Yılmaz’ın kaleme aldığı yazı şöyle: “Küreselleşme süreciyle birlikte global düzeyde yaşanan değişim ve dönüşümler, ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişimlerini önemli ölçüde etkilemiş ve etkilemeye devam etmektedir. Ticaret, finansal akımlar, teknoloji değişimi ile bilgi ve işgücünün mobilitesi yoluyla dünya ekonomilerinin birbirleri ile entegrasyonu hız kazanmakta, siyasal ve sosyo-kültürel alandaki etkileşimler de artarak devam etmektedir. Bu durum aynı zamanda küresel ölçekte eşitsizliklerin boyutunu ortaya çıkardığı gibi, ülkelerin bölge içi ve bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarını daha da görünür kılmaktadır. Ülke içinde bölgesel eşitsizliklerin yarattığı bu durum, her ülke için önemli bazı tehditler oluşturmaktadır. Bu nedenle özellikle gelişmiş devletlerin uzun süre uyguladıkları klasik kalkınma anlayışı küreselleşme ile birlikte terk edilmeye başlanmış, merkezin tek kural koyucu ve karar alıcı olduğu klasik yönetim anlayışı terk edilerek yerel öncelik ve karar alıcıların da önem kazandığı yeni yönetim anlayışına geçilmiştir.
Türkiye de, küreselleşme ve Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde önem kazanan kalkınma çabaları sonucunda bölgesel kalkınma anlayışına geçmiş bulunmaktadır. Bu kalkınma anlayışının üç temel boyutu mevcuttur: Yeni kalkınma anlayışının birinci özelliği bölgesel kalkınma politikalarının coğrafi kapsamı ile ilgilidir. Bugün artık yapılan bölge planları, ülkenin sadece sorunlu bazı bölgelerini değil bütün Türkiye’yi, tüm bölgeleri ve illerini kapsamakta, tamamlayıcı bir nitelik arz etmektedir. İkinci olarak yeni bölgesel kalkınma anlayışı ulusal ve yerel önceliklerin bütünleştirildiği, farklı kesimlerin tasarrufundaki kaynakların işbirlikleri çerçevesinde harekete geçirildiği bir süreç olarak tasavvur edilmektedir. Bu nedenle her bölgenin, yaptığı planlarla kendi farklılaşmış ihtiyaçlarına, özelliklerine ve önceliklerine odaklanması beklenmektedir. Son olarak yeni bölgesel kalkınma anlayışı sadece bölgesel eşitsizlikleri gidermeyi amaçlamamakta aynı zamanda bütün bölgelerimizin rekabet gücünün arttırılmasını hedeflemektedir. Böylelikle her bölge kendi dinamikleri ve gücü ölçüsünde ulusal kalkınmaya da katkı sağlamış olmaktadır. Yeni kalkınma anlayışının bu özelliği hem pastanın büyütülmesini hem de daha adil paylaşılmasını öngörmektedir.
Kalkınma ajansları yerelde kalkınmanın yapı taşları olarak ortaya çıkmışlardır. Çok kısa bir zaman içinde kurumsallaşma süreçlerinde önemli mesafeler alan ajanslar, yereldeki aktörlerle bölgesel sorunları tartışmış, bölgelerinin güçlü ve zayıf yönlerini tespit ederek yol haritalarını belirlemişlerdir. Böylelikle bölgesel düzeydeki öz yetenekler ortaya çıkarılmaya çalışılmış ve sürdürülebilir bir kalkınma anlayışının referans çerçevesi oluşturulmuştur. Kalkınma ajanslarının varlık nedenleri yasada da belirtildiği gibi, “kamu, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasında işbirliğini geliştirmek, kaynakların etkin ve yerinde kullanımını sağlamak, bölge içi ve bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmaktır.” Yerel aktörlerin de karar alma süreçlerine katıldığı bu yaklaşım ile katılımcı demokrasi anlayışının da topluma hâkim olması yönünde önemli bir adım atılmıştır. Merkezi, otoriter, doğruların tekelini kendinde gören ve buyurgan bir yaklaşımdan katılımcı, paylaşımcı, müzakereci ve kolektif aklı birlikte arayan bu yeni anlayışa geçiş aynı zamanda Türkiye’nin idari ve siyasi yapılanmasında önemli bir paradigma değişimine de işaret etmektedir.
Serhat Kalkınma Ajansı yukarıda ana çerçevesi belirtilen anlayış ve amaç doğrultusunda 2009 yılında kurulmuş olup 2010 yılından itibaren Ağrı, Ardahan, Iğdır ve Kars illerimizi kapsayan TRA2 Düzey II bölgesinde faaliyet göstermektedir. Sınır illerimizden müteşekkil olan bölge, Serhat Bölgesi olarak da adlandırılmaktadır. Bölgenin tüm illerini gezmiş ve bölge insanı ile yakın teması olan bir Bakan olarak, bölgede muazzam bir potansiyelin varlığına şahit olunmuştur. Öncelikle bölge, Kafkaslar, Orta Asya ve Ön Asya’nın geçiş güzergâhında stratejik bir konuma ve öneme sahiptir. Hükümetimizin Kafkaslar, Orta ve Ön Asya’ya uzanan makro ölçekteki projelerinin çok önemli bir kısmı bu bölgeden geçmektedir. Enerji nakil hatları ile demiryolu ve karayolu ulaşım ağlarının bu bölgeden geçecek olması çok kısa bir zaman içinde bölgede önemli etkilerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu önemli sektörlerin ileri ve geri bağlantılarıyla birlikte yaratacağı etki göz önüne alındığında, söz konusu bölgenin kısa zamanda cazibe merkezi olma potansiyeli daha net görülecektir.
Bunun yanında bölgenin muazzam bir doğal zenginliğe, tarım ve turizm potansiyeline sahip olduğu bilinmektedir. Ağrı Dağı, İshak Paşa Sarayı, Ahmedi Hani Türbesi, Hasan Harakani Türbesi, Ani Antik Kenti, Sarıkamış, Kars ve Ardahan Kaleleri bunlardan bazılarıdır. Bölge, etki alanı Kafkaslar, İran ve Orta Asya’ya uzanan zengin soyut ve somut kültürel mirasa da sahiptir. Bu nedenle Ajans, bölge vizyonunu, “Doğal zenginliği ile tanınmış, turizm ve tarımsal ürünleriyle markalaşmış, sınırları aşan kültürel mirasın imkânlarından yararlanmış, rekabet gücü yüksek işletmeleriyle ülkenin Kafkasya ve Orta Asya’ya açılan ticaret ve lojistik merkezi bir Serhat Bölgesi” olarak belirlemiştir. Serhat Kalkınma Ajansı, bölgenin mevcut durumu ve potansiyelini, amaç, hedef ve stratejilerini bilimsel bir temelde saptamayı kendisine misyon olarak belirlemiştir. Ajans, bu konuda önemli bir farkındalık yaratmayı amaçlayan Türk Halkının Sarıkamış Algısı çalışmasını hazırlamıştır.
Tarihsel olarak Sarıkamış Harekâtı’nın bilinmesi, tanınması ve Türkiye kamuoyunun gündemine taşınması için öncelikle mevcut bir durum analizinden başlanmış ve akabinde inanıyorum ki belirlenecek olan hedef ve stratejilerle, söz konusu değerler tanınır bir marka haline getirilmek için gayret gösterilecektir. Bu çalışmayla dün ile bugün arasındaki bağlantı sağlanarak sosyal ve ekonomik kalkınma, bölgenin kendi iç dinamiklerine ve öz değerlerine dayandırılarak gerçekleştirilmeye çalışılacaktır. Sabır, özveri ve çok çalışma ile, Serhat illerinin refah illeri olacağına yürekten inanıyorum. Bu kıymetli eserin hazırlanmasında başta Ajans Genel Sekreterimiz Dr. Hüseyin Tutar olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim.”