Taner Gökçek Aday Olmuyor

7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde Kars’tan Milliyetçi Hareket Partisi’nden (MHP) 1. sıra milletvekili adayı olan Taner Gökçek, 1 Kasım 2015 seçimleri için aday olmayacağını açıkladı.

Ülkü Ocakları İl Başkanı Tolga Adıgüzel ve partililerinde hazır bulunduğu MHP İl Başkanlığı’nda düzenlenen basın toplantısında 1 Kasım seçimlerinde aday olmayacağını açıklayan Tüner Gökçek, davasına her zaman olduğu gibi bu günde sahip çıkacağını ve asla partisine zarar verecek bir davranış, hareket ve söylemde bulunmayacağını belirtti. Küçük yaşta başladığı siyasi hayatında MHP ve ülkü ocakları çatısı altında çok mücadeleler verdiğini, bedel ödediğini ve bugünden sonra da aynı şiarla çalışmalarını sürdüreceğini kaydeden Gökçek, 1 Kasım seçimlerinde de MHP’nin Kars’ta vekil çıkarması için var gücüyle, ekibiyle birlikte çalışacağını vurguladı. “Asla ve asla partimden ve davamdan vazgeçmem” diyen Gökçek, bu süreçte bu davanın varlığı ve devamlılığı için çalışan, emek veren herkese teşekkür ederken, tüm MHP ve ülkü ocakları camiasını bir olmaya, birlik olmaya ve ülkenin menfaati için hareket etmeye çağırdı. Açıklamalarında sitemlere de yer veren Gökçek, “Türkiye’nin ve Kars’ın kaderinin oylanacağı seçim sürecinde MHP’yi, MHP’ye gönül veren hemşerilerimizi hedef alan, ideolojik olarak karşı olduğumuz “bölücü tavırlarla” şahsımı gündemde tutma gayretiyle, kin ve nefret tohumları eken söylemleriyle; Önce kendi geçmişlerine, ideolojilerine, MHP’ye, sonra da Karsa, Karslıya ve Ülkemize ihanet ettiklerine tanık olduk.” İfadelerinde bulundu.

TANER GÖKÇEK’İN AÇIKLAMALI ŞÖYLE:

Değerli Arkadaşlarım, Kıymetli Basın Mensupları

7 Haziran seçimlerinde adaylık ve kampanya süreci ile ilgili değerlendirmelerde bulunmak, 1 Kasım seçimlerine giden yolda da alacağım tutum ile ilgili açıklamalarda bulunmak üzere huzurunuzdayım.

Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyor, toplantımıza hoş geldiniz diyorum.

Hepinizin bildiği gibi 7 Haziran seçimlerine giden yolda, Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkücü Hareket içerisinde bulunan ve hedefi olan her arkadaşımız gibi hareket içindeki müktesebatımı da göz önüne alarak Kars Milletvekili aday adayı oldum.

7 Nisan günü MHP Genel Başkanının ve MHP’nin yetkili kurullarının kararıyla açıklanan Kars aday listesi hepinizin malumudur.

Ancak;

Henüz seçim kampanyası başlamadan 2.sıradaki adayımız ayrılacağı izlenimini vermiş, “Ülkücü iradeye saygı duyulması gerektiğini” ifade eden iki veya üç aday adayı dışındaki aday adaylarımız ise tepkisiz kalmıştır.

Genel Merkezimizin kararını hiçe sayarak birinci sıra adaylığını kendisine nedense “hak” olarak gören adayımız ile bazı aday adaylarımız tarafından organize edilen birtakım arkadaşlar, sonuç alamayacakları bir gayretin içerisine girmiş ve Genel Merkezimiz nezdinde “Kars’tan” çok kötü bir fotoğraf yansıtmışlardır.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi;

7 Nisana kadar “Türk Milliyetçisi”, “Ülkücü”, “Dava Adamı”, “Bölücülük düşmanı”, “Vatansever”, “Kars için her fedakarlıkta bulunan” ..vs. kimliği ile hareket içinde ve tabanda yer edinen veya öyle sandığımız, İçlerinde bazı aday adaylarının da bulunduğu birkaç kişinin, özellikle sosyal medya üzerinden isim vermeksizin bazı teşkilat mensuplarına “ahlaksızca” iftiralar etmek suretiyle;

Türkiye’nin ve Kars’ın kaderinin oylanacağı seçim sürecinde MHP’yi, MHP’ye gönül veren hemşerilerimizi hedef alan, ideolojik olarak karşı olduğumuz “bölücü tavırlarla” şahsımı gündemde tutma gayretiyle, kin ve nefret tohumları eken söylemleriyle; Önce kendi geçmişlerine, ideolojilerine, MHP’ye, sonra da Karsa, Karslıya ve Ülkemize ihanet ettiklerine tanık olduk.

20 Nisan 2015 te fiilen başlayan ve programı İl Başkanlığımızca organize edilen seçim kampanyamız böylesi bir psikolojik ortamda başladıktan sonra;

Çekilen adayımız ve bazı aday adaylarımız ile birlikte, bu şehrin insanlarının hiçbir kimlik sorgulaması yapmadan bağrına bastığı, hazımsız bazı eski siyasilerimizin, MHP’ye oy verilmemesi hususundaki tabanımıza yönelik telkinlerine; bazı partililerimiz tepki gösterip davasına hizmette devam ederken, bazıları da istemeyerek bu telkinlere uymak zorunda bırakılmışlardır.

Başta şahsım olmak üzere kampanyamıza aktif olarak katkı sağlayan her arkadaşımız; bir yandan MHP’nin bu coğrafyada var olma ve iktidar olma arzusunun gerekçelerini anlatırken bir yandan da parti içi kaynaklı olumsuzlukları gidermek için yoğun enerji sarf etmişlerdir.

Bunu ifade ederken, “sizlere kim ne yaptı?” gibi bir sorunun cevabını verecek değilim. Kimin ne yaptığını ben de siz de Karslılar da elbette herkes biliyor.

İki evin kapısını çalıp MHP’ye oy istemek yerine, birbirimiz hakkında dedikodu yapmayı yeğledik…

Bana ne falanca vekil olacak dedik, olayı şahsa indirgedik.

Samimi birkaç arkadaşımızın dışında içerisinde gönüllülük ve kazanma ruhu olmayan bir ekiple, tüm imkânlarımı zorlayarak bu güne kadar MHP’nin Kars geçmişinde lojistik açıdan benzeri olmayan bir seçim kampanyası yürüttük.

Değerli Hemşerilerim, izah etmeye çalıştığım tüm bu olumsuzluklar birikerek;

MHP’ye güvenle bakan ve bölücülere karşı siyasi mücadelede dayanışma içinde olan Karslılar arasına “ayrılık hançeri” olarak saplandı.

Partimize olan mensubiyet duygusundan asla şüphe etmediğimiz ve hareketimizin vazgeçilmezleri olan bazı gönüldaşlarımızın partiden küsmelerine, uzaklaşmalarına sebep oldu.

DEĞERLİ ARKADAŞLARIM

Hepinizin bildiğine inandığım bir hususu yeniden hatırlatmak isterim:

MHP de “DAVA ADAMI” olmak bir seçimlik değildir,

Karslının beyni ve iradesi  satılık veya kiralık değildir.

Kimse kendisini ben falanca grubun temsilcisiyim diye küçük olduğu kadar küçültücü hesapların içinde değerlendirmesin.

Karslılar bu anlayıştan dolayı geçmişte çok acı çekti. Bu anlayışın sahiplerini asla kendi dünyanızda barındırmayın. Seçim zamanı gelip zümrecilik fitnesini kışkırtanlar emin olun ki,hayatta tutunmak için başka nitelikleri olmayan, küçük adam müsveddeleridir. Bu tip insanlar için siyaset, millete hizmet aracı değil, milletin sırtından nimet devşirme yoludur. Onların kalpleri yoktur, beyinleri ise sinekten yağ çıkarma hayalleri ile doludur.

Değerli hemşerilerim şimdi sizlere Ergenekon’dan yola çıkan “Oğuz nesli” olarak Mekke’nin tevhit nurunda yıkanan; gece vakti batmayan güneşi, secdede bulan cennetmekan amcalarımızdan, dayılarımızdan, ağabeylerimizden, kardeşlerimizden bir kaçını hatırlatmak istiyorum: Selahattin Ateşoğlu, İsmet Yılmazel, Nuri Bağış, Seyfettin Günay, Aydın Başbozkurt, Ali Hüseyin Yıldırım, Sabri Savaş Aykurt, Celal Civan, Nevruz Koç, Hüseyin Cahit Aküzüm, Coşkun Erdağı, Fevzi Nuri Aydın, Salim Dursunoğlu, Muhipbi Işık,Turgay Dumanlı ve ismini sayamadığımız niceleri…

Ve sormak istiyorum: Onlar bugün aramıza sokulan etnik kimlik hastalığından dolayı mı şehit oldular?

Onlar; fikir, şuur ve hareket birlikteliğinin idrakini yaşarken, önce “adam” sonra “dava adamı” olan, ne adamlığını ne de davasını kaybetmeyen Eylül darbesi yemiş destan kahramanlarıydı.

Ruhları şad, mekanları cennet olsun.

Dava adamlığı elbette zor iştir.

Müşrikler, Peygamber Efendimize (s.a.v) davasından vazgeçmesi için para, mal, mülk ve makam teklif etmişlerdi. Mekke’nin Valiliğini bile teklif eden müşriklere Peygamber Efendimizin (s.a.v) cevabı çok netti: ‘‘Güneşi sağ elime, ay’ı sol elime verseniz dahi, davamdan vazgeçmem.’’

Yedi Düvelin ülkemizi işgal ettiği zamanlarda, rütbe ve tafrasından geçilmeyenlerin büyük siyaset adına işgalcilere yaltaklandığı bir devirde, hiçbir imkansızlığı umursamayan Mustafa Kemal, Müslüman Türk Milletine önderlik ederek, işgalci küresel güçleri ülkemizden kovdu. Müslüman Türklerin, Anadolu’da hüküm sürmesi için yeni bir devlet kurarak, dava adamlığı örneği sergiledi.

‘‘En kötü sivil idare, en iyi askeri idareden iyidir’’ diyen Alparslan Türkeş, Türk Milliyetçiliği davası uğruna, gençliğinde kendisine yapılan zulümlerin benzerlerini, hayatı boyunca defalarca yaşamıştır. Ancak O yılmayarak, Müslüman Türk Milletinin ve Devletinin bekası için son nefesine kadar mücadele ederek, dava adamlığı örneği sergilemiştir.

Bugün de, Devletimizin bekasına zarar gelmemesi için küresel güçlerin ve uşaklarının ülkemizdeki her türlü pis oyununu bozan, Türk Milliyetçilerinin önderi Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli, dava adamlığı örneği sergilemektedir.

O Devlet bahçeli ki; AKP’nin asla hükümet kurma niyeti taşımadığını ilk günden görmüş ve AKP-HDP cephesinin muhtemel bütün oyunlarını boşa çıkarmıştır. CHP’nin PKK’nın kucağına oturmak anlamını taşıyan başbakanlık rüşvetini reddettiği gibi AKP’nin, millet iradesine saygısızlığına ortak olmak zilletine de düşmemiştir. O AKP ki sayın genel Başkana; “azınlık hükümeti  yada üç aylık seçim hükümeti” önerisinden başka bir teklifle gelmemiştir. İktidarı paylaşılmaz bir güç olarak gören ve sandık iradesini saygısızca reddeden bu anlayışı kabul etmek alçalmanın en büyüğü olurdu ki; MHP bu dayatma karşısında halka  saygısızlık etmektense onun tertemiz vicdanına başvurmayı tercih etmiştir

Örneklerini arz ettiğim bu dava adamları gibi davranmamız mümkün mü?

Bilemiyorum, bu kişilerin nefsi ile ilgili bir durum olsa gerek. Yanlış yapanları Yüce Yaradan’a ve Karslının vicdanına havale ettim.

Ama bildiğim bir şey var ki; o da hayatım boyunca ilke edindiğim ve ölene kadar fikriyatına sadık kalacağım Merhum Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ’in “Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen, şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır” şiarına uygun yaşama gayretinde olduğumdur.

Değerli Hemşerilerim,

Seçimler gelir geçer, millet birilerini seçer veya seçmez. Bazılarına da “sen hele biraz daha bekle” diyebilir. Bu milletin kararıdır ve elbet hepimiz bu karar saygı duymak zorundayız. Aday buradan olur veya olmaz, seçimden sonra gider veya kalır, bu onun şahsi kararıdır, sorgulayamayız.

Ama kesin olan, sizlerin Kars’ta olduğunuz ve birlikte yaşadığınız gerçeğidir.

Aday ya da adaylar gitse de kalsa da  bizler;  cenazelerimizde, düğünlerimizde, sevincimizde ve kederimizde; inancı, ideolojisi, etnik yapısı ne olursa olsun insanımızla omuz omuza olmayacak mıyız?

“Biz biriz! hep birlikte Türk ve hep birlikte Türkiye’yiz”  derken riya mı yaptık acaba?

ŞİMDİ ÖNÜMÜZDE YENİ VE ÇOK ÖNEMLİ BİR SEÇİM VAR.

Terör örgütüyle oturdukları “müzakere masalarında” terör örgütü mensuplarına “nerelere silah depoladığınızı biliyoruz”, “istemediğiniz vali, kaymakam, komutan varsa bize bildirin gereğini yapalım” diyenlerden, Dağlıca’da yüreğimizin yanmasına vesile olanlardan hesap sormayacak mıyız?

8 Ağustos 2015 tarihli yandaş Sabah Gazetesinden aynen okuyorum:

“Milli Güvenlik Kurulu’na sunulan rapor: ‘Çekiliyoruz’ propagandası yaptılar, Doğu ve Güneydoğu’daki kentlere silah depoladılar. Güvenlik birimlerinin tespitlerine göre, terör örgütü PKK “Şehir savaşına” hazırlık amacıyla kentlerdeki evlerde 80 bin uzun namlulu silah depoladı”  diye yazıyor.

Terör örgütü PKK şehirlere 80 bin silah depolarken AKP Hükümeti ne yapıyordu?      13 yıldan beri bu ülkeyi AKP Hükümeti yönetmiyor mu?

Çözüm Süreci boyunca “PKK ülkeyi terketmedi, silah bırakmadı, mahkemesini kurdu, vergi dairesini kurdu, askerlik şubesini kurdu, PKK şehirlere yerleşiyor” şeklindeki haklı uyarılar yapanları “hain” olarak nitelendiren AKP hükümeti şu anda yaşanan tablonun tek sorumlusu değil midir?

PKK şehirlere 80 bin silah yığdığında Mecliste “BEN BU ANAYASAYI TANIMIYORUM” diyen İçişleri Bakanı ne ile meşguldü?

Diye sormayacak mıyız?

“400 vekili verseydik bunlar olmazdı” diyen kafanın sahibine sormayacak mıyız; “400 vekili almak için bu terörü siz mi sipariş ettiniz” diye? Siz sipariş etmediyseniz, çözüm ortağınız olan terör örgütüne karşı hala neden olağanüstü hal ve sıkıyönetim usullerini devreye sokmuyorsunuz? Her iki yöntem de anayasamızda bu tip durumlar için öngörülmüş olup, topyekün mücadeleden kaçınmak terörün döktüğü kana ortak olmak değil de nedir?

Rejimi değiştirmek ve kendi devlet modelinizi yaratmak, özerkliklere parçalanmış bir ülkeye başkanlık sistemi diye keyfi bir yönetimi oturtmak için mi, terörün toplumsal milli direnci kırmasını adeta teşvik ediyorsunuz, diye sormayalım mı?

“Çözüm sürecini iyi niyetle başlattık ama bunlar bölgeyi silahlandırdılar” diye, sanki kendileri hükümette değilmiş, sorumlusu başka birileriymiş gibi vatandaşı aptal sürüsü yerine koyanlara sormayalım mı: “Siz iyi niyetliydiniz PKK kandırdı, cemaat kandırdı, kardeşiniz Esat kandırdı”. Sizin bu önüne gelen iç ve dış mihrak  tarafından kandırılma halinizi neyle izah edeceksiniz? Bu kadar kandırılmanızın sebebi feraset ve izan yoksunu olmanız mı, yoksa bu kanırılma işinden epeyce bir zevk aldığınız için mi? Eğer böyle ise biliniz ki, bu sadistçe zevk anlayışınız uğruna elini kolunu bağlayıp terörün avı haline getirdiğiniz memleket çocuklarının kanlı hayalleri bir ömür boyu yakanızı bırakmayacaktır. Adını bu topraklardan silmeye çalıştığınız Türk milleti bir gün uyanacak ve imzasını alnınızın ortasına atacaktır.

Değerli hemşerilerim;

İmzası ne midir Türk milletinin? Türk kimliğinin siyaset meydanındaki imzası MHP’dir.

1000 yıllık Türk yurdu olan Kars’ta tarihin vatanseverliğine defalarca şahit olduğu Karslılar , bu toprakları sözde Kürdistan’ın bir parçası haline getirmeye çalışan terör örgütü ve onun işbirlikçilerinin, iktidarın akil vekillerinin alnına bu imzayı 1 Kasımda çakacaktır.

DEĞERLİ ARKADAŞLARIM;

KCK Güneydoğu Anadolu’da “özerklik bildirileri” okuyor.

Çok rahat bir şekilde artık devlet yetkililerinden emir almayacaklarını ilan ediyorlar.

Şehirlerde yol kesip hüvviyet kontrolü yapıyorlar, kolluk güçleri geçemesin, olaylara müdahale edemesin diye hendek kazıyorlar, devletin gücü oradaki belediye yetkililerine o hendekleri kapattırmaya yetmediği gibi, İçişleri Bakanı yasaların kendisine verdiği yetkiyi kullanamıyor. Hatta özellikle kullanmadığı gibi bir izlenim uyandırıyor.

Ne yazık ki 7 Haziranda Karslılar Kağızman’ı ve Kağızmanlıyı anlamadılar? Şu anda Kars tehdit ve kuşatma altında. Kümbetli karakolu kurşunlanıyor, Sarıkamış yolu kesiliyor, onlarca araba yakılıyor, şehitler geliyor….

Bu nasıl devlet yönetimidir anlamak mümkün değil.

DEĞERLİ ARKADAŞLARIM

Daha önce de açıkladığım gibi ben burada doğdum, bu toprakların çocuğuyum, bundan hep gurur duydum, ölene kadar da gurur duyacağım. 12 Eylül öncesinin kara günleri nedeniyle bedenimiz buradan ayrıldıysa da ruhumuz, aklımız hep bu topraklardadır. Kars’taki her aileden Kars dışında yaşayan birçok insan vardır ve hepsi en az benim kadar Karslı ve Karsa özlem duymaktadır. Yanlış tavır ve davranışlarla bu insanların özlemlerini öldürmeyin.

UNUTMAYIN

Karsta ya da Kars dışında Karslılar birbirinin kardeşidir. Bakın;

Biz birbirimizi mezhepti, şuydu buydu diye; AKP’nin karşı olduğumuz, Türk Milletine biçtiği 36 gömlekten birini giyerek, aslında kişisel çıkarlarımızı toplumsal nefrete dönüştürüp ideallerimizden uzaklaşırken,

Birbirimizi ötekileştirmek için yarıştık, birbirimizi kırdık, gereksiz yere küstük, “Çözüm süreci” girdabında biz çözüldük. Bir olamadık, diri olamadık, iri olamadık, UFALDIK.

Vekillik payesine sığmayacak kadar büyük olan ülkümüz ve gayemiz uğruna ibadet etme şuuru ile yürüttüğümüz seçim kampanyası boyunca,

Her türlü kumpasa ve fitneye rağmen; tahminlerinin aksine alınan 20 bin 800 oy MHP’nin Kars’tan temsiline yetmedi.

Nasip olmadı. Yenildik…  Ama Allaha şükür ezilmedik, bu topraklarda MHP imzasının var olduğunu dosta düşmana ispatladık.

Huzurunuzda bu süreçte kampanyamıza mesai ayıran; başta İl Başkanımız, Kars ve Kağızman Belediye Başkanımız olmak üzere, tüm ilçe teşkilatlarımıza, özellikle Arpaçay ilçe başkanımıza ki birden fazla cephede savaştı, il teşkilatımıza, sivil toplum kuruluşlarımızın yönetici ve mensuplarına, Ocaklı arkadaşlarımıza, kampanyamıza omuz veren tüm ülküdaşlarımıza ve hemşerilerime en kalbi teşekkürlerimi sunuyor, hepsinden haklarını helal etmelerini istiyorum. Allah  hepsinden razı olsun.

İnsanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısı olduğumun, birilerinin yazdığı senaryolarda rol almayacağımın, birilerinin üstümüze biçtiği elbiseyi giymeyeceğimin, karanlık mahallerde pazarlık yapmayacağımın,  Liderimizin kararına aykırı hareket etmeyeceğimin bilincinde olarak;

Bölücü ayrılıkçı terörün hedef aldığı aziz Karsımızda, yukarıda yüce heyetinize arz ettiğim incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle şahsımın bahane edilerek Türk milletinin yegane umudu olan MHP’nin önüne set çekilmesine müsaade etmeme adına Kars’ta birlik ve dayanışmanın sağlanmasına, Karslının ortak kanaatine vesile olurum düşüncesiyle bu seçimlerde aday olmama kararını vermiş bulunuyorum.

Bu kararı verirken 7 Haziran seçimlerinde gönüllerini bizimle birleştiren bir çok gönüldaşımın aksi yöndeki ısrarlarına rağmen bu kararı verdiğimi bilmenizi isterim.

Bu kesinlikle siyaset meydanını terk etmek,sahadan çekilmek değildir.Uğrunda gençliğimin en güzel yıllarını hapishanelerde yatarak geçirdiğim davamın bayrağını daha yükseklere çekme kararlılığıdır.

Kars kalesinden ayyıldızı indirip sözde Kürdistan’ın bayrağını asmaya niyetlenen bölücü teröre karşı hemşehrilerimi; Karapapah, Kürt , Azeri, Terekeme, Yerli, Türkmen gibi ayrıştırıcı hastalıktan kurtularak MHP çatısı altında kenetlenmeye çağırma kararlılığının ifadesidir.

Bu noktada herkes bilsin ki; Kars’ın kadim Türk kimliğine sahip çıkmanın, onu korumanın ve savunmanın her ülkücünün, vatanseverin, milliyetçinin, cumhuriyetçinin namus borcu olarak gören, her ülkücü gibi varlığını Türk varlığına adamış olmayı şeref sayan Taner Gökçek; varlığını ayyıldızın bekasına adamış Üç Hilalin seçim sandığından zaferle çıkması, bin yıllık Türk yurdu olan Kars’ın Türk kimliğinin imzası ile var olması için kendisi adaymış gibi sahada olacak ve çalışacaktır.

Geçmişten bu güne MHP’den Kars Milletvekilliği yapanları, aday ve aday adayı olanları, MHP nin il, ilçe teşkilatlarıyla yerel yönetimlere aday veya aday adayı olan herkesi, küsenleri ve kızanları bu kutlu şahlanışa davet ediyorum.

İnanın ki ülkemize ve şehrimize olan borcumuzu ödememizi engellemeye; fikir namus ve ahlakından yoksun kişilerin iftira ve hezeyanları yetmeyecektir

Bu vesile ile diyorum ki; MHP camiası olarak, eteğimizdeki taşları döküp, geçmişe sünger çekip, birbirimizle kucaklaşıp birleşerek, dışarıdan gelen dedikodu ve fitneye kulaklarımızı tıkayarak seçim sonrası ülkemizde yaşanan tüm gerçekleri Karslı hemşerilerimize ulaştırmak için; Önce kendi evimizden başlamak üzere sokak sokak, ev ev, kapı kapı dolaşacağız. Birebir provokasyonlara girmeden davamızı ve ülkemizde yaşanan tüm gerçekleri anlatacağız. Yeniden dokunmadık el, çalınmadık kapı bırakmayacağız. Köyde, kentte, çarşıda ve pazarda, her sokakta ve caddede her yerde olacağız. Her gönüle gireceğiz, her eli sıkacağız.

Türk Milletinin ve hemşerilimizin sağduyusuna güvenerek söylüyorum ki; 1 Kasımda HDP’nin arka bahçesi ve PKK’nın koşu bandı olan AKP yıkılıp gidecek, MHP de Milletimizin gönlündeki ve hükümetteki yerini alacaktır. 2 Kasım da Ülkemizin ve Kars’ın üzerine gerilmeye çalışılan kefeni Allah’ın izniyle MHP olarak yırtıp atacağız.

Değerli kardeşlerim,

Son söz olarak diyorum ki ; artık elimizi vicdanımıza koymanın ve aklımızı başımıza devşirmenin zamanı gelmiştir. Dış güçlerin uşağı terör örgütüne karşı bu toprakların Türk vatanının ayrılmaz parçası olarak kalacağının tek ifadesi olan ÜÇ HİLALE mührü basmanın zamanı gelmiştir.

Sorun vicdanınıza bugün siyasette;Atatürk’ün aziz mirası olan cumhuriyeti ve ecdadımızın bize bıraktığı bu aziz vatanı yıktırmama ve böldürmeme iradesini en net olarak hangi parti gösteriyor?

Sorun vicdanınızda, televizyonlarda,gazetelerde bunca terör işbirlikçisi, tellağı, propagandisti neden sürekli MHPye saldırıyor?

Ve lütfen sorun vicdanınıza, 400 vekil verseydiniz bunlar olmazdı” diyerek terörü siyasi zorbalığını meşrulaştırmak,temel hak ve hürriyetlerimizi elimizden almak için fırsat aracı olarak gören zorbalar neden MHP’ye sldırıyor?

Onların medyaları,paraları pulları varsa MHP’nin de uğruna canını adadığı aziz milletinin yüksek vicdanı ve adını zikrederek hak ve hakikat yolunda ölümlere yürüdüğü ALlahı vardır.

Bu dilek ve temennilerle; 1 Kasım 2015 tarihinde yapılacak olan Milletvekilliği seçimlerinin öncelikle Karsımıza ve ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Hepinize beni dinleme zahmetinde bulunduğunuz için teşekkür ediyorum.

Selam olsun, esen olsun, gardaş kalınız.