Türk'ün Mevla’ya Şükrü; Nevruz
YAVER ÖZCAN
İnsanlık âlemi inanç merdivenlerini tırmanırken, yaratıcıya olan minnetini ifade edebilmek için aklın ve vicdanın yol göstermesine hep müracaat etmiştir.
Dinlerin tebliği ve Peygamberlerin yüce Allah tarafından emredilen ibadetleri yerine getirme vazifesi ‘’farz’’ her kulun bireysel görevi olmuştur.
Her Din kendi mensubuna ibadet vazifesi verirken, milletlerin kültür, töre ve ahlak değerleri din ekseninde şekillenmeye başlar ve Allah ile kul arasındaki güçlü rabıta her geçen zamanda azalır ya da artar.
Milletlerin dinden beslenen kültür algısında şükür en önemli yeri tutar. Şükretmek sadece ibadet değil, insanın Allah tarafından kendisine verilen nimetler karşısında haddini bilme ve haysiyet duruşudur.
Bu haysiyet duruşu, Türk milletinin bütün genlerinde vardır. Yaşamanın ve yaşatmanın bir insanlık vazifesi olduğunu tarihten gelen bir vazife olarak bilir, bununda gereğini yapar.
Bu pencereden baktığımızda, yaşama ve yaşatma ruhunun gerçek yeri olan ‘’toprak’’ dünyadaki her canlıya hayat verirken, bu muhteşem mucizeye seyirci kalmak, ‘’gerçek bir şükür’’olmazdı.
Necip Türk milleti, yaratana olan şükrünü sadece bireysel ibadetlerle yerine getirmekle yetinmemiş, millet olarak bolluğa ve berekete olan minnetini de yerine getirmeyi ahlaki bir vazife olarak görmüştür.
Nevruz; Türk milletinin Yaratıcıya olan şükür borcunun bayramlaşmış bir ihtişamıdır.
Nevruz; Türk milletinin kardeşlik, yarenlik ve paylaşma geleneğinin dünyaya ilanıdır.
Nevruz; kan dökenlerin, can yakanların, isyankârların değil, gerekirse kanını, canını paylaşanların Allaha şükür günüdür.
Allah'a şükrümüz daim olsun, nevruz bayramınız kutlu olsun.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.