Uzağı yakını yok artık dünyanın globalleşme süreci içinde her yer her yere komşu, herkes herkese yakın… Kitle iletişim araçları ile haberleşme de sınır yok. Haber daha kaynağından çıktığı anda tüm dünyanın gündemine süratle yansımakta. Bilgi ve teknoloji çağı özellikle 2000 yılının insanlıkla buluştuğu, milenyum zihniyetinin ezber edildiği dakikalardan beri hızla gelişti. Hepimiz bunun farkındayız. Kabuğunu değiştiren dünya yaşayanlarının da yaşam şeklini değiştirdi. Siz yeter ki öğrenmek, bulmak isteyin bulmamanız değil, bulamamanız imkansız olandır…
Bu bilinçle eminim hepimiz zamanımız oldukça, işlerimizi erteleyebildiğimiz sürece, diğer uğraşlarımızı bir kenara bırakıp okuyoruz… Size de garip geldi değil mi? Okumak için bunca uğraş vermeye ne hacet okumakta başlı başına bir iş değil midir? Zaman yaratmaya çalışmak yerine bilgiye bu kadar kolay ulaşabiliyorken zaman tahsis etmek daha hoş olmaz mı? Olur dediğinizi duyar gibiyim.
Böyle birkaç girizgah cümlesinden sonra elbette bu satırların asıl anlatmak istediklerini sıralamaya geldi sıra. Her ne vesile ile olursa olsun şehrimizden uzak olmak, bizlere şehrimizi unutturmaz, bilakis her gün bir dakikasında o günün anımsanır maziden bir gün… Ve anımsanan o koca bir gün bir kaç dakika da yad edilir, bir arkadaş sohbetinde, bir akraba ile yapılan telefon görüşmesinde, bir iş yemeğinde ya da aile içinde bir buluşmada ama mutlaka o gün, maziden bir gün hatırlanır… Bu duygular içinde şehrimize bu derece özlem duyup, bu derece hatırda tutuyorken, acısını içimizde hissetmek, sevincinde gülebilmek, başarılarıyla gurur duymak, yoksunluklarının sıkıntısını hissedebilmek beklenen ve olması gereken davranışlardır…
Malumunuz ülkemizin içinde bulunduğu siyasal çerçeve resmileşen bir genel seçimi bizlere yaklaştırmaktadır. Demokrasilerde gayet olağan olan seçim mantalitesi ülkemizde de uygulanmaktadır. Şehrimiz yerel basını takip edebildiğimiz kadarıyla her görüşe, düşünceye, oluşuma eşit ve samimi mesafede durup gelişmeleri gerek şehrimizde yaşayan hemşehrilerimize, gerekse dışarıda yaşayan hemşehrilerimiz ve takipçilere gün gün aktarmaktadırlar. Yukarıda da değinmiştim kitle iletişim araçlarıyla bu haberlerin hepsini eksiksiz takip edebilmek şansı hepimiz için geçerli…
Buraya kadar olan kısmında da, sanırım şu anda da bu satırları okuyan siz değerli hemşehrilerim ve takipçilerle hemfikiriz. Merakımı mazur görün fakat son satırda da hemfikir olabilecek miyiz? Bir an bunu anımsadım. Geride bıraktığımız hafta içinde yine bu satırları okurken bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda ki mebusluk mazbatası için (iki ya da üç olması konusu hala muğlak çünkü) 170 civarında aday adayının olması merak haline sebep oldu. Neydi acaba siyaset düşüncesine götüren sebepler? Bunu merak etmekle beraber, bu durumun mutluluğunu da yaşadığımı belirtmeliyim. Katılımcı siyasetin, aktif olmanın hem amaçlı bir girişim, hem de ilkeli bir yaklaşım olduğu kanısındayım çünkü. Ama seçmen sayısının oranı ve mebus sayısının azlığı bu derece müspetken bunca katılımcılığın neresi fayda getirir buna anlam vermek zor. Her biri hizmet için aday adaylığını deklare etmiş adaylarımızın şehrimizin şansları oldukları aşikar. Hepsinin muhakkak kendince bir takım projeleri, bir takım birikimleri olduğu malum…
Cidden malum mu? Şimdi bir kez daha duraksıyorum. Aday adaylarımızın şehrimizi temsil etme noktalarında projeleri, geride kalan zamanlarda çalışmaları, proje üretmek ve lansman noktasında girişimleri mevcut mu? Beşeri ilişkileri, sosyal hayatları, hemşehrileriyle teşriki münasebetleri ne durumda buna dikkat eden gözden geçiren var mı? Seçilen ve seçen noktasında bu durumların önemsenmesi daha doğru olmaz mı? Bir başka boyutuyla bakılacak olursa her genel ve yerel seçim zamanı karmaşası yaşanan Kars’ta ikamet eden ve Kars dışında temsil göreviyle mesul, lakin siyasi temsil talebiyle doğal olarak şehrine hizmet etmek adına şans istemeye gelen hemşehrilerimiz için ön yargılar yine bu dönemde de geçerlimi? Bir şehrin insanı olmak o şehirde yaşamaktır elbette. Bunda hepimiz ortak fikirliyizdir. Yalnız bu yazının ilk satırlarında globalleşen dünyadan ve haliyle bu şartlara uyum sağlayan insanoğlunun istihdam adına şehir hatta ülke değiştirebileceğinden söz etmiştik. Bu olası bir durumdur. Haliyle bu böyle iken şehrimiz dışında temsil göreviyle mesul hemşehrilerimizin de siyasi temsil hakkıyla talepte bulunması yadsınmamalıdır. Nasıl şehrimiz dışında yaşayanların siyasi temsil istemek doğal hakkıysa, şehrimizde yaşayan aday adaylarımızın şehrin her mevsimini, her dakikasını bilen yaşayan, şehrin kaderiyle ömür süren bireyler olarak siyasi temsille görev almak istemeleri de en kabul gören olmalıdır…
Bana göre siyasi bir temsil noktasında ille büyük şehir diye nitelediğimiz metropollerde ikamet ediyor olmak gerekmemelidir ama metropol değil diye ufukları da küçük tutup, projesiz, hazırlıksız siyasete aday olmak doğru olmayandır… Aynı şekilde seçmen noktasında bizden rey talep eden adaylarımızın projelerini, düşüncelerini, yapabileceklerini, kapasitelerini muhakeme yapmadan hissiyati davranıp rey vermekte şehrimizi bir yere taşıma noktasında maalesef yetersiz kalacak bir tutum olur…
Bir noktasında sormuştum acaba son satırlarda da hemfikir olur muyuz diye?
Efendim bütün ön yargılarımızı, içsel durumlarımızı, kişisel yaklaşımlarımızı bir kenara bırakıp bir kere daha düşünmenizi rica ediyorum. Okuduğunuz satırlar sizler kadar şehri Kars’ı seven, her gün bir vesile ile seve seve ve özlemle yad eden, elinden geldiğince temsil etmekten gurur duyan genç bir hemşehriniz tarafından kaleme alınmıştır. Bende bilirimki hiçbir şehir Kars kadar mistik, hiçbir yer bizlere Kars’ta ki otantik havayı tenefüs ettirmez.
Ama ’’Kars Kars’ta yaşanır dışarıda temsil edilir’’
Yazılan satırların anlayışı bol, gönlü zengin siz değerli hemşehrilerimin hoş görüsüne mazhar olacağı kanısındayım…
Hasret ve muhabbetle…