Susuz mu Cilavuz mu?

Engin Yamen’in, “Susuz mu Cilavuz mu?” yazısı...

Tarihi bakımdan mülki olarak bağlı bulunduğu Kars ile aynı akıbetlere maruz kalan Susuz; eski çağlardan beri yerleşim merkezi olmuştur. Kars M.Ö. 14. Yüzyılda Urartuların egemenliği altına girmiş, daha sonra bölgeye İskitler, Parslar, Sasaniler ve Bizanslılar hakim olmuşlardır. Kars, 1064 yılında Sultan Alparslan’ın fethiyle birlikte Bizanslılardan alınarak ebedi Türk Yurduna dahil olmuştur. Susuz da Kars ile birlikte aynı kaderi paylaşmış bir yerleşim birimidir.

İlçemiz ve çevresinin kesin olarak Osmanlı hakimiyetine girişi1534 Kanuni Sultan Süleyman zamanına rastlar. 1877 yılına kadar Osmanlı hakimiyetinde kalan ilçemiz, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşlarından sonra yaklaşık 40 yıl Rusların egemenliğine girmiş ve Rusya’da Bolşevik ihtilalinin olması sonucu 1918 yılında Rusların çekilmesiyle 3 Kasım 1920 tarihindeki kurtuluşuna dekErmeni çetelerinin mezalimine maruz kalmıştır.

Susuz’da Prof. Dr. Kılıç KÖKTEN’in yaptığı araştırmalar ilçemiz tarihinin M.Ö. 5800 yıllarına kadar dayandığını göstermektedir.(www.siyasalbirikim.com.tr/haber.php?_id=166) İsminin tarihçesi ile ilgili çeşitli rivayetler vardır. Halkın sel baskını korkusundan dolayıÇıyrıklı Köyü’nün altındaki sivri tepeyi yerleşim yeri olarak seçmesi ve içme suyu sıkıntısı çekmesinden adını Susuz olarak aldığı yönünde rivayetler varsa da bunun doğru olduğunu düşünmüyoruz. Şöyle ki; bugünkü Susuz yerleşim yeri iki ayrı bölgeden oluşmaktadır. Birisi yukarıda sözü edilen yerdir ki, burası Cilavuz diye adlandırılan bölgedir. Diğeri ise bugünkü Porsuklu-Aksu-Erdağı köyleri yolu üzerinde ilçe mezarlığın geçince “Harabeler” diye adlandırılan arazi mıntıkasının bulunduğu eski yerleşim yeridir. Burası 93 Harbi’nden önce yerleşim yeri olarak kullanılmakta ve içme suyu sıkıntısı çekmektedir. “Susuz” adını da çektiği bu sıkıntıdan almıştır. Dolayısıyla yukarıdaki bilgilerde küçük bir yanlışlık vardır. Orada sözü edilen yer Susuz değil Cilavuz’dur.

Susuz’da yaşayan Türkler 93 Harbi’nde Kars’ın Rusların eline geçmesiyle birlikte köyü terk etmişler ve Anadolu’nun içlerine doğru , muhtemelen Tokat’a yerleşmişlerdir. Ruslar Türklerin boşalttığı bu köye yakın zamana kadar birlikte yaşadığımız Molokan/Malakanları yerleştirmişler ve onlar da köyü bugünkü Cumhuriyet Mahallesi ile İnkılap Mahallesi’nin bir kısmını oluşturan vadi tabanına indirmişlerdir. Bu süre içerisinde köyün adı “NovoDubovka” olarak anılmıştır.”NovoDubovka eski Cilavuz merkezinin 2 km. doğusundaki Malakan yerleşiminin adıdır (Bugünkü Cumhuriyet Mahallesi), ancak bütün kasaba böyle adlandırılırdı. Bu Rusça isim Volgograd bölgesindeki Dubovka kenti adından gelmektedir.”(Index Anatolicus, Türkiye Yerleşim Birimleri Envanteri / www.nisanyanmap.com).

Ayrıca bölge “Küçük Zarşat” olarak da adlandırılmıştır. Şöyle ki; “Kars Çayı, Kars’ta Kaleboğazı ve Dereiçi’ni geçtikten sonra Aynalı Köyü’nden doğuda Karaurgan köyü altında Koçköyü suyunu alıncaya değin Kars Çayı boyunda ve bu çaya soldan karışan sular üzerindeki köyler bölgesine Zarşat/Zaruşad denilmektedir. Kars’ın Susuz/Cilavuz ve Arpaçay’ın Merkez (Zarşat) yerleşim birimlerinden ibarettir.. Çok dalgalı bir yayla olan Zarşat’ın batı kesimine Küçük Zarşat, doğusuna da Büyük Zarşat denilmektedir. Batıda kalan Küçük Zarşat’ın idare merkezi Cilavuz’dur” (Kırzıoğlu, Fahrettin. Kars Tarihi, 1. Cilt, 6.s.)

Cilavuz adının nereden geldiğine gelince; bu konuda değişik rivayetler vardır. Ancak kesin bir bilgi mevcut değildir. Bu rivayetlerden biri Cilavuz Deresi’ne doğru olan bölgede “Çil Hafız”ın köyü diye anılan bölgenin zamanla “Cilavuz”a dönüşmüş olabileceği gibi yosunlaşmaktan çillenmiş bir su havuzunun varlığı ve bu adın oradan gelebileceği de söylenmektedir. Bu ya da buna benzer başka rivayetleri duymak mümkün olsa da Cilavuz adının nereden geldiği ve hangi dilde mevcut olduğu konusu tartışılabilir. Ancak Cilavuz isminin Cumhuriyet döneminde de hatta resmi belgelerde kullanıldığını biliyoruz.

Bilindiği gibi ülkemiz işgal altındayken Mustafa Kemal Atatürk tarafından görev verilen Kazım Karabekir Paşa 29 Eylül 1920’de önce Sarıkamış’ı arkasından 30 Eylül 1920 tarihinde de Selim’i anavatan topraklarına katmıştır. Daha sonra 27 gün süren mücadeleden sonra Kars düşman işgalinden kurtarılarak 30 Ekim 1920’de ebedi Türk Yurdu yapılmıştır. Bundan sonra Binbaşı Halit Bey Ardahan’a doğru görevlendirilmiştir. Ardahan’a hareket eden Binbaşı Halit BeySusuz’da dağınık olan milis kuvvetlerini birleştirmiş ve başına da Güllizaroğlu Abdullah Bey getirilmiştir. Burada Suuçan mevkiinde Ermenilerle yapılan zorlu çarpışmalarda Abdullah Bey pusuya düşürülerek şehit düşmüş ancak Susuz da 3 Kasım 1920 günü Ermeni çetelerinden temizlenerek kurtarılmıştır. Abdullah Bey’in kabri halihazırda Ermişler Köyü’nde bulunmakta ve ailesi Porsuklu Köyü’nde ikamet etmektedir.(www.siyasalbirikim.com.tr/haber.php?_id=166).

Susuz, 3 Kasım 1920’de tamamen kurtarıldıktan sonra 1921 yılında sınırın Rusya tarafında kalan Ahılkelek bölgesinden Türkler, sınırı geçerek Kars’ın bir çok bölgesine olduğu gibi buraya da gelmişler ve o tarihte nahiye olan Susuz’a yerleşmişlerdir. Bunlar Susuz’a geldiklerinde burada Malakanlar yaşamaktaydılar ve yaklaşık iki yıl birlikte yaşadıktan sonra Malakanlar, kendi istekleriyle Susuz’uterkedip Sovyet Rusya’ya gitmişlerdir. Susuz da bu tarihten itibaren tamamen bir Türk beldesi olma özelliğine kavuşmuştur.Ahılkelek’ten gelenlerden sonra yine değişik bölgelerden özellikle Ahıska’dan gelen bazı aileler de Susuz’a zaman içerisinde yerleşmişlerdir. Son olarak bir tabii afetten dolayı Digor’dan önemli bir sayıda nüfus, Susuz’a yerleşmiş ve Susuz’un bugünkü yapısı böylece oluşmuştur. Yaklaşık bu 90 yıllık birlikte yaşama konusunda, farklı bölgelerden insanların bir araya gelmiş olmasına rağmen kardeşlik hukuku hep ön planda tutulmuştur.

Nahiye merkezi yönetimi bugünkü Cumhuriyet Mahallesi’nde iken 4 Mayıs 1933 tarihli ve 9537 sayılı İçişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı’nın müşterek kararnamesi ile Susuz nahiyesi aynı nahiye hududu içerisinde bulunan “Cilavuz” mevkiine nakledilmiştir. (BCA/030/11/1/73/13/11). Bu belge bize gösteriyor ki, bugün Susuz deyince akla iki ayrı yerleşim yeri gelmektedir. Biri Susuz, diğeri Cilavuz… Hali hazırda bile ilçe merkezine gidenler “Cilavuz’a gidiyorum” ifadesini kullanmaktadırlar. Bütün bu bilgiler bize Cilavuz ile Susuz’un iki ayrı yerleşim yeri olduğunu göstermektedir.

Cumhuriyetle birlikte Anadolu’da başlatılan aydınlanmadan Susuz da nasibini almış ve 1937 yılında Cilavuz Eğitmen Okulu kurularak köy çocuklarının eğitilmeleri konusunda önemli bir adım atılmıştır. Daha sonra bu okul 1940 yılında Cilavuz Köy Enstitüsü olarak kurulacak ve varlığını günümüze kadar değişik isimler altında sürdürecektir. 1940 yılında kurulmuş bulunan Cilavuz Köy Enstitüsü , en ücra köylerdeki çocukları alarak Türk devlet ve millet hayatına hizmette önemli görevler alan şahsiyetler olarak yetiştirmiştir. Bu köklü eğitim yuvası bugün de Kazım Karabekir Anadolu Öğretmen Lisesi olarak eğitim hayatına devam etmektedir.

Susuz 19 Haziran 1957 tarihinde kabul edilen 7033 Sayılı Kanun ile “Yeniden (78) Kaza Kurulması ve İzmir Vilayetine Bağlı Kuşadası Kazasının Aydın Vilayetine Bağlanması Hakkında Kanun” 1 Nisan 1959 tarihinde yürürlüğe girmek üzere ilçe yapılmıştır. Yani Susuz’un ilçe yapılması kanunu 19 Haziran 1957 tarihinde çıkarılmış, 1 Nisan 1959 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla Susuz’un ilçe oluş tarihi 1 Nisan 1959’dur (Resmi Gazete, 27 Haziran 1957, Sayı: 9644).

Kanunla ilçemize bağlanan köyler de şunlardır:

1-Ağzıaçık

2-Akkom

3-Aynalı

4-Bendivan

5-Berdik

6-Büyükçatak

7-Büyükzaim

8-Çamçavuş

9-Çamik

10-Çamurlu

11-Çıyrıklı

12-Davulköy

13-Keçili

14-Gölbaşı

15-Gölveran

16-İncesu

17-İncilipınar

18-Kalecik

19-Karakale

20-Karapınar

21-Kırkpınar

22-Kızılçakçak

23-Kızılkilise

24-Kiziroğlu

25-Küçükçatak

26-Küçükzaim

27-Maksutçuk

28-Mamaş

29-Melikköy

30-Mezrea

31-Ortakilise

32-Pertik

33-Porsuklu

Cumhuriyet dönemi idaresi buraya ekonomik anlamda da katkılar sunacak kararlar almıştır. Bunlardan bir tanesi; “Kars Vilayeti CilavuzNahiyesi’nin Susuz Köyü’nde Kurulacak Süt tozu ve Konserve Fabrikasının Makinalarını kurmak ve İşletmek Üzere Almanya’dan Getirilecek Olan Mütehassıs Adolf Wusowski’nin Bulunduğu Müddetçe Umumi hallerinin Göz Önünde Tutulması ve Memnu (Yasak) Mıntıka İle Askeri Garnizonlara Girmemesi Şartı İle Bu Mahalle Gitmesine ve Fabrikada Çalışmasına Müsaade Edilmesi…” (BCA/030/18/01/02/39/61/14) .yönündeki 4 Eylül 1933 tarihli ve altında Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün imzasının bulunduğu Bakanlar Kurulu kararıdır. Kars merkezindeki ilk süt fabrikasını Almanların kurduğunu düşünürsek bunun Susuz için çok ciddi bir yatırım projesi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak konunun neden akamete uğradığı yönünde bir bilgiye maalesef sahip değiliz.

Yine 15 Eylül 1936 tarihli bir kararname ile Cilavuz mevkiinin Akpınar ve İsa Çayırının; inekhane, tay çiftliği ve boğa büyütme istasyonları tesis edilmek üzere Ziraat Vekilliği’ne tahsisi yapılmıştır (BCA/030/18/01/02/68/75/17).

18 Mart 1933 tarihli bir başka belgede ise Cilavuz’da bulunan ve ciheti askeriyeye ait olmakla birlikte lüzumu kalmayan bina ve barakaların sütçülük ve peynircilik müessesesince kullanılmak üzere pazarlıkla kiraya verilmesi Bakanlar Kurulunca kararlaştırılmıştır (BCA/030/18/01/02/34/17/10).

Görüldüğü üzere Susuz’un ekonomik anlamda da kalkınması için çeşitli faaliyetler yürütülmüş ancak bunların sonucu alınamamıştır. Bunun araştırılması gereken önemli bir konu olduğu göz önünde tutulmalıdır.

Susuz bugün itibari ile tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır. Okuma oranının yüksek olması, nüfusunun önemli bir kısmının büyük şehirlere gitmesine sebep olmuştur. Geride kalanlar tarım ve hayvancılıkla uğraşmakta olsalar da herhangi bir birlik ya da işletme olmadığından ekonomiye önemli bir katkısı bulunmamaktadır. Bir çeşit kendi ürettiğini yalnızca kendi tüketen bir toplum halini almıştır. Çok önemli sayılabilecek bir doğal güzelliğe sahip olan Susuz, bazı hamlelerle kabuğunu yırtabilecek bir potansiyele sahiptir. Bu eşsiz doğal güzelliği eski yıllarda olduğu gibi Kars’ın mesire yeri olma özelliğini yeniden kazanmasına katkı sağlayacaktır.

Cilavuz Deresi’nde bulunan çermiği, Su Uçan Şelalesi, alabalığı, çok eski dönemlere ait mağaraları ve saymakla bitmeyecek diğer güzellikleri iyi bir tanıtımla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekebilecek çok önemli unsurlardır. Yaylasının ulaşımının çok rahat olması kendisine has bir “Yaylacılık Kültürü” oluşmasına sebep olmuştur. Her türlü ulaşım aracıyla günü birlik ziyaretler yapılabildiği için yaylası her gün onlarca misafir ağırlayabilmektedir.

Bütün Kars yöresinde bilinen ve ısrarla talep edilen beyaz patatesi her ne kadar tarihe karışmış olsa da bereketli ve bul sulak arazileri yeniden aynı patatesi veya olmuyorsa alternatif ürünleri beklemektedir.

Kısacası coğrafi yapısı ve diğer unsurları ekonomik yapısının gelişmesine müsait olan Susuz, büyük atılımlar yapmaya elverişli bir ortam sunmaktadır. (Belgeler Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi'nden alınmıştır.)