SES üyeleri Kars’ta da iş bıraktı

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi bazı sağlık çalışanları, TTB’nin önderliğinde Türkiye’nin birçok ilinde olduğu gibi Kars’ta da iş bıraktı.

Tacettin DURMUŞ

İktidarın savunduğu ve uyguladığı sağlık sisteminin yürütülmesinin artık olanaksız hale geldiğini ileri süren sağlık çalışanları, Kars Harakani Devlet Hastanesi önünde bir araya gelerek, hak ve taleplerini dile getirdi.

Türk Tabipler Birliği (TEB) Merkez Konsey Üyesi Onur Naci Karahancı, SES üyesi Dr. Haydar Can Dokuyan ve Davut Zeray, “Oyalama Değil Hakkımız Olanı İstiyoruz” diyerek ortak basın açıklaması yaptılar.

Hazırlanan ortak basın açıklamasını okuyan Dr. Haydar Can Dokuyan, başlattıkları bu G(ö)REV’in sağlık çalışanlarının emeğine, geleceğine ve halkın sağlık hakkına sahip çıktıklarını gösteren bir uyarı olduğuna dikkat çekti.

Artık toplumun, sağlık çalışanların çığlığına kulak verilmesi gerektiğinin de altını çizen Dr. Haydar Can Dokuyan, “İktidar bilmelidir ki hekimlerin, sağlık çalışanlarının, emekçilerin söyleyecek sözü, sağlık sistemini değiştirecek gücü vardır. İktidar bilmelidir ki; taleplerimiz kabul edilmediği, sağlık çalışanlarının çalışma ve yaşam koşullarını düzeltecek bir düzenleme hızla Meclis’e getirilmediği takdirde eylemlerimiz devam edecektir.

İktidarın savunduğu ve uyguladığı sağlık sisteminin yürütülmesi olanaksız hale gelmiştir. Halkın sağlığını tehlikeye atan bu sağlık sisteminin yürütücüleri, iş özel sağlık işletmeleri ve sermayeyi korumaya yönelik politikalara gelince hiçbir sınır tanımamış; salgın döneminde dahi bu anlayışından vazgeçmemiştir. Sağlık çalışanları ve yüzlerce insanımız yaşamını yitirirken; onlar sağlık sistemleri ve şehir hastanelerinin güzellemeleri yapmaya devam etmişlerdir.

Sağlık emekçileri salgın döneminde artan iş yükü nedeniyle canla başla çalışırken işten atılmalarla, yoksullukla karşı karşıya bırakılmıştır. Sağlık çalışanları “tükeniyoruz” diyerek istifa ederken, emekli olurken; genç hekimlerimiz başta olmak üzere sağlık emekçileri yurtdışına göç ederken tüm bu sorunları konuşmak, çözüm önerilerimizi konuşmak için Sağlık Bakanı’yla görüşme talebimiz olduğunu defalarca ilettik. Ancak bir cevap alamadık o yüzden bugün tekrar soruyoruz. Bir Sağlık Bakanı’nın hekimlerin, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını, sağlık ve yaşam sorunlarını, toplum sağlığını sağlık emek meslek örgütleriyle konuşmasından daha doğal ne olabilir? Bu görüşme taleplerini karşılamak Sağlık Bakanı’nın bizlere ve topluma karşı sorumluluğu değil midir?

Artık yaşamımıza bile mâl olan bunca sorunu duymazdan, görmezden gelen iktidar, aslında her şeyi görmekte ve bilmektedir. Pandemi döneminde daha da belirgin hale gelen sorunları, SALGINı değil ALGIyı yönetmeye çalışarak yok saymaktadır. Bunun en son örneği de hekimlerin, sağlık çalışanlarının artık yoksulluk sınırının çok altına düşmüş; açlık sınırına kadar gerilemiş gelirleri ve özlük hakları ile ilgili düzenleme yapacağı iddiasıyla getirdikleri yasa tasarısıdır. Ancak yasa tasarısı TBMM’ye getirildiği gibi hızla geri çekilmiştir.  Daha önce Meclis'te bütün partilerin oybirliğiyle getirilen düzenleme, 11 Aralık tarihinde bir kez daha komisyona getirilmiş ancak iç tüzüğe aykırı olarak komisyon başkanının imzasıyla geri çekilmiştir.

Bizler tasarının yeterli olmadığını, bütüncül olmadığını, tüm sağlık çalışanlarını, tüm hekimleri kapsamadığını belirtirken bu teklif bile bize fazla görülmüş; usule aykırı bir şekilde geri çekilmiştir. 

Sağlık ağır ve tehlikeli işler kapsamındadır. Yapılan işin niteliği, riski, eğitim düzeyi ve yoksulluk sınırı gibi daha birçok kriter ele alındığında yapılan düzenlemenin yetersiz olduğu açıktır. Yapılan düzenleme ile hekim ücretleri yoksulluk sınırına bile ulaşamamaktadır. İktidara belirtmek isteriz ki emekli hekimlere vereceğiniz ücret yüksek değildir; çalışanlara verdiğiniz ücret düşüktür. Sağlık ekip işidir; ekibin her bir üyesi, insanca yaşayacak bir ücret ve güvenli çalışma koşullarında ekip olarak, iş barışı bozulmadan çalışmak istemektedir. 

Asistan hekimler ilk iş gününden mezun oluncaya kadar 36 saate varan çalışma süreleri, ücretli nöbet ertesi izin hakkının yok sayılması, görev tanımı dışındaki angarya işleri yapma zorunluluğu ve mobbing ve şiddete kadar varan birçok sorun ile karşı karşıya kalmaktadırlar.

Keza Aile hekimliğinde çalışanlar gecekondulardan bozma binalarda, eksik insan gücüyle, susturma ve işten atmayı kolaylaştırmaya amaçlı yönetmeliklerle ve aşılama, izlem ve salgın kontrol hizmetlerinde oluşan aksaklıklarla mücadele etmektedirler.

Maaşlarımız açlık sınırının dahi altındadır. Sağlık Bakanı’na defalarca seslenmemize rağmen ne yazık ki yine sessiz kalmış ve halen de kalmaktadır. Sorumlu olduğu çalışanların hakları için sessiz kalan bakan görevini bir kez daha yapmamıştır: İstifa bizlere vereceği en iyi cevap halini almıştır.Burası tekrar olmuş sanki çıkarabiliriz

Bu daha başlangıç; bu uyarı G(ö)REV;

Sağlıktaki özelleştirmeler ve hastanelerimizi satan politikalara karşı

Koruyucu sağlık hizmetlerini savunmak içindir.

Emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir temel ücret talebimiz içindir.

Güvencesiz, gerçek dışı bahanelerle işimizden edildiğimiz ve köleliği dayatan çalışma koşullarına son verilmesi, güvenceli çalışabilme talebimiz içindir.

Şiddete karşı etkili yasa, güvenli işyerleri, sağlıklı çalışma ortamları talebimiz içindir.

Çekirdek eğitim müfredatına uygun, asistan hekimlerin tüm süreçlerde söz sahibi olduğu nitelikli uzmanlık eğitimi almasını ve eğitim dışı işlerde çalıştırılmamasını içindir

COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası çıkarılması içindir,

Ağır ve tehlikeli işler kapsamında faaliyet yürüten tüm işkolu emekçileri için 5 yıla 1 yıl yıpranma payı verilmesi; ek göstergelerin 3600’den 7200’e kadar kademeli olarak yükseltilmesi içindir.

İktidara ve Sağlık Bakanlığına çeşitli açıklama, eylem ve yürüyüşlerle bu taleplerimizi  anlatmaya çalıştık yine söylüyoruz.

Bizler bugün yaşadığımız sorunları dile getirmek ve çözüm talep etmek adına iş bırakarak Sağlık Bakanlığı’nı ve iktidarı uyaracak; sağlık ve sosyal hizmetlerin planlanmasından sunulmasına kadar karar alma süreçleri içinde yer alacağımız sağlık sistemi inşa edilinceye kadar birlikte mücadele edeceğiz.

Salgın döneminde yaşamımızı da ortaya koyup verdiğimiz emeğin daha fazla değersizleştirilmesine izin vermeyeceğiz. Bu nedenle toplumun sağlık hakkı için; emeğimiz ve geleceğimiz için artık G(ö)REV zamanıdır. O gün bugündür. Gün dayanışmanın, birbirimize, mesleklerimizin taşıdığı güce güvenmenin; yaşam ve sağlık haklarımızı savunmanın ve geliştirmenin günüdür.  Emeğimiz üzerinden kendini var eden sömürenlere dur demenin “Biz birlikte güçlüyüz”ü göstermenin günüdür. Bu mücadele sadece hekimler, sağlık emekçileri için değil; tüm toplum için, hepimiz içindir. Ne toplumu ne sağlık emekçilerini ne de diğer emekçileri dinleyen bir iktidar, emeğimize sahip çıktığımızı bir kez daha görecektir. Toplumun sağlık hakkına, bizlerin emeğine göz dikmiş iktidarı G(ö)REV ile uyarmaktan başka bizlere çare kalmamıştır.

Pandemi dönemi boyunca desteklerini hep yanımızda hissettiğimiz topluma da çağrımızdır: Yapacağımız eylem ve etkinliklerde sağlık hakkımız için birlikte olalım. Mücadelemiz yalnız kendimiz için değil, sağlığa erişim hakkı ve nitelikli sağlık hizmeti alabilmemiz içindir.”dedi.  

Bir kez daha uyarıyoruz: Oyalama Değil Hakkımız Olanı İstiyoruz!

Kısacası Emek Bizim ise Söz de Bizimdir!