Verem ölümcül olmaktan çıktı
1940’lı yıllarda her yıl bin kişiden 2-3 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan verem hastalığı, tedavi yöntemi bulunduktan sonra artık önemli bir ölüm nedeni olmaktan çıktı.
Ancak bu olumlu gelişmeye rağmen verem, günümüzde hala ciddi bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ediyor.
02-08 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan “64. Verem Eğitimi ve Propaganda Haftası” dolayısıyla bir açıklama yapan Kars İl Sağlık Müdürü Dr. Fahri Sevinç, “Her hastalıkta olduğu gibi verem hastalığında da erken teşhis ve doğru tedavi büyük önem taşımaktadır. Erken ve uygun tedavi başlanır ve olması gereken süre boyunca devam ederse yüzde 100 iyileşme sağlanır. Aksi takdirde tedavi edilmeyen her hasta yılda 10-15 kişiye hastalık bulaştırır.” dedi.
Toplumun verem hastalığı ve hastalıkla mücadele konusunda bilinçlendirilmesi ve bu hastalığa bütün kesimlerin dikkatinin çekilmesi amaçlanan haftada, tüm ülke genelinde halka ve sağlık çalışanlarına yönelik eğitim faaliyetleri ve çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Geleneksel olarak her yıl Ocak ayının ilk Pazar gününden başlamak üzere düzenlenen haftada, ilimizde de verem hastalığı konulu konferans düzenlemek, afişler hazırlamak, broşürler dağıtmak, yazılı ve görsel basına bilgi vermek vasıtasıyla hastalık ve tedavi konusunda vatandaşlarımızın farkındalığa varması hedefleniyor.
Kars İl Sağlık Müdürü Dr. Sevinç, insan sağlığı açısından tehlikeli hastalıklardan biri olan veremin halk arasında ince hastalık, tıp dilinde tüberküloz olarak adlandırıldığını söyleyerek, “Günümüzde hala tek mikrobun yaptığı en çok öldüren bulaşıcı hastalık olan verem, binlerce yıldır var olduğu bilinen Mycobacterium Tuberculosis isimli mikropla oluşur ve ulus, yaş, cinsiyet ayrımı yapmaksızın herkeste hastalık yapabilir.” diye konuştu.
Vücuda solunum yoluyla geçen hastalığın, çabuk fark edilip önlem alınmazsa ölüme dahi yol açabileceğini vurgulayan Kars İl Sağlık Müdürü, tüberküloz hastalığının belirtilerinin iki haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, göğüs ağrıları, iştahsızlık, kilo kaybı, halsizlik, kan tükürme şeklinde görüldüğünü bildirdi. Bu yakınmaların olması durumunda hemen bir Verem Savaş Dispanseri ya da göğüs hastalıkları uzmanına başvurulması gerektiğinin altını çizen Dr. Fahri Sevinç, “Yakınmalar çoğunlukla hafif başlar ve yavaş ilerleme gösterir. Bu yüzden, hastaların doktora başvurmakta gecikmeleri söz konusu olabilir. Bazıları da yakınmalarını farklı bir nedene bağlar. Hekime başvuru gecikince hastalık daha da ilerleme gösterir ve akciğerleri ya da tutulan organları tahrip eder. Ayrıca bu süre zarfında hastalık çevreye bulaşmaya devam eder. Bu anlamda tedavi, hasta sağlığı yanında toplum sağlığı açısından da büyük önem taşır.” şeklinde konuştu.
Tüberküloz hastalığının tedavi görmemiş, aktif akciğer ve gırtlak veremi olan hastalardan geçtiğini belirten Dr. Sevinç, hastalığın bulaşma şekline açıklık getirerek, şöyle dedi:
“Tüberküloz, hasta kişilerin öksürmeleri, hapşırmaları ve konuşmaları yoluyla mikropların havaya saçılması sonucu bulaşır. Ancak bulaşmanın gerçekleşmesi için genellikle verem hastası kişiyle uzun süre aynı ortamda yaşamak gerekir. Bu anlamda hastanın aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşları risk grubunu oluştur diyebilirim. Daha açık bir ifadeyle, sokakta, markette, dolmuşta ya da hasta kişilerin çatal, kaşığı, bardağıyla enfekte olma ihtimali düşüktür.”
Tüberküloz hastalığının çoğunlukla akciğerlerde olmak üzere lenf bezleri, akciğer zarları, kemikler, böbrekler, beyin zarları, hatta vücudun hemen bütün organlarında hastalık yapabildiğini bildiren Fahri Sevinç, “Hastanın şikâyetleri doğrultusunda akciğer film bulguları ile verem hastalığından şüphelenilir. Kesin tanı, laboratuar ortamında balgam kültüründe basilin saptanması ile konur.” ifadesini kullandı.
Verem Savaş Dispanserleri’nde tanı, tedavi, kullanılan ilaçlar ve hatta koruyucu tedavinin ücretsiz olduğuna dikkat çeken Sevinç, tedavi ile ilgili şu bilgileri verdi:
“Tüberküloz mikrobunun diğer mikroplara oranla daha yavaş çoğalması nedeniyle tedavi 6 ay gibi uzun bir sürede gerçekleşiyor ve hatta bazı durumlarda daha da uzun sürebiliyor. Ancak tedaviyle ortalama 2-3 haftada bulaştırıcılık büyük oranda yok oluyor. Bu noktada uyarıda bulunmam gereken konu, tedavinin düzenli olarak sürdürülmesi ve ortadan kaldırılması. Bazen yanlış ya da eksik ilaçlarla tedavinin yapılması, ilaçların düzenli kullanılmaması ya da iyileşme gerçekleşmeden bırakılması nedeniyle hastalarda ilaç direnci oluşabiliyor. Bu da ilacın etkisinin azalması demek. Bu durum ilaca dirençli hastaların tedavi edilemeyeceği anlamına gelmiyor ancak tedavi çok daha uzun ve maliyetli oluyor. Bunlara ek olarak tedavi sadece bu konuda uzmanlaşmış Eğitim Tipi Göğüs Hastaneleri’nde yapılabiliyor.”
Tüberküloz hastalığı bildiriminin zorunlu olduğunun altını çizen Sevinç, sözlerine şöyle son verdi: “Hangi hastanın tedaviyi tam anlamıyla sürdürebileceği öngörülemediği için ülkemizde Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) yöntemi kullanılıyor. DGT, hastalara her doz ilacın, bir görevli tarafından bizzat içirilmesi şeklinde işliyor. İlimizde de hastaların yüzde 99’u bu yöntemle tedavi ediliyor.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.