Uçurumun kenarından kurtardık
Ünal: AK Parti kadroları Türkiye’yi bir uçurumun kenarından çekti ve aldı...
AK Parti Grup Başkan Vekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, partisinin Kars İl Başkanlığınca düzenlenen genişletilmiş il danışma meclisi toplantısında yaptığı konuşmada, AK Parti kadrolarının Türkiye’yi bir uçurumun kenarından çekip ve aldığını söyledi.
Devlet su İşleri (DSİ) Sosyal Tesislerine düzenlenen toplantıda konuşan Ünal, eski ve yeni devlet ile AK Parti hükümetleri dönemlerindeki değişen devlet yapısını dile getirdi.
AK Parti Kars İl Başkanı Ali Şakir Yurdakoş ve AK Parti milletvekilleri Ahmet Arslan ile Yunus Kılıç’ında katıldığı toplantıda konuşan Mahir Ünal, hükümetleri döneminde kimin neye nasıl inanacağını, kimin kendisini nasıl tanımlayacağı bir devlet oluşturmak ve o günden başlayarak Türkiye’yi normalleştirdik” dedi.
2009 yılına gelindiğinde ise artık milli birlik ve beraberlik zamanının geldiğini de belirten Ünal, “2009’da demokratik açılımla birlikte bu ülkenin demokrasi açığını gidermek için hızlıca genel olarak kanunlarda demokratik hakları ve özgürlükleri engelleyen düzenlemeleri hızlıca yaptık. Yıllarca bu ülkede eski devletle birlikte, eski devlet aklıyla birlikte bölge insanını devletin şiddeti ile PKK’nin şiddeti arasında ezilme noktasına getiren o anlayışı bertaraf ettik. Dedik ki, ‘devlet kendi vatandaşına şiddet uygulamaz. Demokrasinin karşıtı güvenlik değildir. Devletin görevi güvenlik özgürlük dengesini kurmaktır. Sizin güvenliğinizi sağlayacağım diye devlet vatandaşın özgürlüğünü, haklarını kısıtlayamaz.’ O yüzden biz devleti şiddet uygulayan bir sorunun çözümü için silahı ve şiddeti çözüm olarak gören bir unsur olmaktan çıkarttık.” dedi.
2009 VE 2010 YILLARINDA BÖLGEDE HEP DEVLETTEN ŞİKÂYET EDİLİRDİ
2009 ve 2010 yıllarında bölgede hep devletten şikâyet edilmesine karşın PKK’ya ise kimselerin bir şey diyemediğini de söyleyen Ünal konuşmasının devamında, “Çünkü birçok bölge insanın zihninde PKK, devletin oluşturduğu şiddeti ve çözümsüzlüğü bertaraf etmek için birilerinin silaha sarılması olarak görüyordu. Yani bu ülkede 1970’lerde birileri bir sorunu çözmek için silahı ve şiddeti meşru gördüler. Çözüm aracı olarak silaha ve şiddete sarıldılar. Ama işte 2010–2011-2012’ye geldiğimizde bizim politikalarımız sayesinde vatandaş bölgede çok bir şeyi fark etti. Sorunları çözmek için şiddete ve silaha sarılmaya gerek olmadığını fark etti. Siyaset kurumu güçlenince vatandaş dedi ki ben siyaset kurumu aracılığıyla sorunlarımı çözebilirim. Silahın ve şiddetin meşrutiyeti kalmadı. Şimdi kimden şikâyet ediyorlar. Şimdi artık PKK’dan şikâyet ediyorlar. PKK’nın şiddetinden, PKK’nın zulmünden, PKK’nın bölgede uyguladığı faşizan baskılardan şikâyet ediyor insanlar. Demek ki ne yaptık biz? Devletin baskısını, devletin sorunu çözmek için kullandığı yanlış yöntemleri sona erdirip siyaset kurumunu devreye soktuk. Ve devlet artık bölgede hamd olsun meşruiyetini sağladı. Şimdi diyorlar ki bölgede devlet kamu düzenin sağlasın. Devlet bölgede kamu düzenini sağlıyor. Şunu unutmayın çözüm süreci dediğimiz süreç kamu düzenin alternatifi değildir. Biz çözüm sürecini kamu düzenini sağlamak için başlattık. Birileri çözüm sürecini istismar ederek kamu düzenini engellemeye çalışıyorsa onlara gereken yapılır. Maalesef birileri bu konuda çok fena kafaları karıştırıyor. O taş üstüne taş koymayanlar bugüne kadar bu ülkenin tek bir sorununu çözmemiş olanlar laftan başka, karşıtlıktan başka, vatandaşın kafasını karıştırmaktan başka hiçbir şey bilmeyenler bugün vatandaşın kafasını karıştırmaya çalışıyorlar. O yüzden bu meseleyi şöyle bir aydınlatalım, izah edelim ki teşkilat mensuplarımızda bu meseleyi anlatırken meseleyi etraflıca vatandaşımıza anlatsınlar.” ifadelerini kullandı.
BİZ GELDİĞİMİZDE BU ÜLKENİN ÇOK SORUNU VARDI
Ünal şöyle konuştu:
“Eğitim de bir sorundu, sağlıkta bir sorundu, ulaşımda bir sorundu, dış politika da ayrı bir sorundu. Zaten biz iktidara geldiğimizde Türkiye bir uçurumun kenarındaydı. Bankaların içi boşaltılmıştı. Siyasal sistem iflas etmişti. Ekonomik sistem zaten ekonomik krizle birlikte adeta batmıştı. Ve Türkiye çok büyük bir krizin eşiğindeyken AK Parti kadroları Türkiye’yi bir uçurumun kenarından çekti ve aldı. Yani terör sorunu Türkiye’nin sorunlarından bir sorun olarak ortadaydı. Ama terör sorunu nereden besleniyordu? Terör sorunu maalesef bu ülkede bir kimliğin kabul edilmemesinden ve ötekileştirilmesinden beslenen bir sorun olarak önümüzde duruyor. Ve öldürerek, şiddetle köy yakarak, köy boşaltarak bu sorunun çözülmeyeceği görülmüştü burada anlaşalım. Genelkurmay başkanımızın 2006’da açıklaması vardı. ne dedi genelkurmay başkanı? Siyaset bu işi ele alsın, çünkü bu iş askeri tedbirlerle çözülmüyor. Biz 6 defa PKK’yı bitirdik dedi. Siyasetin bu konuda inisiyatif alışması gerekiyor dedi. Oysa biz 2002’de bu konuda inisiyatifimizi almış ve planlamamızı almış ve yolumuza yürüyorduk. Yani şiddetle, silahla bu işin çözülmeyeceği görüldü. Yüz yıllık bir sorunu bir yılda çözemezsiniz, iki yılda çözemezsiniz. Yani 1925 ile 1936 arasında 29 kalkışmadan bahsediyoruz. Lozan’dan bahsediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin sorunlarından bahsediyoruz. O yüzden biz dedi ki öncelikle şu terör sorununu ikiye ayıralım. Temel hak ve özgürlüklerle ilgili konuyla terörü birbirinden ayıralım. Devlet kendi vatandaşlının hak ve özgürlüklerini kimse ile pazarlık konusu yapmaz. Hele hele terör örgütü ile asla yapmaz.”
MÜZAKERELER ELEŞTİRİLİYOR
Müzakerelere da değinen Ünal şunları söyledi:
“Şimdi MHP diyor ya siz bunlarla müzakere yapıyorsunuz. Evet, müzakere yapıyoruz. Ama biz terörü bitirmek için müzakere ediyoruz. Silahı bırakmaları için müzakere ediyoruz. Terörü sonlandırmak ve terörü bitirmek için, silahları ve silahların şiddetini bitirmek için kiminle ile konuşacaksınız? Terörü uygulayanlarla konuşacaksınız. Onların uzantıları ile konuşmak zorundasınız. Ama biz vatandaşımızın haklarını ve özgürlüklerini kimse ile müzakere etmeyiz. Biz vatandaşlarımızın özellikle Kürt vatandaşlarımızı temel hak ve özgürlükleri ile ilgili düzenlemeleri hızlı bir şekilde yaptık. Her düzenleme yaptığımızda muhalefet bize ne dedi? Ne aldığınızda ne veriyorsunuz, ne verdinizde ne alıyorsunuz? Dedik ki vatandaşlımızın hakkıyla ilgili al ver olmaz. Devlet kendi vatandaşının hakkını vermek sorundadır. Devlet kendi vatandaşının hakkını da kimse ile müzakere etmez. Şunu sormanız gerekiyor. Niye bu insanların bu güne kadar toplumsal talepleri kabul edilmedi? Ve bu insanların toplumsal talepleri kabul edilmediği için birileri bizim vatandaşlarımızın kabul edilmeyen toplumsal taleplerini istismar ederek teröre başvurdular. Terörün kaynağı işte budur demek yerine bugün halen sizin zihniyetinizde bu ne aldınız ve verdiniz anlamına geliyor. HDP’liler bugünkü BDP’liler bunu istismar etti mi, etti. Biz zorladığımız için devlet bu hakları veriyor dendi mi, dendi. Ama biz hiç kimsenin ne dediğine bakmadık. Dedik ki biz vatandaşlarımızın temek hak ve özgürlüklerini sonuna kadar vereceğiz. Eğer biz 76 milyonun her birini birinci sınıf vatandaş ve eşit vatandaş yapacaksak, ayrımcılığa son vereceksek, kimseyi ötekileştirmeyeceksek, herkese hizmeti eşit sunacaksak bu ayrı bir konudur. Ama teröre gelince dedik ki terör ayrı bir konudur. Terör bir güvenlik sorunudur. Ama terörü besleyen bataklığın kurutulması gerekiyor. İşte bugün terörü besleyen bataklık kurutulmuştur. Nasıl kurutulmuştur? Dün devleti suçlayanlar, bölgede ki vatandaşlar artık kimi suçluyor? PKK’yı suçluyor. Dün devletin şiddetinden bahseden vatandaş artık PKK’nın şiddetinden şikâyet ediyor. Devlet kamu düzenini sağlar, rahat olun. Bugün sonunun çözümünde çok önemli bir noktaya geldik. Çünkü artık vatandaşın kalbini kazandık.” şeklinde konuştu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.