Siyaset insanlığın var oluşundan beri gelişerek günümüze kadar süregelen bir olgudur. Siyaset, uzun yıllardır üniversitelerde okutulan bir bilimdir. Siyasetin amacı, insanlığa hizmet etmek ve insanları mutlu etmek için çözüm üretmektir. Siyaset kapanan kapıları açmak, toplumsal barışı temin etmek, durağanlaşmış kurumları verimli hale getirmek, tüm toplumun enerjisini sosyal refaha dönüştürerek ekonomik kalkınmayı sürekli kılmak için strateji geliştirme sanatıdır. Siyaset farklılıkları olan sosyal dokuyu göz önünde bulundurarak kırmadan dökmeden, umutsuzluk yaratmadan genel ve özel değer yargılarına saygı duyarak haklıları ve üretenleri mutlu edebilme yeteneğini ortaya koyabilme becerisidir.
Siyaset yerelden uluslararası platforma kadar her alanda ortaya çıkan olumsuzlukları, tıkanıklıkları giderme ve insanlığın yararına yeni projeler üretebilme yeteneğidir. Siyasetin ülkemizde önemli sorunları olduğunu görürüz. Her seçimden seçime renkli görüntülere sahne olan ve büyük bir hareketlilik ve koşuşturmaca ile geçen seçimlerin arka sokaklarındaki tablonun iç açıcı olmadığını herkes bilir. Adeta bir entrika havası ve birbirini kırıp döken bir anlayış içinde geçen seçimlerin ardından seçim gündemi ve tartışmaları bir müddet daha devam eder. Demokrasinin tam yerleşmediği ve kurumlarının tam oturmadığı bir ortamda sağlıklı seçimler yaşadığımız söylenemez. Ne yazık ki, bizdeki siyaset çözüm üretme sanatı olmaktan çıkarak, rant elde etmek için çeşitli kurnazlıklar ve Ali Cengiz oyunları oynama sanatı haline gelmiştir. Seçimlerin sonunda siyasi erki elde eden taraflar hemen “bal tutan parmağını yalar, bir daha ki seçime kadar ne kadar fayda elde edersek kardır” gibi anlayışlarla günü birlik hesaplar yapar. Günümüzde siyaset, daha sonra yönetime gelenlerin bir öncekine benzer şekilde yaklaşımlar ve davranışlar içinde olduğu bir kısır döngüye dönüşmüştür. Ülkemizde yerel ve genel siyaset gittikçe bir tıkanma sürecine girmeye başlamıştır. Çünkü siyasetin unsurları ve alternatifleri çeşitlendirilmemekte ve tek düze bir trend çizmeye başlamaktadır. İşte bu noktada siyasette kadının etkin ve kalıcı bir rol alma zamanı gelmiştir. Ancak siyasette kadına verilecek rolün etkili olması ve olumlu sonuçlar doğurması için ortaya konulan gerekçelerin samimi ve doğru temellere oturtulması gerekir. Aksi takdirde daha fazla oy hesaplarıyla veya tamamen popülist amaçlarla geliştirilen “ kadına siyasette yer verilmeli, yönetimde kadın eli” gibi söylemlerle siyasetteki kadın eksikliği giderilemez ve verimli sonuçlar elde edilemez.
“Kadınlar siyasete girmeli, yerel yönetimlerde kadınlar da yer almalı “ şeklindeki sloganlar ve geliştirilen projeler iyi niyetli ve hoşa giden nitelikte olmalarına rağmen, kadının siyasette etkin rol alabilmesini sağlayamayabilir. Çok fazla kadının siyasete girmesiyle siyasetteki kadın eksikliğinden kaynaklanan olumsuzlukları ortadan kaldırmak mümkün değildir. Toplumun yarısını oluşturan, toplumun şekillenmesinde vazgeçilmez bir unsur olan kadının siyasette nitelikli ve kendini özgüvenle, güçlü bir şekilde ifade ederek var olması gerekmektedir. Aksi takdirde siyasette kadını nicel olarak var etmiş oluruz. Bu da gerçek amaca ulaştırmaz.
Kuşkusuz kadın siyasette hak ettiği yeri almalıdır. Kadınlar, liyakatla ve verimli olacak şekilde siyasetin önemli bir çarkını oluşturmalıdır. Kadınsız bir siyaset ve yönetim yarı yarıya eksiktir denebilir. Ancak ülkemizde göz ardı edilen önemli bir nokta vardır. Oda siyasete girebilecek kadın profilini henüz oluşturamadığıdır. Kadınlarımızda, yönetme ve siyaset yapabilme yeteneği ve becerisi olmakla birlikte, siyaset arenasında etkin olabilmeleri için gerekli psikolojik özgüven , bilgi birikimi ve tecrübe azdır. Kadınlarımızın siyasete dönük heveslerini doğuracak ,siyasete atılma gücü ve enerjisini kamçılayacak bir bilinçaltı sorunu yaşadığını dikkatlerden uzak tutmamak gerekir. 1934 yılında birçok ülke kadınının elde edemediği seçme ve seçilme hakkını elde eden kadınlarımızın o günden bu güne kadar hala siyasette %4 oranında milletvekili ve 18 belediye başkanlığı ile yer alması üzerinde düşünülmesi gereken bir sonuçtur. Bu tablo kadınların siyasete girmemesinden değil, girememesinden kaynaklanan bir durumu göstermektedir. “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır “ özdeyişini kabullenen ve onaylayan toplumumuzda kadının bu gücünü neden aktif siyasete taşıyamadık? Neden cumhuriyet döneminde haklarını elde eden kadını hep ikinci planda bıraktık?
Kadınların sorunu meclise veya yönetim alanlarına kadın getirilerek çözülecek bir sorun değildir. Siyasetin kadınlardan mahrum topal bir yanı vardır. Ama bu yıllardır ihmal edilen bir kesimin sadece özendirilerek yönetim kademelerine getirilmesiyle çözülemez gibi gözüküyor. Toplumu şekillendiren en önemli çekirdek olan ailede küçük kızlık döneminden gelinlik çağa gelinceye kadar her aşamada ihmal ettiğimiz ve daha aile içindeyken eril hakimiyetin baskısı altına soktuğumuz, dramatik ve trajik olayların içinden kurtaramadığımız kadınları birden bire “haydi kadınlar siyasete” diyerek sorunları çözemeyiz. Bir moda icabı soksak bile olumlu sonuç alamayız.
O HALDE NE YAPMALI?
Önce kadını geliştirmeliyiz. Cumhuriyetle nüfus kayıtlarına geçerek bir birey olduğu kabul edilen, seçme ve seçilme hakkını yıllar önce elde eden kadınlarımızın ne yazık ki psikolojik kozasından ve hep özgüvenini kıran baskılanmış bilinçaltının güdümünden kurtaramadık.
Yeni bir eğitim sistemi, yeni kanunlar ve yeni politikalarla önce kadına hak ettiği değeri gerçekten vermeli erkek egemen ortamın baskısından şeklen değil, ruhen kurtarmalıyız. İtiraf etmek gerekir ki, doğuştan yetenekli ve doğru fırsatları yakalayan ,doğru zamanda doğru yerde olan kadınlarımızın dışındaki kadınların siyasete girme şansları çok zayıftır.
Bizim kadınımızda, tarihsel ve kültür birikiminin oluşturduğu bir alt yapı vardır. Ancak bilinçaltı ve üst yapı sorunu hala devam etmektedir.
Bu gibi yarışmalar, iyi niyetle hazırlanmış projeler elbette faydalıdır. Bir yerlerden başlamak için gereklidir. Ancak yeterli değildir.
Sonuç olarak, gittikçe sorunları artan ve karmaşıklaşan dünyamızda ve buna paralel olarak ülkemizde tek kanatlı siyaset gelecekte toplumun taleplerine cevap veremeyecek ve çözüm üretemeyecektir. Bu bağlamda kadının siyasete girmesi kaçınılmazdır. Siyasetin insanlığın gelişmesi ile birlikte yürüme çağı geçmiştir, eğer siyaset öbür kanadını takmazsa boyut değiştirerek yeni ufuklar ve yeni çığırlar açamayacaktır. Katılımcı demokrasinin gelişmesi de kadının siyasete girmesiyle mümkün olabilir. Siyasetin öbür kanadını takarak uçması, kadınların nitelikli,ve güçlü hale gelerek toplumsal istismara maruz kalmadan ,kendi kabuğunu kırmasına bağlıdır.