiyorum. Nakil hakkı mı kaybettikten sonra İl Sağlık Müdürlüğüne giderek böyle bir durum karşısında neler yapabileceğimizi var olan imkanları bunlardan nasıl faydalana bileceğimiz hakkın da bilgi aldık. Bana ve benim durumumdaki hastalara hizmete hazır iki ambulans uçağı ve beş helikopterin olduğunu öğrendik. Onun için bu panel gibi halkı bilgilendirici toplantıların sıklıkla yapılmasını istiyorum.” diye konuştu.
Böbrek hastası Şeref Diken ise, “Üç yıldır kronik böbrek hastasıyım. Diyalize girmek, için bazen Erzurum’a gitmek zorunda kalıyorum. Haftanın üç günü diyalize giriyorum. Yaşam kalitemi düşürüyor. Erzurum’da kadavra dosyam hazırlandı tüm tahlillerimi verdim ve şimdi sıramı bekliyorum.” şeklinde konuştu.