Tepkisiz hayat! Oh ne rahat…
Neşe DOSTER'in Kaleminden...
Huzurlu olmak için huzursuzluk gerekiyor ya! Bu huzursuzluğu yaratan o kadar çok şey var ki! Gel de huzurlu ol.
“Yüreğim Kars’ta Kaldı” adlı kitabımın Sarıkamış Çamkar Otel’de yapılacak imza günü için kalabalık bir dost grubuyla İstanbul’dan yola çıktık. Uçağımız pist kalabalığı nedeniyle bir saat gecikmeli olarak Kars Havaalanına indi. Ankara’dan gelecek olan arkadaşlarımızın gecikme nedenlerini teknik sorunlarla açıklamaya, aramızda çeşitli nedenlere bağlamaya başladık. Meğer Ankara uçağının gecikme nedeni uçağa geç teşrif eden içişleri bakanı imiş.
Sabahtan akşama dek “Büyük milletimiz, necip milletimiz, millete efendilik yoktur, millete hizmet vardır” diyenler, aynı milletin zamanını, enerjisini yüzlerce kişiyi uçak içinde açıklama yapılmadan bekletirse bu sözleri geçerli olur mu?
Yurttaşın zamanına saygı duymayan ona nasıl hizmet eder?
Yolları trafiğe kapatanlar, uçağı bekletenler, sıkılan- yorulan- gerilen yolcuların sorularına kaçamak yanıtlar vermeye çalışanlar ne yapar- ne yapabilir?
Ankara uçağı için bu sorulara yanıt ararken bizim İstanbul’a dönme gün ve saatimiz geldi. Her zaman ki yurttaş sorumluluğumuzla kalkış saatinden bir saat önce havaalanına geldik. 14.10 uçağı için tüm yolcular beklemeye başladık. Hastalar, çocuklar, işi olanlar, randevuya yetişecekler sabırla uçağın kalkış saatini beklemeye, hiçbir açıklama yapılmadığı için de yorum yapmaya başladık. Telefona sarılan sarılana. “Herhalde pist buzluymuş, yok canım teknik sorun varmış, uçağın motoruna kuş kaçmış vb” derken çok kalabalık bir koruma ordusu, daha da kalabalık bir el öpme bölüğü, hepsinden kalabalık bir uğurlama korteji eşliğinde Ankara uçağını bekleten içişleri bakanı apronda görünmez mi? Ne demişler; “Gülme komşuna, gelir başına”
Kars Havaalanında, gökyüzündeki yüksek teknolojiyle yeryüzündeki alaturka bakış açısı bu olsa gerek deyip kaldık.
Yönetenler ağa olabilir, ama yurttaşlar maraba mı sorusuna yanıt aradık.
İşi, gücü, randevusu hastası olanların gerilen sinirleri karşısında gerilen sinirlerimize hâkim olmaya çalıştık.
Demokrasilerde herkes eşittir ve buna bakanlar da dâhildir sözünü düşündük.
Bakanlar vekil, millet asildir şeklindeki içi boş teselli deyimlerine sığındık.
Apronda el öpme kuyruğunu dolduranlara baka kaldık.
En ufak biri telaş göstermeyen yöneticilere bakmaya çalıştık.
Sonra da telefonla bir yakınına; “İki yüz kişi uçağa sığdık, bakan bey sığamıyor” şeklinde açıklama yapan yolcunun sözlerine gülümsedik.
Bunun adı teknik bir sorun değil, insani bir sorundu.
Bunun adı ileri demokrasi değil, bir Türkiye klasiğiydi.
Huzurlu olmak için huzursuz olmak gerekliydi de, bu kadarı da fazla değil miydi?
Not; Kars ve Sarıkamış izlenimleri için Perşembe gününü bekleyeceksiniz.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.