Unutmayacağız, Unutturmayacağız!
19 Aralık 2000’i, Maraş’ı ve Roboski’yi Unutmayacağız, Unutturmayacağız!
İnsan Hakları Kars Temsilciliği, HDP, BDP, CHP, KESK Şube ve Temcilikleri, KOP-İŞ Temsilciliği, Şeker –İş Kars Temsilciliği, Kars Devrimci 78’liler Derneği, Serhat Görme Engelliler Derneği ve Haziran Hareketi, üç yıl önce 28 Aralık’ta Roboski’de, 2000’de 19 Aralık’ta cezaevlerinde ve 36 yıl önce 24 Aralık’ta Maraş’ta aynı şekilde insanlık suçu işlendiği iddiasıyla bir basın açıklaması düzenledi.
At heykeli önünde düzenlenen ve polisin geniş çaplı güvenlik önlemleri aldığı basın açıklamasında, katliamların ardından sorumluların yargılanmadığı ve gerçek katillerin yargı önüne bile çıkarılmadığı ileri sürülerek, bugün AK Parti’nin halka karşı suç işlemeye devam ettiği belirtildi.
İnsan Hakları Derneği Kars Temsilcisi Av. Onur Gündoğdu tarafından okunan ortak basın açıklamasında, basın açıklamasına katılan İnsan Hakları Savunucuları olarak, konu ile ilgili talepler sıralandı.
Gündoğdu’nun dile getirdiği talepler ise “Roboski katliamı ile ilgili derhal etkin bir soruşturma başlatılmalı, failler ve sorumlular yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmadır. Türkiye yakın tarihinde yaşanan katliamların aydınlatılması ve toplumsal barışın inşa edilebilmesi için ‘Hakikatleri Araştırma Komisyonu’ kurulmalı, geçmiş ile yüzleşme sağlanmalıdır. Ne 19 Aralık 2000, ne Maraş’ı, ne bugün insan onurunu çiğnediğiniz cezaevlerini, nede Roboski’yi unutmayacağız” şeklinde sıralandı.
Bu ülkede soğuk bir kış gecesinde çoğu çocuk olmak üzere 34 sivil Kürt yurttaşın sınır hattında savaş uçakları ile bombalanarak katledildiğini de belirten Gündoğdu okuduğu basın açıklamasında: “Tarihin sayfalarına kanlı bir vahşet, acımasız bir katliam olarak geçen bu insanlık dışı saldırının üzerinden tam 3 yıl geçti. Kavramların anlatmak için karşılık bulmakta zorlandığı bu katliamın failleri, aradan geçen üç yıla rağmen hala ortaya çıkarılmadı. Devlet aklı ve siyasal iktidar, katliamın faillerini sır gibi sakladı. Açılan soruşturmalarla katliamın failleri askeri yargı organlarına havale edilerek korunmaya çalışıldı! Etkin bir soruşturma olmadığı gün gibi ortada olan bu süreçten elbette, adalet çıkması beklenemezdi. Yaşamını yitiren 34 Kürt yurttaşın aileleri, akrabaları, arkadaşları, köylüleri gibi Türkiye’de yaşayan bütün halklar, bu katliamın yarattığı acıyı hiç unutmadı. Failler ve sorumlular ortaya çıkarılıp yargılanmadıkça da, bu acı hiç dinmeyecek, unutulmayacak.” Dedi.
ROBOSKİ’Lİ AİLELER, ÇOCUKLARININ MEZARI BAŞINDA ADALET TALEP EDİYOR
Roboski’li ailelerin, her hafta Perşembe günleri, katliamda yaşamını yitiren çocuklarının mezarı başında bekleyip adalet talep ettiklerini de dile getiren Gündoğu, okuduğu ortak basın açıklamasında ayrıca şu ifadelere yer verdi:
Hukuk ve demokrasi ile yönetilen bir ülke olduğu iddiasında bulunan devletin yapması gereken, katliamı aydınlatmak, failleri yargılayıp cezalandırmaktır. Bunun yerine, katliamın aydınlatmasını talep eden Roboski’li ailelere ve onlarla dayanışma gösteren onlarca insana soruşturma ve davalar açıldı, cezalar verildi.
Türkiye, yakın tarihinde aydınlatılmamış ve hakikate erdirilmeyi bekleyen katliamlarla anılan bir ülke. Türkiye siyaset tarihinin ve toplumsal yaşamının kırılma noktası olan 12 Eylül darbesinin hemen öncesinde Maraş, Çorum ve sonrasında ise Sivas, Güçlükonak, Gazi mahallesi olayları, Diyarbakır Cezaevi ve 19 Aralık Cezaevi katliamlarının failleri ve siyasi sorumluları hala ortaya çıkarılmamış, katliamlar aydınlatılmamıştır. Cumhuriyet tarihindeki Kürt isyanlarına yönelik katliamlar, Ermeni Soykırımı yine bu ülkenin geçmişi ile yüzleşmek zorunda olduğu hakikatlerdir. Toplumsal barışın yolu geçmişi gizlemeden gerçek bir yüzleşme ve hakikati sağlamakla tesis edilebilir.
19 ARALIK VAHŞETİ, TARİHE KARA BİR LEKE OLARAK GEÇMİŞTİR
Türkiye, hapishaneler konusunda karanlık bir geçmişe sahiptir. Bugün daha mı iyidir? Hayır. Cezaevlerinde neredeyse dünü aratacak inanılmaz insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. “Yarın daha iyi olabilir” umudumuz ise bugünkü uygulamalar nedeniyle hızla tükenmektedir.
Türkiye ve dünya kamuoyu, 19 Aralık 2000 tarihinde büyük bir şaşkınlık ve üzüntü ile Türkiye'de 20 cezaevine yapılan operasyonu izledi. İnsanlık, yüzlerce tutuklu ve hükümlünün maruz kaldığı şiddete, yanmış vücutlara, cezaevlerinde yükselen alevlere tanık oldu. İkisi asker toplam 32 insan yaşamını yitirdi ve yüzlercesi yaralandı, yandı, yakıldı.
Bu kanlı operasyonun öncesinde, 20 Ekim 2000 tarihinde bazı tutuklu ve hükümlüler F tipi cezaevlerinin tecrit koşullarını içermesine karşı çıkmak için açlık grevine başlamışlardı. Demokratik kamuoyu tarafından F tipi cezaevlerine yöneltilen tepki ve eleştiriler karşısında, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, 9 Aralık 2000 tarihinde bir açıklama yaparak, toplumsal mutabakat sağlanmadan F tipi cezaevlerinin kullanıma açılmayacağını duyurmuştu.
Ancak kısa bir süre sonra sorunun diyalog yoluyla çözümü yöntemi terk edildi ve bilinen trajik gelişmeler yaşandı. Operasyonun akabinde de devam eden ve İki yıldan fazla süren ölüm orucu eylemlerinde ve bununla bağlantılı olaylarda toplam 104 kişi yaşamını yitirdi. Bu ölümlerin nedeninin, yürürlüğe konan tecrit sistemine dayalı cezaevi politikası ve uygulaması olduğu açıktır.
ÜZERİNDEN TAM 13 YIL GEÇTİ
Bugün hala cezaevlerinden yükselen çığlıkları duyuyoruz. Bugün mahpuslarla dayanışma gününde insan hakları savunucuları olarak yetkili makamlara, bir kez daha sesleniyoruz; Failleri yargılanıp cezalandırılıncaya kadar 19 Aralık katliamını unutmayacağız. Cezaevlerinde yaşam savaşı veren, her geçen gün ölüme yaklaşan 163’ü ağır, 544 hasta mahpusu unutmayacağız. Yasal düzenlemeler yapıp cezaevlerinden tahliyelerini imkânsız hale getirdiğinizi, ölüme terk ettiğinizi unutmayacağız. Cezaevlerinde cinsel istismara uğrayan çocukları sindirmek için sürgüne yolladığınızı, yaşlarını büyütüp ceza verdiğinizi, dışarıda ve içeride çocuklara yaptığınız işkenceleri unutmayacağız.
Yaşanan bu hak ihlalleri sonlandırılıp fail ve sorumlulardan yargı eliyle hesap soruluncaya unutmadıklarımızı her yerde haykıracağız. Cezaevlerinde uygulanan bütün insan hakları ihlalleri sona erinceye kadar mücadele edeceğiz.
MARAŞ KATLİAMINI HATIRLAMAK DEĞİL; GİZLEMEK SUÇTUR
Maraş Katliamının üzerinden 36 yıl geçti. 19 Aralık 1978’de başlayıp, 26 Aralık 1978’de biten Maraş Katliamında resmi açıklamalara göre 111 kişi öldürüldü, binin üzerinde insan yaralandı, 552 ev yakılarak tahrip edildi, 289 işyeri yağmalandı. Katliamın bitmesi ile birlikte aynı gün 26 Aralık 1978’de 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi.
Maraş katliamının yıldönümünde katliamda yaşamını yitiren yurttaşları anmak amacıyla Maraş’taki sivil toplum örgütleri ve Alevi derneklerinin düzenlemek istedikleri etkinlikler bundan önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da Maraş Valiliği tarafından güvenlik gerekçesiyle yasaklanmıştır.
Sıklıkla darbelere ve geçmişte yaşanmış katliamlara atıfta bulunarak; darbelere karşı olduğunu ifade eden hükümetin; 12 Eylül askeri darbesinin zeminini hazırlamak için Maraş’ta gerçekleştirilen bu katliamın sorumlularının bulunarak yargılanmalarını talep eden etkinlikleri yasaklaması, hükümetin söylediklerinde samimi olmadığını göstermektedir.
Bir kez daha hükümete hatırlatmak isteriz ki; barış ve çözüm sürecinin başarıya ulaşmasının yolu geçmişle yüzleşmeden geçmektedir. Geçmişte yaşanan soykırımlar, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları aydınlanmadan ve bu suçlar nedeni ile resmi özür dilenmeden toplumsal barışın kurulması mümkün gözükmemektedir. Bu nedenledir ki, Maraş katliamı aydınlatılmalı, Alevilerden özür dilenmeli, sorumluları yargı önünde hesap verecek.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.